Türkiye ekonomisi 2020 yılının birinci çeyreğinde, %4,5, ikinci çeyrekte %-10,3, üçüncü çeyrekte %6,3, dördüncü çeyrekte %5,9 büyüdü. Ekonomi Korona yılını %1,8’lik bir büyüme rakamı ile kapadı.
Türkiye içinde “gelişmiş ekonomiler”in de yer aldığı 35 OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) ülkesi içinde 2020 yılında ekonomisi küçülmeyen, büyüyen tek ülke oldu. Bu büyüme 2019 yılında çok düşük olan, uzun vadeli %5’lik ortalama büyüme rakamının çok gerisinde olan, 2019’un yıllık %0,9 büyümesi baz alınarak gerçekleşen bir büyümedir. Yani ne hükümetin “biz dünyada Korona döneminde Çin’den sonra en yüksek hızla büyüyen ekonomiye sahibiz” diye şişinmesine, ne de dünya çapındaki durumla karşılaştırıldığında burjuva muhalefetin yaptığı gibi “Türkiye ekonomisi battı, mahvolduk”, “Millet aç, aç!” ajitasyonuna izin vermeyen bir “büyüme”dir bu. Ve borç yük ve yükümlülükleri arttırılarak sağlanmış bir büyümedir.
2021’in birinci çeyreğinde ekonomi 2020’nin aynı dönemine göre %7 oranında, ikinci çeyreğinde ise 2 aynı dönemine göre, yani %10,3’lük küçülme baz alınarak, %21,7 oranında büyüdü.
Türkiye ikinci çeyrek büyüme rakamı ile OECD ülkeleri arasında Birleşik Krallık’ın ardından ikinci sırada yer aldı.
Kapitalist toplumda büyüme, kapitalist ekonominin büyümesidir. Bu büyüme zenginlerin daha zengin olması biçiminde yansır topluma. Emekçilere ise en iyi hâlde kırıntılar düşer!
Büyük sanayi tekelleri, bankalar –bütün dünyada olduğu gibi, Kuzey Kürdistan-Türkiye’de de – Korona döneminde kârlarına kâr katmaya, “büyüme”ye devam ettiler. Sermaye açısından ele alındığında kaybedenler iflas eden küçük ve sistem taşıyıcı üretim yapmayan (büyük tekellere ara mal üretmeyen) orta burjuvazi oldu.
Ve bu her krizde olduğu gibi esas kaybedenler emekçiler oldu! Bunda şaşılacak bir şey yok! Kapitalizm budur! Kapitalizm işçiler emekçiler açısından karanlıktır. Kendileri kapitalist sistemin savunucusu olanların “ülkeyi karanlıktan çıkaracağız” sözü boş laftır.
Boş lafları bir kenara bırakılıp, TÜİK rakamlarına göre bu 2020’nin ikinci çeyreğine göre %21’lik büyümenin nasıl’ına bakıldığında şunu görüyoruz:
“2021 yılı ikinci çeyreğinde bir önceki yıla göre zincirlenmiş hacim endeksi olarak; hizmetler yüzde 45,8, sanayi yüzde 40,5, mesleki, idari ve destek hizmet faaliyetleri yüzde 32,4, diğer hizmet faaliyetleri yüzde 32,3, bilgi ve iletişim faaliyetleri yüzde 25,3, kamu yönetimi, eğitim, insan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri yüzde 8,5, gayrimenkul faaliyetleri yüzde 3,7, inşaat yüzde 3,1 ve tarım, ormancılık ve balıkçılık yüzde 2,3 arttı. Finans ve sigorta faaliyetleri ise yüzde 22,7 azaldı.”
Burada en önemli rakam sanayideki %40’lık büyümedir. Bu sanayi temelli bir büyümenin de söz konusu olduğunu ve büyüme eğiliminin süreceğini gösteren bir büyüme rakamıdır.
Fakat diğer yandan bu büyüme hızı sürdürülebilir bir büyüme hızı değildir, rakamın yüksekliğinin temelinde 2020 ikinci çeyreğindeki rekor küçülme vardır. Diğer yandan yaşanan orman yangınları, sel baskınları vb.nin Gayri Safi Yurt İçi Hasıla gelişmesine olumsuz yansımaları 3 çeyrekten itibaren gündeme gelecektir. Yüzde 21,7’lik olağanüstü büyüme, %10 üzerinde olağanüstü küçülme gibi geçicidir.
2021 yılında 3. ve 4. çeyrekte büyüme hızının düşmesi, yıl bazında 2021’e göre %6 civarında oynayan bir yıllık büyüme rakamı gerçekçi bir beklentidir.
Ekonomisinin gidiş yönü –bu arada çok büyük altüst oluşlar, kalkışma vb., ya da çok büyük doğal afetler, ya da Korona’ya benzer yeni bir sağlık krizi olmazsa– büyümenin devam etmesidir. Ancak 2022 yılında, 2021’e göre büyüme hızının düşmesi normal gelişme olacaktır. 2022’deki %4-5 civarında bir büyüme ile 2018’den sonra başlayan kriz devresinde 2018 seviyesinin yakalanıp aşılması, depresyondan çıkıp kalkınma aşamasına geçilmesi mümkündür.
Ekonomide andaki büyüme aslında 2019 ve 2020 kayıplarını telafi edecek bir büyüme değildir. Kaldı ki bu büyümenin motoru yüksek borçlanmadır. Ve bu büyüme anda yeterli istihdam yaratan, enflasyonu gerileten bir büyüme de değildir. Yüksek işsizlik, (TÜİK’e göre %15 civarında) yüksek enflasyonla (%15-20 arasında değişen boyutlarda) kol kola yürüyen bir büyümedir bu.
2022’de, enflasyonda ve işsizlik oranında belli bir gerilemenin sağlanması Erdoğan yönetimin isteği ve planıdır. Burada küçük de olsa bir başarı elde edilmeden ekonominin düzlüğe çıkmış olmasından söz edilemez.
Erdoğan yönetiminin hesabı bu beklenti üzerine kuruludur. 2023 yılına kadar ekonomiyi düzlüğe çıkarmak, büyüme bazında 2018 seviyesini 2023’te yakalamak, enflasyon ve işsizlikte belli ölçüde gerilemeyi sağlamak.
Seçimlerin 2023’te yapılması konusunda ısrarın ekonomik arka planında bu gelişmeler yapmaktadır.
Evde yapılan bu hesabın çarşıya uyup uymayacağını gelişmeler gösterecektir.
Neden TÜİK rakamlarını temel alıyoruz?
İstatistiklerde TÜİK rakamlarını temel alıyoruz. Bunların yüzde yüz doğru “güvenilir” vs. olduğu iddiasında değiliz. Sonuçta bunlar burjuva devletinin istatistik kurumunun belgeleri. Ve bu kurum siyasetten tabii ki “bütünüyle bağımsız” bir kurum değil. Bu rakamları temel almamızın en baştaki nedeni bizim kendimizin geniş çaplı istatistiki araştırma yapacak gücümüzün olmamasıdır. TÜİK, Kuzey Kürdistan-Türkiye’de en geniş veri toplama imkânına ve gücüne sahip olan istatistik kurumudur. Veri tabanı istatistik yapan tüm kurumlardan daha geniştir. Kullandığı yöntemler uluslararası istatistik kurumları tarafından standardize edilmiş yöntemlerdir. Uluslararasında Türkiye ile ekonomik ilişkisi olan bütün kurumların dayandığı veriler TÜİK verileridir. TÜİK’in istatistiki verileri konusunda burjuva muhalefetin ve fakat kendine sosyalist, devrimci vb. diyen kesimin de küçümsenmeyecek bir bölümünün iddiası, bu verilerin sahte olduğu, verilerin durumu iyi göstermek için çarpıtıldığı vb. dir. Bu iddiayı getirenlerin hiçbir kanıtı ve ispatı yoktur. Bu mümkün de değildir. Türkiye’de TÜİK dışında hiçbir kurum, kuruluş TÜİK kadar geniş bir bilgi akım ağına, veri toplama kabiliyetine sahip değildir. Bunun ötesinde gerek burjuvazisinin, gerekse Kuzey Kürdistan-Türkiye ile iş tutan, yatırımı olan, ticaret ilişkisi olan uluslararası burjuvazinin kârını korumak ve arttırmak için gerçek istatistiki verilere ihtiyacı vardır. Siyasi sorun, verilerle değil, verilerin yorumu ile ilgili bir sorundur. Hükümette olanlar genelde verileri kendi lehlerine yorumlar, verilerin gelişmeyi kalkınmayı gösterdiğini anlatır. Durumu olduğundan iyi göstermeye çalışır. Buna karşı burjuva muhalefet ve ne yazık ki burjuva muhalefetin kuyruğundaki “Sol” kesim de verileri “ülkede ekonomi çöktü, çöküyor”, “battı, batıyor” şeklinde yorumlar. Buradaki temel düşünce, hükümette olanları beceriksizlikle suçlayarak kendilerini kurtarıcı olarak göstermektir. Biz, egemen sınıf temsilcilerinin yorumlarına kulak asmıyoruz. Çıplak verileri temel alıp kendimiz yorumluyoruz.
4 Eylül 2021