Bilindiği gibi 20 Ekim 2019 tarihinde Bolivya’da yapılan başkanlık ve parlamento seçimlerini Sosyalizme Doğru Hareket (MAS) kazanmıştı. Ama muhalefetin seçim sonuçlarını kabul etmemesi, ordu ve polis kurumunun muhalefetten yana tavır takınması sonucu başkanlık seçimini yeniden kazanan Morales, 10 Kasım 2019 tarihinde istifaya zorlanmıştı. Deyim yerindeyse Morales’e karşı planlı bir “modern darbe” gerçekleştirilmişti. Darbe ve sonrası gelişmelerle ilgili dergimizin 199. sayısında tavır takınmış ve gelişmeleri değerlendirmiştik. Bu dönemde Bolivya’da da baş gösteren koronavirus salgını darbeciler tarafından muhalefeti etkisiz kılmak için kullanıldı. 22 Mart 2020 tarihinde sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
Bu dönemde yasaklı olduğundan darbecilere karşı protesto eylemleri hemen hemen yaşanmadı. Darbeciler ama ellerinden geldiğince muhalefeti kriminalize etmeye, pandemiyi bahane ederek yeni yasalarla yasaklara, cezalara, yeni yasaklar ve cezalar eklemeye devam etti. Bu sadece protesto eylemlerine ve eylemcilere karşı değil, basın ve medya muhabirlerine karşı da gündeme getirildi. Buna göre “yalan bilgi” verenler, yaygınlaştıranlar on sene hapis cezasına çarptırılacaklardı. “Yalan haber” ise esasta darbecilerin işine gelmeyen olguların medyaya yansıtılması veya sözlü propaganda edilmesiydi. Bu olgu Başkanlık Müdürü tarafından açıkça: “Çekinmesi gerekenler bize karşı çıkan ve Bolivyalıları bölmek isteyenlerdir.” biçiminde dile getiriliyordu.
Darbecilere karşı protestolar, esasında “sokağa çıkma yasağına karşı açlık isyanı” diye ifade edilen protestolarla ve darbenin altıncı ayını doldurması vesilesiyle mayıs ayı başlarında yeniden gündeme geldi. Protestocuların taleplerinin başında sokağa çıkma yasağının kaldırılması ve darbe yönetiminin istifası gibi talepler geliyordu. Sokağa çıkma yasağı özellikle günlük gelirle yaşayan seyyar satıcıların vb. kesimlerin gelirlerini sıfırlamış, temel ihtiyaçlarını karşılayamaz bir durum söz konusu olmuş ve bunun sonucunda “bizi korona değil açlık öldürecek” sloganıyla protestolar gündeme gelmişti. Bu arada başta 3 Mayıs 2020 tarihinde yapılması kararlaştırılan ve sonra süresi belli olmayan ama 3 Ağustos’a kadar yapılması gereken seçimler için herhangi somut bir tarih belirlenmemişti. Seçimlerin bir an önce yapılması gerektiği talebi de protestocuların talepleri arasındaydı.
Bu bağlamda şunun da bilince çıkarılması gerekiyor: Darbeciler ordusuyla, polisiyle halkı sindirmek için elinden geleni yapıyordu ve buna rağmen protestolar yaşanıyordu. Mayıs ayında yaşanan protestolar en azından seçimlerin tarihinin belirlenmesine yol açtı.
Darbe sonrası dönemde aylarca işten atmalara, ücretlerin düşürülmesine vb. neredeyse ses çıkarmayan ve bu nedenle haklı olarak “hainler” olarak damgalanan sendikalar, kitlelerin protestoları ve baskıları sonucu mücadele etmeye başladılar. Sendikal birlik COB ile Maden İşçileri Federasyonu (FSTMB) yönetime ültimatom vermeye başladı. Buna göre geçici Başkan Anez seçim yasasını onaylamazsa kitlesel protestolara çağrıda bulunacaklardı… Sonuçta 21 Haziran 2020 tarihinde darbecilerin başkanı Anez seçim yasasını onayladı. Buna göre seçimler bir kez daha ertelenerek 6 Eylül 2020 tarihinde yapılması kararlaştırıldı. Ertelenmesinin açıklaması ise yine korona salgınına bulaşanların sayısının yükselmiş olmasıydı. MAS da bu karara halkın sağlığını göz önüne alarak onay verdiğini açıkladı. “Aşırı sağcılar” ise Anez’in yasayı onaylamasını eleştirdiler. Anez ise yasayı onaylamasına rağmen, söz konusu seçim tarihinin bir kez daha ertelenmesinden yana olduğunun işaretlerini veriyordu.
Seçim tarihinin yeniden belirlendiği bu dönemde ABD’li ekonomi ve siyasi bilim insanlarının 2019 Ekim seçimlerini birçok yönüyle gerçekleştirdiği araştırmanın sonucu New York Times gazetesi tarafından yayınlandı. Buna göre OAS seçimlerde hile yapıldığına dair hiçbir belgeye sahip olmadan, yanlış verilere ve geçersiz istatistik tekniğe dayanarak seçimlerde hile yapıldığı yönünde yalan söylemişti. Söz konusu araştırmayı yapanlar seçimlerde hile yapıldığına dair herhangi bir veriye, belgeye rastlamamışlardı. Bu yönlü bilgi kimi diğer ABD medyası tarafından da kamuoyuna yansıtıldı. Bu bilgiler veya veriler Bolivya halkının hem darbecilere hem de onların destekçisi ABD emperyalizmine karşı tavır takınmasında önemli bir rol oynamaya başladı. MAS’ın başkan ve başkan yardımcısı adaylarının halk içindeki desteği giderek yükselmeye başladı. Şubat 2020 ortalarında yapılan kimi anketlere göre MAS adayları %30 civarında desteğe sahip iken, bu oran temmuz, ağustos aylarından itibaren giderek yükselmeye ve %40’ın üzerine çıkmaya başladı.
Bu desteğin yükselmesinde rol oynayan diğer etkenler ise, doğrudan darbeci yönetimin Morales yönetimi döneminde halk için gerçekleştirilen kimi sosyal kazanımları adım adım yok etmekte olmasıydı. Baskı ve takibata sadece MAS taraftarları değil, sendika ve sivil toplum örgütlerinin üyeleri ve İndigen halklar da bu baskılardan ve takibatlardan payını alıyordu. İndigen halklara karşı ayrıca ırkçı temeldeki baskılar da gündemdeydi. Kısacası keyfi tutuklamalar, ırkçı temelde ayrımcılık, “insanlık dışı” uygulamalar günlük yaşamın parçası olmuştu. Bu o kadar açıktı ki Morales’e karşı darbecileri destekleyen kimi uluslararası güçler ve kurumlar bile bu uygulamaları eleştirme durumunda kaldı.
Bunlara paralel olarak örneğin geçici içişleri ve savunma bakanlarının yolsuzluklara bulaşması da darbeci yönetimin halk içindeki tepkisini güçlendiren bir gelişmeydi. MAS milletvekilleri haziran ayı başlarında bu bakanlar hakkında dava açtı ve başsavcılık bu başvuruları kabul etti.
Temmuz ayı sonlarına doğru Yüksek Seçim Kurulu seçimlerin tarihini bir kez daha erteledi. Buna göre seçimler 18 Ekim tarihinde yapılacaktı. Bu ertelemenin gerekçesi de aynıydı: Koronavirüsü ve giderek yükselen hasta sayısı… Medyanın verdiği bilgilere göre sağlık alanındaki yetersizlikler, darbecilerin bu alanda da durumu kötüleştirmesi vb. nedenlerle sokaklarda da cesetler toplanmak zorunda kalınmıştı.
Seçim tarihinin yeniden ertelenmesi kitleler arasında önemli bir tepkiye yol açtı. Seçim tarihinin ertelenmesi her seferinde darbeci yönetimin yönetimde kalma süresinin de uzatılması anlamına geliyordu. Bu aynı zamanda darbeci yönetimin MAS ve onu destekleyen kitle örgütlerini zayıflatmak için de zaman kazanması demekti.
Darbeciler bir yandan MAS’ın önde gelen temsilcilerini tutuklama, mahkemeye vermeye çalışırken, aynı zamanda MAS’ın seçimlere katılmasını engellemek için de çaba gösterdiler. Yüksek Seçim Kurulu’na MAS’ın seçimlere katılmasını yasaklaması için birçok başvuruda bulunuldu. Yüksek Seçim Kurulu bu başvurulara olumsuz yanıt verdi. Bu ortamda mümkün olduğunca MAS’ı zayıflatmak için Morales ve diğer MAS önde gelenleri hakkında medya yalanları devreye kondu. Belli olmayan sayıda MAS önde gelenleri hakkında davalar açıldı. Başta MAS olmak üzere İndigen halklar ve sendikalar bu erteleme kararına karşı kitlesel olarak mücadele başlattı. Sendikalar “seçimlerin ertelenmesine karşı büyük yürüyüş” çağrısı yaptı. Bu çağrıyı genel grev ilanı izledi. Buna göre yönetime seçimin 6 Eylül’de yapılmasını onaylaması için 72 saat süre veriliyordu. Aksi halde genel greve gidilecekti. Daha genel grev yapılmadan yerel medyanın verdiği bilgilere göre La Paz ve El Alto’da darbeden sonraki en geniş kitlesel katılımlı eylemler gerçekleştirildi. Otoyol, köprü ve trafik/ ulaşım bağlantıları kesildi.
3 Ağustos’ta yönetim söz konusu talebi yerine getirmediğinde Bolivya’nın birçok bölgesinde genel grev başlatıldı. Sendikacılar ve İndigen halkların aktivistleri önemli ulaşım bağlantılarını bloke etti ve trafiği durdurdu. Egemenlerin eylemcilerin koronavirüsünü bulaştıracağı yönlü panik yaratma yönlü çabaları ve tehdit savurmaları da işe yaramadı. Grev ve abluka eylemleri devam etti. Kimi yerlerde polis ve özel komando güçleri grevcilere saldırdı. Bu saldırılara paralel olarak geçici Başkan Anez grev ve ablukayı destekledikleri gerekçesiyle başta COB Genel Sekreteri olmak üzere Koka Köylülerinin önderleri, MAS’ın kimi yetkilileri vb. hakkında dava açtı. Kimi gençlik örgütleri temsilcileri de tüm baskı ve tehditlere rağmen Yüksek Seçim Kurulu binasının önünde açlık grevi başlattı.
Baskıların ve tehditlerin mücadeleyi sonlandıramayacağı ortaya çıktığı bir ortamda geçici Başkan Anez parlamento temsilcilerine, partilere, kimi sosyal hareketlere ve Katolik kilisesine “ulusal siyasi diyalog” çağrısında bulundu. COB Genel Sekreteri Juan Carlos Huarachi Yüksek Seçim Kurulu Başkanı’nın diyaloğa kapalı olduğunu uzlaşmasız 18 Ekim tarihini kabul ettirmeye çalıştığını belirterek söz konusu görüşmelere katılmayacaklarını açıkladı. Grevin devam edip etmeyeceğini ise açık bıraktı. MAS ise yeni seçim tarihinin yasayla garanti edilmesi şartıyla diyaloğa ve pazarlığa hazır olduğunu açıkladı. Morales ise grev ve abluka eylemlerini gerçekleştiren diğer örgüt ve gruplara Yüksek Seçim Kurulu’nun önerisini göz önüne almaları çağrısında bulundu. Buna göre söz konusu öneri 18 Ekim’in seçim tarihi olarak son, değiştirilemez tarih olduğunu amaç olarak açıklıyordu.
14 Ağustos’ta söz konusu seçim yasası kabul edildi ve 18 Ekim seçim tarihi olarak yasayla bağlayıcı hale getirildi. Buna bağlı olarak da grev ve abluka eylemlerine son verildi. Morales yeni seçim yasasını selamladı! Bu selamlamaya şu düşünceyi ekledi: “Polis, asker ve sağcı paramiliter güçlerin halka karşı saldırıları giderek yükseliyordu. Ablukaların ertelenmesi bunların katliam yapmasını engelledi.” Bu tespit darbeci güçlerin ne yapacağı, yapmaya hazır olduğu bağlamında gerçeğin dile getirilmesidir ve dayanağı da vardı. Abluka eylemleri sonlanmadan önce ağır silahlı öncü grup COB Merkezi’ne, İndigen köylü kadınlarının örgütünün bürosuna karşı patlayıcı maddelerle, taşlarla ve boya torbalarıyla saldırmışlardı. Bunu göz önüne alarak “alarm” halinde uyanık olunmasını savundular. Bu arada darbecilerin seçimlerde seçimi kaybetmeleri durumunda yönetimi barışçıl olarak teslim edip etmeyecekleri vb. konuda da soruna yaklaşılıp buna hazır olunmasının gerekliliği vurgulandı.
Seçim yasası kabul edilip eylemlere son verildikten sonra darbeciler muhalefete karşı yeniden adli takibata ağırlık verdi. Ağustos ayı sonlarına doğru onlarca muhalif kişiye davalar açıldı, haklarında tutuklama kararı verildi. Bu baskı ve takibatlara karşın MAS’ın seçmen desteği kimi anketlere göre %53’e yükselmişti. Buna karşı darbecilerin başvurduğu bir propaganda ise Morales’in pedofil olduğu, 15-16 yaşlarında bir genç kadınla ilişki kurduğu vb. propagandasıydı. Bu sadece Bolivya’da değil Latin Amerika’nın birçok ülkesinde, ABD’de ve İspanya’da aynı merkezden yönetilen bir propagandaydı. Söz konusu edilen genç kadının Bolivya kolluk güçleri tarafından evi basılarak annesi ve kız kardeşiyle birlikte baskı altına alındığı, söz konusu iddiayı kabul etmeye zorlandığı vb. olgusu ise, Arjantin’e kaçtıktan sonra Bolivya İnsan Hakları örgütünün Müdürü Nadia Kruz’a gönderdiği mektupla ortaya çıktı. Genç kadın ayrıca Morales’i Mayıs 2020 tarihinde tanıdığını, bu tarihte 19 yaşında olduğunu vb. de açıkladı. Böylece Morales’e karşı kampanya başarılı olamadı.
6 Eylül’de seçim kampanyası resmen başladı. Korona nedeniyle kitlesel mitingler, toplantılar vb. yapılmadı. MAS’ın seçimlere katılmasının yasaklanması için yapılan başvuruların Yüksek Seçim Kurulu tarafından olumsuz yanıtlandığı, anketlere göre MAS adaylarının ilk turda seçimi kazanacağı hesapları vb. karşısında darbecilerin attığı bir adım, 17 Eylül’de Anez’in ve 11 Ekim’de Quiroga’nın başkanlık adaylığından geri çekilmeleriydi. Bu adım açıkça MAS’a karşı muhalefetin oylarının bölünmesini ve ilk turda MAS adayı Luis Arce’nin seçimi kazanmasını engellemek amacıyla atıldı. MAS adayının seçimi kazanması durumunda darbecilerin mahkemeye verilerek yargılanmaları söz konusu olabilirdi. Diğer gerekçelerin yanı sıra bu da MAS’ın seçimi kazanmasını engellemek için bir nedendi.
Seçim tarihi yaklaştıkça darbeci yönetimin kendilerini destekleyen güçlerle, başta da ABD emperyalizmi ve OAS yetkilileriyle görüşmeler gerçekleştirdi. Geçici İçişleri Bakanı Murillo ABD Dışişleri Bakanlığı temsilcileriyle görüşmenin yanı sıra, OAS Genel Sekreteri Luis Almagro ile görüşüp seçimlerde “yine hile yapılabileceği” – ki söz konusu 2019 seçimlerinde hile yapılmadığı birçok kurumun araştırması tarafından ortaya konduğu halde bunu söylüyor- konusundaki “kaygısını” dile getirdi ve OAS’ın Bolivya’da Seçim Misyonu’nu güçlendirmesini talep etti. Buna ek olarak MAS’ın seçimi az farkla kazanması durumunda başvurulacak ve “aşırı sağcı” paramiliter güçlerin devreye gireceği “acil plan” konusunda da kimi bilgiler medyaya yansıdı. Hatta kimi “terör saldırıları” gerçekleştirilip bunları MAS’a yüklemek ve kargaşa çıkarıp MAS’ın yönetime geçmesini engelleme planları açıklandı. Bir nevi ikinci darbenin hazırlıkları söz konusuydu.
Geçici Başkan Anez’in Che Guevara’nın katledilmesinin yıldönümünde Che’yi katledenleri “onurlandırması” ve “Che Guevara’nın ölümüyle dünyaya gösterdiğimiz ders şu anlama gelir: Bolivya’da komünist diktatörlüğün şansı yoktur.” tespitini yaptığı, seçimlerden çok MAS’ın seçimi kazanması durumunda sonucun ne olacağı sorusunun öne çıktığı bir ortamda seçimler gerçekleştirildi.
Seçimler ve sonuçları
Dergimizin 199. sayısında darbecilerin baskı ve takibatları göz önüne alınarak MAS adaylarının başkanlık seçimini kazanmasının zor göründüğü ve kazanırlarsa büyük bir sürpriz olacağını tespit etmiştik. 18 Ekim’de yapılan seçimlerde söz konusu sürpriz gerçekleşti. MAS’ın başkan adayı Luis Arce seçimi birinci turda kazandı. Başkan adayı altıydı. Arce %55,1, Mesa %28,83 ve üçüncü olan Camacho ise %14 oranında oy aldılar.
Aynı biçimde MAS parlamento seçimlerinde de ham “alt” hem de “üst ev” dedikleri parlamento ve senatoda da çoğunluğu elde etti. Parlamento 130 milletvekilinden oluşuyor, MAS bunların 73’ünü, senatoda ise 36 senatörün 21’ini kazandı. Buna göre MAS herhangi bir başka parti ile ittifak yapmadan da yasalar çıkarabilecek durumdadır. Tek başına yapamayacağı şey anayasal değişikliklerdir, çünkü bunun için üçte iki çoğunluk gerekiyor. Burada bilince çıkarılması gereken bir olgu seçimlerde kadınların %50’nin üzerinde milletvekili seçilmesiydi. Verilen bilgilere göre bu durum Ruanda ve Küba’dan sonra Bolivya’nın üçüncü sırada yer almasını sağlamıştır.
Seçmen sayısı 7.332.926 olarak verildi ve seçime katılım oranı da %88,42 idi. Seçimleri gözetlemek için Bolivya’da, Avrupa Birliği, OAS, UNIORE (Amerika içi seçim organlarının derneği) ve ABD’li Carter Center gibi kurumların gözlemcileri vardı. Seçimlerde herhangi bir hile yapılmadığı, seçimlerin kurallara uygun yapıldığı ve “sağcıların” kimi provokasyonlarına rağmen barışçıl geçtiği yönlü açıklamalar yapıldı. Bunun yanı sıra Arce Morales’in Ekim 2019’da aldığı oylardan %8 oranında daha fazla oy almıştı. Bu durumu göz önüne alan darbecilerin başkanı Anez, MAS adayının seçimi kazandığını kabul edip Arce’yi kutladı. Muhalefetin açık yenilgisi de 2019’da yapıldığı gibi seçimlere itiraz etmeyi zorlaştırıyordu.
2019 seçimleri hakkında yalan bilgi temelinde darbeye hizmet eden OAS Genel Sekreteri Almagro bile twitter üzerinden Arce’yi kutlayanlara katıldı. Arce ise ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun kutlamasına, Bolivya iki tarafın çıkarlarını gözeten, içişlerine karışmayan bir temelde her devletle olduğu gibi ABD ile de ilişkilere açık olduklarını ifade ederken, OAS Genel Sekreteri Almagro’nun kutlamasını Bolivya halkına hakaret olarak niteledi. Aynı zamanda Almagro’yu “Bolivya’nın içişlerine karıştığı, Bolivya kurumlarına zarar verdiği, insan haklarının çiğnemesinden sorumlu olduğu” nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde dava açmak için başvuruda bulunacaklarını açıkladı. Bu arada darbeci yönetimin ilişkileri bozduğu devletlerle, örneğin Venezuela, Küba, İran vb. gibi devletlerle yeniden diplomatik ilişkileri kuracaklarını ilan etti. Arce görevi devraldıktan sonra da buna uygun adımlar atıldı.
Arce daha görevi devralmadan muhalefet kimi yerlerde yolları ve idare binalarını bloke ederek 18 Ekim seçim sonuçlarının geçersiz ilan edilmesini talep ettiler. Bunun yanı sıra 5 Kasım tarihinde Arce ve birçok MAS temsilcisinin içerde olduğu bir anda MAS binasına patlayıcı madde ile saldırıldı. Şans eseri ölen olmadı. Morales’in bu saldırıya cevabı: “Biz provokasyona gelmeyeceğiz. Bizim devrimimiz barışçıl ve demokratiktir.” biçimindeydi. Bu gelişmeler üzerine COB Genel Sekreteri Huarachi, Arce ve yardımcısının görevi devralma töreni sırasında Hükümet Binası’nın korunması çağrısı yaptı. Sonuçta 8 Kasım’da İndigen halkların temsilcileri, sendikacılar, maden işçileri vd. oluşan 10.000 kadar insan Hükümet Binası’nı korudu ve Arce başkanlık görevini devraldı.
Muhalefet bu sefer kendisini darbe yapacak güçte görmüyordu. Bu aynı zamanda muhalefetin kendi arasındaki görüş ayrılıklarına da dayanıyordu. Buna rağmen tehdit savuranlar yok değildi. Faşist, klerikal biri olarak değerlendirilen Camacho darbeye atıfta bulunarak: “Geçen sene ne yaptıysak şimdi yine yapacağız” diye tavrını sergiliyordu.
Arce’nin görevi devralmasından bir gün sonra Morales Arjantin’den Bolivya’ya geri döndü. Binlerce kişinin katıldığı ve 1000 kilometrelik bir yol alan konvoyla MAS’ın kalelerinden olan Chimore’ye vardı. Yeni hükümetin yaptığı ilk işlerden biri İndigen halkların sembolü olan bayrağı (Wiphala) yeniden ulusal bayrakla eşdeğerde olduğunu kararlaştırmasıydı. Darbeciler ırkçılıklarını İndigen halkların sembolünü ulusal bayrakla eşdeğerde olmasını yasaklamakla da göstermişlerdi.
Bu karar gerçekte en kolay alınabilecek ve gerçekleştirilebilecek kararlardan biriydi. Esas mesele hem darbecilerin ekonomik ve sosyal alanda 11 ay içinde ortadan kaldırdıkları kazanımları yeniden elde etmek, ekonomik durumu ve özellikle de sağlık ve eğitim alanındaki kötüleşmeyi düzeltmek vb. görevlerle karşı karşıyadır. Bu görevlerin yerine getirilmesi hükümeti iyice zorlayacaktır. Bu arada muhalefet de anda yenilgiyi kabul etse de yeniden MAS yönetimine son verme çabalarını sürdürecektir. Sonuçta iktidar kavgası başka biçimlerde devam edecektir.
Bu konuda MAS yönetimi darbeden ders çıkaracak mı bilinmez! Polis ve Ordu kurumunun yeniden düzenlenmesi söz konusudur. Ama bunun nasıl yapılacağı ve ne kadar başarılacağı şimdilik bilinmezler arasındadır. Bolivya’daki gelişmeler iktidarın namlunun ucunda olduğunu bir kaz daha göstermiştir. Seçim sonuçlarının muhalefet tarafından kabul edilmesi ve iktidarın barışçıl biçimde devredilmesi de bu gerçeği değiştiremez. Sorulacak esas soru, darbecilerin bu seçimlerde neden seçim sonucunu kabul ettiğidir? Bunun cevabını önümüzdeki dönemde yaşanacak gelişmeler gösterecektir.
18 Ocak 2020