Bir seçim sürecini daha geride bıraktık.
Seçimi kaybeden muhalefet, seçimi neden kaybettiğinin muhasebesini yapma yerine algılarla yenilgiyi açıklamaya, yenilgiden başarı öyküsü çıkarmaya çalışıyor.
Bu algılardan biri de göçmen düşmanlığı/karşıtlığında ifadesini bulan “seçimin kaderini Suriyeliler ile mülk satın alan Araplar belirledi”ği algısıdır.
“Suriyeliler, Araplar olmasa” seçimin kazanılacağı ciddi ciddi iddia ediliyor. Bu yönlü iddialar çöplük alanı olan sosyal medyada bol bol dile getiriliyor.
Seçim döneminde Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu açık göçmen karşıtı bir siyaset izledi. Açık göçmen karşıtı siyasetin dozajı ırkçı faşist Zafer Partisi ile yapılan protokol ile arttı.
Kemal Kılıçdaroğlu ipine sarılan ne HDP, ne de kuyrukçu sol bu siyaseti eleştirmedi, kendisini bu siyasetten ayırmadı, tam tersine Kılıçdaroğlu’nu destekledi, oy verdi, oy verme çağrısı yaptı.
Kemal Kılıçdaroğlu’na göre Türkiye’de 10 milyon düzensiz göçmen var.
Ümit Özdağ’a göre ise düzensiz göçmen sayısı 13 milyon.
Göçmenlerle ilgili hemen her alanda, görsel ve yazılı medya, sosyal medya kullanılarak, çok yönlü göçmen karşıtı algı operasyonları yürütülmektedir. Aleyhte kullanılabilecek hemen her alanda abartı yapılması bir yana, tümüyle uydurma paylaşımlarla göçmen karşıtlığı yaratılmaya ve körüklenmeye çalışılmaktadır.
Algılara değil, olgulara bakalım:
İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı verilerine göre, Türkiye’de 25.05.2023 tarihi itibariyle “geçici koruma kapsamında” 3.373.967 Suriyeli bulunuyor.
Uluslararası koruma kapsamında 300.720 göçmen bulunuyor.
İkamet izni ile Türkiye’de bulunan 1.303.370 yabancı bulunuyor. (https://www.goc.gov.tr)
Göç İdaresi Başkanlığı verilerine göre Türkiye’de göçmen sayısı toplam 4 milyon 978 bin 057 kişi.
Türkiye’de bulunan göçmenlerin tümü Suriyelilerden oluşmuyor. Ancak ana gövdenin onlar tarafından oluşturulduğu söylenebilir. Ayrıca Türkiye coğrafyasında bulunan yabancılar da, geniş anlamda bakıldığında, göçmendir. Aralarındaki fark, onlara verilen statüler arasındaki farklılığa bağlıdır. Suriyeliler ezici ağırlık olarak “geçici koruma altında” olma statüsü ile burada bulunmaktadır. Suriyeliler dışında başka ülkelerden insanlar da vardır kuşkusuz. Bunlar yanında örneğin “ikamet izni” ile ülkede bulunan ve sayıları milyonu aşan insan söz konusudur.
Algılardan biri de, başta Suriyeliler olmak üzere göçmenlere bolca vatandaşlık verildiği, vatandaşlık verilen bu kişilerin seçimlerde kullanılacağı biçimindedir.
Bu konuda resmi veriler şöyle:
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nde 10 Mayıs 2023’te düzenlediği basın toplantısında verdiği bilgilere göre;
Türkiye’de vatandaşlığa sahip olan 200 bin 950 Suriyeli, 101 bin 995 Ahıska Türkü, 6787 Uygur Türkü ve 37 bin 69 Afganistan uyruklu kişi bulunuyor.
Oy kullanma hakkına sahip Suriyeli sayısı 113 bin 654’tür.
Bunun dışında, kapitalist ülkelerin önemli bölümü tarafından yıllardan beri uygulanan, AKP’nin de gündeme getirip uygulamaya koyduğu, yatırım karşılığı vatandaşlık hakkı kazanma uygulaması söz konusudur. Muhalefet bu uygulamaya karşı “vatandaşlık hakkı satılamaz” gibi bir kampanya yürütüyor. Bunu, bu uygulama sanki vatanı satmakla eşdeğer bir şeymiş havasında yapıyor. Oysa bu çoğu kapitalist ülkenin yaptığı gibi, sermaye çekmenin yollarından biri hâline gelmiştir. Burjuvazi, vatandaşlık hakkını da bir meta hâline getirmiştir. Türkiye’de bu hakkı kazanmak için yapılması gereken yatırım miktarı, yatırımın türüne göre değişim göstermekle birlikte, 500 bin dolarken, bir ara 250 bine düşürüldü. Şimdiler en düşük yatırım tutarı 400 bin dolarlık gayrimenkul alımı olarak uygulamadadır. Böylece hangi ülkeden olursa olsun varlıklı kesim T.C. vatandaşlığı alabiliyor; Suriyeliler de buna dâhil doğal olarak.
25 bin 969 yabancı yatırım yaparak/para vererek vatandaşlık hakkı almıştır.
Soylu bu yol ile elde edilen gelirin 7 milyar 530 milyon dolar olduğu bilgisini veriyor.
“Seçimin kaderini Suriyeliler ile mülk satın alan Araplar belirledi” iddiası palavra olup tamamen algıya dönüktür.
Burjuvazinin çeşitli kanatları arasında göçmenlere karşı tavır ve onların geri gönderilmesi konusunda son yıllarda artan biçimde bir yarış var. Özellikle Zafer Partisi, CHP, İyi Parti bu yarışın başını çekiyor ve burada, geri bilinçli yığınlar içinde yandaş bulup bunların sayısını arttırdıkça, kendileri açısından başarılı bir siyaset yürüttüklerini düşünüyorlar. Bunun farkına varan iktidar ise, her ne kadar işi İslam retoriği ile götürmeye çalışsa da oy kaybını göze alamadığından, yarış içine daha çok giriyor. Böylesi övünülerek yapılan “başarı” dolu açıklamalar, meydanı boş bırakmamak kaygısı ile yapılan, yarışta bir adım öne geçme açıklamaları. İki kesim arasında şöyle bir fark var tabii: İktidardakiler yapıyor, muhalefettekiler ise bunu yeterli bulmuyor ve daha fazlasını yapacağını vaat ediyor.
Kısaca Suriyelilere/göçmenlere karşı tavır sadece onlara karşı değildir. Sorun sistemseldir! Sorun sistemin insan bilincine yansıması ve buna uygun davranış kalıplarındadır!
Yaratılan algılarla gerçekler arasında uçurum vardır.
Bir kez daha diyoruz ki algılara değil olgulara bakalım!
30 Mayıs 2023
Göç ve göçmen sorununu ayrıntılı inceleyen makalemizi de okuyabilirsiniz: