Dünya bugün birçok önemli ve geniş kapsamlı sorunlarla karşı karşıya: Filistin ve Lübnan’ın bombalanması, Ukrayna’daki savaş, ekonomik krizler vs. Ancak bunların hiçbiri, her şeyden önce bugün daha yoksulca ülkelerde daha şimdiden yaşamı tehdit eden sonuçları olan varoluşsal iklim felaketi kadar tehlikeli değildir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), 3,6 milyar insanın daha şimdiden iklim felaketinden ciddi şekilde etkilenen bölgelerde yaşadığını tahmin etmektedir. 2030 ve 2050 yılları arasında iklim değişikliğinin sadece yetersiz beslenme, sıtma, ishal ve sıcak stresi nedeniyle yılda yaklaşık 250.000 ek ölüme neden olması öngörülmektedir. Daha sıcak iklim bölgelerinin yanında, son yıllarda her zamankinden daha şiddetli kuraklıklar, daha yoğun orman yangınları ve daha güçlü fırtınalar görüldü. Deniz buzunun erimesi, buzulların erimesi vb. nedenlerle dünya genelinde deniz seviyesinin yükselmesi, alçak kıyı şehirlerinin ve hatta ülkelerin sular altında kalması beklenmektedir. İnsanın ve doğanın aşırı sömürüsü, insanın yeryüzündeki varoluşunun temel koşullarını yok ediyor. Mevcut kapitalist ve emperyalist dünya sistemi bunu umursamıyor ve bile isteye bu süreci ilerletiyor.
ICOR’un kısa süre önce düzenlenen 5. Dünya Konferansı şu sonuca varmıştır: “ICOR, emperyalizmi şimdiden başlamış olan küresel çevre felaketinin ana kaynağı olarak mahkûm etmektedir! Azami kâr için acımasızca çabalayan emperyalizm, insanı ve doğayı acımasızca sömürmekte ve giderek bütünlüğünü yok etmektedir. Dünya okyanuslarının ve ormanlarının tehdit altında olması, türlerin yok olması, ozon tabakasının tahrip olması vs. gibi çevresel yıkımın diğer işaretleri tüm kıtalarda görülebilmektedir.”
29. BM İklim Değişikliği Konferansı (COP29) bu yıl kasım ayında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de gerçekleştirilecek. Hem de baş ihraç ürünleri petrol ve doğal gaz olan bir ülkede. Yenilenebilir enerjilerin enerji üretimindeki payı 2010-2020 yılları arasında yüzde 3,3’ten yüzde 1,1’e düştü. [[1]]
İnsan hakları örgütleri şimdiden zirve öncesinde çevre aktivistlerine yönelik baskı ve tutuklamaları kınıyor.
COP (Taraflar Konferansı) toplantıları, 1992 yılında Rio’da düzenlenen Dünya Zirvesinde Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (UNFCCC) imzalanmasından bu yana –ne var ki çok az etki ve büyük ölçüde yeşil göz boyama ile de olsa– gerçekleştirilmektedir. Son olarak 2016’da COP21’de Paris Anlaşmasında nicel bir hedef kabul edildi. Bu anlaşma 196 ülke tarafından imzalanmıştır. Ancak insanlık bu hedeften her zamankinden daha uzaktadır. Sorun, bu nicel hedefin sadece küresel bir hedef olması, her ulus için geçerli olmamasıydı. 2023’te Dubai’de yapılan COP28’de ilk kez “fosil yakıtlar” kelimesi kararda yer aldı ve tüm imzacıların “fosil yakıtlardan uzaklaşmaya” başlayacağı gibi muğlak bir ifade kullanıldı. Hiçbir hükümet sayısal vaatlerde bulunmadı. Paris Anlaşmasının vaadi, dünyanın sanayi devrimi öncesinden bu yana sıcaklık artışını 1,5 santigrat derece ile sınırlandırmasıydı. Daha şimdiden bu sıcaklığı 1,1 ila 1,3 derece aşmış durumdayız (kaynağa bağlı olarak – NASA 1850-1900 döneminden bu yana 1,36 derecelik bir artış olduğunu bildiriyor). Bu hedef bu arada ulaşılamaz bir mesafeye taşınmıştır. Bir diğer hedef de 2030 yılına kadar net ormansızlaşmanın 0’a indirilmesiydi. Son on yılda bile 47 milyon hektardan fazla net ormansızlaşma olduğunu gösteren mevcut istatistiklere bakılırsa, kapitalist dünya bu hedefe kesinlikle ulaşamayacaktır.
ICOR aynı zamanda çevre felaketini inkâr eden küresel faşistleri de kınamaktadır. Trump başkan
olarak ABD’yi Paris Anlaşmasından çekmiştir ve seçilmesi hâlinde bunu tekrarlaması muhtemelen beklenmektedir. Nihayetinde faşizm, kapitalizmi korumanın açık ve acımasız bir yöntemidir. İklim felaketine neden olan bu kapitalist-emperyalist sistem olduğu için, faşizm kendini iklim felaketini inkâr etmekle yükümlü görmektedir.
5.ICOR Dünya Kongresi şu sonuca varmıştır: “Bugün çevre mücadelesi toplumsal olarak dönüştürücü olmalı ve sosyalizm altında insanlığın ve doğanın birliği için mücadele etmeli ve bunu pekiştirmelidir. ICOR, kapitalizmde tekellerin ve onları temsil eden partilerin yanılsamalarını ve yeşil göz boyamalarını, ayrıca çevre koruma ve işyerlerinin reformist bir şekilde bölünmesini eleştirir. Çevre mücadelesinde işçi sınıfının öncü rolünü kabul eder.”
Çevre politikası için bir yönerge olarak şu kararı almıştır: “ICOR, örneğin Dünya İklim Konferansında sebep olanları teşhir edecek, bölgesel felaketlerde dayanışmayı örgütleyecek, bilinç oluşturmacı bir şekilde ve mücadeleyi örgütlemek için çalışacak ve zamana karşı gerçek bir yarış karşısında sosyalizm mücadelesini ilerletecektir. Çevre mücadeleleri de dâhil olmak üzere uluslararası koordinasyon ve işbirliği en büyük öneme sahiptir.”
İnsanlığı kurtarmak ve insan ile doğanın birliğini korumak için sosyalizm uğruna kararlı mücadele!
Toplumu değiştirici çevre mücadelesinde ICOR ve uluslararası birleşik cephe ile ileri!
[[1]] 27.3.2024 tarihli “İklim Muhabiri” “Klimareporter”
Devrimci parti ve örgütlerin uluslararası koordinasyonu
ICOR – Baş Koordinatörü
3 Eylül 2024