İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından güvenlik soruşturması bahanesiyle işten atılan işçilerin Saraçhane’de başlattığı direniş 14. gününde. İşçi Emekçi Birliği bir açıklama yaparak İBB işçilerinin mücadelesinde birlikte olduklarını vurguladı.
İşçi Emekçi Birliği (İEB) konuyla ilgili yaptığı açıklamada güvenlik soruşturmalarının özellikle muhalif, sol-sosyalist kimliğe sahip kişilerin tasfiyesinde kullanıldığı ifade edildi. İçişleri Bakanlığı ve İBB Başkanının aynı burjuva ittifaka bağlı olduğu söylenerek “Yerel yönetimlerin mevcut burjuva sınırlar içerisinde el değiştirmesinin emekçiler açısından esasta bir değişikliğe sebep olmadığını göstermektedir.” denildi. Açıklamada kamu kuruluşlarındaki ihraçların önüne örgütlü güçle geçilebileceği vurgulandı.
İşçi Emekçi Birliği (İEB)’nin yaptığı açıklamanın tamamı şu şekilde:
“İstanbul’da büyükşehir belediyesini kaybeden AKP, belediye üzerindeki siyasal mücadelesini uzun süredir belediye çalışanlarına yönelik suç isnatlarıyla sürdürüyordu. Bu saldırının bir yansıması olarak süren AKP İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu arasındaki polemik, birçok belediye çalışanını zan altında bırakmıştı. İçişleri Bakanlığı’nın belediye çalışanları özelinde sürdürdüğü güvenlik soruşturması neticesinde elliye yakın emekçi İBB tarafından belediyedeki işlerinden atıldılar.
“KHK’lar ve güvenlik soruşturmaları muhalefete saldırı ve sindirme yöntemi haline gelmiştir”
Güvenlik soruşturmasının 2016’dan sonra içerik ve esasları değiştirilmiş, iktidar blokunun devlet içerisinde örgütlenmesini kolaylaştıracak bir araç haline gelmiş ve özellikle muhalif, sol-sosyalist kimliğe sahip kişileri tasfiye edecek, eşit muamele ve çalışma hakkından mahrum bırakacak biçimde kullanılmıştır. Bu süreçte güvenlik soruşturmalarının sonuçları büyük oranda iktidarın ihtiyaç duyduğu biçimde düzenlenen sübjektif kriterlerce belirlenmiştir. Böylece birçok kişi, haklarında kesinleşmiş karar ve arşiv kaydı olmasa bile hem kamu görevlerinden hem de hayatlarını sürdürebilecekleri geçim araçlarından uzaklaştırılmıştır. Dolayısıyla KHK’lar ve güvenlik soruşturmaları, iktidarın toplumsal muhalefete saldırma ve sindirme yöntemlerinden biri haline gelmiştir.
İçişleri Bakanı ile polemiklerinde çalışanlardan yana tutum alır görünen İBB başkanı ve yönetimi, üzerlerindeki baskıyı hafifletmek için bakanlığın örtük talimatına uymuş, haksız bir biçimde ve siyasi saiklerle “sakıncalı” ilan ettiği belediye çalışanlarının işlerine son vermiştir. Üstelik İBB bu yolu, iktidarın hedefi haline gelen emekçilerin işlerinde kalmaları ve savunulmaları İBB komisyonlarının kararlarıyla mümkün olmasına rağmen tercih etmiştir. Güvenlik soruşturmalarının adalet ve kamu yararı gözetmeyen motivasyonlarla iktidarın elinde bir sopa olduğu ve bu doğrultuda kullanıldığı açıkken, İBB yönetimi daha önceki açıklamaların aksine İçişleri’ne uygun hareket etmiş, iktidarın söylem ve pratiğini yeniden üretmiştir.
“Adalet ve liyakatten dem vuran kurumların iç yüzünde sömürü çarkları dönüyor”
Ancak mesele, İBB yönetiminin iktidarın söylem ve pratiğini yeniden üreterek muhalifleri yok etme tavrından fazlasıdır. Madalyonun diğer yüzünde emekçilerin baskı altında fazla mesai yaptığı, fazla mesai ücretlerini alamadıkları, yaşanan haksızlıklara itiraz ettiklerinde işten çıkarıldıkları ya da istifaya zorlandıkları, kısacası kapitalizmin artık uzmanlaştığı sömürü yöntemleriyle karşılaşıyoruz. Ayrıca, işten atma sürecinde emekçilere neredeyse bir tebliğde bulunulmaması, SGK’ya emekçilerin hak almalarını ve işsizlik maaşından faydalanmalarını engelleyen işten çıkış kodları bildirilmesi İBB ve bağlı kurumların süreci art niyetle yönettiğini göstermektedir. Her koşulda toplumsal muhalefetten destek almak için halkçı söylemleri ön plana çıkartan, adalet ve liyakatten dem vuran kurumların iç yüzünde kapitalizmin bildik sömürü çarklarının döndüğünü görmekteyiz.
“İçişleri Bakanlığı ve İBB Başkanı da işçi sınıfı düşmanlığında ortaktır”
Bu koşullarda, İBB’nin yoğun emek sömürüsü motivasyonuyla hareket etmede, haklarını vermeden emekçileri işten çıkarmada, emek ve demokrasiden yana olan emekçileri kamu kurumlarından tasfiye etmede sergilediği pratik, İçişleri Bakanı’nın da İBB Başkanı’nın da bağlı bulundukları burjuva ittifakların işçi sınıfı düşmanlığında ortaklaştığını, yerel yönetimlerin mevcut burjuva sınırlar içerisinde el değiştirmesinin emekçiler açısından esasta bir değişikliğe sebep olmadığını göstermektedir.
İBB’nin bu tutumuna devam etmesi halinde daha fazla sayıda emekçinin işine son verilmesi muhtemeldir. İBB’deki işçi kıyımının, emeklerine ve haklarına sahip çıkanların kamu kurum ve kuruluşlarından “ihraç” edilmelerinin önünde yalnızca direnen emekçilerin örgütlü gücü durabilecektir. Bu nedenle, bizler İşçi Emekçi Birliği olarak, İBB direnişçisi emekçilerin taleplerinin karşılanması ve işten atılan tüm emekçilerin işlerine iade edilmesi için sürdürdükleri haklı mücadelelerinde onlarla birlikteyiz.”
Ne olmuştu?
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 9 Aralık 2021 tarihli TBMM bütçe görüşmelerinde “İBB’de 557 terörist var” söylemi üzerine iktidar yanlısı medya tarafından İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) çalışanları hedef gösterilmiş, bunun üzerine sosyal medyada linç kampanyası başlatılmıştı. Ardından İçişleri Bakanlığı İBB’ye özel teftiş başlatmış, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu: “İstanbul’a hizmet eden 86 bin yol arkadaşımın yanındayım, ezdirmem” açıklamasında bulunmuştu.
Ancak İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) emekçileri güvenlik soruşturması gerekçe gösterilerek istifaya zorlandı. İşçiler 28 Temmuz Perşembe günü direnişe başladı.