Çıkış noktalarımız
Kapitalizmde seçimler ister parlamento seçimleri olsun, ister yerel seçimler olsun, gerçekte sömürü sisteminin sürdürülmesinin halkoyuna dayandırılarak “demokratik meşruiyet“inin sağlanması için yapılır.
Seçimler yoluyla sömürü düzeninin özünde hiç bir değişiklik yapmak mümkün değildir. Burjuvazi eğer böyle bir tehlikeyle karşı karşıya kaldığını görürse, seçimler yoluyla iktidarını gerçekten kaybetme tehlikesini görürse zaten seçim yapmaz.
Burjuvazinin iktidarı şartlarında yapılan seçimler işçilerin emekçilerin temel sorunlarını çözemez. Seçimlerde işçi sınıfı ve emekçilere yönelik propaganda da komünist devrimcilerin görevi “Burjuvazinin egemen olduğu şartlarda seçimler özde bir şey değiştirecek olsaydı, yapılmazlardı“ düşüncesini, özde değişikliklerin ancak işçi ve emekçi yığınların kendi iktidarları şartlarında olacağını, bunun devrim gerektirdiğini merkeze koymaktır.
Burjuvazinin iktidarda olduğu şartlarda komünistler açısından seçimler, eğer bu seçimlere işçilerin-emekçilerin katılması, oy kullanması yönünde çağrı yapılıyorsa, sonuçta işçi sınıfı ve emekçi yığınlar arasında komünist, sosyalist, devrimci düşüncelerin etki alanını ölçmek için, işçi ve emekçilerin siyasi olgunluk derecesini ölçmek için bir araçtır. Daha fazlası değil.
Komünistlerin kendi bağımsız propagandaları temelinde, kendi bağımsız adayları ile seçimlere katılmaları durumunda, hiçbir şekilde burjuvazinin şu veya bu kesimini destekleme tavrı içine girmezler. Komünistler, parlamentoya sistemi değiştirmek için değil, parlamento kürsüsünü devrimin, sosyalizmin propagandası için kullanmak için seçimlere katılırlar.
Komünistler seçimleri, komünist faaliyet açısından dikkate alır, her seçimi içinde bulunulan somut şartlara göre değerlendirir, seçimlere katılınıp katılınmayacağı, katılanacaksa nasıl katılanacağını değerlendirerek uygun taktiği belirler.
Seçim ortamları halkın burjuvazi tarafından en fazla siyaset içine çekildiği, işçi sınıfı ve emekçi yığınlar içinde ve arasında da siyaset üzerine en yoğun konuşulduğu ortamlardır. Bu ortam komünist düşüncelerin işçi sınıfı ve emekçiler içinde propagandası için, aydınlatma ve örgütlenme faaliyeti için fırsatlar sunar. Bu fırsatlardan maksimum yararlanmak komünistlerin görevidir.
Bütün komünist faaliyette temel sorun, işçi sınıfı ve emekçiler içine komünist düşünceleri, alternatifi, burjuva düşüncelerle çatışma içinde taşımak, işçi sınıfının ve emekçi yığınların bilinç ve örgütlenme seviyesini yükseltmektir.
Komünistler açısından seçimlere katılma taktik bir meseledir.
Seçimlere kendi adaylarımızla mı, devrimci gruplarla ortak aday temelinde mi, bir partiyi destekleyerek mi katılacağız? Yoksa seçimlere katılmayıp boykot mu edeceğiz? Bu sorular somut cevap verilmesi gereken sorulardır.
Her seçim döneminde, içinde bulunan şartlar somut tahlil edilmeli, seçimde uygulanacak taktik somut tespit edilmelidir. Temel ölçümüz şu olmalıdır: İşçilerin, emekçilerin bilinç seviyesi nasıl ilerletilebilir? İşçilerin, emekçilerin bilinç seviyesini ilerletmek, devrime yakınlaştırmak açısından hangi taktik izlenmelidir? Seçimlere, katılım biçiminden bağımsız olarak katılarak mı, seçimleri boykot ederek mi, bilinç seviyesi ilerletilebilir? Temel mesele budur.
Ne yapmalı?
Bugün ülkelerimizde, adı “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” olan, gerçekte “Türk Tipi Başkanlık Sistemi” yürürlüktedir. Bu sistemde cumhurbaşkanlığı seçimleri ile parlamento seçimleri bir bütünün parçasıdır. Bu seçimleri birbirinden ayırmak doğru değildir.
Uygulamada olan “Türk Tipi Başkanlık Sistemi”nde parlamentonun yürütmede hiçbir fonksiyonu yoktur. Yetkisi sadece yasama ile sınırlıdır. Doğrudan halk tarafından seçilen cumhurbaşkanı tarafından atanan hükümet uygulanacak siyasetin belirlenmesinde olağanüstü yetkilerle donatılmıştır.
“Türk Tipi Başkanlık Sistemi”nde parlamento geçmiş dönemdeki önemini yitirmiştir. Esas mesele başkanın kim olacağı meselesidir. Başkanlık seçimi parlamento seçimlerinden daha önemlidir. Önemli yetkileri tek elde toplayan başkan belirliyor siyaseti.
14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanı ve parlamento seçimlerini değerlendirdiğimizde tavrımız şöyledir:
Yeni Dünya İçin Çağrı olarak kendi bağımsız propagandamız temelinde ve kendi adaylarımız ile seçimlere katılma imkanımız/gücümüz yoktur.
Devrimci grupların ortak aday temelinde seçimlere katılma imkanı da yoktur.
Seçimlere katılan partiler içinde desteklenecek bir parti var mı?
Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı’ndan bağımsız olarak “Üçüncü Yol” iddiasında olan “Emek ve Özgürlük İttifakı” var.
Emek ve Özgürlük İttifakı, ittifakın başat gücü HDP sonuçta ehven-i şer siyaset temelinde Millet İttifakı’nı, Cumhur İttifakı’na tercih etme, nihayetinde ona eklemlenme tavrı içindedir. Bu tavrın desteklenmesi bizim açımızdan mümkün değildir. Zira bu tavra sahip HDP’nin desteklenmesi demek, HDP üzerinden Millet İttifakı’nın desteklenmesi, Millet İttifakı’na eklemlenme demektir.
Dolayısıyla iki ittifaktan bağımsız siyaset izlemediği, Millet İttifakı’na eklemlendiği için seçimlerde HDP’ye oy vermeyi/desteklemeyi doğru bulmuyoruz. Keza aynı tavra sahip Emek ve Özgürlük İttifakı’na da oy vermeyi doğru bulmuyoruz.
Cumhurbaşkanlığı seçimi:
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden en geç ikinci turda cumhurbaşkanı olarak çıkacak olan ya Erdoğan, ya da Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu olacaktır. Bu ikisi dışında bir cumhurbaşkanı adayının seçilme şansı yoktur.
Cumhurbaşkanı seçimi, halk açısından iki kötü arasında tercih yapma seçimidir.
Cumhurbaşkanlığı seçime katılmayı, oy vermeyi reddediyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçimini boykot ediyoruz.
Milletvekili seçimi:
Paralel olarak yapılacak milletvekili seçimlerinde Millet İttifakı’na eklemlenen HDP’yi, HDP’nin içinde olduğu Emek Ve Özgürlük İttifakı’nı desteklemeyi doğru bulmuyoruz.
Biz sadece Cumhur İttifakı’na değil, Millet İttifakı’na da karşıyız. İki ittifakta burjuva düzenin ittifaklarıdır. Burjuva düzen konusunda aralarında bir fark yoktur. Aralarındaki kavga iktidar kavgasıdır. T.C devletini yönetme, nimetlerinden yararlanma kavgasıdır aralarındaki kavga. Hal böyle olduğu için iki ittifak arasında tercih yapılamaz.
14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanı ve parlamento seçimlerinde takınılacak doğru tavır; seçim sahtekarlığını reddetmek, seçimlere katılmamak, oy vermemek, seçimleri boykot etmektir.
Çare sandıkta değildir. Çare Kuzey Kürdistan-Türkiye’de kapitalizmin faşist iktidarının devrimle tarihin çöplüğüne gömülmesinde, halkın kendi öz iktidarındadır. Çare “Kapitalist sisteme sanduka!”dadır. İşçiler demokrasi adına davet edildikleri sandığa değil, kendi sınıf mücadelelerini ilerletmeye yoğunlaşmalıdır. Kapitalizmin sandukasının hazırlamanın yolu, sandıktan değil, sınıf mücadelesinden geçiyor!
Egemen sınıfın kendi arasındaki iktidar dalaşında genel seçimler, “demokratik meşruiyet”in temeli olarak gösterildiği, bunun halk yığınları tarafından böyle kabullenildiği şartlarda gerçekten de çok önemlidir. Fakat genel seçimlerde egemen sınıfın temsilcileri arasında tercih yapmaktan öte fonksiyonu olmayan işçiler, emekçiler açısından burjuvazinin iktidarında yapılan seçimlerin fazla bir değeri ve önemi yoktur. En iyi hâlde bilinçli, sınıf bilinçli proletaryanın halk desteği gücünü ölçmek için bir araç olarak, ya da seçim ortamından ve seçimin konusu olan kurumlardan da düzenin yıkılması gerektiğini propaganda etmek için yararlanma açısından bir değeri vardır.
Seçimlerle iktidara gelmek, iktidardan pay almak, bu yolla halk için yararlı işler yapmak, hele hele düzeni değiştirmek vs. vs. boş hayaldir. Burjuvazinin iktidarı şartlarında seçimlerle gerçekten bir şeyler kökten değişecek olsa, o seçimler yapılmaz!
Yalnız da olsak, gücümüz az da olsa takınılması gereken doğru tutum budur.
Kurtuluş sandıkta değil devrimdedir!
13 Mart 2023