Genel-İş Sendikasının örgütlü olduğu İstanbul Kadıköy Belediyesinde 9 işyeri temsilcisi görevden alındı.
Görevden alınan temsilciler 16 Şubat’ta DİSK’in Kadıköy’de yaptığı eyleme ek sözleşme taleplerinin yazılı olduğu pankart ve dövizlerle katılmıştı.
Anadolu Yakası 1 No’lu Şube’ye bağlı 9 temsilci 18 Şubat’ta Whatsapp grubuna sendika şube sekreteri tarafından atılan mesaj ile görevden alındıklarını öğrendiler.
Yazılı açıklama yapan işçi temsilcileri “hiçbir gerekçe gösterilmeden görevden alındıklarını ve daha sonra Whatsapp grubundan çıkarıldıklarını” belirttiler.
Kendilerini göreve işçilerin getirdiğini vurgulayan temsilciler, Genel İş Sendikasının, “muhalif sesleri bastırmak için siyasi iktidarla aynı yönteme başvurduğunu” ifade ettiler.
Günümüzde sendikaların büyük çoğunluğu aristokratlaşmış bir avuç sendika bürokratının egemen olduğu bürokratik, anti demokratik yapılar haline geldi.
Sendikal yapının esas niteliğini belirleyen sendikaların büyük çoğunluğunun işçilerden çok sermayenin çıkarlarının bekçiliğini yapan kurumlar haline gelmiş olmalarıdır.
Özellikle sendika yönetimlerine çöreklenmiş bürokrat kesim, işçiden uzaklaştığı oranda sermayeye yakınlaşmış, sendikaları adeta sermayenin çıkarlarını işçi sınıfına karşı koruyan örgütler haline getirmiştir.
Bu kastlaşmış kesim, işçi sınıfının hak alma mücadelesinden en az sermaye kadar korkar olmuştur. İşçi sınıfının mücadelesini engellemek için sermaye ile işbirliğinden çekinmeyen, işçi sınıfına ihaneti ve gerici uzlaşmaları sınıfının çıkarınaymış gibi gösterip, işçi sınıfını satmayı ‘sosyal diyalog’ diye yutturmaya çalışır hale gelmiştir. Ve bunu eskisinden çok daha açık bir şekilde yapmakta bir sorun görmemektedir.
Türkiye’deki sendikal yapının kısaca özeti şudur; içerisinde gerçek bir demokratik işleyişin söz konusu olmadığı, bütün önemli kararların, bir çok halde genel kurul kararları, tüzük vb. hiçe sayılarak, ya da “kitabına uydurularak” sendika genel merkez yönetimleri tarafından alındığı, tabanın söz ve yetki sahibi olmadığı, sermaye ile bütünleşmiş ve son tahlilde sermayenin çıkarlarının savunuculuğunu yapan sendikal bir yapı söz konusudur. Kimi sendikaların farklı olmaları bu genel durumu değiştirmiyor.
Sendikalar işçilerindir!
Sendikalardaki anti demokratik ve bürokratik yapı, şu veya bu sendikanın sorunu değil, bugün bütün “büyük” sendikaların sorunudur.
Bunun kendi kendine aşılması, sendikaların içinde bulunduğu anti demokratik, bürokratik yapının kendiliğinden ortadan kalkması mümkün değildir.
İşçiler sendikaların bir avuç bürokratlaşmış kesimin değil kendi örgütü olduğunun bilincine varmalı, işçiler adına alınan bütün kararlarda söz sahibi olmak için mücadele etmeli, sendikal haklarına sahip çıkmalıdır.
Sendikaları işçi sınıfının çıkarlarını koruyan, savunan örgütlere dönüştürmek, sınıf sendikaları yaratmak işçilerin ellerindedir. Yeter ki işçiler güçlerinin farkına varsın, bilinçlensin ve örgütlensin!
Sendikalarda da söz, yetki, karar işçilere!
3 Mart 2022
Görevden alınan temsilcilerin yaptığı açıklama:
Biz Kadıköy Belediyesi çalışanı, DİSK/Genel-İş Sendikası Anadolu Yakası 1 No’lu Şube’ye bağlı 9 işçi temsilcisi olarak 18.02.2022 günü saat 13.43’te, temsilcilerden oluşan Whatsapp grubuna sendika şube sekreteri tarafından atılan bir mesaj ile görevden alındığımızı öğrendik. Bu tepeden inme kararın hiçbir gerekçe gösterilmeksizin tebliğ edilmesinden kısa bir süre sonra da gruptan çıkarıldık. Her şeyden önce biz, kendi müdürlüklerinin işçileri tarafından seçilerek göreve gelmiş temsilciler olarak, muhalif sesleri bastırmak için siyasi iktidarla aynı yönteme başvurmaktan çekinmeyen şube yönetimi adına derin bir utanç duyuyoruz.
Yönetime geldiği günden itibaren hızla güç zehirlenmesi yaşayarak her türlü politik eleştiriyi kişisel tehdit veya saldırı addeden, %115 oranındaki enflasyona %8 ücret zammıyla direnecek gücü kalmamış işçinin eylemsellik çağrısına kulak vermek yerine işverenin eylemselliğe karşılık uygulayabileceği yaptırımları sayarak işçiye gözdağı veren, toplu iş sözleşmesine 1 yıldan az kalmış belediyelerde ek protokol yapılmaması yönünde karar almış sendika genel merkezinin bu kararını temsilcilerden saklayarak işçiyi aylarca oyalayan ve genel merkez yöneticisi bu kararı temsilcilere bildirirken sessizce yanında hizalanan, eleştiri kültüründen ve sendika içi demokrasiden bihaber şube yönetimini ifşa ediyoruz.
Tam da bugün, astığım astık kestiğim kestik bir yöntemle görevden alınmamız çok anlamlıdır. Geçen yıl tam da bugünlerde Kadıköy Belediyesi işçileri olarak gittiğimiz grevde DİSK ve Genel-İş grev fonu sağlama sorumluluğunu yerine getirmek şöyle dursun, grevdeki 2.300 işçisine bir selam dahi göndermemiş, grevi yok saymıştır. İlk gün yaratılan dezenformasyonun açıklığa kavuşturulmasıyla birlikte hızla toplumsal destek kazanmakta olan grev üçüncü günün sonunda kapalı kapılar ardında yapılan anlaşmalarla alelacele sonlandırılmış, işçinin sendikaya ve konfederasyona duyduğu inanç ve güven onarılmaz bir yara almıştır.
Konfederasyonumuz DİSK’in 16.02.2022 tarihinde 12.30’da Kadıköy İskele Meydanı’nda zamlara ve pahalılığa karşı düzenlediği eylem çağrısı işçi tabanında yalnızca öfke ve daha çok hayal kırıklığı yaratmış, bu nedenle katılım son derece düşük ve coşkusuz olmuştur. Birbirine çıkar ilişkileriyle değil sınıf bilinciyle bağlı biz temsilciler de, enflasyonun sorumlusu iktidara yüklenmekle yetinip işçisine sefalet zammını reva gören işverenlere sırf parti aidiyetinden dolayı söz söyleyemeyen bir eylemin parçası olmayı politik olarak kabul edemezdik. Bu nedenle “Geçinemiyoruz” ve “Zamlar geri alınsın” demenin ötesine geçen, yaşadığımız yoksullaşmanın hiçbir sorumlusunu kayırmadan hesap soran, ek protokol talep etmek yerine TİS’e kadar dişimizi sıkmamızı söyleyen sendikamızı da eleştiren dövizlerimizle alanda yerimizi aldık. Yazık ki DİSK o mesafede dahi bizi görmemeyi, duymamayı seçti.
Biz, sıfatı “devrimci” olan bir işçi konfederasyonuna üye olmaktan gurur duyan, çeşitli politik görüşlere sahip ve görüş ayrılıklarını konuşup tartışarak çözümleyebilen, sınıf bilinci gelişmiş, işçi arkadaşlarının sorunlarını işveren karşısında dile getirmeyi ve mevcut haklarını ilerletmeyi görev edinmiş işçileriz. Bugüne dek temsil etmekten onur duyduğumuz işçiler arkamızdadır, biz de her koşulda işçi hakları için mücadele etmeye devam edeceğiz. “Devrimci” ve “sosyal demokrat” olmak iddiasındaki örgüt ve kurumlardan eylemlerinde tutarlı olmayı beklemeye ve olmadığında hesap sormaya devam edeceğiz. Asla koşulsuz biat etmeyen, kırılan kolların yen içinde kalmasına müsaade etmeyen ve her ne pahasına olursa olsun doğru bildiğini savunmaktan çekinmeyen seslerin zor kullanarak bastırılamayacağını en iyi kendine “solcu”, “sosyalist”, “ilerici”, “sosyal demokrat”, “devrimci” diyenlerin bilmesi gerekir.
Kamuoyuna saygıyla arz ederiz.