“Ey, gök ve yeryüzü… Ey, dağlar ve denizler… Kalkın, tanıklık edin. Bu topraklarda dökülen kanlara siz tanıklık edin. Çünkü insanlar sustu, susturuldu. Öldü, öldürüldü. Yas tutabilecek güç bile bitti. Akıllar durdu, akıllılar yok edildi.” diyordu Rakel Dink, eşinin katledilişinin 10. yılında yapılan anmada yaptığı konuşmada.
Hrant Dink 19 Ocak 2007’de katledildi.
19 Ocak dostumuz, yoldaşımız, “ahpariğimiz” Hrant Dink’in faşist kurşunlarla aramızdan çekilip alındığı gündür. Hrant Dink, kendi sözleriyle, “yaşadığı cehennemi cennete çevirmeyi hedefleyen” bir yoldaşımızdı.
O, işçilerin, emekçilerin millet/milliyet, din/ırk temelinde ayrıştırılmasını en büyük kötülük olarak gören bir devrimciydi; milliyetçilik, dincilik temelinde birbirlerine karşı kışkırtılan, kırdırılan halkların kardeşliğini savunan bir devrimciydi.
O, Ermeni ulusuna mensup olduğu için, Türkiye’de Ermeni nüfusun yok edildiğini söylediği için, halkların birbirlerinin acılarını paylaşarak birlikte yaşamasını savunduğu için, devletin ve halkların sorumluluklarına sahip çıkmasını savunduğu için, susmadığı için, kaçmadığı için; yasalarla ve ölüm tehditleriyle dilini, kalemini susturmaya çalışanlara karşı direndiği için katledildi.
Hrant Dink’in katli sadece kandırılmış/kışkırtılmış bir tetikçinin tetiği çekmesi basitliğinden öte bir cinayettir. Resmî devlet görevlilerinin, kışkırtıcıların, medyanın, ırkçı katillerin el birliğiyle hazırlanan ve gerçekleştirilen bir cinayettir Hrant Dink cinayeti. Onlar bir yandan Hrant’ın katledilmesinin ortamını hazırladılar. Bir yandan medyaları üzerinden Hrant’ı “düşmanlaştırırken”, bir yandan birileri katilleri yetiştirdi; bir cinayeti adım adım planlayıp hazırladılar. Gündüz gözü, İstanbul’un en işlek caddelerinden birisinde; birileri işlenen cinayete göz yumdu, birileri arka çıktı, birileri delilleri kararttı, birileri suçluları korudu.
Hrant’ın öldürülmesinden iki gün sonra, Samsun’da yakalanan cinayetin tetikçisi Ogün Samast “el üstünde” tutuldu, kameralar karşısında Türk bayrağı önünde devletin kolluk güçleri katille poz verdiler, katil “kahraman” ilan edildi nerdeyse! Hrant’ın katledilmesinin ardından İstanbul Valisi “basit bir olay”, Emniyet Müdürü “örgüt bağlantısı yok, milliyetçi duygularla işlenmiş bir cinayet” açıklamasını yaparak Hrant’ın katledilişini vaka-ı adiye olarak göstermeye çalıştı.
Hrant Dink’in katledilmesinin ardından açılan dava ise tam bir “müsamere” gibidir. Hrant davasında deliller karartılmış, tetikçinin arkasında duranların açığa çıkmaması için her yol denenmiştir. Devletin cinayetteki sorumluluğu gözlerden gizlenmeye çalışılmıştır, çalışılmaktadır. Kimi devlet görevlilerinin kamuoyu ve ailenin baskısı sonucu kısmen de olsa davaya dâhil edilmesi Hrant Dink cinayetinin organize bir devlet cinayeti olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Öyle ki, devlet görevlilerinin yargılandığı duruşmalarda, sanıkların birbirlerini suçlamaları, aleni olan kimi gerçekleri “bilmiyorum, haberim yoktu, hatırlamıyorum” şeklinde geçiştirmeleri dikkat çekicidir.
Yine devlet görevlilerinin yargılandığı duruşmalarda, Hrant’ın katledilmesine giden süreçte, belgelerin gizlendiği, katillerin korunduğu, teşvik edildiği ortaya çıktı. Ortaya çıkan tüm bilgi ve belgelere rağmen tetikçilerin arkasındaki örgüt “ortaya çıkarılmış” değil!
Ermeniler üzerinde uygulanan soykırım gerçeğini bugün de inkâr etmeye devam edenlerin devletinden Hrant’ın gerçek katillerinin açığa çıkarılmasını beklemiyoruz. Esas olan da bu cinayetin halkların vicdanında mahkûm edilmesidir.
Tetikçi Ogün Samast serbest bırakıldı. Hrant Dink bir kez daha katledildi.
Bir kez daha Ermeni düşmanlığı ve Türk ırkçılığı ödüllendirildi.
Bundan 17 yıl önce bir tetikçinin faşist kurşunları ile aramızdan alınan enternasyonalist devrimci, kardeşimiz, dostumuz, yoldaşımız Hrant’ı anıyoruz.
Anmayı düzenleyen Hrant’ın Arkadaşları çağrı metninde şu ifadelere yer verdi:
“Hrant Dink cinayetinin tetikçisi 17 yıl önce Hrant Dink’i vurduğunda 17 yaşındaydı. Bugün serbestçe aramızda dolaşıyor. O gün vur diyenler hâlâ görevlerinin başında. Yargılama adıyla utanç verici bir müsamere sergilendi. Hrant Dink Cinayeti bu memleketin tarihinde koca bir leke olarak duruyor.
İtiraz ediyoruz, isyan ediyoruz, adalet talep ediyoruz.
Yanyana, daha çoğalarak daha yüksek sesle isyanımızı dile getirmek ve cinayetin 17. yılında Hrant Dink’i anmak için 19 Ocak Cuma günü saat 15.00’te, 23,5 Hafıza Mekanı (eski Agos bürosu) önünde, onu vurdukları yerdeyiz.”
17 Ocak 2024