Kuzey Kürdistanlı-Türkiyeli ve Almanyalı komünistler, 19 Nisan 2025’de soykırımın başlangıcının 110. yıldönümünde Hamburg’da yaptıkları bir etkinlikle soykırımcıları bir kez daha lanetlediler. Herşeye Rağmen ve Yeni Dünya İçin Çağrı tarafından düzenlenen toplantı, Kültür ve Dayanışma Derneği’nde yapıldı. Toplantıya 40 kişi katıldı.
Toplantının gidişatı hakkında bilgi verildikten sonra, bir yoldaş Ermeni sorunu bağlamında kimi görüşlerini anlattı. Yoldaş kısaca şunları dile getirdi:
“Ermeni sorunu, Osmanlı devletinin son döneminde ortaya çıkan ve Osmanlı devletinin çok uluslu bir devlet olmasından kaynaklanan bir sorundur. Osmanlı devletinin son dönemlerinde; kapitalizmin belli ölçülerde gelişmesi, buna paralel olarak uluslaşma sürecinin hızlanması; Osmanlı devleti içinde hâkim ulus durumunda olan Türklere karşı birçok ulusal ayaklanmanın temeli oldu. Ermeniler de o dönemde Osmanlı devletinin çatısı altında yaşayan ve uluslaşma sürecine giren birçok topluluk gibi, Osmanlı devletinden ulusal haklar talep ettiler.
Osmanlı’da “gayri-Müslimler”in uyanışı sonucu hak talepleri gündeme geldi. Islahat Fermanı’ndan sonra “gayri-Müslimler” yasa önünde eşit hâle getirildi. Ermeni Patrikhanesi’nin hazırladığı “Ermeni milleti nizamnamesi” 29 Mart 1862’de onaylanarak yürürlüğe girdi. Bu nizamname Ermeni toplumunun içişlerini görüşmek üzere 140 üyeli bir Ermeni meclisinin kurulmasını öngörüyordu.
1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı süreci ve sonrasında Ermeni katliamları yaygınlaştı. Ermeni ve diğer “gayri-Müslimlerin katliamlarında, 1908 öncesi temel motivasyon İslam’dır. 1908 Jön Türk Devrimi sonrasında bu motivasyon Türk/İslam motivasyonuna dönüştü.
Birinci Dünya Savaşı’nın doğurduğu “elverişli” ortam kullanılarak, Ermenilere yönelik soykırım planı uygulamaya sokuldu. Almanya, Ermeni soykırımında Osmanlı devletinin suç ortağıdır. “Almanya hiçbir menfaati olmadığı bir ırk namına müdahalede bulunmaya sebep duymuyor, ne de bir Hıristiyan halkın hatırına İslâm âlemine karşı bir Haçlı Seferi başlatmak Alman politikasının işi olabilir… aksi takdirde Türkiye’nin bütünlüğünü ve Türkiye’deki sayısız Alman’ın ticarî menfaatlerini tehdit eden tehlikeler mevzubahis olmakla, ‘Ermenistan’daki katliamlar büyük resim içinde ehvenişer sayılmalıdır.” (Alman Dışişleri Bakanlığı Siyasi Arşiv Belgeleri, Wolfgang Gust, s. 11, Belge Yayınları, Ocak 2012, İstanbul)
Almanya açısından Ermenilerini soykırıma tabi tutulması o kadar önemli değildir. Alman devletinin soykırıma desteği sürekli devam etti.
Yozgat’taki katliamlarla ilgili şunların bilinmesi de önemlidir. Yozgat Sancağında yerel Ermeni kaynaklarına göre; 58 bin 611 Ermeni yaşıyordu. Osmanlı kaynaklarına göre; Yozgat Sancağında yaşayan Ermenilerin sayısı 36 bin 652’dir. Ermeniler, Yozgat Sancağında yaklaşık 50 yerleşim bölgesinde yaşıyordu. 7 Ağustos 1915’e gelindiğinde, Yozgat Sancağında 43 bin Ermeni katledilmişti.
1919’da İstanbul’da Ermenilerin katledilmesinde sorumluluğu olanlar hakkında dava açıldı. 20 kişi hakkında idam kararı verildi. Yalnızca üç kişi Boğazlıyan Kaymakamı, Erzincan Jandarma Komutanı ve Urfa kaymakamı idam edildi. İdamlar ertesinde gösteriler yapıldı ve idam edilenler milli şehit ilan edildi. Daha sonra bunların itibarları geri iade edildi.”
Yoldaşımızın giriş konuşmasından sonra, diğer bir yoldaşımız sinevizyon eşliğinde Ermeni soykırımına giden süreci ve Ermeni soykırımın 100. yıldönümünde Erivan’da, Bolşeviklerin yaptığı propagandayı anlattı. Erivan’da Ermenilerin gözünde soykırımı nasıl gördükleri ile ilgili olarak görseller, pankartlar gösterildi. Ermeni soykırımında kullanılan aletlerden 1915’in yazılması ilgiyle izlendi.
Anlatımda ayrıca yüzleşme, özür dileme, Ermeni halkının taleplerinin sahiplenmesinin önemine vurgu yapıldı. Soykırımın bütün sonuçlarıyla tanınması gerektiği anlatıldı. İlk planda tanınması gereken talepler şöyle dile getirildi:
- Kuzey Kürdistan-Türkiye’deki Ermeni cemaati için tam hak eşitliği; Ermeni cemaatinin tanınması ve desteklenmesi.
- Anti-Ermeni ırkçılık ve şovenizmin her biçimine karşı mücadele ve bunların yasaklanması.
- Ermeni soykırımı sırasında sürülen, öldürülen, ülkelerini terk etmek zorunda bırakılan tüm Ermenilerin bugünkü haleflerinin ülkelerine geri dönme hakkı!
- Haydutça el konulmuş Ermeni mülklerinin geri verilmesi veya tazmin edilmesi.
- Devletin mülküne geçirilmiş tüm Ermeni mülkünün tazmin edilmesi.
- Batı Ermenistan’ın ayrılma hakkı.
- Türk devlet okullarında Türk egemenlerinin Soykırımcı Politikası hakkında doğru bilgilerin öğretilmesi.
- Doğrudan mirasçısı olmayan Ermeni mülklerinin tazminatının Ermenistan Cumhuriyetine ödenmesi.
- Ermenistan/Türkiye sınırının bekletmeksizin açılması; Ermenistan Cumhuriyeti ile dostça komşuluk ilişkilerinin geliştirilmesi!
Yalnızca bu taleplerin kayıtsız koşulsuz savunulması yoluyla Türkiye’deki, Diasporadaki, Ermenistan’daki Ermeni halkı ile halkların kardeşliği sağlanabilir.
Soykırımın birinci derecede sorumluları içinde yer alan Federal Almanya Cumhuriyeti devletinin de derhal ve ön koşulsuz olarak ve bütün sonuçları ile birlikte soykırımı tanımasını ve bundan doğacak bütün yükümlülükleri yerine getirmelidir.
Tartışma bölümünde birçok arkadaş söz alarak görüşlerini anlattı.
Bir yoldaş, devrimci örgütlerin Ermenilere yönelik yapılan soykırımı kabul etmelerinin olumlu olduğunu, ancak yeterli olmadığını anlattı. Her devrimci örgütün devrim yapma hedefi var. Devrim yapıldıktan sonra, Diasporadaki Ermeniler, terk ettiği topraklara tekrar geri dönüp yerleşmek istediklerinde nasıl tavır takınacağız? Komünistler olarak diasporadaki Ermenilerin geri dönme ve yerleşme hakkının tanınmasının doğru olduğunu belirtti. Devrim ertesinde, Batı Ermenistan’ın Doğu Ermenistan’la birleşme talebi de gündeme gelebilir. Komünistler, bu talebe olumlu bir yaklaşım sergilemek zorundadır.
Diğer bir yoldaş, Namibya’da 1904-1907 yıllarında Alman İmparatorluğu tarafından yerli Bantu halklarından Hererolara ve Hotanto halklarından Namalara karşı yapılan soykırımı anlattı. Alman devletinin soykırımda büyük pay sahibi olduğunu, Kürtlerin soykırımdaki sorumluluğu ile Osmanlı devletinin sorumluluğunun ayırt edilmesi gerektiğini belirtti.
Konuşmacı bir arkadaş, Ermeni sorunu hakkında İbrahim Kaypakkaya’nın tavır takındığını, bugün İbrahim’in tavrından sonra yeniden Ermeni sorununa değinmenin gerekli olmadığını belirtti.
Tartışma içinde Türklerle birlikte Kürtlerin de soykırımda sorumluluğu olduğu söylendi. Bir kadın arkadaş buna itiraz etti. Kimi Kürt aşiretlerinin Türklerle birlikte hareket ettiğini, genel olarak Kürtlerin sorumluluğunun olduğunun söylenmesinin doğru olmadığını söyledi. Bu bağlamda divandaki yoldaş, Ermenilerin katledilmesinde tabii ki Türklerin sorumluluğu ile Kürtlerin sorumluluğunun aynı ölçüde ele alınamayacağına vurgu yaptı. Çünkü Osmanlı-Türk devleti, Ermenilerin katledilmesi için bir karar alıp uygulamaya sokmuştur. Kürtler de katliamın yapıldığı bölgelerde katliamda aktif olarak rol almışlardır. Birisi karar alıp uygulayandır diğeri ise alınan karar doğrultusunda katliamlarda rol üstlenendir.
Sinevizyon da, Ermeni soykırımında rol alanların insanlıktan çıkıp “hayvanlaştığı” şeklinde bir cümle var. Hayvanlaşma kelimesinin çıkarılmasının doğru olacağı belirtildi. Çünkü Kurt dışında diğer hayvanların insanlar gibi katliam yapmadığına vurgu yapıldı. Gelen eleştiri doğru bulundu.
Sonuç olarak 110. yıldönümünde, Ermenilere yönelik soykırımın bir toplantıda anlatılması ve soykırımcıların teşhir edilmesi toplantıya katılanlar tarafından olumlu bulundu.
22 Nisan 2025
Hamburg Herşeye Rağmen/YDİ Çağrı Taraftarları