11 Eylül 1973-11 Eylül 2023
Askeri faşist darbenin 50. yıldönümü
İşçi sınıfı önderliğinde Şili halkı er geç yenecektir!
11 Eylül 2023, Şili’de askeri faşist cuntanın yönetime el koymasının 50. yıldönümü. 11 Eylül 1973’ün üzerinden 50 yıl geçti. Faşist Pinochet diktatörlüğü 17 yıl sürdü. Acılarla, katliamlarla, işkencelerle, zindanlarla dolu 17 yıl. Pinochet faşizmi 17 yıl boyunca barut kokusuyla egemenliğini sürdürdü, işçi sınıfının ve halk yığınlarının direnişine sonsuza dek son verdiğini sandı. Ama yanıldı.
Aralık 1970’te seçimle işbaşına gelen Allende hükümeti, 11 Eylül 1973’te askeri bir darbe ile devrildi. Augusto Pinochet önderliğindeki askeri cunta, Şili’de Latin Amerika’nın en kanlı diktatörlüğünü kurdu. Faşist generaller, Allende hükümetinin bulunduğu başkanlık sarayını, havadan ve karadan kuşatarak taş üstünde taş bırakmayacak bir biçimde bombaladılar. Pinochet başkanlığındaki dört kişilik askeri cunta, Şili’de kanlı bir kıyıma girişti. İlk üç yıl içinde 130 bin kişi tutuklandı. Pinochet’nin iktidarda kaldığı 17 yıllık dönem içerisinde binlerce insan öldürüldü, binlerce insan kaybedildi. Günlerce, caddelerden kan aktı. Binlerce insan işkencelere maruz kaldı. Ve birkaç bini bulan insan sürgüne gönderildi. Savaşan sanatçıların, sendikacıların, öğrencilerin, kadınların ve diğerlerinin kahramanca direniş hikâyeleri ortaya çıktı.
14 Aralık 1989’da yapılan seçimleri Demokratik İttifak’ın adayı Patricio Aylwin kazandı. Pinochet Mart 1990’a kadar başkanlık görevini, 1998’e kadar da Genelkurmay Başkanlığı görevini sürdürdü. Ekim 1998’de Londra’da tedavi gördüğü sırada, İspanya’nın suç duyurusu üzerine tutuklandı. Pinochet’in tutuklanma gerekçesi Şili’de İspanyol vatandaşlarının öldürülmesinden sorumlu tutulmasından ötürü idi. Mart 2000’de, Pinochet’in yeniden Şili’ye dönmesine izin verildi. 10 Aralık 2006’da, faşist diktatör, yargılanmadan, katliamların hesabını vermeden öldü.
Eduardo Frei dönemi
1964’de Hristiyan Demokrat Parti yeni bir politik güç olarak bir reform programıyla iktidara geldi. Bu partinin başkanı olan Eduardo Frei, Şili Devlet Başkanlığına seçildi. Eduardo Frei hükümeti, Şili ekonomisinin gelişimini hızlandırmak için yabancı sermayeyi imalat sanayiine çekmeyi planlayan yatırım kolaylıkları sağladı. Eduardo Frei’nin Devlet Başkanlığı sırasında, Şili büyük burjuvazisi hızla gelişmeye başladı. Emperyalizme bağımlı burjuvazinin büyük gelişme eğilimi nedeniyle başlangıçta La Piranas (Pirana balıkları) olarak adlandırıldı. Oligarşinin eski ailelerinden doğan geleneksel klanlar, ekonomik üstünlüklerini, tarımsal ihracat sektörünün ve madenlerin denetimine borçluydular. Bu denetimi genellikle dış sermayenin katılımıyla gerçekleştiriyorlardı.
Eduardo Frei’nin ekonomik politikaları, tüm Şililileri sarsan ekonomik bir krize sahne oldu. Küçük bir azınlık kârlarına kâr katıyordu. Şili işçileri ve emekçileri de giderek yoksullaşıyordu. Bunun nedeni ise Eduardo Frei’nin uyguladığı Desarrolizm (Gelişmecilik) projesi idi. Bu proje ile başta ABD emperyalizmi olmak üzere diğer emperyalist güçlere olan ekonomik bağımlılık gittikçe artıyordu. Şili’nin ABD’ye karşı borçları daha da arttı ve bunun sonucunda çalışanların yaşam standartlarında baş gösteren çok hızlı bir düşüş ve yüksek bir işsizlik oranı ve büyük sosyal huzursuzluklar doğdu.
1967’den itibaren sendikalar, sol partiler ve halkın çalışan kesiminin büyük bir çoğunluğu, Eduardo Frei hükümetinin kendilerine dayattığı politikalara karşı muhalefetlerini daha da arttırdılar. Bu muhalefet, kendini çoğalan grevler ve çeşitli iş kollarında ortaya çıkan çatışmalar şeklinde gösterdi. Eduardo Frei hükümeti, gelişen muhalefet üzerinde terör estiriyordu. Çelişmeler giderek şiddetlendi, çatışmalar yaşandı ve ölümlerle sonuçlanan olaylar meydana geldi. Bu koşullar altında değişik sosyal gruplar yeni örgütlenme, politik ve sosyal çatışma biçimleri geliştirdiler. Böylece ilk toprak ve fabrika işgalleri görülmeye başlandı.
Başkanlık seçimleri
Şili’de 1970 başkanlık seçimlerine hazırlık amacıyla birçok parti bir araya gelerek Unidad Popular (Halk Birliği) cephesini kurdu. Unidad Popular (Halk Birliği)’ı oluşturan gruplar şunlardı: “Şili Komünist Partisi”, “Sosyalist Parti”, “Radikal Parti”, “Birleşik Halkçı Eylem Birliği İçin Hareket” (MAPU) ve “Bağımsız Halkçı Eylem” (API). 1970 Ocak’ında Halk Birliği bileşenleri anlaşmaya vardı. Sosyalist Parti’den Doktor Salvador Allende’nin koalisyonun başkan adayı olduğu açıklandı.
Unidad Popular, Hristiyan Demokratların yönetiminden hoşnutsuz olan halkın büyük bir kesimini Unidad Popular saflarına çekebileceğini tahmin ediyordu. İşçi ve halk hareketlerinde yükselen sosyal değişim özlemi Unidad Popular’da ifadesini bulacaktı. Programı politik özgürlükleri ve halkın tüm sosyal alanlara katılımını arttıracak bir dizi demokratik reformlar içeriyordu. Aynı anda üretim yapısındaki kokuşmuş şekiller ortadan kaldırılacak ve bunlar yerini, ekonominin gelişmesini hızlandıracak ve mülkiyetin kamulaştırılmasıyla oluşacak bir sektöre (Area de Propiedad Social de la Economia), “APS”e bırakacaktı.
Geleneksel sağcıların oluşturduğu “Ulusal Parti” ve yönetimdeki “Hristiyan Demokrat Parti” ortak bir aday üzerinde uzlaşamıyorlardı. Eduardo Frei hükümetinin Desarrolizm (Gelişmecilik) politikası, büyük toprak sahipleriyle olan ilişkilerde büyük çelişmelerin ortaya çıkmasına neden oldu. Eduardo Frei hükümeti, büyük ölçüde gelişen ve dış sermayeyle iç içe giren ve sanayici finans burjuvazisini temsil ediyordu. “Ulusal Parti” ise büyük toprak sahiplerinin ve geleneksel büyük tekelci grupların çıkarlarını temsil ediyor ve gerici tutucu partilerin bir uzantısı idi.
4 Eylül 1970’de başkanlık seçimleri yapıldı. Başkanlık için bağımsız Jorge Alessandri, Hristiyan Demokratlardan Radomiro Tomic ve sosyalistlerin adayı Salvador Allende yarıştı. Hiçbir aday salt çoğunluğu sağlayamadı. Salvador Allende kullanılan oyların %36,61’ini, Jorge Alessandri %35,27’sini ve Radomira Tomic %28,11 oranında oy aldı. Cumhurbaşkanını belirlemek Kongre’nin kararına bağlı idi. Hristiyan Demokratlardan ayrılanlar ve bazı ticari kesimlerin de yardımıyla Allende, 24 Ekim 1970’te cumhurbaşkanı seçildi. Salvador Allende başkanlığında bir hükümet kuruldu.
Allende hükümetinin uygulamaları
Allende başkanlığında oluşturulan yeni hükümet, ileri sürdüğü birçok talebi uygulamaya başladı. Şili’de reformlar dönemi açıldı.
Unidad Popular’ın birinci iktidar yılında hükümet programında yer alan birçok noktanın uygulanmasına geçildi. %82’si Kuzey Amerikan sermayesinin elinde bulunan bakır yatakları, oligarşi ailelerinin elindeki kömür gibi yeraltı kaynakları, %95,4’ü İngiliz ve Amerikan sermayesi tarafından kontrol edilen güherçile (Potasyum nitrat), %30’u Amerikan sermayesi tarafından kontrol edilen demir cevheri, millileştirildi. Ayrıca yerli ve yabancı sermayenin elindeki bir dizi tekelci şirket – çimento, çelik ve elektrik işletmeleri gibi– devletleştirildi. Müdürü Jose Claro Visal olan Compania General de Electricidad Industrial dışındaki telefon şirketleri de aynı uygulamaya tabi oldu.
Bakır, demir cevheri ve güherçile üretimi üzerinde denetim sağlanmasıyla devlet ilk kez, ihracatın %50’sini oluşturan döviz rezervlerinin büyük bir kısmını tasarruf altına aldı. Finans kesiminde, 1970 yılının sonuna kadar merkezileşme dereceleri yüksek olan bankaların ulusallaştırılması için adımlar atıldı. 26 özel bankadan üçü yalnız başlarına, eldeki kredilerin %44’ünü ve kârların %55’ini elde ediyorlardı. Bankalar arasındaki intifa hakkı çok değişik bölüşülmüştü. Özel borçlulardan yaklaşık %2,7’si bütün kredilerin %58’inden yararlanabiliyordu. Askeri darbeden birkaç ay öncesine kadar devlet 16 özel bankanın baş hissedarı hâline gelmişti ve diğer beş bankanın da devlet müesseseleri tarafından işletilmesi için işlemlere başlanmıştı. Ülkenin en önemli bankası Banco de Chile büyük burjuva muhalefetin başını çekerek devletleştirme uygulamasına karşı koydu. Böylece Vial grubunun mülkiyetinde bulunan ve 1970 yılında, tüm bankalar arasındaki karların %31’ini ve yatırılmış sermayenin %28’ini elinde bulunduran Banco de Chile, tüm büyük burjuvazinin yürüttüğü güçlü bir ideolojik kampanya aracılığıyla, hisse senetlerinin devlete satılmasını engelledi.
1972’nin Ağustos ayında CORFO (Devlet Üretimi Teşvik Kurumu) bu bankanın 11 komite üyeliğinden altısını ele geçirdi ve zor da olsa kararlar üzerinde etki sağlayabilir hâle geldi. Dış bankalar fazla zorlukla karşılaşmadan devletleştirildi. Hatta bu işlemi kolaylaştırmak için kredilerin iade edildiği durumlar bile oldu. (Bkz. “Friedman Modeli Kıskacında Şili”, Hugo Calderon, s. 30-31, Belge Yayınları)
1972’de, işçiler başkent çevresindeki, halkın proleter bölümünün en büyük çoğunluğunun çalıştığı, sanayi bölgesinde bir dizi işletmeyi işgal ettiler. Allende hükümeti 91 fabrikayı ulusallaştırmayı planlamıştı. Ancak işçilerin işgalleri sonucu 250’den fazla işletme ulusallaştırıldı. Bu kamulaştırma eylemleri, Şili büyük burjuvazisinin ekonomik temeline bütün alanlarda zarar vermesi anlamına geliyordu. Burjuvazi de direniyordu. 197l’de el konulan 167 işletmeden 27’si iade edildi. 1972’de kamulaştırılan 151 işletmenin 41’i iade edildi.
Unidad Popular’ın yenilgisi modern revizyonist teori ve pratiğin de yenilgisidir
Unidad Popular’ın 17 Aralık 1969’da imzaladıkları ortak programda şöyle deniliyor:
“United Popular’ın politikasının temel amacı, mevcut ekonomik yapının değiştirilmesi, tekelci sermaye ve toprak sahibi iktidarının sona erdirilmesi, böylece sosyalizmin kurulmasına başlanmasıdır.”
Yine aynı programda şu sözler yer alıyor:
“Şili kapitalist bir ülkedir, emperyalizme bağımlıdır ve burjuvazinin yabancı sermaye ile işbirliği içinde olan kesimlerinin yönetimi altındadır. Burjuvazinin bu kesimleri ülkenin temel sorunlarını çözememektedirler. Çünkü bu sorunlar, bunların gönüllü olarak hiçbir zaman bırakmayacakları sınıf ayrıcalıklarından doğmaktadır.
Bunun da ötesinde, kapitalizmin dünya üzerindeki gelişmesinin bir sonucu olarak, ulusal tekelci sermayenin emperyalizme katkısı sürekli olarak büyümekte, emperyalizme bağımlılık ise, yabancı sermeyenin bağımlı bir ortağı olma durumunda daha da önem kazanmaktadır.” (“Yaşasın Şili Ve Türkiye Halklarının Kardeşçe Dayanışması”, s. 21, Türkiye İşçi Partisi Yayınları, Kasım 1978, İstanbul)
Salvador Allende’nin seçimlerle işbaşına gelmesi; Şili halkının on yıllardır süren Hristiyan Demokrat iktidarın halk düşmanı siyasetine duyduğu bir tepkinin ifadesi idi. Krusçev, SBKP XX. Parti Kongresinde şöyle diyordu:
“Öte yandan bir dizi kapitalist ülkede işçi sınıfı bugün halkın büyük çoğunluğunu kendi önderliğinde birleştirme ve en önemli üretim araçları üzerinde halkın mülkiyetini gerçekleştirme gerçek imkânına sahiptir. Sağcı burjuva partileri ve onların oluşturduğu hükümetler sık sık iflasa uğruyorlar. İşçi sınıfı bu şartlarda, emekçi köylülüğü, aydınları ve yurtsever güçleri etrafında toplayıp, kapitalistlerle ve büyük toprak sahipleriyle anlaşma siyasetinden kopamayan oportünist unsurlara tayin edici bir darbe vurarak, gerici, halk düşmanı güçleri yenilgiye uğratabilir, parlamentoda sağlam bir çoğunluk kazanabilir ve parlamentoyu burjuva demokrasisinin organı olmaktan çıkarıp halk iradesinin gerçek organı hâline getirebilir. Böyle bir durumda, pek çok gelişmiş kapitalist ülke için bu geleneksel kuruluş, gerçek bir demokrasi, emekçiler için demokrasinin organı olabilir.
Proletaryanın ve emekçilerin devrimci kitle hareketine dayanarak parlamentoda sağlam bir çoğunluğun ele geçirilmesi, bir dizi kapitalist ülkenin ve bir zamanlar sömürge olan ülkelerin işçi sınıfı için köklü toplumsal değişiklikleri gerçekleştirmenin şartlarını yaratabilir.” (“SBKP (B) XIX 1952, SBKP (B) 1956 Parti Kongre Raporları”, s. 160-161, İnter Yayınları, Şubat 1989, İstanbul)
Şili devriminin yenilgisi, tam da yukarda Kruşçev’in yaptığı tespitler ile örtüşmektedir. Modern revizyonistler, SBKP (B) XX. Parti Kongresinde çizgi hâline getirdikleri, 1957-1960 Moskova Deklarasyonları ile Uluslararası Komünist Hareketin platformu hâline dönüştürdükleri bu çizgi Şili’de uygulanmaya çalışıldı!
Modern revizyonistler açısından Şili, “marksist” ve burjuva partilerin ortak koalisyon hükümeti ile sosyalizmin inşasının başarılacağı “klasik” örnekti. Modern revizyonistlere göre; Şili’de dünyanın “seçimle iş başına gelen sosyalist Başkan Allende” önderliğindeki Unidad Popular deneyi, parlamentoda “ilerici güçlerin sağlam bir çoğunluk sağlayarak parlamentoyu halk egemenliğinin gerçek aracı hâline dönüştürebileceğini”, şiddete dayalı devrim olmadan sosyalizme ulaşılabileceğini göstermişti! Sosyalizm, eski burjuva devlet mekanizması parçalanmadan da, burjuvazinin de yardımı ile sosyalizm kurulacaktı!
Unidad Popular, modern revizyonistlerin revizyonist teorilerini Şili’de uygulamaya başladı. Unidad Popular içerisinde yer alan Şili “Komünist” Partisi, devrimin barışçıl, parlamenter gelişmesinin önünde engel olarak gördükleri işçi ve emekçilerin her hareketine karşı düşmanca tutum aldı. 1972’de sivillerin silah taşımasını yasaklayan “Silah Kontrol Kanunu” oybirliğiyle onaylandı.
Bu kanuna göre; izinsiz silah taşıyan her kişi 10 yıl ağır hapis cezasına çarptırılıyordu. Güvenlik güçlerine karşı silah kullanılmasının cezası, ömür boyu hapis veya ölüm cezası idi.
Modern revizyonistlerin barışçıl geçiş hayalleri, Pinochet önderliğindeki askeri faşist darbe ile yerle bir oldu. Bu hayallerin peşinden koşan işçiler-emekçiler, bu hayallerin felaketli sonuçlarını kendi deneyimlerinde gördü.
Şili deneyimi, modern revizyonist barışçıl geçiş, parlamenter yol, burjuvaziyle sosyalizmin inşası vb. teorilerin yanlışlığını gösterdi. Şiddete dayalı devrim Marksizm-Leninizm’in bir teorisidir. Burjuva devlet iktidarının parçalanması, her gerçek halk devriminin temel koşuludur. Toplumsal hayatın sorunları, sınıf mücadelesinin en sert, en keskin biçimi tarafından, yani iç savaş tarafından belirlenir. Karşı devrimin tek panzehri, işçi sınıfının, halkın silahlandırılmasıdır. Silahlanmış işçi sınıfının ve halk güçlerinin sonuna dek karşı devrimle savaşması ve onun şiddetini bastırması gerekir.
Sınıflı toplumlarda devlet, bir sınıfın elinde diğer sınıfları ezmek için bir sopadır. Sömürücü sınıfların elindeki bu sopayı param parça etmeden, baskı ve sömürüden kurtulanamaz. Burjuva ordusu, polisi ve yargısı, baskı ve sömürü sopasının en temel kurumlarıdır.
Modern revizyonizm, revizyonistler her ülkede burjuvazinin işçi sınıfı ve emekçiler içindeki uzantılarıdır. Gerçek zafer, işçi sınıfının en bilinçli, en fedakâr, en dürüst unsurlarını bağrında toplayan, Marksizm-Leninizm’i kılavuz edinmiş Bolşevik Partiler önderliğinde gerçekleşecektir.
Allende hükümeti neden yıkıldı?
Büyük toprak ağalarının toprakları, satın alma yoluyla yoksul köylülere dağıtıldı. ABD tekellerinin elindeki bakır madenlerinin devletleştirilmesi vb. tedbirler, hem yerli gericileri hem de Şili ekonomisine hâkim olan emperyalist güçleri çileden çıkartmaya yetti. Toprak sahipleri, Allende hükümetinin toprakları yoksul köylülere dağıtılması uygulamalarına göz yumma. Fabrikaları devletleştirilen işletmelerde hâkimiyetlerini yitiren burjuvalar, asalaklar bu politika ve uygulamaları kabul etmediler. Egemen rollerini yitiren yerli ve işbirlikçi burjuvazi, devletleştirmenin aşırı kârlarına zarar verdiği diğer emperyalist güçler Allende hükümetinin uygulamalarına karşı, karşı devrimi örgütlediler. Bütün bu yerli ve yabancı gerici güçlerin Allende hükümetine karşı birleşeceği ve hükümeti devirmek için her yola başvuracağı gün gibi açıktı.
Anti-Allende Bloku derhal Allende hükümetine karşı saldırılara girişti. Bakanlara, Unidad Popular içerisinde yer alan partilerin yöneticilerine, hükümet memurlarına karşı silahlı saldırılar düzenlendi. Bu blokun yönetimindeki sendikalar tarafından grevler örgütlendi, geniş emekçi yığınların politize olmalarından şaşkına dönen korkak küçük burjuva tabakalar, örneğin doktorlar tarafından iş bırakma eylemleri düzenlendi. Anti-Unidad Popular blok Haziran 1973’te ilk hükümet darbesi provasına girişti ama bu darbe başarısızlıkla sonuçlandı.
Allende hükümeti, kendi güçlerini toparlama, silahlandırma, karşı devrimci şiddete karşı devrimci şiddeti öne çıkarma bağlamında hiçbir tedbir almadı. Bunun yerine burjuvazinin vicdanına başvuruldu. İkna gücü ile burjuvazi ve toprak sahipleri imtiyazlarından gönüllü olarak vazgeçirilmeye çalışıldı. Seçimlerle işbaşına gelmiş olma, meşru olma, darbeye karşı garanti imiş gibi görülüp gösterildi.
Allende hükümeti, burjuvazi ve toprak ağalarına karşı barışçıl bir politika yürütüyordu. Aynı barışçıl politika işçi sınıfına, emekçilere gösterilmiyordu. Barışçıl, parlamenter geçiş hayalleri ile Şili işçi sınıfı ideolojik-siyasi ve askeri olarak önemli ölçüde pasifize edildi. Ekim 1972’de çıkarılan “Silah Kontrol Kanunu” ile sivillerin silah taşıması yasaklandı. İşçi sınıfının silahlanmış kesimlerinin silahları zorla toplattırıldı. Silahlarını vermemekte direnen işçiler üzerine bizzat Allende hükümeti tarafından askeri güç gönderildi, silahlanmış mahalleler ordu güçleri tarafından hükümetin onayı ve emriyle kuşatıldı. Atılan ileri adımları korumak, karşı devrimin saldırılarına karşı silaha sarılmaya hazır olanlar silahsızlandırıldı. Gerçek bağımsızlığa, demokrasiye ve sosyalizme gidişin biricik yolu olan devrim için çabalar, devrimci yol için çabalar karşı devrimci şiddetle bastırıldı.
Allende hükümetinin en büyük tarihsel açmazı, bağımsızlığı ve demokrasiyi eski devlet mekanizmasını yıkmadan, parçalamadan, Şili devletinin dönüştürüleceği, demokratikleştirileceğini amaçlamasıdır. Şili devletinin temel kurumlarına dokunulmadı. Bağımsızlık ve demokratikleşme, bu kurumlara dayanılarak yürütülmeye çalışıldı! Gerçek siyasal ve sosyal dönüşümün en temel ön şartı, var olan burjuva devlet mekanizmasının yıkılması, parçalanması, gericiliğin yerle bir edilmesidir. Burjuva devlet mekanizması yıkılmadan, parçalanmadan gerçek bağımsızlık ve demokratikleşme sağlanamaz.
Allende hükümeti, esas olarak kararlılığını devrimci yolun bastırılmasında gördü. Karşı devrim, Allende hükümetinden daha kararlı, daha tutarlı davrandı. Karşı devrim, bütün hazırlıklarını yaptı, güçlerini topladı, örgütledi ve 11 Eylül 1973’te topyekûn saldırıya geçti. Şili devrimi, 11 Eylül 1973’te ağır bir yara aldı. Fakat Şili işçi sınıfının ve emekçi halkının devrim mücadelesi durdurulamadı. Şili halklarının özgürlük aşkı boğulamadı. Şili işçi sınıfının, emekçi sınıf ve tabakalarının faşist Şili devletine karşı verdiği mücadele giderek gelişiyor, güçleniyor.
Gelecek işçi sınıfın emekçi halkındır. Emperyalizmi, işbirlikçilerini ve faşist diktatörlükleri gerçekte yıkacak olan, Bolşevik partiler önderliğinde anti-emperyalist demokratik halk devrimidir! Şili’de demokrasi işçilerin-köylülerin devrimci demokratik diktatörlüğüyle kazanılacaktır.
Ne askeri faşist cunta, ne parlamenter maskeli faşizm! Tek yol, isçi sınıfı önderliğinde demokratik halk devrimi!
Kahrolsun emperyalizm ve her türlü gericilik!
Yasasın proleter dünya devrimi!
Yaşasın proleter enternasyonalizmi!
30 Ağustos 2023