AKP/MHP iktidarı tarafından faşizmin koyulaştırılarak uygulandığı bir dönemden geçiyoruz.
Siyasi iktidar kendilerine muhalif olan her kesime saldırıyor.
Bu saldırılardan en çok da devrimci basın payını alıyor. Dergimiz de bu saldırılardan azade değil.
Temsilcimiz, arkadaşımız, yoldaşımız Çetin Desde gözaltına alınma süreci üzerine sosyal medyada bir yazı paylaştı.
Bu yazıyı paylaşıyoruz.
GÖZALTINA ALINMAM ÜZERİNE
12 Aralık pazartesi saat 01.30 sularında “aç kapıyı polis” sesleri ile uyandık.
Ardından alt kattan koçbaşı ile kapı kırma sesleri geldi. Eşim kapıyı açıp neler oluyor diye bakmak istediğinde, polisin “kapatın kapıyı” uyarısıyla kapıyı kapatmak zorunda kaldı.
Alt dairenin kapısını kırıp içeri giren polis içeride beni bulamayınca yukarı kata çıktı. Zili çaldılar. Açtık.
Ellerinde uzun namlulu silahlarla Özle Harekat polisleri, TEM polisleri içeri girdi.
Ellerinde resmim vardı. “Çetin Desde sen misin?” “Benim.” “Kimliğini ver!”
“Terörizmi finanse etmekten dolayı hakkında gözaltı kararı var. Bizimle Emniyete geleceksin.”
“Nasıl yani? Terörizmi finanse etmek de ne demek?”
“Emniyette öğrenirsin.”
Mahkeme kararını gösterdiler. İsmim işaretlenmişti. Listede hiç tanımadığım isimler vardı.
Evde arama yaptılar. Dijital materyallere flaş bellek, harici bellek, cep telefonuna incelemek üzere el koydular.
Tutanak tuttular.
Üstümü giyindim. Hiçbir eşya almama kullandığım ilaçları dışında izin vermediler.
Bayrampaşa hastanesine götürüldüm, usulen Acil bölümünde bir sorunumun olup olmadığı soruldu. Olmadığını söyledim. TEM Şube Müdürlüğü nezarethanesine götürülerek hücreye konuldum.
TEM nezarethanesinde 3 gün kaldım. Bir gün üç kişilik hücrede, 2 günde tek başıma hücrede kaldım.
Dosyaya kısıtlama konulduğu için birinci gün avukatım ile görüşemedim. Avukatım ikinci gün geldi. Ne ile suçlandığımı o zaman öğrendim.
Hakkımda “DHKP/C örgüt üyesi olma ve terör örgütünü finanse etme” suçlaması vardı.
2019 yılında çeşitli hapishanelerde yatan tutsaklara editörü olduğum “Bir Çay da Senden Olsun” kitabının gelirini göndermiştim. Para gönderdiğim tutsakları tanımıyordum. Hangi davadan yargılandıklarını bilmiyordum. Sadece “Bir Çay da Senden Olsun” kitabı yazarı Osman Uludağ’ın ilettiği listeye, gönderilmesini istediği miktara göre para göndermiştim. Sadece bundan dolayı polis, savcı beni “DHKP/C örgüt üyesi olma ve terör örgütünü finanse etme” ile suçluyordu.
İkinci günde avukatım eşliğinde emniyette ifade verdim. Suçlamaları reddettim. Neden tutsaklara para gönderdiğimi açıkladım.
Gözaltı süresi hergün akşam uzatılıyordu. Ertesi sabah ise gözaltına alınanlar toplu bir şekilde hastaneye doktor kontrolüne götürülüyordu.
Gözaltına alınmamın dördüncü gününde, sabah hastaneye götürülüp doktor kontrolünden sonra Çağlayan Adliyesine götürüldük.
Savcıya ifade verdim. Emniyette verdiğim ifadeyi tekrar ettim. Savcı benim de içinde bulunduğum 15 kişiyi tutuklama talebiyle mahkemeye sevk etti.
Hakim huzura çıktım. Emniyette, savcıda verdiğim ifadeleri tekrarladım. Avukatım hukuki savunma yaptı. Hakimin sorduğu sorulara cevap verdim. Atılı suçu kabul etmedim. Serbest bırakılmamı talep ettim.
Sonuç olarak benim ile birlikte aynı suçlama ile 24 kişi gözaltına alınmıştı. 10 kişi tutuklandı. Benim de içinde olduğum 14 kişi denetimli serbestlik kararı ile serbest bırakıldı.
Dışarı çıktığımda saat 22.00’ye geliyordu.
Özgürlüğe yeniden merhaba…
Hapishanelere konulan siyasi tutsaklara para göndermek suç olarak gösterilmek isteniyor.
Bu operasyonlar ile amaçlanan siyasi tutsakları içeride iyice yalnızlaştırmak, izole etmek; dışarıda ise yaratılan korku iklimini büyütmek, tutsaklara yapılan dayanışmayı engellemektir.
Hukuksuzluğun egemen olduğu, insanların saçma sapan uydurulan gerekçelerle evlerinin basılarak gözaltına alındığı bir dönemden geçiyoruz.
Benim başıma gelen istisna değil, genel hukuksuzluğun bir parçasıdır.
Başıma gelenleri sineye çekmeyeceğim, hukuksal olarak ne yapılması gerekiyorsa avukatım ile birlikte yapacağım..
Hukuki mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim…
18 Aralık 2022 İstanbul
Çetin Desde