Kuzey Marmara Otoyolu’nun Nakkaş ile Başakşehir’i birbirine bağlayacak bölümü için, planlanan Kanal İstanbul üzerine yapılacak Sazlıdere Köprüsü’nün temeli Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla 27 Haziran’da atıldı.
Havuz medyası Sazlıdere Köprüsü temelinin atılmasını, ‘Kanal İstanbul’un temeli atıldı’ şeklinde lanse etse de, gerçekte Kanal istanbul’un temeli değil, kanal üzerinde planlanan 6 köprüden birinin temeli atıldı.
Sazlıdere Köprüsü temelinin atılması, AKP’nin, Erdoğan’ın “Çılgın Proje” olarak adlandırdığı Kanal İstanbul’un yapımında ciddi ve ısrarlı olduğunu gösteriyor.
Kanal İstanbul rant üzerine kurulu, halka hiç bir yararı olmayan, doğaya telafisi mümkün olmayan zarar verecek olan çevre katliamı projesidir, derhal durdurulmalıdır!
Ya kapitalizm ya yaşanacak çevre!
27 Haziran 2021
KANAL İSTANBUL ÜZERİNE
Recep Tayyip Erdoğan ”çılgın projeler“ ile adının anılmasını isteyen bir burjuva politikacı… İşte Kanal İstanbul projesi çılgınlığının arka planında yatan faktörlerden biri de bu olsa gerek! Çünkü bugüne kadar yapılan tüm açıklamalar gösteriyor ki, halk için ekonomik hiçbir getirisi olmayan bir yatırım olacak Kanal İstanbul. Tabii elde edilecek ranttan milyonları kazanacakları dışta tutarsak!
Yeri gelmişken belirtelim, bu projenin mucidi RTE değildir! 2011’de RTE tarafından telaffuz edilmeye başlanan bu proje Osmanlı döneminde de ve daha sonra 1994’te de Ecevit tarafından gündeme getirilmiş ve gündemden çekilmiştir.
1970’li yıllarda İstanbul boğazına köprü yapılması tartışmaların konusu oldu. Sol kesim ”doğuda hastane, okul, yol yokken İstanbul’a neden bu kadar para harcanır“ diyerek köprüye karşı çıkıyordu… Ama bugün Kanal İstanbul’a karşı çıkışın temelinde başka faktörler var. Örneğin, boğazı olan bir şehre kanal yaparak milyarları havaya savurmak israfın da ötesinde bir talandır.
Diyorlar ki; İstanbul Boğazı’nın tanker tehlikesi ortadan kalkacakmış, kanal boyunca yeni yerleşim alanları kurulacakmış, yüzbinlerce insan orada yaşayacak, 1936 tarihli Montrö (Montreux) sözleşmesi gözden geçirilecek gemilerin geçiş güzergâhı kanala yönlendirilecek, kasamıza yılda 8 milyar dolar girdisi olacakmış! Kanal İstanbul’un güzergâhının netleşmesiyle çevre bölgelerdeki yeni yaşam alanlarıyla bölgede 200 milyar liralık ekonomi oluşacakmış! Böyle bir ”çılgın proje“ için harcanacak para ne kadar diye sorulduğunda güzergâhı açıklayan bakan soruyu geçiştiriyor! Demek ki işin içinde bir bityeniği var! Projenin ne kadar yiyeceği belli değil! Ama telaffuz edilen miktarlar 60-70 milyar dolar. Belli olmayan, bir başka yan da finansman modeli ve kaynağıdır! Bulabilselerdi 2011’den bugüne geçen zaman içinde birilerini zengin etmek için milyarlarca doları akıtmaktan geri durmazlardı. Demek ki finansman zorlukları da var. Bu proje için parayı nereden bulacaklar? Geleceğimizi ipotekleyip, borçlanacaklar desek, ama işler artık borçlanmakla da çözülmüyor. Geçenlerde yine İstanbul’da yapımına başlanmış altı metro ihalesi önce iptal edildi sonra ihalesiz yandaşlara verildi. Ümit ederiz ki para bulamazlar ve bu ”çılgın proje“ proje olarak raflarda yerini alır.
Kanal İstanbul projesinin çevreye yaratacağı problemler
Böyle bir “çılgın proje”nin gerçekleştirilmemesi elbette arzumuzdur! Çünkü bilim insanlarının böyle bir projenin çevre konusunda iddialı kaygıları vardır:
Sorun sadece yaratılacak olan yeni rant alanları, biraz daha betonlaşma, biraz daha doğa katliamı ile sınırlı değildir…
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu “2060 yılına kadar su sıkıntısı yaşanmayacak. 2060 yılına kadar hiçbir su sıkıntısı yok, proje ekolojik dengesini bozmaz. Nesi bozacak? Ekolojik dengesini bozacak diyenler diyor ki ağaç kesilecek. Ağaç kesilecekse onun 5 katı kadar ağacı dikeriz. İstanbul’u ağaçlandıran biziz. Bunu incelemeden bazılarının tenkit etmesini de anlamakta zorlanıyorum. Bu konuda sayın başbakanımız Erdoğan özellikle uzun bir çalışma yaptı. Zaten kendisinin 1994’te düşündüğü bir projeydi. Tabii o zaman İstanbul’da su yok, hava kirliliği dolayısıyla bunu gerçekleştirmek, düşünmek abesti. Çünkü su yoktu. Kalkıp ta Kanal İstanbul’u düşünmek mümkün değildi.
Artık Türkiye çok büyüdü. Türkiye’nin ekonomisi çok güçlü. Bu gibi projeler yapmak büyük Türkiye için zor değil” diyor. Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu: 03.05.2011/DHA
Ekolojik denge bozulacak diyenlerin gerekçelerini aktaracağız, fakat bakanın söylediklerine en basit cevap 3. Köprü ve çevre yolları, 3. Havalimanı projelerinde kesilen ağaçlar yerine kaç ağaç dikildiğini sormak yeterlidir. Biliyoruz ki, İstanbul’un su sorunu dün de vardı bu gidişle yarın da var olacak. Kanal İstanbul projesi hayata geçerse su sorunu daha da acil hâle gelecektir.
Kanal İstanbul’un çevreye olası etkileri
Bilim insanlarının kaygılarını tezler halinde sıraladığımızda karşılaşılan manzara aynen şöyledir:
Kanal İstanbul’un açıklanan güzergâhında 8 bin 138 hektar tarım arazisi, 771 hektar fundalık, 641 hektar meralık, 738 hektar verimli ormanlık alan bulunuyor.
Güzergâh, Türkiye’de belirlenmiş 135 Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alan arasında yer alan Terkos Gölü Sulak Alanı ve Küçükçekmece Gölü Sulak Alanı’ndan da geçiyor.
- Havalimanı’nın beton pistlerini de yerleştirdiler. Kuzey Marmara Otoyolu’nun Kocaeli bölgesi devam ediyor. 3. köprü de bitti. Şimdi de nüfusu buraya nasıl çekeceğiz diye kendilerine sordukları sorunun cevabını da Kanal İstanbul’la veriyorlar. Rant için buraya nüfus çekmek zorundalar.
Hacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Cemal Saydam’a göre;
*”Marmara denizinin 25 metrekarelik üst tarafı Karadeniz suyu, alt tarafı Akdeniz suyudur. 25 metrenin altında oksijen hiç yok denecek kadar azdır bu yüzden Marmara, Akdeniz ve Karadeniz’in astımlı çocuğudur.“
*“Marmara bir havuzdur. İstanbul Boğazı bu havuzu bir yandan boşaltırken bir yandan da dolduruyor, yani bir musluk işlevi görüyor ve dengeyi kuruyor. Fakat Kanal İstanbul projesi gerçekleşirse Marmara için ikinci bir musluk olacak ve bu sefer musluk sadece boşaltacak.“
*”Eğer Kanal İstanbul açılırsa ilk 10 senede üst suda organik patlamalar olacak ve buna bağlı olarak yem arttığı için balıklar da artacak. Ancak ikinci 10 senede alt tabakadaki oksijen bitecek ve dip suyun kimyası değişecek, organik patlamalar artacak ve ilerleyen dönemlerde dip su Gemlik ve İzmit körfezini de kaplayacak. Her lodos esintisi ile İstanbul kokacak. Karadeniz havuzu giderek boşalacak ve ekoloji kesinlikle değişecek.“
*Bu koca koca denizlerin kimyasının, tuzluluk oranlarının değişmesinden tutun İstanbul’a su sağlayan su havzalarının ortasından kanal geçirilerek bütün su rejiminin bozulmasına kadar, orada yaşayan Trakya’nın son ormanlarına ve sadece bu bölgede bulunan bitki örtülerinin ortadan kalkmasına yol açacak. Aynı zamanda Trakya’da son derece azalan verimli tarım arazilerinin yapılaşmaya açılması anlamına gelir.
Greenpeace Akdeniz Genel Direktörü Dr. Uygar Özesmi’ye göre, projenin hayata geçmesi durumunda:
”İstanbul’un şu an zaten bir su sorunu var. Melen’den koca borularla İstanbul’a su getiriyoruz ve Melen Çayı’nın suyunu çalmış oluyoruz. Aynı şeyi Trakya’da yapıyoruz. İstanbul’un ekolojik ayak izine baktığımız zaman bütün ülke kaynaklarını bir şekilde sömürerek oraları fakirleştiriyor. Dolayısıyla böyle bir kanal da bunun devamı. Bu İstanbul’u susuz bırakacak bir projedir. İstanbul’a ikinci bir boğaz yapılmıyor, İstanbul’un elinden suyu alınıyor.”
Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu ise deprem riskine dikkat çekmişti.
“Kanal’ı kaç şiddetine göre yapacaksınız. Bu fayın 6,5 şiddetinde bir deprem üretmesi mümkünse, siz 7,5’a göre tasarlayacaksınız. Benim hesabıma göre 7,5 mümkün, o zaman projeniz 8,5 hatta belki 9,0’a göre olmalı. Bu da maliyeti artırır doğal olarak.”
Deprem riski konusunda İTÜ Maden Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür:
“Kanal nerede yapılırsa yapılsın deprem sırasında 10 ve üzeri şiddetinde etkilenme yaşanacak. Türkiye’de bir tane bilim insanı bu projeye ilişkin değerlendirme, araştırma yapmıyor. Bir ülke düşünün ki kanalı yapıyorsunuz depremin olduğu ülkede, ama kimse bilmiyor”, “Büyük miktarda iş makinesi kullanımı, gürültü, kayma, akma, kaçma göçük kazaları Doğu Trakya’nın drenaj sistemini tümüyle etkileyecek, yeraltı su kaybı bile İstanbul’u yaşanmaz hâle getirebilir.”
Bir panelde konuşan Orta Doğu Teknik Üniversitesi Deniz Bilimleri Enstitüsü öğretim üyesi Prof. Dr. Emin Özsoy projenin olmayacağını varsaydığını söyleyerek;
“İstanbul mega kent ama aynı zamanda haritadan baktığınızda kanserli bir akciğere benziyor. Yeşil alanlar çok az. Yeşil alanlar kuzey ormanları ve biz şu an onları tehdit ediyoruz. İnsanın etkisiyle oluşan bir diğer afet Kanal İstanbul’dur, eğer olursa. Ben olamayacağını varsayıyorum. Benim kanımca olamaz” dedi. Boğaz’da suyun akış hızı azalacaktır. Boğaz’ın eko sistemi, hatta rengi bile değişir. Balık türlerinde de değişiklikler olacaktır.”
Kanal İstanbul inşaatının beraberinde getireceği hafriyat sorunları
*Tahmin edilen toprak ve hafriyat miktarı 1,5 milyar metreküp. Malzemeyi taşımak ve alandan uzaklaştırmak için 15 metreküplük kamyonlar kullanıldığında yaklaşık 100 milyon hafriyat kamyonu seferi yapılacak. Devasa hafriyat çalışması bölgeyi toza boğarken hava kirliliği yaratacak.
*Karadeniz’de 71 milyon metrekare dolgu alan yapılacak. Sahil geri dönüşü olmayacak şekilde yok edilecek.
*Küçükçekmece ve Sazlıdere’ye iki adet yat limanı yapılacak. Bölgede emlak rantı olunca anda güzergâh etrafında yaşayanlar sürgün edilecek.
*Marmara Denizi’ne 10 adadan oluşan yaklaşık 22,5 milyon metrekare büyüklüğünde üç grup ada inşa edilecek. Büyükçekmece, Avcılar, Beylikdüzü, Yeşilköy sahilleri yok edilecek. Plânlanan ada modellerine bakıldığında birinci grup 3 adanın toplam 186 hektar, ikinci grup 1 adet adanın toplam 155 hektar, üçüncü grup 3 ada toplam 104 hektar olarak belirlenmiş durumdadır. Yapma adaların ömrü doğanın hışmına uğrama anına kadardır.
*Küçükçekmece gölünün tabanından da 115 milyon metreküp çamur kazılacak. 20 metreküplük kamyonlarla bu tonajı 18 milyon seferde kaldırılabilir. Yani 18 milyon sefer en az 5 yıllık bir hafriyat çalışmasını gerektirdiği anlamına geliyor. Bu 5 yıllık hafriyat çalışmasında olacak olan hava kirliliği ise işin cabası…
*Bu proje için biçilen 100 yıllık ömür çok kısadır. 100 yıllık bir ömür için de 8500 yıllık yerleşimi tespit edilen İstanbul’u heba etmek elbette sorumsuzluktur.
*Kaçınılmaz bir şekilde daha fazla yapılaşmaya ve göçe sebep olacak. İstanbul ormanları hem dünya çapında önemli 200 ekolojik bölgeden hem de Avrupa’da acil korunması gereken 100 ormandan biri. Kentin kuzeyinde yer alan ormanlar, su havzalarının korunması ve kuzey rüzgârlarının kente temiz hava getirmesi açısından büyük öneme sahiptir. Ama maalesef kâr ve rant hırsı bu gerçeklerin önüne geçmektedir.
*Kanalın çevresini yerleşime açtınız, kanalizasyon sorunu ne olacak? Şimdi Boğaz’ın altından Karadeniz’e kanalizasyon sistemi tıkır tıkır çalışıyor. Kanal açılınca ne olacak? Zamanı gelince düşünürler! Kanal ile ortaya çıkacak veya yığma adaların su sorununu nasıl çözülecek?
Kanal İstanbul’un beraberinde getireceği diğer sorunlar
*Arkeolog Prof. Dr. Necmi Karul: “Güzergâhla ilgili arkeolojik alanlar ‘Bizans dönemi’ ile ilgili hesap ve plânlamalar yapılmamıştır“ diyor.
Buna karşı ”bize ne Bizans’tan bizim ejdadımız Osmanlıdır“ diyerek kendilerini insanlığın ortak mirası arkeolojik değerlerden ve antik dünyadan soyutlayanların karar mevkiinde oturduğunu unutmamak lazım. Geçmişe değer vermeyen, saygı göstermeyen elbette bugünü ve geleceği talan edecektir.
*Kuş gözlemcisi Fikret Can: (Özellikle leylekler ve onların göç yolları üzerine uzman): ”Bu güzergâh bu kuşların göç yolu güzergâhıdır“ diyor.
Kuşlar para getirmez onun için de diğer canlı varlıkların yaşam alanlarını daraltırken merkezde duran ranttır, paradır, mülktür! Bu anlayış hâkim olduğu için de kuşların göç yolları bu konuda karar verenlerin derdi asla olamaz. Bakmayın siz rant peşinde koşanların ”kefenin cebi yoktur“ dediklerine, kendilerini kandırmıyorlarsa mutlaka çabaları bizleri aldatmaktır.
* Yarımburgaz Mağaraları: Arkeolog Prof. Dr. Mehmet Özdoğan‘ın deyimi ile: ”bu mağaralar yok olacaktır“ …
Ne olmuş mağaralar yok olursa demeyin. Doğanın canlılara sunduğu bu doğal barınaklar belki şu anda insanlar için herhangi bir “kıymet“ sunmayabilir, unutmayalım ilk atalarımızın barınakları da doğal mağaralardı. Dünyada insanlar dışında da canlılar yaşamaktadır. Onların doğal barınma alanlarını ortadan kaldırmak barbarlığının bir diğer yanıdır.
Bir başka sorun bu işe komşular ne diyor?
“Ülke bizim. Ne istersek yaparız.” diyorsanız kazın ayağı hiç te öyle değil. Karadeniz’e kıyısı olan ülkeler de bu durumdan etkileneceği için problem çıkacağına kesin gözüyle bakılmalı.
İstanbul ve Çanakkale boğazları ile Marmara Denizi, 1936 tarihli Montreux Sözleşmesi ile yönetilir. Sözleşmenin önemli özelliği, Karadeniz’e kıyısı bulunan ülkelerin güvenliğinin de sağlanmasıdır. Karadeniz’in ekolojik yapısının bozulmasına Rusya, Ukrayna, Romanya ve Bulgaristan’ın ne tepki vereceği hesapta hiç yok!
Montreux Anlaşması nedeniyle şimdi Boğaz’dan parasız geçen ticari gemiler, Kanal İstanbul’dan ücret ödeyerek geçmeye nasıl ikna edilecek? Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin yürürlükten kaldırılması durumunu düşünsek bile, Birleşmiş Milletler III. Deniz Hukuku Sözleşmesi gereğince, gemiler boğazlardan transit geçme hakkını ücret ödemeden kullanma hakkına sahiptir.
Dünyanın en çok konuşulan kanal projelerine benzemeyen bir projedir Kanal İstanbul. Süveyş ve Panama kanallarının kendine has mantık ve gerekçeleri vardır… Panama ve Süveyş kanalları Kanal İstanbul için asla örnek verilemez. Çünkü Süveyş Kanalı, Akdeniz ile Kızıl Denizi, Panama Kanalı ise Atlas Okyanusu ile Büyük Okyanusu birbirlerine bağlayan su yollarıdır. Ama boğazı olan bir yere inşa edilmek istenen Kanal İstanbul için hiçbir elle tutulur gerekçe yoktur.
Kanal İstanbul’da ısrarın nedeni belli oldu
Şubat 2018 sonuna doğru bazı gazetelerde (Cumhuriyet ve Hürriyet) Kanal İstanbul’dan TOKİ ortağı Emlak Konut ile rant projeleri açıklandı. Emlak konut, daha ÇED raporu olmayan Kanal İstanbul’un çevresindeki konut projelerini gösteren bir haritayı internet sitesinde yayınladı. Meğer Kanal İstanbul‘un üstündeki köprüler bile hazırmış.
Tartışmaları sonuçlanmamış bile olsa Kanal İstanbul için çalışmalar hızla yürüyor. Gayrimenkul sektörü daha proje başlamadan hareket hâlindedir. Birçok şirket bölgede ve güzergâh yakınlarında arsa toplamaya devam etmektedir. Kanal İstanbul üzerinden TV’de reklam yapanlar bile var. TOKİ’nin güzergâh çevresinde 33 projesinin yer aldığı artık bilinen gerçeklerden. Emlak Konut GYO Genel Müdürü Murat Kurum şöyle diyor:
”Kanal İstanbul gibi mega projelerin etkileşim alanında bulunan gayrimenkullerin ve gayrimenkul projelerinde de değer artışlarının yaşanması kaçınılmazdır. Başta Kanal İstanbul olmak üzere mega projelerle büyümesini sürdüren Türkiye geleceğe emin adımlarla ilerlerken ülkemizdeki projeler sadece yerelde değil tüm dünya tarafından da yakından takip ediliyor. Sadece İstanbul’a değil ülke ekonomisine de çok büyük faydası olacak mega bir proje olan Kanal İstanbul güzergâhında, Emlak Konut’un 33 projesi yer alırken yine bölge üzerinde çok önemli arsa portföyümüzle birlikte yatırımlarımıza devam edeceğiz.“ (Cumhuriyet, 26 Şubat 2018)
Anlaşılan rant paylaşımı şimdiden yapılmıştır. Talancılar kârlarına kâr katmak için birbirleriyle yarış içindeler. İktidar sahiplerinin veya iktidara yakın olanların bu talandan en fazla vurgunu yapacakları, ranttan daha fazla nemalanacakları açıktır.
Sonuç olarak
Bu projede rant üçgeni söz konusudur. Üçüncü köprü, üçüncü havalimanı ve Kanal İstanbul ayrı ayrı pazarlanıyor gibi görünse de aslında birbirleriyle bağlı olarak plânlanmış bir rant üçgenidir! Güya İstanbul trafiğini rahatlatmak için üçüncü köprü, artık İstanbul’u taşıyamadığı için üçüncü havalimanı şimdi de İstanbul boğaz geçişlerini rahatlatmak adına Kanal İstanbul. Üçlü maymunu oynayanlar için akla ve kulağa ne de hoş geliyor… İstanbul fay hattı üzerinde ve kaçınılmaz depremlerin beklendiği bir metropoldür. Yeteri kadar sorunu olan bu şehre ek yükler bindirirseniz, çıkışı olmayan yola girmiş olursunuz.
Kanal İstanbul rant hesapları üzerine kurulu çevre katliamıdır. Yük sonuçta yine halklarımızın sırtına yıkılacaktır. Proje durdurulmalıdır.
Ya Kanal, Ya İstanbul!
17 Mart 2018
Yeni Dünya İçin Çağrı, sayı 191, Mayıs, Haziran, Temmuz 2018