İşçi Emekçi Birliği “Dünya Eşit Ücretlendirme Günü” 18 Eylül’de Taksim Makine Mühendisleri Odası Konferans Salonunda basın toplantısı düzenledi.
Toplantıda örneklerle tarihsel olarak işçi sınıfının eşit işe eşit ücret mücadelesi anlatıldı.
İşçi Emekçi Birliği’nin konu hakkında hazırladığı basın metni okundu.
Ücret eşitsizliği, eşit işe eşit ücret mücadelesi hakkında yapılan konuşmalardan sonra basın toplantısı sonlandırıldı.
Toplantıda okunan basın metni şöyle:
18 EYLÜL “DÜNYA EŞİT ÜCRETLENDİRME GÜNÜ!”
“EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET!” MÜCADELESİNİ YÜKSELTELİM!
“Eşit işe eşit ücret!” talebi kapitalizmin kadınları fabrikalara doldurmaya başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin temel mücadele hedeflerinden biri olagelmiştir.
Dünya Komünist Kadın Hareketi 8 Mart’ı emekçi kadınların kurtuluş mücadelesinin sembol günü olmasıyla birlikte (1910) bu talep kitlelere mal olmuş ve sonunda burjuva devletlerin dahi lafta kabul etmek zorunda kaldığı bir ilke hâline gelmiştir.
Bugün birçok devletin iş yasalarında “eşit işe eşit ücret” ilkesi yazılıdır! Ama biz biliyoruz ki, yasalar burjuva devletlerde kâğıt üzerinde kalır… Gerçek hayatta ise eşitsizlik, adaletsizlik devam eder gider. Bu nedenle “eşit işe eşit ücret!” talebi, içeriğinde bazı değişikliklerle birlikte halen işçi sınıfının geçerli temel mücadele taleplerindendir.
Sınıf mücadelesinin kazanımlarına bağlı olarak aynı iş yerinde aynı işi yapan kadın ve erkek işçinin ücretlendirmesinin eşit olduğu ilkesinin uygulandığı yerler var. Fakat bu toplumsal olarak ücretlendirmede cinsiyet eşitliğinin gerçekleşmiş olduğu anlamına gelmiyor! Ücretlendirmede toplumsal eşitsizlik farklı boyutlarda devam ediyor: Kapitalistler, örneğin aynı iş kolunda, yan yana çalışan ve özde aynı işi yapan kadın ve erkeğin iş anlaşmasında ve kâğıt üzerinde küçük farklılıklar, sahte “fazla sorumluluklar” eklemek suretiyle aradaki ücret eşitsizliğini sürdürebiliyor. Bir işyerindeki ücretlendirmede şeffaflık yok! Kimi zaman kalifikasyon farklılığı arkasına sığınılıyor, kimi zaman tam zamanlı ya da yarı zamanlı çalışmadan kaynaklı farklılık diyebiliyorlar! Öyle ya da böyle, ay sonunda kadın ve erkek işçinin eline geçen net para çok farklı oluyor.
Geleneksel olarak ağırlıklı olarak kadınların çalıştığı iş kolları ve mesleklerde ücretlendirme kural olarak daha düşük! Buna bütün yemek, bakım ve temizlik işleri dâhil. Tekstil sanayiinde dikişçiler, gıda sanayiinde çalışanlar, çiçek ve sebze seralarındaki işçiler, gündelikle çalışan tarım işçileri, zincir market kasiyer ve diğer çalışanları, hasta bakıcılar, çocuk bakıcıları, kreş, anaokulu ve ilkokul öğretmenleri ve daha başkaları erkeklerin çalıştığı metal ve diğer iş kollarından çok daha az ücretlendirilmektedir. Kadınların ağırlıklı olarak çalıştığı iş kollarında erkekler yer alsa da, bunlar ya çoğunlukla ekip yöneticisi vb. gibi sözüm ona daha “sorumlu” görevlerde çalışmakta, ya da kadınlarla aynı ücreti almaya mahkûm olmaktadır. Fakat bu, genel kuralı, iş kolları arasındaki ücretlendirme dengesizliğini, dolayısıyla ücretlendirmedeki cinsiyet eşitsizliğini değiştirmemektedir.
Kapitalizm ücretli emek sömürüsüne dayalı burjuvazinin düzenidir. Sermayenin egemen olduğu bu sistemde üretimin temel amacı hep daha fazla kârdır. Sermaye işçi sınıfını daha rahat sömürmek ve örgütlenmesini engellemek için işçi sınıfını böler, parçalar. İşçi sınıfının bir bütün olarak kendi karşısına çıkmaması için dil, din, ulusal, yerli-yabancı gibi suni ayrımları kullanır. “Böl, parçala, yönet” sermayenin siyaseti olagelmiştir.
Örneğin kölelik sistemi olan taşeron/kiralık işçi sistemi, işçi sınıfını daha rahat sömürmek, işçi sınıfının örgütlenmesini engellemek için gündeme getirilmiştir.
Taşeron işçiler eşit işe eşit ücret alamamaktadır. Kuralsız, güvencesiz çalışma, düşük ücretler bu sistemde kuraldır.
Aynı zamanda göçmen işçiler de eşit işe eşit ücret alamamaktadır. Ucuz işgücü olarak kullanılan göçmen işçiler ağır koşullarda çalıştırılmakta, düşük ücretler, kuralsız ve güvencesiz koşullarda çalıştırılmaktadır.
İşte bütün bu eşitsizliklerden dolayı ücretlendirmede eşitlik talebi doğrudur. Bu talebi “eşdeğer işe eşit ücret!” şeklinde de formüle edebiliriz. Önemli olan ücretlendirmedeki eşitsizlikleri ortaya koymak ve bunun değiştirilmesi gerektiği bilincini yaymak, bunun mücadelesini vermektir.
Kapitalizm, sermayenin egemenliği sürdüğü sürece bu eşitsizliklerin süreceğini biliyoruz.
Eşitsizliklerin ortadan kaldırılması, ancak kapitalizmin yıkılması, işçi sınıfının iktidarının kurulması ile mümkündür.
Uluslararası alanda sendikaların ve kadın hareketinin başını çektiği ve gündeme getirdiği bir “equal pay day” “eşit ücretlendirme günü” kampanyası yürüyor.
Dünya Çalışma Örgütü ILO da 18 Eylül’ü “Dünya Eşit Ücretlendirme Günü” ilan etmiş durumda.
İşçi ve Emekçi Birliği olarak, “eşit ücretlendirme günü” kampanyasına sahip çıkıyor ve bu kampanyanın doğru temellerde yürütülmesi için mücadele ediyoruz.
Sendikaları, meslek örgütlerini, ilerici devrimci kurumları da bu kampanyaya sahip çıkmaya, eşit işe eşit ücret mücadelesini yükseltmeye çağırıyoruz.
Salt 18 Eylül’de değil, tüm mücadele gün ve alanlarında kapitalizmin yarattığı eşitsizliklerine karşı, kadınların kurtuluşu mücadelesinin temel mücadele hedeflerini gündeme getirmeli, bu hedeflerin gerçekleşmesi için mücadele etmeliyiz.
İşçi sınıfı hareketi her toplu sözleşme mücadelesinde, her grev mücadelesinde ve her direnişte “Ücretlendirmede eşitlik! Kadın ücretleri derhâl arttırılsın!”, “Ev işi ve bakım hizmetlerine toplumsal çözüm”! “Taşeron sistemi kaldırılsın!”, “Eşit işe eşit ücret!”, “Ayrımcılığa son! Göçmen işçiler için de eşit işe eşit ücret!” taleplerini gündeme getirmek zorundadır.
Ve bilinmelidir ki, kadın ile erkek arasında ücretlendirmedeki eşitsizlik dâhil, tüm eşitsizliklerin aşılması üretim araçları üzerindeki özel mülkiyeti temel alan kapitalist sistemin ortadan kaldırılması ile mümkündür.
İşçilerin, emekçilerin kurtuluşu için devrim ve sosyalizm için mücadele edelim!
İşçi Emekçi Birliği