Pazartesi, Mayıs 19, 2025
  • Tüm Yazılar
Yeni Dünya İçin ÇAĞRI
E-DERGİ OKU
  • Anasayfa
  • Dünya
    • Tümü
    • Afrika
    • Amerika
    • Asya
    • Avrupa
    • Ortadoğu
    Çiçekleri koparabilirler, ama baharın gelişini durduramazlar!

    Çiçekleri koparabilirler, ama baharın gelişini durduramazlar!

    BİR-KAR ve YDİ Çağrı’nın ortak toplantısı Hakkında

    BİR-KAR ve YDİ Çağrı’nın ortak toplantısı Hakkında

    Hindistan Pakistan savaşına dair

    Hindistan Pakistan savaşına dair

    Toplantı: “71 Devrimci Hareketinin mirası ışığında güncel devrimci sorumluluklar”

    Toplantı: “71 Devrimci Hareketinin mirası ışığında güncel devrimci sorumluluklar”

    Almanya Ulm’de 1 Mayıs

    Almanya Ulm’de 1 Mayıs

    Avusturya Viyana’da 1 Mayıs

    Avusturya Viyana’da 1 Mayıs

    Trending Tags

      • Avrupa
      • Amerika
      • Ortadoğu
      • Afrika
      • Asya
      • Pasifik
    • Yayınlar
      • Son Sayı
      • YDİ Çağrı / Tüm Sayılar
      • Tekoşîna Komunîst/Komünist Mücadele
      • Yeni İşçi Dünyası
      • Yeni Dünya İçin
      • Yeni Kadın Dünyası
      • Yeni Dünya Gençliği
      • Eğitim Dizisi
      • Bildiriler
      • Broşürler
    • İşçi Dünyası
      Bir işçi düşmanı Çalık Holding!

      Bir işçi düşmanı Çalık Holding!

      1 Mayıs’ı sınıfsal özüne uygun kutlamak için ne yapmalı?

      1 Mayıs’ı sınıfsal özüne uygun kutlamak için ne yapmalı?

      Mersin de 1 Mayıs

      Mersin de 1 Mayıs

      İzmir’de 1 Mayıs

      İzmir’de 1 Mayıs

      1 Mayıs çalışmamız sürüyor

      1 Mayıs çalışmamız sürüyor

      YDİ ÇAĞRI

      Nisan sayımız, sayı 68 çıktı!

      Trending Tags

      • Kürdistan
        “Rojava Kürt Birliği ve Ortak Tutum Konferansı” yapıldı

        “Rojava Kürt Birliği ve Ortak Tutum Konferansı” yapıldı

        Şeyh Said (Azadi Ayaklanması) üzerine

        Şeyh Said (Azadi Ayaklanması) üzerine

        Panel: Yüzüncü yılında Azadi Ayaklanması

        Panel: Yüzüncü yılında Azadi Ayaklanması

        Newroz ateşi ile devrim ocağını körükle!

        Newroz ateşi ile devrim ocağını körükle!

        Adım adım “barış”a doğru mu?

        Adım adım “barış”a doğru mu?

        Îhmalkirina îradeya hilbijêran û  JI  QEYÛMAN RE NA!

        Îhmalkirina îradeya hilbijêran û JI QEYÛMAN RE NA!

        Trending Tags

        • Güncel
           Komünist önder İbrahim Kaypakkaya anıldı

           Komünist önder İbrahim Kaypakkaya anıldı

          YDİ ÇAĞRI

          Yeni sayımız, sayı 219 çıktı!

          Komünist atılımın mimarı İbrahim Kaypakkaya ölümsüzdür!

          Komünist atılımın mimarı İbrahim Kaypakkaya ölümsüzdür!

          Beklenen oldu! PKK kendisini feshetti!

          Beklenen oldu! PKK kendisini feshetti!

          Devrimin kartalı anılacak!

          Devrimin kartalı anılacak!

          PKK’den “Tarihi Kongre”

          PKK’den “Tarihi Kongre”

          Trending Tags

          • Gençlik
            Kimsenin payandası olmayacağız!

            Kimsenin payandası olmayacağız!

            Kayyım uygulaması: Faşizm!

            Kayyım uygulaması: Faşizm!

            Üniversiteler, kampüsler savaş çığırtkanlığı yeri değildir!

            Üniversiteler, kampüsler savaş çığırtkanlığı yeri değildir!

            Protesto haktır!

            Protesto haktır!

            Kaza değil cinayet!

            Kaza değil cinayet!

            ÇEDES projesine hayır!

            ÇEDES projesine hayır!

            Trending Tags

            • Kadın
              “Alevi kadınlara yönelik sistematikleştirilmiş saldırılara karşı susmuyoruz!”

              “Alevi kadınlara yönelik sistematikleştirilmiş saldırılara karşı susmuyoruz!”

              Melek’ten mektup var…

              Melek’ten mektup var…

              Emperyalist yayılmacılığa ve savaşlara hazırlığın nüfus politikası olarak  “Aile Yılı”

              Emperyalist yayılmacılığa ve savaşlara hazırlığın nüfus politikası olarak “Aile Yılı”

              İran: Baskının gölgesinde direniş ve Kürt kadınlarının mücadelesi

              İran: Baskının gölgesinde direniş ve Kürt kadınlarının mücadelesi

              Kadıköy’de kitlesel 8 Mart eylemi

              Kadıköy’de kitlesel 8 Mart eylemi

              Erkek egemen sisteme karşı mücadeleye!

              Erkek egemen sisteme karşı mücadeleye!

              Trending Tags

              • Makaleler
                İkinci Dünya Savaşı’nın sonlanmasının üzerinden 80 yıl geçti…

                İkinci Dünya Savaşı’nın sonlanmasının üzerinden 80 yıl geçti…

                Viyanalı işçiler faşizme karşı silahlı mücadele içinde (Şubat 1934)

                Viyanalı işçiler faşizme karşı silahlı mücadele içinde (Şubat 1934)

                2025 Merkezi Yönetim Bütçesi ve üzerine yürütülen tartışmalar

                2025 Merkezi Yönetim Bütçesi ve üzerine yürütülen tartışmalar

                Emperyalizm üzerine kimi yazılar

                Emperyalizm üzerine kimi yazılar

                12 Eylül 1980 askeri faşist darbesine dair

                12 Eylül 1980 askeri faşist darbesine dair

                Katledilişinin 80. yıldönümünde: Ernst Thälmann

                Katledilişinin 80. yıldönümünde: Ernst Thälmann

                Trending Tags

                • Çevre
                  Öldüren deprem değil, rant, kâr üzerine kurulu sömürü düzenidir!

                  Öldüren deprem değil, rant, kâr üzerine kurulu sömürü düzenidir!

                  Gezegene ihanette sınır tanımayanlar

                  Gezegene ihanette sınır tanımayanlar

                  COP29 İklim Zirvesi (zırvası!) Bakü’de yapıldı

                  COP29 İklim Zirvesi (zırvası!) Bakü’de yapıldı

                  Ülkelerimizde nükleer santral istemiyoruz!

                  Ülkelerimizde nükleer santral istemiyoruz!

                  Kaz Dağları’nda bakır madenine karşı eylem!

                  Kaz Dağları’nda bakır madenine karşı eylem!

                  16 Kasım 2024 Uluslararası Çevre Mücadele Günü İçin Sokağa!

                  16 Kasım 2024 Uluslararası Çevre Mücadele Günü İçin Sokağa!

                  Orman yangınlarında rekor artış!

                  Orman yangınlarında rekor artış!

                  5 Haziran Dünya Çevre Günü

                  5 Haziran Dünya Çevre Günü

                  Ayvalık’ta “havlunu al gel” kıyı eylemi

                  Ayvalık’ta “havlunu al gel” kıyı eylemi

                  Trending Tags

                  • Youtube TV
                  • İletişim
                    • Hakkımızda
                    • Tüm Yazılar
                  Sonuç yok
                  Tüm Sonucu Görüntüle
                  • Anasayfa
                  • Dünya
                    • Tümü
                    • Afrika
                    • Amerika
                    • Asya
                    • Avrupa
                    • Ortadoğu
                    Çiçekleri koparabilirler, ama baharın gelişini durduramazlar!

                    Çiçekleri koparabilirler, ama baharın gelişini durduramazlar!

                    BİR-KAR ve YDİ Çağrı’nın ortak toplantısı Hakkında

                    BİR-KAR ve YDİ Çağrı’nın ortak toplantısı Hakkında

                    Hindistan Pakistan savaşına dair

                    Hindistan Pakistan savaşına dair

                    Toplantı: “71 Devrimci Hareketinin mirası ışığında güncel devrimci sorumluluklar”

                    Toplantı: “71 Devrimci Hareketinin mirası ışığında güncel devrimci sorumluluklar”

                    Almanya Ulm’de 1 Mayıs

                    Almanya Ulm’de 1 Mayıs

                    Avusturya Viyana’da 1 Mayıs

                    Avusturya Viyana’da 1 Mayıs

                    Trending Tags

                      • Avrupa
                      • Amerika
                      • Ortadoğu
                      • Afrika
                      • Asya
                      • Pasifik
                    • Yayınlar
                      • Son Sayı
                      • YDİ Çağrı / Tüm Sayılar
                      • Tekoşîna Komunîst/Komünist Mücadele
                      • Yeni İşçi Dünyası
                      • Yeni Dünya İçin
                      • Yeni Kadın Dünyası
                      • Yeni Dünya Gençliği
                      • Eğitim Dizisi
                      • Bildiriler
                      • Broşürler
                    • İşçi Dünyası
                      Bir işçi düşmanı Çalık Holding!

                      Bir işçi düşmanı Çalık Holding!

                      1 Mayıs’ı sınıfsal özüne uygun kutlamak için ne yapmalı?

                      1 Mayıs’ı sınıfsal özüne uygun kutlamak için ne yapmalı?

                      Mersin de 1 Mayıs

                      Mersin de 1 Mayıs

                      İzmir’de 1 Mayıs

                      İzmir’de 1 Mayıs

                      1 Mayıs çalışmamız sürüyor

                      1 Mayıs çalışmamız sürüyor

                      YDİ ÇAĞRI

                      Nisan sayımız, sayı 68 çıktı!

                      Trending Tags

                      • Kürdistan
                        “Rojava Kürt Birliği ve Ortak Tutum Konferansı” yapıldı

                        “Rojava Kürt Birliği ve Ortak Tutum Konferansı” yapıldı

                        Şeyh Said (Azadi Ayaklanması) üzerine

                        Şeyh Said (Azadi Ayaklanması) üzerine

                        Panel: Yüzüncü yılında Azadi Ayaklanması

                        Panel: Yüzüncü yılında Azadi Ayaklanması

                        Newroz ateşi ile devrim ocağını körükle!

                        Newroz ateşi ile devrim ocağını körükle!

                        Adım adım “barış”a doğru mu?

                        Adım adım “barış”a doğru mu?

                        Îhmalkirina îradeya hilbijêran û  JI  QEYÛMAN RE NA!

                        Îhmalkirina îradeya hilbijêran û JI QEYÛMAN RE NA!

                        Trending Tags

                        • Güncel
                           Komünist önder İbrahim Kaypakkaya anıldı

                           Komünist önder İbrahim Kaypakkaya anıldı

                          YDİ ÇAĞRI

                          Yeni sayımız, sayı 219 çıktı!

                          Komünist atılımın mimarı İbrahim Kaypakkaya ölümsüzdür!

                          Komünist atılımın mimarı İbrahim Kaypakkaya ölümsüzdür!

                          Beklenen oldu! PKK kendisini feshetti!

                          Beklenen oldu! PKK kendisini feshetti!

                          Devrimin kartalı anılacak!

                          Devrimin kartalı anılacak!

                          PKK’den “Tarihi Kongre”

                          PKK’den “Tarihi Kongre”

                          Trending Tags

                          • Gençlik
                            Kimsenin payandası olmayacağız!

                            Kimsenin payandası olmayacağız!

                            Kayyım uygulaması: Faşizm!

                            Kayyım uygulaması: Faşizm!

                            Üniversiteler, kampüsler savaş çığırtkanlığı yeri değildir!

                            Üniversiteler, kampüsler savaş çığırtkanlığı yeri değildir!

                            Protesto haktır!

                            Protesto haktır!

                            Kaza değil cinayet!

                            Kaza değil cinayet!

                            ÇEDES projesine hayır!

                            ÇEDES projesine hayır!

                            Trending Tags

                            • Kadın
                              “Alevi kadınlara yönelik sistematikleştirilmiş saldırılara karşı susmuyoruz!”

                              “Alevi kadınlara yönelik sistematikleştirilmiş saldırılara karşı susmuyoruz!”

                              Melek’ten mektup var…

                              Melek’ten mektup var…

                              Emperyalist yayılmacılığa ve savaşlara hazırlığın nüfus politikası olarak  “Aile Yılı”

                              Emperyalist yayılmacılığa ve savaşlara hazırlığın nüfus politikası olarak “Aile Yılı”

                              İran: Baskının gölgesinde direniş ve Kürt kadınlarının mücadelesi

                              İran: Baskının gölgesinde direniş ve Kürt kadınlarının mücadelesi

                              Kadıköy’de kitlesel 8 Mart eylemi

                              Kadıköy’de kitlesel 8 Mart eylemi

                              Erkek egemen sisteme karşı mücadeleye!

                              Erkek egemen sisteme karşı mücadeleye!

                              Trending Tags

                              • Makaleler
                                İkinci Dünya Savaşı’nın sonlanmasının üzerinden 80 yıl geçti…

                                İkinci Dünya Savaşı’nın sonlanmasının üzerinden 80 yıl geçti…

                                Viyanalı işçiler faşizme karşı silahlı mücadele içinde (Şubat 1934)

                                Viyanalı işçiler faşizme karşı silahlı mücadele içinde (Şubat 1934)

                                2025 Merkezi Yönetim Bütçesi ve üzerine yürütülen tartışmalar

                                2025 Merkezi Yönetim Bütçesi ve üzerine yürütülen tartışmalar

                                Emperyalizm üzerine kimi yazılar

                                Emperyalizm üzerine kimi yazılar

                                12 Eylül 1980 askeri faşist darbesine dair

                                12 Eylül 1980 askeri faşist darbesine dair

                                Katledilişinin 80. yıldönümünde: Ernst Thälmann

                                Katledilişinin 80. yıldönümünde: Ernst Thälmann

                                Trending Tags

                                • Çevre
                                  Öldüren deprem değil, rant, kâr üzerine kurulu sömürü düzenidir!

                                  Öldüren deprem değil, rant, kâr üzerine kurulu sömürü düzenidir!

                                  Gezegene ihanette sınır tanımayanlar

                                  Gezegene ihanette sınır tanımayanlar

                                  COP29 İklim Zirvesi (zırvası!) Bakü’de yapıldı

                                  COP29 İklim Zirvesi (zırvası!) Bakü’de yapıldı

                                  Ülkelerimizde nükleer santral istemiyoruz!

                                  Ülkelerimizde nükleer santral istemiyoruz!

                                  Kaz Dağları’nda bakır madenine karşı eylem!

                                  Kaz Dağları’nda bakır madenine karşı eylem!

                                  16 Kasım 2024 Uluslararası Çevre Mücadele Günü İçin Sokağa!

                                  16 Kasım 2024 Uluslararası Çevre Mücadele Günü İçin Sokağa!

                                  Orman yangınlarında rekor artış!

                                  Orman yangınlarında rekor artış!

                                  5 Haziran Dünya Çevre Günü

                                  5 Haziran Dünya Çevre Günü

                                  Ayvalık’ta “havlunu al gel” kıyı eylemi

                                  Ayvalık’ta “havlunu al gel” kıyı eylemi

                                  Trending Tags

                                  • Youtube TV
                                  • İletişim
                                    • Hakkımızda
                                    • Tüm Yazılar
                                  Sonuç yok
                                  Tüm Sonucu Görüntüle
                                  Yeni Dünya İçin ÇAĞRI
                                  Sonuç yok
                                  Tüm Sonucu Görüntüle
                                  Anasayfa Makaleler

                                  Türk “savunma” sanayisi üzerine

                                  Sayı 182'den Temmuz/Ağustos 2016

                                  14 Aralık 2021
                                  İçinde Makaleler, Tüm Yazılar
                                  Türk “savunma” sanayisi üzerine
                                  0
                                  PAYLAR
                                  136
                                  GÖRÜNTÜLEME
                                  Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

                                  Yeni Dünya İçin Çağrı’nın 182. sayısında (Temmuz/Ağustos 2016) “Türk “savunma” sanayisi üzerine” başlıklı bir makale yayımlandı.

                                  Makalede ayrıntılı olarak “Türk Savunma Sanayisi”nin gelişme süreci incelenmektedir.

                                  2016 yılından bu yana Türk burjuvazisi savaş sanayisi alanında dışa bağımlılığı kırma yönünde önemli gelişme kaydetti. TSK gereksinimlerinin yurtiçinden karşılanma oranı yüzde 75’e ulaşmış durumdadır.

                                  Türk burjuvazisinin hedefi süre içinde TSK gereksinim­lerinin yurtiçinden karşılanma oranını gelişmiş ülkeler düzeyine yükseltmek ve savunma sanayi ala­nında dünyadaki en gelişmiş ülkeler arasına girmektir.

                                  “Türk “savunma” sanayisi üzerine” başlıklı makaleyi, “Türk Savunma Sanayisi”nin gelişme sürecinin görülmesi açısından güncel olduğu için yeniden yayımlıyoruz. YDİ Çağrı

                                  ***

                                  “Savunma”… Kulağa hoş gelen, gayet masum, ko­runma amaçlı, edilgen gibi duran ve özellikle seçil­miş olan bu kavram aslında Türk egemen sınıfları­nın savaş makinesine yakıştırılan sözcükten başka bir şey değildir. Savaş, saldırı vb. sözcükler genellik­le kulağa hoş gelmediğinden burjuvazi işin özünü oluşturan bu yanını gözlerden gizlemek amacıyla sıklıkla “savunma” sözcüğünü kullanmaktadır. Bur­juvazinin egemenliği altındaki hemen tüm ülkeler­de gerçekte adları “Savaş Bakanlığı” olması gereken bakanlıklara verilen isim “Savunma Bakanlığı”dır.

                                  Neye, kime karşı ve neyin savunması?

                                  Bu soruya karşı, tipik ve alışılagelmiş bir yanıt verilir burjuvazi tarafından: İç ve dış düşmanlara karşı, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğünü, anayasal laik düzeni ve cumhuriyeti savunma vs. vb.

                                  Kimlerdir bu iç ve dış düşmanlar?

                                  İç düşmanlar olarak, siyasi konjonktüre göre önce­lik sıralaması değişmekle birlikte egemen düzeni bir biçimde hedef alan tüm unsurlar gösterilir: İşçi sını­fı ve emekçilerin sınıfsal temelli savaşımları, ezilen ulus ve ulusal azınlıkların etnik/ulusal temelli sa­vaşımları ve bir biçimde iktidar olanaklarından ya­rarlanma konusunda dezavantajlı durumda olan, bu durumda tutulan bir takım burjuva kliklerin anda iktidarda bulunan kliğe karşı savaşımları.

                                  Dış düşmanlar olarak, egemen sınıfların ülke için­de ve dışındaki çıkarlarını tehdit eden, rakip du­rumdaki irili ufaklı tüm devlet ve güçler gösterilir. Burjuva uzmanlar, uluslararası ilişkilerde dostluk olamayacağını, ilişkilerin seyrinde belirleyici olanın menfaat birliği ya da çatışması olduğunu ve duruma göre bu birlik ve çatışmanın birbirine dönüşebile­ceğini söyleyip dururlar. Haklıdırlar da. Kapitalist/ emperyalist sistemin egemen olduğu dünyada başka türlüsü olamaz.

                                  Burjuvazinin yaydığı egemen görüşe göre; bu iç ve dış düşmanlar arasında bir bağlantı vardır. Dış düş­manlar ülkenin güçlenmesini önlemek, zayıflatmak vb. amaçlarla iç düşmanları desteklemektedirler. Bu mantığa göre toplumsal/sosyolojik temelli her geliş­menin ardında dış güçler yatmaktadır.

                                  Burjuvazinin bu anlayışa göre yaptığı tespitten çıkardığı sonuç, ülkenin güçlü kılınması, gücünün arttırılması biçimindedir. Nasıl olacaktır bu? Düşü­nülen, uygulanan siyaset, yol ve yöntemler öz olarak şöyledir: Geniş yığınlar bu hedefe yönelik olarak se­ferber edilebilmelidir; devletin kolluk güçlerinin ve en başta ordunun güçlü kılınması ve giderek güçlen­dirilmesi gereklidir; yönetici katman/bürokrasi bu hedeflere uygun bir şekilde donatılmış olmalıdır.

                                  Geniş yığınlar dendiğinde farklı sınıfsal konumda olan insanlardan söz edildiği açıktır. Farklı sınıfsal çıkarlara bağlı olarak aslında hedefler konusunda çı­karları bir ve aynı olmayan insan grupları çeşitli yol ve yöntemlerle burjuvazinin çıkarlarına tabi duru­ma getirilmeli, bu durumda tutulmalıdır.

                                  Kolluk güçlerinin ve en başta ordunun güçlendi­rilmesinin yolu, ardında günün gereklerine uygun teknoloji ile desteklenen sanayinin durduğu; gerek­sinimlerin/araç-gereçlerin bu sanayi tarafından sağ­landığı bir yapıya sahip olmaktan geçmektedir.

                                  Geniş yığınlara; eğitim, yayın organları vb. her tür araç kullanılarak, milletin ve devletin bölünmez bü­tünlüğü düşüncesi ve militarizm pompalanır. Çok uluslu bir devlette baskı altındaki ulusların uyanışı­nın egemen burjuvaziye ciddi bir tehdit oluşturduğu günümüzde bu politika burjuvazi açısından önemli­dir. Milletin bölünmez bütünlüğü ile vurgulanmak istenen ikinci yan ise sınıfsal temelde gelişecek sa­vaşımların bir biçimde önüne geçme politikalarının gerekliliğidir.

                                  Ancak iş bunlarla kalmıyor. Yakın tarihte giderek artan biçimde ülkenin yurtdışındaki çıkarlarından da söz edilir oldu. Ve tüm bu politikalardan sanki geniş emekçi yığınların da çıkarı varmış gibi davra­nılıyor, bu anlayış körükleniyor.

                                  Ülkenin çıkarları… Bu, sistem kapitalizm olduğu koşullarda egemen burjuvazinin çıkarlarından baş­ka bir şey değildir. Kapitalizmin gelişmesi ve yayıl­macılığından işçi sınıfı ve emekçilere düşen ancak kırıntılar olabilir. O da olursa.

                                  Burada amaçlanan bir şey daha var: Körüklenen bu politikalar ve bu gibi anlayışlarla işçi sınıfı ve emekçilerin dikkati sınıf çıkarlarından başka alan­lara saptırılıyor, gerçek düşmanlar ateş sahası dışına çıkarılmaya çalışılıyor.

                                  Geniş yığınlara militarizmin pompalandığını söy­ledik. Bu alışılagelmiş bir söylem olarak “her Türk asker doğar” deyişiyle başlıyor ve devam ediyor.

                                  Bu kampanyalarda 10-15 yıllık son dönemde dik­kat çekici bir nokta var: Militarist kampanyalar 30 yıl öncesiyle kıyaslandığında farklı bir görünüm sunuyor. Geçmişin “sağlam” müttefiklere dayalı ve geçmişe öykünerek yapılan kahramanlık destan­larına bağlı militarist kampanyalar yerini, gücünü giderek ülke sanayisinin özgün tasarımlarla ürettiği savaş araç-gereçlerinden alan kampanyalara bırakı­yor.

                                  Gücünü giderek ülke sanayisinin özgün tasarım­larla ürettiği savaş araç-gereçlerinden alma gibi bir durum söz konusu. Peki bu, Türkiye gibi bir ülke­de nasıl mümkün oldu? Mümkün oldu mu? Türkiye bağımsız bir savunma sanayisi oluşturmanın nere­sinde, hâlâ bağımlı mı, eğer öyleyse ne kadar ve ne oranda bağımlı, gelişme hangi yönde? Bununla ilin­tili olarak Türkiye’nin uluslararası sistem -kapitalist emperyalist sistem- içindeki konumu konusunda değişiklikler var mı, varsa hangi yönde? Bunlara bakmalıyız.

                                  Yazının konusu ve amacı, bu konularda bir ber­raklık sağlamaktır.

                                  “Türk Savunma Sanayisi”nin geçmişi

                                  Feodal dönemin büyük bir gücü olan sömürgeci Osmanlı devleti, zamanın diğer büyükleriyle aşık atabilecek teknik güce ve bu güce dayanan askeri bir üretim kapasitesine sahipken, 18. ve 19. yüzyıllarda­ki teknolojik gelişmeleri ıskalayıp, sanayi devrimini gerçekleştiremez durumda kalınca, giderek, bu so­runu halletmiş olan ve kapitalist ekonomileri hızla gelişen devletlerin etkisi altına girmeye başladı, gi­derek askeri alanda da bağımlı bir yapı oluştu.

                                  Bağımsız bir askeri sanayi yaratma konusunda ciddi ilk girişim cumhuriyetin başlangıç yıllarına denk gelir.

                                  Kurtuluş savaşı içinde başlayan girişimler, savaş sonrası önce Askeri Fabrikalar Genel Müdürlüğü kurulması, İstanbul’da bulunan Tophane, Barut­hane, Silahhane vb.nin İç Anadolu’ya kaydırılması ve bugünkü MKE’nin temelini oluşturan hafif silah üretim, fişek ve top onarım atölyeleri ile devam et­miş, 1930’lu yıllarda kapsül fabrikası, çelik fabrikası, barut, tüfek, top fabrikaları vb. kurulmuştu. Askeri gemi inşa sanayi için Gölcük’te bir tersane oluştu­ruldu, Taşkızak tersanesi yeniden faaliyete geçirildi.

                                  Bu alanda, ilk özel girişimciler de yatırıma girişti; demiryolu inşa işiyle uğraşan Nuri Demirağ uçak üretimine, soba imalatçısı Şakir Zümre bomba yapı­mına başladı. Nuri Killigil tesislerinde ise tabanca, 81 mm havan ve mühimmatı ve çeşitli patlayıcılar üretilmeye başlandı.

                                  Havacılık sanayini geliştirmek için 1926’da Tam­taş (Tayyare ve Motor T.A.Ş) kuruldu ve bu kuruluş 1939’a dek 112 uçak üretti. 1936’da İstanbul’da Nuri Demirağ’ın kurduğu tesisler 1943’e dek 24 uçak üret­ti. 1941’de kurulan THK (Türk Hava Kurumu)’nın Ankara Uçak Fabrikası’nda tek ve iki motorlu ve çeşitli amaçlara yönelik toplam 140 uçak ve ayrıca planörler üretildi. 1945’de Ankara’da uçak motoru fabrikası kuruldu. 1942’de Malatya’da onarım ve bakım atölyeleri kuruldu. Yani cumhuriyetin ilk yıl­larında emekleyen bir uçak sanayisi de vardı. Fakat T.C.’nin askeri sanayi, T.C. ordusunun gereksinimle­rinin esasını karşılayacak kadar gelişmemişti. Silah­lanma konusunda Türkiye esas olarak dışa bağımlı konumda idi.

                                  1948 sonrası, özellikle de 1952 Nato’ya katılımdan sonra ABD “yardımları” ile uçak üretimi gibi diğer savunma ürünlerinin üretiminde de gelişme engel­lenmiş oldu.

                                  Bugün, egemen sınıflar ve temsilcileri, o tarihler­ de izlenen yolun yan­lış olduğunu, bu yolun sa­vunma sanayisine büyük darbe vurduğunu söyleyip duru­yorlar.

                                  Burjuvazi açısından ders çıkarılmış gibi gö­züküyor.

                                  Bütün göstergeler bu defa işin 1950 sonrası gibi olmayacağına işa­ret ediyor. Çünkü bir taraftan günümüz dünya konjonktürü ve Türkiye’nin buradaki konumu, diğer taraftan Türk egemenleri­nin geçmiş “acı” (1963, 1967 Kıbrıs olayları ve 1974 Kıbrıs işgali ve son­rası ambargolar) deneyimleri ve bu sanayinin sunduğu kârlı olanaklar, Türkiye’nin 1970’li yılların ortalarından itibaren girdiği o dönemde “başkaları­nın vermediğini millet yapar” sloganında dile geti­rilen yolda yürüyeceğini gösteriyor.

                                  Ambargo ve sonuçları

                                  1974 ABD ambargosu sonrası Türk egemenleri sa­vunma sanayisinde yerli üretim payının artırılması kararını aldılar. Daha doğrusu bu bir zorunluluk olarak kendini dayattı.

                                  Devlet bürokratik kurumları bu amaca uygun bir yapılanma içine girdiler; bir dizi kurum oluşturuldu ve süreç içinde bunlar yetkinleşerek gelişti, uzman­lıklarına göre alt örgütlenmelere gitti ve çalışan uz­man kadro sayıları artış gösterdi.

                                  O dönemde özel sektör gelişme düzeyi ve gücü açısından henüz savunma sanayi geliştirme işini sırtlayacak durumda değildi. “1970’li yıllarda Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri Güçlendirme Vakıfları ayrı ayrı kurularak ASELSAN ve HAVELSAN gibi şirketlerin doğuşu gerçekleşmiştir. Daha sonra bu Vakıflar 1980’li yılların ortasında Türk Silahlı Kuv­vetlerini Güçlendirme Vakfı (TSKGV) olarak bir­leştirilince Türk Savunma Sanayi’nin gelişimi yeni bir dönemece girmiş, Savunma Sanayi’nde MKEK ile simgeleşen KİT modeline, Vakıf şirketleri modeli de eklenmiştir.”(SSM dergi sayı 1, 2007, sf. 19, F. A. Yayman’ın makalesi)

                                  1975’de ASELSAN kuruldu, onu 1979 İŞBİR, 1981 ASPİLSAN, 1982 HAVELSAN gibi devlet kuruluşla­rı izledi. 1984’te TAİ, 1985’de TEİ, 1987’de MİKES, 1988’de FNSS, 1989’da MARCONİ Komünikasyon, 1990’da THOMSON-TEKFEN Radar gibi yerli ve yabancı ortaklı şirketler kuruldu. Bunlar, 1987’de F-16 savaş uçağı projesini, 1988’de Zırhlı Muhare­be Araçları (ZMA) projesini, 1990’da Mobil Radar Kompleksleri projesini, 1991’de F-16 elektronik harp, HF/SSB telsizleri ve CASA hafif nakliye uçağı projelerini gerçekleştirdiler.

                                  2000 sonrası dönemde savunma sanayisinde faa­liyette bulunan bir dizi şirketteki yabancı sermaye payı TSKGV ve SSM (Savunma Sanayi Müsteşarlığı) tarafından devralındı.

                                  Türkiye’de daha önceden kurulmuş olan, OTO­KAR, MERCEDES, BMC, NUROL Makine gibi özel şirketler 1985 sonrası savunma sanayisinde de üretim yapar duruma geldi. 1988’de özel girişim öncülüğünde ROKETSAN kuruldu ve Avrupa or­tak üretim projesi olarak örgütlenen Stinger hava savunma füzelerinin ortak üretimine katıldı, bu ko­nuda önemli yetenekler elde etti. (Buradaki bilgiler Savunma Sanayicileri Derneği – SaSad web sitesin­den ve MSI, Savunma ve Havacılık gibi dergilerden özettir.)

                                  2000’li yılların başlarında savunma ve havacılık sanayisinde 60 küsur şirket yer alıyordu. 50 küsur görece büyük boy şirketin 11’i yabancı ortaklı özel şirket idi ve tüm satışlar içinde bunların payı %11’di. Yerli özel 17 şirketin satışlardaki payı %14 idi. Ka­muya ait fabrikalar 23 adet idi, bunun 13’ü askeri fabrika idi ve satışlarda payı %25, devlete ait 10 fab­rikanın satışlarda payı ise %50 idi.

                                  Kara, hava araçları, roket-füze mühimmat, bilişim sektörlerinin her birinde 7’şer, deniz araçlarında 4, elektronik yazılım alanında 15 olmak üzere 47 irili-ufaklı şirket SaSa bünyesinde örgütlenmiş durumda idi.

                                  Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM), Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)’nin gereksinimlerinin karşılanma­sında dönem ayırımları yapıyor. Buna göre 1990’a dek egemen olan çözüm, gereksinimlerin hazır alımlarla dışarıdan karşılanmasıydı. 1990-2000 ara­sı ortak üretim aşamasına gelindi; yabancılarla ku­rulan ortaklıklarla savaş araç-gereçleri Türkiye’de üretilmeye başlandı. 2000 sonrası ise tasarım aşa­masıdır; Türkiye artık kendi Ar-Ge çalışmalarına dayanarak özgün ürünler ortaya çıkarma aşamasına gelmiştir. Tabii hiçbir aşama saf değildir, birbirinin içine geçmiş durumlar da söz konusudur; hazır alı­mın egemen olduğu dönemde de yerli üretim söz ko­nusuydu ama 2000’li yıllara dek TSK ihtiyaçlarının yurtiçinden karşılanma oranı (YİKO) %20 civarın­daydı. Sonrasında tasarım/özgün geliştirme aşama­sına gelindi ama ortak üretim de devam ediyor. Eski ile önemli bir fark da günümüzde artık SSM projele­rinin tamamında yerli sanayinin katılımını öngören modeller uygulanmakta olmasıdır.

                                  Günümüzde durum

                                  Türk Savunma Sanayi son 15 yılda yaptığı atakla YİKO’nu %60’ın üzerine çıkarmayı başarmıştır. Bu­nun ciddi bir sıçrama olduğu açıktır.

                                  Üretim

                                  Türkiye’nin savunma ve havacılık sektöründe üretimin parasal tutarı 2013’te 5,07 milyar Dolar ol­muştur. 2014’te ise çok az bir artış ile 5,101 milyar Dolar değerinde üretim gerçekleştirilmiştir. 2015 üretim verileri henüz yayınlanmamıştır, ihracattaki hafif artış dikkate alınarak ihtiyatlı bir biçimde ha­fif bir artış olduğu beklenebilir. Sektörün ciro veri­lerine baktığımızda 2010 ile 2013 arasındaki 4 yıllık dönemde %64’lük bir büyüme olduğunu görüyoruz. İhracatta aynı dönemde daha büyük bir gelişme söz konusu (%84). Bu kuşkusuz ciddi bir büyüme hızı­dır; gelişmiş ülkelerde ise aynı dönemde daralmalar olmuştur. Bu hızlı gelişmenin ardından bir durakla­ma olduğunu görüyoruz.

                                  Dış ticaret

                                  2015 sektör ihracatı 1,673 milyar Dolardır.

                                  2015 yılında ülkenin toplam ihracatındaki düşü­şe karşın savunma ve havacılık sektörü ihracatı, yılı ufak da olsa bir artış ile kapatmıştır (yıllık artış Do­lar bazında %0,48; TL bazında ise %24,92 olmuştur. – tim.org.tr–) Geçmiş yıllarda da sektörün ihracat artış hızı toplam ihracat artışının üzerinde olmuş­tur. 2016 ilk dört ayında ise sektör ihracatında bir hızlanma olduğu görülmektedir. Türkiye İhracat­çılar Meclisi (TİM) verilerine göre bu artış, önceki yılın aynı dönemine göre %23’tür. Son dönemdeki artış yıllık bazdaki artışa da olumlu yansımış, Ma­yıs 2015–Nisan 2016 arası yıllık artış %6,4 olmuştur. İhracatın ülkelere göre dağılımı da ilginçtir. 2016 ilk dört ayında yapılan toplam 566,2 milyon dolar­lık ihracatın yüzde olarak dağılımı şöyledir (durum önceki yıllarda da farklı değildir): ABD 33; Birleşik Arap Emirlikleri 10,65; Almanya 10,4; İngiltere 5,33; Malezya 5,18; S. Arabistan 4,79; Kuveyt 4,67; İtalya 3,8; Azerbaycan 3,79; Fransa 2,14 (TİM’in verilerin­ den yüzdeleri kendimiz hesapladık. bkz. tim.org.tr) Görüldüğü gibi ihracatın yarıdan biraz fazlası geliş­miş ülkeler, yarıya yakını ise gelişmekte olan ülkele­re yapılıyor. En büyük pazar ise ihracatın üçte biri­nin gerçekleştirildiği ABD. AB’deki gelişmiş ülkeler, körfez ülkeleri, Azerbaycan, Uzakdoğu’da Malezya önemli pazarlar.

                                  Türk burjuvazisi, savunma ve havacılık ürünleri ihracatını arttırmak için şöyle bir strateji izliyor:

                                  Her şeyden önce işin kuralı gereği, rekabette fiyat/ kalite dengesinin iyi tutturulmasına önem veriliyor. Bu konuda da başarılı olunduğu gözüküyor; örne­ğin HAVELSAN, yurtdışı pazarlama faaliyetlerin­de “Türk fiyatlarıyla Amerikan teknolojisi” gibi bir spot kullanmaktadır.

                                  İkinci olarak, Türkiye’ye ürün satan ülkelere offset yükümlülüğü getirilmiştir. 90’lı yıllarda başlatılan bu uygulama özellikle gelişmiş ülkelerle ilişkide ya­rar sağlamaktadır. Buna göre ürün satan ülke, satı­şın parasal değerinin belli bir oranı kadar ürün alma yükümlülüğünü kabul etmiş durumdadır.

                                  Üçüncü olarak, özellikle daha geri ülkelerde geçer­li olan ortak yatırım ve bu yatırımın bir parçası ola­rak belli bir oranda teknoloji transferi uygulaması. Böyle bir uygulama ile gelişmiş ülke şirketleri kar­şısında bir rekabet avantajı sağlanmaktadır. Körfez ülkeleri, Malezya ve Azerbaycan’a yapılan ihracatın ardında bu uygulama yatmaktadır. Buralara yapılan ihracatın önümüzdeki dönemde de hızla artması beklenmektedir. Katar ile 2015 yılında bu alanda stratejik işbirliği anlaşması yapılmıştır ve bunun yansıması önümüzdeki kısa dönemde görülecektir.

                                  Dördüncü olarak gelişmiş ülke şirketleri ile ortak geliştirme ve üretim çalışmalarına önem verilmek­tedir. Bununla aynı zamanda üçüncü ülkelere yöne­lik bir pazarlama faaliyeti de amaçlanmaktadır.

                                  Beşinci olarak gelişmiş ülkelerde dişe uygun şir­ketler ele geçirilmeye çalışılmakta ve bunun başa­rılı örnekleri görülmektedir. Böylece bu pazarlarda daha etkin bir konum elde etme amaçlanmaktadır.

                                  Bunlar dışında çok yönlü ve birkaç koldan tanıtım çalışmaları yürütülmektedir. Yurtdışında önem­li görülen sektör fuarlarına katılım sağlanmakta, yurtiçinde periyodik olarak iki yılda bir düzenle­nen (2015’te 12.si yapıldı) ve alanında dünyanın en önemli fuarlarından biri durumuna gelmiş olan bir fuar düzenlenmekte, SSM yurtdışı ofisleri (Brük­sel, Washington, Riyad ve Astana’da temsilcilikler) açılmakta, sektör çatı birlikleri (SSI–TDA vb.) ta­nıtım çalışmaları yürütmektedir. TSK’de tanıtım çalışmalarına kendi alanında katılmaktadır. İkili ilişkiler dışında son yıllarda uygulamaya konulan bir enstrüman Türk Deniz Kuvvetleri’nin uzak de­nizlerde “bayrak göstermesi” olmuştur. Burada Türk savunma sanayi ürünlerinin sergilenmesine özen gösterilmektedir. Birkaç yıl önce MİLGEM Korve­ti ile Kuzey Afrika ülkeleri ve Arnavutluk’a ziyaret düzenlenmiştir. Sonrasında 2014 yılında 4 gemi­den oluşan “Barbaros–Türk Deniz Görev Gücü” oluşturulmuş ve bu filo ile Ümit Burnu dolaşılarak 27 Afrika ülkesi ziyaret edilmiştir. Bu gemiler ya Türkiye’de inşa edilmiş, ya da modernize edilmiştir; üzerinde bir dizi özgün üretilmiş savaş araç-gereci yer almaktadır. Görev Gücü’ndeki Korvet ve Lojis­tik Gemisi Türkiye’de tasarlanmış ve üretilmiştir. Fırkateynlerden biri yabancı tasarımlı olmakla birlikte Türkiye’de inşa edilmiş, diğeri modernize edilmiş ve yine özgün geliştirilmiş olan gelişkin bir Savaş Yönetim Sistemi ile donatılmıştır. Bu Görev Gücü, Afrika ülkelerindeki TİKA (Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı) faaliyetlerine de katılmıştır; yani özünde Türk sermayesinin yurtdı­şı pazarlarda yayılma faaliyetleri için bir araç olan bu kurumun çalışmaları desteklenmiştir. Aynı ta­rihlerde yine Türkiye’de üretilmiş ya da modernize edilmiş üç fırkateynden biri Atlantik ve Baltık’ta, diğeri Basra Körfezi ve Arap Denizi’nde, üçüncüsü ise Hint Okyanusu’nda görevdeydi. Bununla “güçlü ülke” imajı yaratılmaktadır, zira böyle operasyonlar her ülkenin harcı değildir. Öte yandan pazarlama faaliyetleri açısından bu operasyonlar önemlidir; Türkiye aynı sıralarda Polonya ve Pakistan’da, bu ülkelerin envanterinde bulunan aynı sınıf ve men­şeli gemilerin modernizasyonunu gerçekleştirmeye talip olmuştu.

                                  Askeri sanayi ürünleri ihracatında Türkiye 2014 yılında dünya sıralamasında 16.’dır. Bu 27. sırada olduğu 2004’e göre bir önemli bir yükseliş olduğunu gösteriyor. İthalatta ise 2014’te dünya sıralamasında SIPRI verilerine göre yedinci, İHS verilerine göre dokuzuncu sıradadır. SSM verilerine göre Türkiye dünya ithalat sıralamasında 2000’li yıların başların­da altıncı sırada iken 2010’lu yıllarda onbirinci sıra­ya gerilemiştir. (Veriler: SIPRI–Stockholm Uluslara­rası Barış Araştırma Enstitüsü–; SSM ve İHS–ABD)

                                  İhracattaki artışla birlikte ithalatta bir gerileme söz konusu olmuştur. 2014 yılında Türkiye’nin bu alandaki ithalatının –farklı kurumların hesaplama yöntemlerinin farklı olmasından kaynaklanarak– 1,351 ile 1,65 milyar Dolar arasında gerçekleştiği ve­risi söz konusudur.

                                  Son yıllarda parasal miktar olarak ihracat ile it­halat arasında dengenin sağlandığı görülüyor; hatta 2014 öncesi birkaç yıl denge ihracat lehine idi. Bu durum da TSK gereksinimlerinin yurtiçi karşılama oranının artmış olması ile ilintilidir.

                                  Burada üzerinde durulması gereken bir nokta var: Dikkat edilirse gerek üretimde gerekse dış ticarette söz konusu edilen sadece “savunma” ürünleri değil, “savunma ve havacılık” ürünleridir. Sınıflandırma­nın uluslararası ölçekte böyle yapıldığını da görüyo­ruz. Bunun ama yanıltıcı bir tarafı da var; buradaki “havacılık” salt savunma sanayisi ile ilgili değil, sivil havacılık da buna dahil. Nitekim Türkiye’nin sektör ihracatında sivil havacılığa yönelik ürünler %20 ci­varında bir yer tutmaktadır.

                                  Yurtdışı yatırımlar

                                  Türk savunma şirketlerinin üretim boyutları ve dünyadaki etkileri salt yurtiçi üretim tutarları ve ih­raç ettikleri ürünlerle sınırlı değil. ASELSAN, FNSS, YONCA–ONUK gibi şirketlerin yurtdışı yatırımları söz konusudur. HAVELSAN, SARSILMAZ gibi şir­ketlerin gelişmiş ülkelerde şirket satın alma yolu ile girişimleri söz konusudur. İlk durumda genellikle teknoloji aktarımı ile yerli ortaklarla yapılan işbirli­ği söz konusu iken, ikinci durumda geniş pazarların ele geçirilmesi, teknolojik açıdan gelişmiş şirketlerin bilgi becerisine kolay yoldan erişilmesi gibi etmen­ler belirleyici olmuştur. TUSAŞ’da, yetkili ağızların söylediğine göre yurtdışında satın almalar için fırsat kollamaktadır.

                                  NAMSA–Türkiye ilişkileri

                                  Türkiye NATO nezdindeki ilişkilerinde de daha aktif hale gelmiştir. Bunun bir ayağı olarak NATO İkmal ve Bakım Ajansı (NAMSA) ihalelerine gide­rek daha fazla katılım göstermektedir. “2007–2011 Stratejik Planı’nı NATO Ajansları ihalelerinde kaza­nım/harcama dengesinde birin üzerine çıkılmış”tır. (SSM dergisi sayı 17/2011, SSM Murad Bayar ile ya­pılan söyleşi.)

                                  Bağımlılık durumu

                                  TSK gereksinimlerinin %60 oranında yurtiçin­den karşılanıyor olması, tersinden bakılırsa %40 oranında bir bağımlılığın varlığına işaret eder. Bu ama toplam ürünlerin %60’ı yurtiçinde üretiliyor, gerisi ithal ediliyor anlamına gelmiyor. Günümüz­de Türk savunma sanayi, tasarım ve mühendislik konusunda ciddi yetenek geliştirmiş durumdadır ve geliştirmeye devam etmektedir. Ancak tasarımı yapılan ve üretilen ürünlerde çok sayıda ithal girdi kullanılmaktadır. Bu durum yurtiçi karşılama ora­nını düşürmektedir. Devlet üst kurumları ve sektör temsilcileri bu durumu, aşılması gereken en önemli eksiklik/zaaf olarak değerlendirmektedir. Açık bir biçimde bunun bir bağımlılık durumu oluşturdu­ğu, ülkenin ciddi bir tehlike durumunda savunma kapasitesinde ve ülke çıkarlarının savunusunda bir zaaf oluşturabileceği söylenmektedir. Ayrıca fikri ve sınai üretim hakları Türkiye’de bulunan platform­larda alt sistemlerde var olan bağımlılığın savunma ürünleri ihracatında da sorun yaratabileceği değer­lendirilmektedir. Ve bu zaafı aşmak için ciddi çalış­malar yapılmaktadır.

                                  “Türk savunma sanayisi” yakın zamana dek bü­yük savaş platformları tasarım ve üretimi gerçek­leştirme yeteneğine sahip değildi. Tank, savaş uçağı, helikopter, savaş gemisi, uzun menzilli/balistik füze gibi büyük platformlarda ve büyük güç gerektiren motor/türbin gibi konularda açık bir bağımlılık söz konusu idi. Bugün hâlâ bu durum aşılmış değildir. Geçmişle günümüzdeki önemli fark tasarım ve mü­hendislik konusunda ciddi yetenekler geliştirmiş olmaktır. Söz konusu platformlarda bağımlılık, bu alanda gelişmiş ülke ve şirketlerin yardımıyla, fikri ve sınai mülkiyet hakkı Türkiye’de olmak kaydıyla ortak tasarım/yerli üretim modeliyle aşılmaya çalı­şılmaktadır. Güç yettiği oranda bazı platformlarda tamamıyla yerli tasarım ve üretim söz konusu ol­maktadır.

                                  Bağımlılık durumunu kırma yönünde yapılan çalışmalar

                                  Önce bu işe son derece plânlı–programlı yaklaşıl­dığını belirtmeliyiz. 2003 yılında orta/uzun vadeli bir plânın hazırlanmış olduğunu görüyoruz. Hemen bu plânın devamında başbakanlığa bağlı bir kurum olan SSİK (Savunma Sanayii İcra Komitesi) 2004 yılında stratejik bir karar almıştır: TSK’nın gerek­sinimleri mümkün olduğu oranda yurtiçinden kar­şılanacaktır. O gün için henüz üretilmeyen sistem, alt sistem vb. konusunda ise ulusal şirketler kendi teknolojilerini, Ar-Ge çalışmalarıyla geliştirecekler, üreteceklerdir. Ve o gün için uluslararası ihale çalış­maları yapılan ve daha önce yapılmış ihaleleri bir­kaç kez iptal edilmiş olan Modern Tank (ALTAY), İnsansız Hava Aracı (ANKA) ve ATAK Helikopter Projeleri’nin yurt içinde gerçekleştirilmesine karar verilmiştir. Bu projelerde ana yüklenici olarak ulusal şirketlerin yer almasına karar verilmiş, ortaya çıkan ürünlerde tüm fikri ve sınai mülkiyet haklarının Türkiye’de olmasına özen gösterilmiştir. Böylelikle hem TSK’nın gereksinimlerinin yurtiçinden karşı­lanma oranında ciddi bir artış sağlanması, hem de üretilen platformların ihracatı önündeki olası engel­lerin aşılması hedeflenmiştir.

                                  Bir üst plân olarak değerlendirilebilecek 2003– 2023 stratejik plânına bağlı SSM tarafından 2007’den itibaren beş yıllık plânlar yapılmıştır. İlk plân 2011 sonunda tamamlanmış ve bizzat kurum yöneticileri tarafından yapılan kapsamlı değerlendirmelerle bir­kaç nokta dışında plân gereklerinin başarıyla yerine getirildiği tespit edilmiştir.

                                  Şimdi 2016’da sonlanacak ikinci beş yıllık plân döneminde bulunuluyor. Birincinin devamı niteli­ğinde ve ondan çıkarılan dersler ışığında hazırlanan bu plânda hedef artık “savunma ve güvenlik tekno­lojilerinde ülkemizi üstün kılmak” biçiminde konul­muştur. Bu plânda hangi konular öne çıkmaktadır? “Otonom sistemler, nanoteknoloji, alternatif ener­jiler, enerji depolama, uzay, insansız araçlar, siber harp, ileri malzemeler, uzaktan algılama, siber istih­barat gibi ileri teknoloji alanları ve bunların savun­ma uygulamaları..” (bkz. SSM 2012-2016 Stratejik Planı.) Burada artık daha yeni, gelişmiş ülkelerin de çalıştığı alanların gündeme geldiğini görüyoruz. Ve bu yeni teknolojilerde “ülkemizi üstün kılmak” gibi oldukça iddialı söylemler söz konusu; bu belli bir öz­güvenin dışavurumu.

                                  Savunma sanayi alanında tespit edilen zaafları aşmak, çok yönlü bir çaba gerektiriyor; egemenler bunun farkında ve uzun yıllardan beri böyle bir ça­banın olduğu görülüyor.

                                  Genel olarak bakıldığında, bu iş için gerekli olan unsurlar nelerdir?

                                  En başta ülkeyi dönemsel olarak yöneten siyasi iktidarın ve yönetici bürokratların tavrı önemli bir unsurdur. Biraz yukarıda değindiğimiz gibi bu ta­bakanın, işi destekler nitelikte bir irade gösterdiği açıktır.

                                  Başka bir unsur, kuşkusuz gerekli mali kaynakla­rı temin edebilme konumunda olmaktır. Zira bu iş uzun vadeli ve kapsamlı Ar-Ge çalışmaları gerekti­ren, uzun süre prototip üretimi ile doğrulama çalış­malarının yapıldığı, dolayısıyla hemen geri dönüşü olmayacak parasal kaynaklara ihtiyaç duyulan bir iştir. Bu gerekliliği Türk burjuvazisi bir biçimde ko­tarıyor; projelere, Ar-Ge çalışmalarına ayrılan kay­nakların ve yapılan harcamaların boyutları bunu gösteriyor.

                                  2015 sonu itibariyle yürürlükte olan SSM projele­rinin değeri 86 milyar TL’yi bulmuştur.

                                  Savunma sanayisini geliştirmek için oluşturulan “Savunma Sanayii Destekleme Fonu 2015 yılı geliri 9.041.029.906 TL olup, gideri ise 4.033.915.669 TL’dir. (SSDF gelir ve gider tutarlarına MSB bütçesinden ve diğer kurum bütçelerinden aktarılan tutarlar ve bu kapsamda yapılan ödemeler dahil değildir.) SSDF’nin 31/12/2015 itibarıyla Hazine nezdinde tahakkuk et­miş, 13.240.391.078 TL alacağı mevcuttur”(SSM 2015 Faaliyet Raporu, sf. 29.) Buradan, kaynak konusun­da fazla sıkıntı çekilmediği anlaşılmaktadır.

                                  Savunma şirketlerinin kendi Ar-Ge çalışmaları için cirolarından ayırdıkları kaynak yüzde olarak Türkiye ortalamasının çok üzerindedir. Büyük şir­ketlerde bu oran daha yüksektir. 2014 yılında bu konuda birinci durumda olan ASELSAN, cirosunun %32’sini bu iş için ayırmıştır; kaynağın boyutu 807 milyon TL’dir. ASELSAN tek başına savunma sanayi şirketlerinin yaptığı Ar-Ge harcamalarının yarıdan fazlasını yapmıştır (Turkishtime dergisi Aralık 2015, AR-GE 250 eki.) Bunun dışında üniversitelerin, tek­nokentlerin bu alanda yapılan harcamaları söz ko­nusudur. Bir bütün olarak bakıldığında küçümsene­meyecek bir kaynak bu iş için ayrılmaktadır.

                                  Savunma sanayisinde saptanan zaafları aşabilmek için gerekli önkoşullardan biri de, ülkenin bu alanda bilgi ve becerisinin bu işi kotaracak düzeyde olması, yetişmiş ve yetkin insan gücü, know-how vb. biriki­minin en azından yeterli ama sürekli gelişen biçim­de olmasıdır.

                                  Bu önkoşulun da adım adım yerine geldiğini, ge­tirildiğini görüyoruz. Bunun üzerinde başka bir ya­zıda duracağız. Burada kısaca bu işin birkaç koldan yürütüldüğünü belirtelim. TÜBİTAK, Üniversiteler, Teknokentler ve savunma sanayi şirketlerinde yapı­lan araştırmalar.

                                  Bunlar arasında ortaklaşa sinerji yaratılması ça­lışmaları yürümektedir. Şirketlerin bir bölümü uz­manlık alanlarına göre kümeleşmeler oluşturarak sinerji yaratmaktadırlar. SSM önderliğinde üniver­sitelerle SAYP (Savunma Sanayi için Araştırmacı Yetiştirme Programı) uygulaması ile bu alanda uz­man kadrolar yetiştirmeye çalışılmakta; heryıl yapı­lan YFYİ (Yeni Fikirler Yeni İşler) yarışması ve bu alandaki uluslararası yarışmalara projeler hazırla­nıp yapılan katılımlarla üniversite öğrencilerinin dikkatleri bu alana çekilmeye çalışılmaktadır. Bu­ralarda ilginç araştırma konularının ele alındığını görüyoruz.

                                  Savunma sanayi şirketlerinde, özellikle büyük şir­ketlerde bu soruna verilen önem, Ar-Ge personeli sayısı ile bu sayının toplam çalışanlar içinde payı ile dikkat çekici biçimde görülmektedir. Örneğin ASELSAN’ın %60’ı mühendis olan 5.205 çalışanının 2.152’si Ar-Ge elemanıdır. 5.000’e yakın çalışanı olan TUSAŞ, Ar-Ge bölümünde 1.003 kişi istihdam etmiş ve 225 milyon TL’lik Ar-Ge harcaması yapar­ken, 2.000’e yakın çalışanı bulunan ROKETSAN, 602 Ar-Ge çalışanı ile 108 milyonluk kaynak ayır­mıştır. (Turkishtime dergisi Aralık 2015, AR-GE 250 eki.)

                                  Gerek üretimi, gerekse yerlilik oranını arttırma­nın bir yolu olarak da, günümüzde kullanılan ve çoğunluğu yabancı kaynaklı olan platformların pe­riyodik bakımları sırasında, değiştirilmesi/onarıl­ması gereken parça vb.nin yurtiçinde üretilmesi uy­gulamaları vardır. Bu amaçla periyodik olarak “TSK Malzeme Sergisi” düzenlenmektedir (MSI Dergisi, Ekim 2010 ve Ekim 2011 sayıları.) Katılım gösteren firma sayısı 1000 ile 2000 arasında değişmektedir. Sergilenen ürün sayısı ise 6000 ile 8000 arasındadır ve bu ürünlerin yerlileştirme oranları yıllar boyun­ca artarak %20–%30’lardan 2011 yılında %50’ye çık­mıştır.

                                  Ürünler

                                  Gerek SSM, gerekse tek tek sanayi şirketlerinin internet sitelerindeki verilerden nelerin üretildiği, şirketlerin yetenekleri, projeleri vb. konularda bilgi edinilebiliyor.

                                  Türkçe ve İngilizce olarak yayımlanan “SSM SA­VUNMA SANAYİ ÜRÜNLERİ KATALOĞU 2015– 2016”da, 80 şirket, kurum ve kuruluşa ait, ulusla­rarası pazarda gelişmiş ülkelerin ürünleriyle boy ölçüşebilecek nitelikte ve çok geniş bir yelpazede 500 kadar ürün ve hizmet sunulmuş bulunmaktadır.

                                  Toplam üretilenlerin katalogda sunulan ürünler­le sınırlı olmaması gerekir, çünkü salt MKEK 1.000 kadar çeşitli ürün ürettiğini belirtmektedir.

                                  Burada yer verilen bazı ürünler henüz TSK envan­terine alınmış değildir, bununla birlikte uluslarara­sı piyasaya sunulmaktadır. TSK envanterine henüz girmemiş olmak herhalde bütçe, gereksinim vb. ge­rekçelerle ilgili bir durumdur. Envanterde bulunan ve hâlâ kullanılabilir durumda olan, iş görür ola­rak değerlendirilen ve sayıca yeterli görülen silah ve araç-gereçler yerli yerinde kalıyor; değiştirmek ye­rine platformların modernize edilmesi tercih edili­yor. Oysa savunma sanayi artık birçok ürünü ikame edecek durumdadır. Bazı hallerde TSK envanterine girmemiş olan bir dizi silah, araç-gerecin önce ihra­catı gerçekleştirilmiş bulunuyor.

                                  TSK silah envanteri: (tr.wikipedia.org; kuvvet ko­mutanlıkları internet siteleri; SSM yayınları; savun­ma alanında uzman dergiler, savunma sanayi şirket­lerinin yayınları)

                                  Kara kuvvetleri

                                  –Piyade ve personel silahları: Burada tabancalar, tüfekler, makineli tüfekler ve bunların tip ve model­leri konusunda döküm yapılmıştır. Bu silahların bir bölümünün tümüyle yerli olduğunu görüyoruz. Ba­zıları yine Türkiye’de ama lisans altında üretilmiş bulunuyor. Bir bölümü ortak üretim. Diğer başka bölümü ise doğrudan dış alım biçiminde edinilmiş ürünler.

                                  Lisans altında üretilen ürünlerde lisans alınan ül­keler şunlar: Almanya, Çek Cumhuriyeti.

                                  Ortak üretim: Azerbaycan.

                                  Doğrudan alım yapılmış olan ülkeler: ABD, SSCB menşeli olup Irak ve Rusya’dan alınan ve PKK’den ele geçirilenler, Birleşik Krallık, Finlandiya, Maca­ristan, Belçika.

                                  –Patlayıcılar, roket ve füze sistemleri: Burada bombaatarlar, tanksavar silahları ve hava savunma sistemleri yer alıyor. Burada da aynı durum geçer­li. Yani bu kategoride yer alanların bir bölümü yerli özgün ürünler.

                                  Lisans altında üretilenlerde lisans alınan ülke: ABD

                                  Doğruda alım: Almanya, SSCB, Fransa, Kanada, Rusya

                                  Bu bölümde bazı ürünler için miktarlar da veril­miştir. Buna göre envanterde 45.000+tanksavar ro­keti, 1.600 civarında tanksavar güdümlü füze, 2.000 civarında taşınabilir hava savunma sistemi bulunu­yor.

                                  –Koruyucu ekipman: Burada muharebe miğferi ve kişisel zırh-kurşun geçirmez yelek gibi kalemler yer alıyor. Tümü yerli üretiliyor, sadece miğferde yerli üretim yanında Hırvatistan lisansı da mevcut.

                                  Kara araçlarında durum şöyle:

                                  –Lojistik ve çok amaçlı araçlar: Değişik büyük­lüklerde, kullanım amaçları, yetenekleri farklı olan 23.000 araç. Bu kalemlerden beşi yerli/özgün üre­tim. Geri kalanlardan biri (5.700 adet Jeep Wrang­ler) ABD’den doğrudan alım. 4 kalemde Alman, 1 kalemde Birleşik Krallık lisansı altında yerli üretim söz konusu.

                                  –İstihkam ve bakım araçları: 33 adet doğrudan ABD’den alım+105 adet ABD ile ortak üretim.

                                  –Ana Muharebe Tankları: Toplam 3.752 adet. Bun­ların 730’u Alman Leopard’ları. Gerisi ABD M48 ve M60’ların versiyonları. M60’lardan 170 adetine, İsrail ile ortak olarak modernize edildikten sonra M60T rumuzu verildi. Modernize edilen bu tanklar dışındaki 2.852 adet M48 ve M60 tankı, yerli üretim ALTAY tankının üretime başlaması ile aşamalı ola­rak hizmet dışına çıkarılacak.

                                  Envanterde bulunan Leopard tankları ise (730 tankın 339 adeti 2A4 versiyonu –başka kaynaklarda Türkiye’nin bunlardan 354 adet aldığı bilgisi var– gerisi daha geri teknoloji Leopard 1 tankları) ASEL­SAN ana yükleniciliğinde modernize edilmektedir.

                                  –Zırhlı savaş araçları ve zırhlı personel taşıyıcılar: Toplam 7.187 adet. 3.335 adet ABD’den doğrudan alım, gerisi yerli üretim. ABD’den alınanlar yurti­çinde modernize edildiler.

                                  Hava araçları

                                  –Nakliye/saldırı helikopterleri: Değişik amaçlı ve farklı büyüklüklerde olmak üzere toplam 442 adet. Bunların 41 adeti saldırı helikopteri. Toplam 11 ka­lemden biri yerli üretim (ATAK 9 adet, üretim de­vam ediyor), bir başkası lisans altında yerli üretim (48 adet, üretim devam ediyor), diğerleri ABD ve İtalya’dan doğrudan alım.

                                  –İnsansız hava araçları: Tümü yerli üretim olmak üzere taktik ve mini sınıfında toplam 180 adet.

                                  Top, roket ve füze sistemleri

                                  –Alan topları: Yaklaşık 8.900 havan topu+1.955 obüs. Bunlardan 900 havan topu ve 255 obüs (Panter 155 mm top, toplam 400 adet üretilecek) yerli üre­tim. Gerisi ABD’den alım.

                                  –Kundağı motorlu topçu sistemleri: Toplam 1.545 adet.

                                  –Kundağı motorlu topçu sistemi: 395 adet. Bunun 170 adeti yerli üretim, gerisi ABD’den.

                                  –Kundağı motorlu obüs: 1.150 adet. Bunun 285 adeti Güney Kore ile ortak üretim (155mm fırtı­na obüsü. Toplam 400 adet üretilecek.) Geri kalanı ABD’den alım.

                                  –Roket ve füze sistemleri: Toplam 520+sistem.

                                  Çeşitli boyutlarda ve farklı menzillerde (40 ile 100 km arasında) çok namlulu roketatarlardan toplam 350+sistem. Bunların 12 adeti ABD’den alım, gerisi yerli üretim.

                                  Türkiye-Çin ortak üretimi kısa menzilli balistik füze (150-300 km menzilli.) 100+sistem.

                                  Yukarıdakiler dışında karadan karaya 72 adet füze sistemi ABD’den alım.

                                  Yerli üretim havadan karaya/karadan karaya lazer güdümlü füze “Cirit.” 8 km menzilli anti-tank, anti-zırh füze; adet belirtilmemiş.

                                  Uçaksavar sistemleri

                                  Çekili uçaksavar topları: Toplam 2.760. Bunlardan 900 kadarı İsveç’ten, 900’ü ABD’den, 300 kadarı ise Almanya’dan doğrudan alım. Gerisi İsviçre lisansı ile Türkiye’de üretim.

                                  Kendinden itmeli anti-hava savunma sistemleri: Toplam 340. Bunun 110 adeti ABD’den alınan kun­dağı motorlu uçaksavar. Gerisi Türkiye üretimi kısa menzilli hava savunma sistemi.

                                  Gelecek alımlar: Bunlar yakın tarihte envantere girecek silah ve silah sitemleridir. Burada toplam 12 kalem sıralanmış. Bu kalemlerden biri, 11 adet doğrudan ABD’den alınacak CH-47F lojistik des­tek helikopteridir. Başka biri İtalya ile ortak olarak Türkiye’de üretilen ATAK helikopteridir. Diğer ka­lemlerin tümü yerli özgün ürünlerdir.

                                  Kara kuvvetleri envanterinde İsrail’den alınan, gözetleme sistemi ASELSAN’a ait 10 adet HERON İHA bulunması gerekiyor; bunlarla ilgili ne kuvvet komutanlığı ne de wikipedia’da bir bilgi yok. Yine diğer kaynaklara göre, istihkam ve iş makinelerin­de FNSS ürünü Seyyar Yüzücü Hücum Köprüsü ve Amfibi Zırhlı Muharebe İstihkam İş Makinesi gibi özgün ürünlerin envanter listelerinde bulunması ge­rekirdi.

                                  Hava kuvvetleri: (Burada wikipedia ile hava kuv­vetleri internet sitesi arasında farklar var. Hava kuv­vetlerindeki bilginin daha doğru olması beklenir, ancak belki güncelleme yapılmadığından platform sayısı daha az gözüküyor. Örneğin helikopter sayı­sı 35 olarak verilmiştir; bu sayı wikipedia’ da 83’tür. Hava kuvvetleri verilerinde örneğin, nakliye uçak­ları arasında 2014 ve 2015’te envantere giren 3 adet “A400M Stratejik Ulaştırma Uçağı” görünmemek­tedir. Eğitim uçağı sayısı da 93 olarak gözüküyor. Wikipedia’da yer alan platformlarda bazıları hava kuvvetleri internet sitesinde modernizasyon proje­leri bölümünde 2013 tarihi ile yer alıyor, burada yer alan platformların önemli bölümü envantere alın­mıştır.)

                                  Muharip platformlar: Toplam 645 uçan platform.

                                  Savaş uçakları: 240 F-16, 37 F-4 Phantom II ol­mak üzere 277 uçak. F-4’ler doğrudan ABD’den alım. İsrail’le birlikte modernize edilip, F-4E termi­nator 2020 rumuzunu aldı. F-16’lar ABD lisansı ile Türkiye’de ortak üretim. Tümü Tusaş’ta, ağırlıkla yerli/özgün ürünler kullanılarak modernize edildi.

                                  Özel görev uçakları: Toplam 8 adet. Bunlardan 4’ü ABD-Türkiye ortak üretimi “havadan erken uyarı ve kontrol” uçağı. 2’si ABD’den alım, askeri haberleş­me uçağı. Diğer ikisi İspanya-Türkiye ortak üretimi harp ve keşif uçağı.

                                  Hava yakıt ikmal ve nakliye uçakları: Toplam 87 adet, 8 adet (A-400M) daha teslim edilecek. Bun­lardan 7’si ABD’den doğrudan alım “havadan yakıt ikmal” uçağı. 2’si, üretiminde Türkiye’nin de ortak olduğu ve bazı parçalarının Türkiye’de üretildiği, İspanya’dan alınan taktik hava ikmal uçağı. 16 ade­ti Almanya’dan alım. 43’ü İspanya-Türkiye ortak üretimi. 19’u ABD’den alım, Türkiye’de modernize edildi.

                                  Eğitim uçakları: 40 adet Güney Kore, 36 İtalya, 90 adeti de ABD’den doğrudan alım olmak üzere top­lam 166 uçak. ABD’den alınmış olanlar Türkiye’de modernize edildi.

                                  Akrobasi uçakları: 17’si akrobasi-savaş, 3’ü akro­basi-nakliye olmak üzere toplam 20 uçak. 16 akroba­si-savaş uçağı Kanada’dan, 1 akrobasi-nakliye uçağı Almanya’dan alım. Diğerleri Türkiye-İspanya-ABD ile ortak üretilenlerden.

                                  Helikopterler: 20 adet Fransa’dan, 63 adet ABD’den olmak üzere doğrudan alım ile envantere girmiş 83 adet yardımcı helikopter. Bunların tümü Türkiye’de modernize edildi.

                                  İHA’lar: 4 adet RQ/MQ-1 Predator. ABD’den kira­lanma yolu ile.

                                  Geleceğe dönük Plânlar

                                  F-35 çok amaçlı avcı uçağı: Türkiye’nin de katıldığı konsorsiyumla ABD üretimi 100+20 adet; 2017’den itibaren envantere girmeye başlayacak.

                                  TUSAŞ tasarım ve üretimi Hürkuş eğitim uçağı, 10 adet seri üretime başladı; ANKA İHA 40 adet seri üretime başladı, bunlardan ikisi envantere alındı; TF-X çok amaçlı avcı uçağı, ön ve kavramsal tasa­rım aşamaları tamamlandı, 2023 yılında prototipin uçuşa hazır hale gelmesi bekleniyor ve 250 adet üre­tilmesi planlanıyor.

                                  Deniz kuvvetleri

                                  –Denizaltılar: 3 ayrı sınıfta toplam 13 adet. Tümü Almanya üretimi. 9 adeti Türkiye’de modernize edildi.

                                  –Fırkateynler: 3 ayrı sınıfta toplam 16 adet. 8 adet gabya sınıfı fırkateyn ABD deniz kuvvetlerinden Türkiye’ye devredilen Oliver Hazard Perry sınıfı fır­kateynlerdir. Bunlar, Türkiye’de geliştirilen GENE­SİS (Gemi Entegre Savaş İdare Sistemi) ile moderni­ze edilmektedir.

                                  8 adet Alman MEKO fırkateyninden 6’sı Almanya’da, 2’si Türkiye’de inşa edilmiştir.

                                  –Korvetler: Toplam 8 adet. 6’sı Fransa’dan alım. 2’si MİLGEM projesinde geliştirilip üretilen ADA sınıfı yerli korvetler.

                                  –Hücumbotlar: 21 adet.

                                  –Mayın avlama ve tarama gemileri: 15 adet.

                                  –Amfibi çıkarma gemileri: 33 adet. Büyük çoğun­luğu yerli üretim.

                                  –Okul gemileri: 10 adet.

                                  –Karakol gemileri: 16 adet. Yerli tasarım ve üre­tim.

                                  –Tankerler, nakliye gemileri: 6 adet. (wikipedia’da 11 adet)

                                  –Kurtarma gemileri: 1 adet. (wikipedia’da 3 adet)

                                  –Romörkörler: 10 adet.

                                  –Araştırma gemileri: 3 adet.

                                  –Ağ gemileri: 2 adet.

                                  –Eğitim uçakları; deniz karakol uçakları; genel maksat uçakları: (7+6+2) 15 adet

                                  –Helikopter: 35 helikopter.

                                  –Denizaltı kurtarma gemileri: 5 adet.

                                  Jandarma Genel Komutanlığı

                                  –Zırhlı personel taşıyıcılar: 900 kadar. Yarıdan fazlası yerli üretim Otokar/Akrep ve Cobra.

                                  –Helikopterler: 26 ABD, 13 İtalya, 18 Rusya üreti­mi toplam 57 adet.

                                  Sahil Güvenlik Komutanlığı

                                  –Yüzer platformlar: Büyük çoğunluğu yer­li tasarım ve üretim 120 adet çeşitli tip ve boyutta (10m-80m) botlar.

                                  –Uçar platformlar: 14 adet İtalyan AB 412 helikop­teri+3 adet İspanya-Türkiye yapımı uçak.

                                  Verilerin gösterdiği

                                  Yukarıdaki verileri de göz önünde bulundurarak şunları söyleyebiliriz:

                                  Görüldüğü gibi TSK envanterindeki silah, araç ve gereçler menşei itibariyle tam bir alaşımdır. 15-20 yıl öncesine kadar, ordunun gereksinimlerinin kar­şılanmasının esas yolunun yurtdışından hazır alım olduğu bilindiğinde bunun böyle olması normaldir.

                                  Hazır alım uygulamasının ağır bastığı dönemde envantere alınan platform, araç-gereçlerin temin edildiği ülke esas olarak ABD’dir. Hemen her sis­temde; uçan platformlar, toplar, hava savunma sis­temleri, füzeler, tanklar, denizüstü yüzen sistemler konusunda bu böyle. Almanya’nın tank ve tanksavar sistemlerinde, denizaltılarda, Fransa ve İtalya’nın helikopterde, Fransa’nın suüstü yüzen platformlarda etkin oldukları görülüyor. Bunlar dışında irili ufaklı birçok ülkeden tedarik yapıldığı görülüyor.

                                  Türk savunma sanayisinin gelişimine paralel ola­rak Türk şirketlerin işin içine, önce lisans altında üretim, sonra ortak üretim ve modernizasyon, son­rasında ise giderek artan biçimde özgün ürünlerle girdiği görülüyor. TSK envanterine bu yansımıştır; birçok kalemde yerli ürünlerin yer aldığı görülüyor.

                                  Başlangıç olarak, henüz gerekli yeteneklere sahip olunmadığı dönemde lisans altında üretim, gereksi­nimlerin belli bir oranda yurtiçinden karşılanması yanında savunma sanayisinin geliştirilmesinin bir yolu olarak görülmüştür. Bu yolla, uçan platformlar­da örneğin ABD menşeli olan ve lisans altında üreti­len F-16 uçaklarında gövde üretiminde %80 oranına ulaşılmış, uçağın motorunun bir dizi parçası yurti­çinde üretilmiş, uçak gövde ve motorunun montajı yurtiçinde yapılarak önemli yetenekler kazanılmış­tır. İspanya lisansı altında üretilen CN235 hafif nak­liye uçakları için de aynı şey geçerlidir. Helikopter üretiminde de böyle bir yol izlenmiştir.

                                  Devamında artık kazanılmış yeteneklerle (yetenek salt üretim ile kazanılmıyor kuşkusuz, bunun eğitil­miş eleman, Ar-Ge vb. ayakları da var) uluslararası konsorsiyumlara katılma, tasarım ve üretim ortağı olma durumunun oluştuğunu görüyoruz; A400M ulaştırma ve F-35 savaş uçağında durum böyle.

                                  Buna modernizasyon ve belli sistemlerin yerli­leştirilmesi kapsamında kazanılan yetenekler de eklen-melidir. Örneğin envanterdeki F-16’ların mo­dernizasyonu sırasında hayati önemdeki savaş idare sistemleri, dost-düşman tanıma sistemleri vb. alt sis­temler millileştirilmiştir. Bunun dışında cockpit vb. unsurlar yine özgün geliştirilmiş ürünlerle en son teknolojiye uygun duruma getirilmiştir.

                                  Tüm bu sıraladığımız yeteneklerin kazanılmış ol­ması ile uçan platformlar alanında özgün ürünler geliştirme aşamasına gelinmiştir. Artık sınıfında uluslararası arenada da boy ölçüşebilecek ürünler ortaya çıkarıldığını görüyoruz. Bunlar fikri ve sı­nai mülkiyet hakları Türkiye’de olan sistemlerdir. HÜRKUŞ uçağı böyle bir platformdur. Şu anda B tipi; başlangıç ve temel eğitim uçağı tipi seri üre­timdedir. C tipi; silahlandırılmış yakın muharebe destek uçağı tipi üzerinde geliştirme çalışmaları sür­mektedir. Ve birkaç yıl önce yine özgün olarak jet motorlu TX–eğitim uçağı ve TFX–savaş uçağı pro­jesi başlatılmıştır. Bu sistemlerde ana yüklenici şir­ket TUSAŞ’tır. Ön ve kavramsal tasarım aşamasında TUSAŞ İsveçli SAAB ile birlikte çalışmış, ortaya tek ve iki motorlu 3 tasarım çıkarılmıştır. Bunlar ara­sından seçim yapıldıktan sonraki aşamada yapıla­cak çalışmada TUSAŞ’ın alt yükleniciliğine en yakın namzet olarak BAE Systems görülmektedir.

                                  Yine daha önce yapılan ve bugün farklı platform­larla süren ortak üretim faaliyetlerinde elde edilen bilgi-beceri temelinde özgün bir helikopter üre­tilmesi çalışmalarına birkaç yıl önce başlanmıştır. İTÜ’ nün kendi çabaları ile oluşturduğu ARI projesi kapsamında gerçekleştirdiği bir özgün helikopter deneyiminden bu projede yararlanılacaktır. Ortaya konmak istenen 5 ton ağırlığında 12 kişilik hafif sı­nıf bir platformdur.

                                  Hemen her alanda benzer gelişmeler olmuştur. Örneğin tank modernizasyonu projelerinde edi­nilen kazanımlar, özgün olarak geliştirilen tankta kullanılmaktadır. Fırtına obüsü vb. önceki paletli platformlarda kullanılan alt sistemler tank için ge­liştirilenlere yardımcı olmaktadır. 2017’de envan­tere alınmaya başlanacak ALTAY tankının zırh ve top namlusu konusunda görevli ROKETSAN, Gü­ney Kore’li ROTEM firmasının desteğini almıştır. Motor henüz yerlileştirilmemiştir ve MTU ürünü bir motor kullanılmaktadır, ama tankın tasarımı ve üretimi Türkiye’de yapılmaktadır, fikri ve sınai mülkiyet hakları Türkiye’ de olacaktır. Motorun yerlileştirilme çalışmaları TÜMOSAN ana yükleni­ciliğinde Avusturya’lı bir şirketin yardımı ile sürdü­rülmektedir.

                                  Yüzen sistemlerde de benzer bir gelişme ile artık 100 m boya kadar muharip gemiler ve 150 m boya kadar lojistik gemileri inşa edilebilmektedir.

                                  Yukarıda TSK envanterindeki ürünlerin dökü­münü sunduk, ama bu tek başına onların kalitesi ve yetenekleri konusunda bilgi vermemektedir. Günü­müzde elektronik alanındaki gelişmeler ve bu alanda ulaşılan teknolojinin savunma sanayisinde kullanıl­ması ürünlerin nitelikleri açısından çok önemli bir unsurdur. Bu durum tüm sektörlerde geçerli olmak­la birlikte örnek olarak bir tankı ele alacak olursak, geçmişte sınıflandırma ve üstünlük göstergesi olarak mekanik (motor gücü ve buna bağlı hız, namlu çapı ve buna bağlı tahrip gücü, zırh kalınlığı/kalitesi ve buna bağlı kendine koruma gibi) özelliklere bakılır­ken, günümüzde bunlara ek olarak elektronik/elekt­romekanik/elektrooptik sistemlerin (ateş idare, he­def tespit, stabilizasyon, radar, elektronik aldatma/ kendini koruma, lazer vb.) niteliğine bakılmaktadır. Artık tankın hareket halinde iken hareketli hedefle­re bile ilk atımda vuruş özelliğine sahip olması, ken­dini tehdit eden anti-tank füze ve mermileri gereken süre içinde tespit edip kendini koruma sistemlerini devreye sokarak önleme yapabilmesi gibi özellik­lere sahip olması beklenmektedir. ALTAY tankı ile bu özelliklere sahip bir tankın ortaya çıkarılması hedeflenmiştir ve ortaya konan prototipler başarılı olarak değerlendirilmektedir.

                                  Son dönemde Suriye sınırında sıklıkla devreye so­kulan fırtına obüsleri için de aynı şeyler söylenebilir. Bu kendi sınıfında en iyiler arasında yer alan, olduk­ça etkin bir silahtır. Hareketliliği, esnekliği dışında donatıldığı gelişkin bir ateş idare sistemi sayesinde ilk atışta hedefi vurma oranı %90’nın üzerinde olan bir topçu sistemidir ve hedef tespit sistemleri ile bir­likte etkin bir biçimde kullanılmaktadırlar.

                                  Yukarıda dökümünü yaptığımız TSK envanterin­de ise gelişmiş elektronik sistemlerle ilgili bir bilgi bulunmadığı görülüyor. Oysa Türk savunma sana­yi, bu alanda ciddi bir atılım yapıp, ortaya özgün ürünler koymuş durumdadır. ASELSAN’ın durumu bunu göstermektedir; birçok açıdan Türk savunma sanayisinin en büyük ve en gelişkin işletmesi konu­mundadır. Gelişmiş ve uzun mesafe radarlarında kullanılan ve az sayıda gelişmiş ülkenin sahip oldu­ğu GaN (GalyumNitrat) teknolojisine Ar-Ge yolu ile ulaşılmış ve bu teknolojinin kullanıldığı transistör üretim tesisleri inşa edilmiştir. Aynı şekilde chip üretim tesisleri ASELSAN ve BİLKENT ortaklığın­da gerçekleştirilmiş bulunmaktadır. Bunlar sayesin­de radar teknolojisinde en gelişmiş ülkeler düzeyi yakalanmış olacaktır.

                                  Ayrıca ASELSAN, SSM ürün kataloğunda 120 adet gelişkin ürünle yer almaktadır.

                                  Türk savunma sanayisinin son 10 yılda atak ya­parak dünyanın ileri ülkeleri arasında yer aldığı bir alan da “insansız/akıllı” sistemlerdir. Suüstü/sualtı, kara ve hava sistemlerinde özgün ürünler ortaya konmuştur. İnsansız Hava Araçları (İHA) alanında 3 farklı şirket, farklı kategorilerde ürün geliştirmiş bulunmaktadır: Sabit kanatlı platformlarda “Opera­tif” sınıfta yer alan ANKA (TUSAŞ), “taktik” sınıf­ta yer alan KARAYEL (VESTEL) ve BAYRAKTAR TB-2 ile “mini” sınıfta yer alan Mini İHA (BAYKAR Makine.)

                                  Ayrıca TUSAŞ ve BAYKAR iki ayrı döner kanatlı sistem üretmiş durumdadır.

                                  ANKA–B tipi İHA seri üretimdedir, ANKA–S üzerinde geliştirme çalışmaları sürmektedir. So­nuncusu gece-gündüz ve her türlü hava koşulunda operasyon yapabilecek, uydu ile ve kendi aralarında haberleşme yeteneği olacak teknik açıdan son derece gelişmiş bir platformdur. Bu platform diğer “taktik” sınıftakilere göre daha büyük, daha çok faydalı yük taşıma kapasitesine sahiptir; silahlandırma çalışma­ları devam etmektedir. KARAYEL’in de silahlandır­ma çalışmaları sürmektedir, ama BAYRAKTAR bu konuda bir adım ileridedir; atışlı testlerde başarılı sonuçlar alarak yoluna devam etmektedir. (İHA sis­temleri ile ilgili bilgiler; MSI, Savunma ve Havacılık gibi dergiler ve şirketlerin web sitelerinden)

                                  Bu platformlar dünya açısından da yeni olduğu için ihracat şansı büyük görülmektedir. Bu hedefe uygun düşer biçimde, TEİ, bu platformlarda kulla­nılan motorların yerlileştirilmesi konusunda çalış­ma yürütmektedir ve ortaya birkaç özgün ürün çı­karmış bulunmaktadır.

                                  SSM faaliyet raporları ve performans raporlarında güncel durum ile ilgili bilgiler yayınlanmaktadır.

                                  Buradaki veri ve bilgilerden işlerin yapılan plânlamalara uygun götürüldüğü, önemli aksama ve gecikmelerin olmadığı görülmektedir. Konunun uzmanları ve yöneticileri hayalci davranmıyorlar. Bu alanda gelişmiş ülkelerle kıyaslama içinde, bu­lundukları yer konusunda yaptıkları değerlendirme yerinde yapılmış gibi görünüyor. SSM’nin “Perfor­mans Programı 2015” belgesinde (sf. 17) savunma sanayi alanında dünyanın en büyük ülkeleri “Dünya Savunma Ligi” olarak 3 kategori altında sınıflandı­rılmıştır. Bu ülkeler; 1. kategoride ABD, İngiltere, Rusya, Fransa; 2. kategoride Çin, Almanya, İtal­ya, İsrail; 3. kategoride Hindistan, İspanya, Güney Kore, İsveç’tir. Burada kategorileştirmenin kıstasları yer almıyor. Ama kıstasların, ülkenin bu alanda ye­tenekleri, üretim kapasitesinin, savunma harcama­larının, ihracatının boyutları, bağımsızlık oranı gibi unsurlar olduğunu tahmin edebiliyoruz.

                                  SSM burada Türkiye’nin bugünkü konumuyla il­gili şöyle bir tespit yapıyor: “Türk savunma sanayi­nin yaşamakta olduğu hızlı gelişime karşın, halen üst düzey ülkeler sınıfında yer bulabildiğimizi söylemek güçtür.” Hedef zaten, hazırlanan plân ve program­lara uygun çalışmalarla Türkiye’yi 2023 yılında bu alanda dünyadaki gelişmiş 10 ülkeden biri yapmak biçiminde konmuştur. Öte yandan aynı çevreler ge­lecek ile ilgili olarak, işlerin daha zorlaşacağını da değerlendiriyorlar.

                                  Türk savunma sanayisinde eksiklik esas olarak; muharip uçak, uzun menzilli füze vb. platformlar ile büyük platformlarda kullanılan motorlar ve türbin­ler gibi sistemlerde henüz üretim yeteneği kazanıl­mamış olunmasıdır. Ve belki bunlar kadar önemli olan başka bir husus, sanayinin üretim araçları üre­timi konusundaki yeteneklerinin durumudur. Sek­tör için gelişmiş üretim araçlarına gereksinim oldu­ğu açıktır. Bunların ancak bir bölümü yurtiçinden sağlanmakta, çoğunluğu ithal edilmektedir. Şimdi oluşturulmuş bir makine parkı mevcut, ancak savaş vb. ciddi durumlarda bunun da bir biçimde ikame edilebilmesi bir önkoşuldur.

                                  Gelişme yönü, yakın ve orta vadede beklenen ge­lişmeler

                                  SSM tarafından yürütülen ve sözleşmesi imzalan­mış 233 adet tedarik projesinin dağılımı; %46 yur­tiçi geliştirme, %22 Ar-Ge, %10 ortak üretim, %1 uluslararası konsorsiyum, %6 yurtiçi hazır alım, %11 yurtdışı hazır alım (SSM 2015 Faaliyet Raporu, sf. 48; yüzdeler tarafımızdan yuvarlatıldı) biçimin­dedir.

                                  85.428.873.857 TL sözleşme bedelli bu projelerin bedellerine göre dağılımı; %30 yurtiçi geliştirme, %49 ortak üretim, %8 uluslararası konsorsiyum, %9,3 yurtdışı hazır alım, %1,4 yurtiçi hazır alım, %1,3 Ar-Ge biçimindedir.

                                  Şu an için yürürlükte olan tüm projeler açısından görünüm böyle. Buradan gerek adet bazında, gerek­se bedel bazında yurtdışından hazır alım payının %10’lara dek gerilediği görülüyor. Ortak üretim mo­deli proje adeti bazında %10’luk bir paya sahipken, bedel bazında %49 gibi bir pay alması, büyük ve maliyeti yüksek platformlarda ağırlıkla bu modelin uygulandığını gösteriyor. Yurtiçi geliştirme ve Ar- Ge projelerinin önemli paya sahip olduğu görülüyor. Sonuçta, gelecekte yerli üretimin yurtiçi geliştirme ve ortak üretim modeli ile %90’lara varacağı görü­lüyor. Burada yurtdışından hazır alım modelinde kazanılan en az %50 offset kazanımı da göz önünde bulundurulmalıdır.

                                  Gelişme yönünün nasıl olduğunu son yıl yapılan sözleşmedeki dağılım gösteriyor. SSM tarafından yürütülen ve 2015 yılı içerisinde sözleşmesi imza­lanmış 21 projenin toplam 3.705.542.422 TL olan sözleşme bedelinin proje modellerine göre dağılımı şöyledir: %85 yurtiçi geliştirme, %5,6 yurtiçi hazır alım, %6 ortak üretim. Yurtdışı hazır alım ise %1’in altına düşmüştür. Bu durum, gereksinimlerin gide­rek daha fazla oranda yurtiçinden karşılanacağına işaret ediyor.

                                  SSM’nin yıllık performans programlarında her biryıl için gerçekleştirilen projeler sıralanmıştır. Ör­nek olarak 2016 performans programında (bkz. SSM internet sitesi) devam eden projeler yanında 2016’ya dek ve 2016 sonuna dek yapılacak işler, envantere alınacak silah ve platformlarla ilgili bilgi verilmek­tedir. Bunlardan bazıları şöyledir:

                                  “MİLGEM 3. gemi denize indirilecek, özgün de­nizaltı geliştirilmesine ilişkin fizibilite çalışması ta­mamlanacaktır.

                                  Plânlanan test merkezleri; Yüksek Hızlı Rüzgar Tü­neli, Füze Sistemleri Test Alanı, UMET (Uydu Mon­taj, Entegrasyon ve Test Merkezi)…hayata geçirilecek­tir.

                                  Jet Eğitim Uçağı ve Muharip Uçak konsept tasarımı tamamlanacak, Milli Muharip Uçak (MMU) Projesi Ön Tasarım Dönemi Sözleşmesi imzalanacaktır.

                                  HÜRKUŞ envantere alınacaktır.

                                  Taktik İHA, ANKA-S envantere alınacaktır.

                                  Uzun Menzilli Tanksavar Füze Sistemi envantere alınacak, Orta Menzilli Tanksavar Füze Sistemi için …sistem seviyesi tasarım doğrulama faaliyetleri ta­mamlanacaktır. Geliştirilmiş Uzun Menzilli Bölge Hava/Füze Savunma Sistemi’nin ön kavramsal tasa­rım çalışmaları…başlatılacaktır.

                                  Radar Gözlem Uydusu ile ilgili Ön Tasarım Tanım­lama aşaması…tamamlanıp İkinci Faz Sözleşmesi imzalanacaktır.

                                  Değişik platformlarda kullanılabilecek Faz Dizinli bir radar geliştirilecektir.

                                  Yüksek güç ihtiyacı olan kara platformları için Mil­li Güç Grubu (Motor ve transmisyon) geliştirilecek olup, 2016 yılı sonunda Kritik Tasarım aşaması ta­mamlanacaktır.

                                  2016 yılı sonuna kadar Turbojet Motor prototipi üretilmiş olacaktır.”

                                  Görüldüğü gibi işler plânlandığı gibi yürütülmek­tedir. HÜRKUŞ, ANKA gibi büyük platformların devreye alınmaya başlandığı, MİLGEM projesinin 3. gemi ile devam ettiği görülmektedir.

                                  ATAK helikopteri teslimatları devam etmektedir. ALTAY tankı seri üretimine 2017 yılında başlan­ması öngörülmektedir. Yani birkaç yıl gibi yakın vadede TSK, özgün geliştirilmiş platformlarla daha güçlenmiş olacaktır.

                                  2016 yılı performans hedefi şöyle konmuştur: “2016 yılında Savunma ve Havacılık sanayii 2 Milyar $ ih­racat, toplam 8 Milyar $ ciro gerçekleştirecektir.”(SSM 2016 Performans Programı, sf. 40)

                                  Orta vadede gerçekleştirilecek işlerle ilgili özetle şunları söyleyebiliriz:

                                  Cumhuriyetin 100. kuruluş yılı, savunma alanın­da bağımsızlaşma ve buna bağlı TSK gereksinimleri­nin yurtiçinden karşılanma oranının gelişmiş ülke­ler düzeyine çıkacağı bir milat olarak algılanmakta ve birçok proje 2023 yılına yetiştirilmeye çalışılmak­tadır. Bu önümüzdeki 5-10 yıl gibi bir süreçte önem­li gelişmeler olacağının da işaretidir. Milli muharip uçak projesinin ilk prototipi o tarihe yetiştirilmeye çalışılıyor. Uzun menzilli saldırı ve önleme füze tek­nolojisine sahip olma, uzaya Türkiye’de geliştirilmiş bir roket ile kendi uydularını gönderebilme gibi ye­teneklerin kazanılması hedefleniyor.

                                  Deniz Kuvvetleri’ne bağlı Gölcük Tersanesi’nde Alman HDW ile işbirliği içinde “Havadan Bağımsız Tahrik Sistemli” denizaltı üretimine başlanmıştır. İlk denizaltı 2020’de envantere girecek, 6 denizaltı üretiminin hedeflendiği proje 2025’te son bulacak­tır. Bununla paralel özgün denizaltı geliştirme çalış­malarına başlanmıştır. MİLGEM projesinin devamı niteliğinde olan “İ” sınıfı fırkateyn ile hava savun­ma fırkateyni dizayn çalışmaları İstanbul Tersanesi Komutanlığı’nda başlatılmıştır. Projelerde ilk gemi­lerin üretiminin de burada yapılması planlanmıştır. MİLGEM projesi gemileri ile %60 aynı olan “İ” sı­nıfı fırkateynin dizayn ve inşa çalışmalarının daha hızlı kotarılacağı öngörülmektedir. Bunlarla ilgili alt sistemlerde millileştirilme projeleri de sürdürül­mektedir. Özel tersanelerde inşası devam eden LST ve LHD projeleri ile TSK’nın denizaşırı güç aktarım yeteneği önemli oranda artacaktır. LST projesi kap­samında inşa edilen 2 amfibi gemi 2017’de, LHD projesi kapsamında inşa edilen 1 adet Havuzlu Heli­kopter Gemisi ise 2021 yılında envantere alınacaktır.

                                  2023 hedefi savunma ve havacılıkta ilk 10 ülke arasında yer alma ve ihracatta 25 milyar Dolar dü­zeyine ulaşmak olarak konmuştur. Bu ihracat tuta­rının 5 milyarı doğrudan askeri ürünler, 10 milyarı sivil havacılık, geri kalanı da güvenlik vb. olarak ön­görülmektedir. (Bkz: SSM internet sitesi –yayınlar, dergiler; SSI-TDA internet sitesi.)

                                  Sonuç olarak

                                  Tüm bu gelişmelerden şimdilik bazı sonuçlar çı­karabilir, bunların ne anlama geldiğini yorumlaya­biliriz.

                                  Türk sanayi bu alanda önemli bir atılım yapmış ve kazandığı yeteneklerle ortaya, küresel çapta cid­di ürünler çıkarmaya başlamıştır. Süreç; hedeflenen yere doğru yaklaşılması biçiminde işlemektedir. Türk savunma sanayisinin ortaya koyduğu ürünle­rin envantere alınması ve henüz eksikliği duyulan­ların dışarıdan tedariki yoluyla TSK, daha modern, vurucu gücü daha çok, daha hızlı hareket yeteneğine sahip, kısaca daha güçlü konuma gelmiştir ve yakın gelecekte de gelişmenin bu yönde olacağı görülmek­tedir.

                                  Havacılıkta; envantere tanker uçakların alınması ve havada yakıt ikmali gibi yeteneklerin kazanılması ile savaş uçaklarının havada kalış süreleri uzak he­deflerde operasyon yapabilecek biçimde artmıştır. Savaş uçakları ise modernizasyonları sırasında ken­di üzerlerine monte edilen podlara ek olarak uydu, İHA, havadan ihbar uçakları gibi platformların des­teği ile hedef tespiti; özgün geliştirilen değişik amaç­lara uygun bomba, roket, füze sistemleri vb. ile daha etkili bir vurucu güç konumuna getirilmiştir. Buna ilaveten dünyada az sayıda hava kuvvetlerinde bu­lunan gece operasyon yeteneğine sahip duruma gel­miştir. Ulaştırma konusunda A400M gibi uçakların devreye alınması ile daha fazla gücün aynı anda ha­vadan nakli olanaklı duruma gelmiştir.

                                  Deniz Kuvvetleri; konunun uzmanlarına göre “mevcut yetenekleri ile halihazırda ‘Orta Ölçekli Böl­gesel Güç Aktarım Yeteneğine Sahip Deniz Kuvveti’” olmaktan mevcut projelerle “‘Orta Ölçekli Küresel Güç Aktarım Yeteneğine Sahip Deniz Kuvveti’ne” dö­nüşecektir (MSI dergisi Nisan 2016 sayısı.)

                                  Kara Kuvvetleri ise diğerleri yanında ATAK saldı­rı helikopterleri ve ALTAY tankları ile daha güçlü duruma gelecektir.

                                  Türk burjuvazisi açısından hedef büyüktür: Önü­müzdeki 5-10 senelik süre içinde TSK gereksinim­lerinin yurtiçinden karşılanma oranını gelişmiş ülkeler düzeyine yükseltmek ve savunma sanayi ala­nında dünyadaki en gelişmişler arasına girmek.

                                  Bu işin burada üzerinde duramadığımız; “sürdü­rülebilirlik”, Türk burjuvazisinin kendi içinde ve dış güçlerle çelişkiler vb. gibi yönleri de var. Bunları ile­riye bırakıp can alıcı soruyu soralım:

                                  Bütün bunlar ne için?

                                  Bunun nedenini; askeri üst düzey yetkililer, bu alanda üretim yapan şirket sahipleri ve yöneticileri, sektörle ilgili devlet üst düzey bürokratları, hükümet üyeleri, sanki bir ağızdan sıklıkla dile getirmektedir: Ülkenin (bunu Türk burjuvazisinin olarak okuyun) menfaatlerini gereken her yerde savunmak, koru­mak.

                                  T. Erdoğan’ın her fırsatta üzerine basa basa söy­lediği sözler, yukarıdakilerin savunma sanayisini geliştirmenin gerekçeleri konusunda söylediklerini tamamlar niteliktedir.

                                  RTE Ankara/Gölbaşı’ndaki “ASELSAN Radar ve Elektronik Harp Teknolojileri Merkezi”nin 15. 03. 2015 tarihindeki açılış töreninde yaptığı konuşmada “…siyasi ve diplomatik gücümüzü askeri gücümüzle tahkim etmedikçe arzu ettiğimiz neticeyi alamaya­cağımızı da biliyoruz.”(takvim.com.tr, 16. 03. 2015.) Yine 03. 10. 2015’te, ADİK tersanesinde inşa edilen iki amfibi gemiden biri olan “BAYRAKTAR”ın de­nize indirilme töreninde yaptığı konuşmada, “askeri güçle desteklenmeyen diplomasi, sizi yolda bırakır. Bizim yolda kalmaya tahammülümüz yok. Her alan­da kendimizi teçhiz etmeli, eksikliklerimizi tamam­lamalı ve hedeflerimize doğru tam yol ilerlemeliyiz” demektedir (Savunma ve Havacılık Dergisi, sayı. 170, s. 54)

                                  Söylenenler yoruma bile gerek bırakmayacak ka­dar açık. Hedef; ülkeyi en gelişmiş 10 ülke arasına sokmak, 500 milyar Dolar ihracat yapmak, yurtdışı pazarları ve yatırımları arttırmak vb. olduğunda as­keri açıdan güçlü olmak bir zorunluluk olarak ken­dini dayatır.

                                  Uzatmadan sözü Lenin’e bırakıp, yüz yıl kadar önce yaptığı analizlerde dediklerine bakalım:

                                  “…kapitalist düzen içinde nüfuz bölgelerinin, çı­karların, sömürgelerin vs. paylaşılması konusunda, paylaşıma katılanların gücünden, bunların genel ekonomik, mali, askeri vs. gücünden başka bir temel düşünülemez.” (“Seçme Eserler”, Lenin, cilt 5, s. 121, İnter Yayınları, İstanbul, Haziran 1995) “Kapitalist bir devletin gerçek gücünü sınamak için savaştan başka araç yoktur olamaz…Kapitalizmde bozulan dengenin geçici olarak yeniden kurulması için…po­litikada savaştan başka araç yoktur.” (age. s. 150-151)

                                  Türk savunma sanayi alanındaki uğraşın, ülkeyi, RTE önderliğinde egemen sınıfların çıkarı için ne­reye doğru götürdüğünü bu sözler açık seçik göster­miyor mu?

                                  Haziran 2016

                                  İlgili

                                  Önceki yazı

                                  Doğanay Gıda’da sendikalaşma mücadelesi

                                  Sonraki Gönderi

                                  Dolar’ın önlenemez yükselişi sürüyor!

                                  İlgiliGönderiler

                                   Komünist önder İbrahim Kaypakkaya anıldı
                                  Güncel

                                   Komünist önder İbrahim Kaypakkaya anıldı

                                  18 Mayıs 2025
                                  Çiçekleri koparabilirler, ama baharın gelişini durduramazlar!
                                  Avrupa

                                  Çiçekleri koparabilirler, ama baharın gelişini durduramazlar!

                                  17 Mayıs 2025
                                  BİR-KAR ve YDİ Çağrı’nın ortak toplantısı Hakkında
                                  Avrupa

                                  BİR-KAR ve YDİ Çağrı’nın ortak toplantısı Hakkında

                                  17 Mayıs 2025
                                  YDİ ÇAĞRI
                                  Güncel

                                  Yeni sayımız, sayı 219 çıktı!

                                  16 Mayıs 2025
                                  Komünist atılımın mimarı İbrahim Kaypakkaya ölümsüzdür!
                                  Güncel

                                  Komünist atılımın mimarı İbrahim Kaypakkaya ölümsüzdür!

                                  16 Mayıs 2025
                                  Bir işçi düşmanı Çalık Holding!
                                  İşçi Dünyası

                                  Bir işçi düşmanı Çalık Holding!

                                  12 Mayıs 2025
                                  Sonraki Gönderi
                                  Dolar’ın önlenemez yükselişi sürüyor!

                                  Dolar’ın önlenemez yükselişi sürüyor!

                                  Son Haberler

                                   Komünist önder İbrahim Kaypakkaya anıldı

                                   Komünist önder İbrahim Kaypakkaya anıldı

                                  18 Mayıs 2025
                                  Çiçekleri koparabilirler, ama baharın gelişini durduramazlar!

                                  Çiçekleri koparabilirler, ama baharın gelişini durduramazlar!

                                  17 Mayıs 2025
                                  BİR-KAR ve YDİ Çağrı’nın ortak toplantısı Hakkında

                                  BİR-KAR ve YDİ Çağrı’nın ortak toplantısı Hakkında

                                  17 Mayıs 2025
                                  YDİ ÇAĞRI

                                  Yeni sayımız, sayı 219 çıktı!

                                  16 Mayıs 2025
                                  Komünist atılımın mimarı İbrahim Kaypakkaya ölümsüzdür!

                                  Komünist atılımın mimarı İbrahim Kaypakkaya ölümsüzdür!

                                  16 Mayıs 2025

                                  Mayıs 2025

                                  15 Mayıs 2025

                                  Sayı 219

                                  15 Mayıs 2025
                                  Bir işçi düşmanı Çalık Holding!

                                  Bir işçi düşmanı Çalık Holding!

                                  12 Mayıs 2025
                                  Beklenen oldu! PKK kendisini feshetti!

                                  Beklenen oldu! PKK kendisini feshetti!

                                  12 Mayıs 2025
                                  Devrimin kartalı anılacak!

                                  Devrimin kartalı anılacak!

                                  11 Mayıs 2025
                                  • YDİ Çağrı / Tüm Sayılar
                                  • Youtube Kanalı
                                  • İletişim
                                  Tel: +0507 037 75 27

                                  © 2023 Yeni Dünya İçin Çağrı

                                  Sonuç yok
                                  Tüm Sonucu Görüntüle
                                  • YDİ ÇAĞRI
                                  • Güncel
                                  • İşçi Dünyası
                                  • Kadın
                                  • Gençlik
                                  • Kürdistan
                                  • Çevre
                                  • Dünya
                                    • Avrupa
                                    • Amerika
                                    • Ortadoğu
                                    • Afrika
                                    • Asya
                                    • Pasifik
                                  • Makaleler
                                  • Yayınlar
                                    • Son Sayı
                                    • YDİ Çağrı / Tüm Sayılar
                                    • Yeni İşçi Dünyası
                                    • Yeni Kadın Dünyası
                                      • Dört Duvar
                                    • Yeni Dünya Gençliği
                                    • Bildiriler
                                    • Broşürler
                                    • Yeni Dünya İçin
                                  • Youtube TV
                                  • Tüm Yazılar
                                  • İletişim
                                    • Hakkımızda
                                  • tr TR
                                    • tr TR
                                    • en EN
                                    • de DE
                                    • fr FR
                                    • es ES
                                    • ar AR
                                    • ku KU

                                  © 2023 Yeni Dünya İçin Çağrı

                                  Yeni Dünya İçin ÇAĞRI Size en son haberler ve güncellemeler için bildirimler göstermek istiyoruz.
                                  Reddet
                                  Bildirimlere İzin Ver