CHP İzmir İktisat Kongresi’nin 100. Yıldönümünü kutluyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından 15-21 Mart tarihlerinde “Yeniliğe Davet” sloganıyla “İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi” düzenleniyor.
15 Mart’ta başlayacak ve yedi gün sürecek “İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi”nin programında ana oturumlar, delege buluşmaları, forumlar ve sanatsal faaliyetler bulunuyor.
“Nereden Nereye Türkiye, Sosyo Ekonomik Yapı Araştırması” kitabından, Türkiye I. İktisat Kongresi değerlendirmesini aktarmak istiyoruz. Değerlendirme şöyle:
“Daha Cumhuriyet ilan edilmeden, Kurtuluş Savaşı’nı yönlendiren kadrolar, kurulacak yeni rejimin politik ekonomisinin ne olacağını tartışmak amacıyla 17 Şubat-4 Mart 1923’de İzmir, ya da ‘Türkiye I. İktisat Kongresi’ni topladılar.
Kongre Türk milli burjuvazisinin Kurtuluş Savaşı’ndan askeri bir zaferle çıkmış olduğu, savaşın tarafı olan emperyalist güçlerle barış anlaşması görüşmelerinin gündemde olduğu bir ortamda yapılmıştır. Osmanlı devletinin bakiyesini de bütünüyle sömürgeleştirme planında başarılı olamayan emperyalist güçlerle Türkiye’nin geleceği üzerine sıkı pazarlıklar gündemdedir. İzmir İktisat Kongre’si savaşta muzaffer ve fakat ekonomik olarak olağanüstü zayıf Türk burjuvazisinin ekonomik programını tespit edip açıklayacağı forumdur.
M. Kemal, İzmir İktisat Kongresi’ni açış konuşmasında diğer şeylerin yanında şunu söyler: “…hiç kimseden fazla bir şey istemiyoruz. Dünyanın her uygar ulusunun doğal olarak sahip olduğu şeylerden bizi yoksun etmemelidirler ve haklarımızı teslim etmelidirler. Çünkü hakkımız doğaldır, yasaldır ve bize gereklidir. Biz bu haktan vazgeçmeyeceğiz ve ne kadar haklı isek, bu hakkımızı savunma ve koruma için de memleketimizin, ulusumuzun yeteneği o kadardır… Görülüyor ki bu kadar kesin ve yüksek bir zaferden sonra bile, bizi barışa kavuşmaktan engelleyen nedenler, doğrudan doğruya ekonomik nedenlerdir. Çünkü bu devlet, bu ulus, ekonomik egemenliğini sağlarsa, o kadar güçlü bir temel üzerinde yerleşmiş ve gelişmeye başlamış olacaktır ki, artık bunu yerinden oynatmak mümkün olmayacaktır. İşte düşmanlarımızın, gerçek düşmanlarımızın bir türlü rıza gösteremedikleri, onaylamadıkları budur…”
Askeri zafer kazanan Türk milli burjuvazisi adına Mustafa Kemal, şimdi “ekonomik egemenlik” istemekte, bunun her uygar ulusun herkes tarafından tanınması gereken en doğal hak olduğunu açıklamaktadır.
Sovyet araştırmacı Rozaliyev, “Türkiye’de Kapitalizmin Gelişme Özellikleri” başlıklı kitabında İzmir İktisat Kongresi ile ilgili şöyle saptamalar yapıyor:
“Delegelerin konuşmalarının içeriği genellikle, Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığının sağlanması ve ülkede ulusal sermayenin gelişmesine yardım edilmesi istemleri…”
“Mustafa Kemal, yabancı sermayeye karşı değil. Yabancıların mutlak egemenliğinin son bulduğunu bildiriyor, yabancı sermayenin ülkenin iç yasalarına bağlanmasını…”
“…genel sorun, Türkiye’nin bir ‘zenginler ülkesine’ dönüşmesinden ibaret, ona göre.” (sf. 58).
Daha sonra Rozaliyev “Ekonomik And” hakkında şu değerlendirmeleri yapıyor:
“Ekonomik And olarak adlandırılan kongre kararları, Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığının, yabancı şirketlerin faaliyetinin sınırlanmasının, sanayi ve tarımın gelişmesinin kaçınılmazlığını ilan…”,
“…’büyük fabrika sanayisine hızlı bir geçişi gerçekleştirmenin’ kaçınılmaz olduğu…”,
“…devlet sektörü oluşturulmasına geçiş için hükümetten ilk kez istemde bulunulduğu belge..”
…”, “Ekonomik andın, ‘özel sermayenin gücünün yetmeyeceği’ sanayi alanlarını geliştirmek istemini
içermesi.”
Sonuç olarak:
Bu kongrede alınan kararların özü üç noktada toplanabilir:
*Özel teşebbüs güvence altına alınacak, devletin ekonomiye müdahalesi en alt seviyede tutulacaktır. Özel sermayenin gücünün yetmeyeceği alanlarda devlet devreye girebilecektir.
*Yabancı sermaye Türk yasalarına ve çıkarlarına uygun olduğu ölçüde güvence altına alınacaktır.
*Yabancı ve yerli tüm iş adamları için batıdaki örneklerine uygun yasal ortam en kısa zamanda hazırlanacaktır.
Yani Kurtuluş Savaşı’ndan çıkan Türk burjuvazisi, İzmir İktisat Kongresi aracılığıyla yeni Türkiye’nin de dünyadaki yerinin kapitalist emperyalist sistem olduğunu, emperyalist sisteme değil, onun içindeki galip güçlerin Türkiye’yi doğrudan sömürgeleştirme siyasetine karşı olduğunu ilan etmiştir. Sonuç olarak İzmir İktisat Kongresi ekonomik gücü zayıf Türk burjuvazisinin ekonomik programı idi. Sömürgeleştirilmeye karşı savaştan yeni çıkmış bir burjuvazi idi bu. Türkiye’yi bütünüyle sömürgeleştirmek isteyen emperyalist güçler şimdi savaşla yitirmiş olduklarını geri almak, Türk burjuvazisi ise savaşla kazandığını pekiştirmek için pazarlığa oturuyorlardı. Aralarında bu anlamda önemli çelişmeler vardı. Türk burjuvazisi ülkenin gerçek egemeni olmanın ekonomik egemenlikten geçtiğinin bilincinde olarak, Türk kapitalizminin geliştirilmesi programını formüle ediyordu. Uluslararası ortamda Sovyetler Birliği’nin varlığı ve Türk Kurtuluş Savaşı’na verdiği destek, bu pazarlıkta Türk burjuvazisinin elini güçlendiriyordu. Formüle edilen program geliştirilecek Türk kapitalizmi ile kalkınmaktı, emperyalistlerden talep edilen bu hakkın Türkiye’ye tanınması idi. Böyle bir program, kapitalizm şartları içinde bağımsız kalkınma programı, gerçekte aynı zamanda emperyalist dünyanın –bağımsız kapitalist- bir parçası olma programı idi. Böyle bir programın sonuçta varacağı yer kaçınılmaz olarak savaşla kazanılmış bağımsızlığın giderek yitirilmesidir. Bu istekten bağımsız, ilişkide bulunan sermayelerin gücünün, dengelerinin tabii sonucudur. Kuşkusuz, bugünle karşılaştırıldığında, Sovyetler Birliği’nin varlığı ve desteği şartlarında “bağımsız kapitalizm geliştirme”, bağımsızlığı koruma imkanları daha fazla idi, fakat bu yalnızca bağımlılık sürecinin hızını belirleyebilirdi. Öyle de oldu. Fakat burjuvaziden bundan başka bir program da beklenemezdi.
Objektif olarak İzmir İktisat Kongresi’nin rolü, sonuçta batılı emperyalistlere güvence verme rolüdür. Lozan Konferansı’nın ikinci bölümüne giden delegasyonun çantasında İzmir İktisat Kongresi ertesinde Türkiye’nin yeni devletinin iktisadi politikasının “bağımsız kapitalizm” geliştirme politikası olacağı açıklaması vardır ki, bu gerçekte emperyalist sistem içinde kalınacağı açıklamasıdır sonuçta. Emperyalizm çağında ekonomik açıdan geri ülkeler için “bağımsız kapitalizm” programı boş bir iddiadır. Bu iddia ancak güçlü bir sosyalist ülkenin veya blokun varlığı ve bu güçlerin “bağımsız kapitalizm” yanlısı güçlere destek vermesi ile gerçekleşebilir ki, bu durumda emperyalist sisteme tam entegre olmamış, sosyalist de olmayan üçüncü bir kategoride yer alınır.”
(Nereden Nereye Türkiye, Sosyo Ekonomik Yapı araştırması, İstanbul 2009, YDİ Çağrı Yayınları, sayfa 219-220)
İzmir İktisat Kongresi’nde kesin ağırlık tüccar ve eşraflardadır. Kongreye bir işçi grubu da katılmış, grubun reform sayılabilecek bir dizi önerisi, oy çokluğuyla reddedilmiş, grubun önerilerinin kabul edilen bölümleri de hayata geçirilmemiştir.
Kongre Türkiye’nin dünyadaki yerini kapitalist-emperyalist sistem içinde olarak belirlemiş, emperyalist sisteme değil, onun Türkiye’ye yönelik doğrudan açıkça sömürgeleştirme siyasetine karşı olduğunu ilan etmiştir.
Burjuva önderliğin savaşla kazandığı relatif bağımsızlık, Sovyetler Birliği’nin bu bağımsızlığın korunması için yaptığı yoğun desteğe rağmen, süreç içinde adım adım yitirilmiştir.
Türk Milli burjuvazisi önderliğindeki Kurtuluş Savaşı sonucunda doğrudan emperyalist sömürgeci işgal kaldırılmasına rağmen, emperyalizme bağımlılık ilişkisi sökülüp atılamamış, sömürge-yarısömürge-yarıfeodal yapı, yerini yarısömürge-yarıfeodal yapıya bırakmıştır.
1.İzmir İktisat Kongresi ile Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığına kavuştuğu palavradır.
1.İzmir İktisat Kongresi Türk burjuvazisinin ekonomik programıdır. Bu kongre ile burjuvazi dünyadaki yerinin kapitalist emperyalist sistem olduğunu ilan etmiştir.
15 Mart 2023