Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin üzerinden daha 8 ay geçmedi. Ülke gündeminin birinci maddesi yine seçim !
31 Mart 2024’te Mahalli İdareler Genel Seçimleri yapılacak. Seçimlerde Belediye Başkanları, İl Genel Meclis Üyeleri, Belediye Meclis Üyeleri, Muhtarlar ve İhtiyar Heyeti üyeleri seçilecek.
Yerel seçimlere, seçimlere girme yeterliliğine sahip 36 parti katılacak. Partiler seçim çevrelerinde adaylarını belirlemeye ve seçim çalışmasına başladı. Palavralar ve karşılıklı suçlamalar yine gündemde.
Çıkış noktalarımız
Kapitalizmde seçimler ister parlamento seçimleri olsun, ister yerel seçimler olsun, gerçekte sömürü sisteminin sürdürülmesinin halkoyuna dayandırılarak “demokratik meşruiyet”inin sağlanması için vardır. Seçimlerin esas işlevi, burjuvazinin düzenine halkoyuna dayanan meşruiyet kazandırmaktır.
Burjuvazinin iktidarının seçimler yoluyla değiştirilmesi mümkün değildir.
Burjuvazinin egemen olduğu şartlarda seçimler özde bir şey değiştirecek olsaydı, yapılmazlardı.
Seçimler işçilerin emekçilerin temel sorunlarını çözemez.
İşçilerin emekçilerin temel sorunları, ancak kendi iktidarları altında çözülebilir. Halkın iktidarı ancak işçi sınıfı önderliğinde demokratik halk devrimi ile kurulabilir.
Komünistler açısından seçimlerin önemi, seçimlerin işçi sınıfı ve emekçilerin bilinç düzeyini gösteren bir ölçü olmasından ibarettir.
Yönetim sistemi
Türkiye’de aşırı merkeziyetçi bir yönetim sistemi vardır. Bu sistemde Belediye Meclisi üzerinde ilçelerde kaymakam, illerde vali bulunmaktadır.
Belediye Meclisi aldığı kararları yedi gün içinde il, ilçe veya beldelerin en büyük mülkî idare amirine göndermek zorundadır. Mülkî idare amirine gönderilmeyen kararlar yürürlüğe girmez. Mülkî idare amiri hukuka aykırı gördüğü kararlar aleyhine idarî yargıya başvurma, iptal davası açma hakkına sahiptir.
İl genel meclisi ve belediye meclisi için yapılan seçimlerde %1 baraj vardır.
Halkçı belediyecilik mümkün mü?
Kuşkusuz merkezi siyasi iktidarın belirlendiği cumhurbaşkanlığı seçimleri ve parlamento seçimleri ile yerel idareler seçimleri arasında belli farklar vardır. Yerel idare seçimlerinde kurulu düzene karşı olan kimi adayların şu veya bu yerel idare yönetimine seçilme ve seçildiği kurumun imkanlarını belli ölçülerde halk yararına kullanma imkanı olabilir. Burada önemli olan seçilenlerin gerçek anlamda iktidar olmayacaklarının bilinmesidir. Yerelin imkanları ile yapabilecekleri olağanüstü sınırlıdır. Bu sınırların dışında çıkılıp devlete rağmen işler yapılmaya kalkındığında “seçilmiş” olmanın hükmü kalmaz. Bu gerçek halka “devrimci” ya da “demokrat“ , “halkçı” belediyecilik vb. yapacakları sözlerini verenler tarafından kavranmak ve halka seçim propagandasında bütün çıplaklığı ile anlatılmak zorundadır.
Burjuvazinin egemenliği şartlarında yerel yönetimlerin seçimlerle ele geçirilmesi yoluyla halk için büyük kazanımlar elde edilmesi mümkün değildir. Seçimler yoluyla yerelde “demokratik yönetim”ler üzerinden demokrasinin yaşanılabileceği vb. düşünceler boş hayallerdir.
Yerel yönetimlerin ele geçirilmesi hâlinde yapılabilir olan şeyler, burjuva iktidarın çizdiği çerçeve içinde atılabilecek kimi küçük reform adımlarını geçemez.
Yerel yönetimlerde yapılabilir olan şeylerin sınırı vardır. Bu sınır aşıldığında devlet ve iktidar gereğini yapar. Kayyum uygulaması bunun örneğidir.
Devlet ve onu yöneten AKP/MHP iktidarı Kürt ulusal hareketi ile savaş yürütüyor. Savaş sadece ulusal hareketin silahlı güçleri ile yürütülmüyor, aynı zamanda yasal partiye karşı da savaş siyaseti uygulanıyor. Seçilmiş belediye başkanları görevden alınıyor, yerlerine kayyum atanıyor. Seçilmiş vekillerin dokunulmazlıkları kaldırılıyor, vekillikleri düşürülüyor.
Kayyum uygulaması bu sistemde yerelde yapılabilir olanların sınırını gösteriyor.
Bir devrimci insanın belediye başkanlığına veya belediye meclisine aday olması, onun seçim kürsüsünü –seçilmesi hâlinde içinde yer alacağı kurumu– örneğin gerçek anlamda halk yararına demokratik belediyecilik nasıl olabilir, nasıl olmalıdır düşüncesini savunmak; yaygınlaştırmak için kullanmanın bir aracı olabilir. Daha fazlası değil.
Çünkü kapitalist sistemde yaşıyoruz. Kapitalizmde gerçek anlamda halk yararına demokratik bir belediyecilik yapmak mümkün değildir.
Türkiye’de burjuvazinin iktidar biçimi faşisttir. Merkezi iktidarın faşist olduğu şartlarda yerelde “iktidarı“ ele geçirip, alttan demokrasiyi inşa etmek vb. eğer bilinçli sahtekarlık değilse, boş hayaldir. Halkı kandırmaktır. Devrimcilerin seçimlere “katılması“ ancak bu gerçeklerin halka anlatılması imkanlarını kullanmak için bir katılma olduğunda doğrudur.
T’K’P ve SMF
T’K’P açıkça sosyal şoven, reformist, küçük burjuva bir partidir. Devlet ile Kürt ulusal hareketi savaşında tarafı devletin yanıdır.
SMF ise çizgisi revizyonist olsa da, devrimci değerlendirdiğimiz bir gruptur.
SMF’nin Ovacık’tan başlayan, şimdi Kadıköy’de süren T’K’P ile işbirliğini, ittifakını, T’K’P’den aday olmayı doğru da bulmuyoruz.
Türkiye ‘Komünist’ Partisi (TKP) ve Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) ortak açıklama yaparak TKP’nin Kadıköy Belediye Başkan Adayının Fatih Mehmet Maçoğlu olduğunu ilan etti.
Ortak açıklamada “halkçı belediyecilik” ile ilgili şu tespitler yapılıyor:
“İhtiyacımız olan komünist esaslara dayalı, halkın kendisini ve kentini yönettiği şeffaf, demokratik halkçı belediyeciliktir.”
“Komünist esaslara dayalı halkçı belediyecilik mümkündür.”
“Kadıköy’de güçlü bir halk ittifakı ve işbirliği ile komünist esaslara dayalı halkçı belediyeciliğin en ileri örneklerinden birini hep birlikte yaratacağız.”
TKP ve SMF kapitalizmde, Türkiye’de aşırı merkeziyetçi faşist bir yönetim sisteminin olduğu koşullarda “Komünist esaslara dayalı halkçı belediyeciliğin” mümkün olduğunu savunuyor. Bırakalım komünist esasları, bu düzende halkçı belediyecilik yapmak, halk ile birlikte yönetmek mümkün değildir. Kapitalizmde hele hele merkeziyetçi yönetim sisteminin olduğu Kuzey Kürdistan/Türkiye’de yerel yönetimlerin ele geçirilmesi hâlinde yapılabilir olan şeyler, burjuva iktidarın çizdiği çerçeve içinde yapılabilecek şeylerdir.
Yerel yönetimlerin ele geçirilmesi hâlinde yapılabilir olanlar kısaca şunlardır:
*Belediyenin bütün işleri tüm halka açık toplantılarda görüşülür. Belediye Meclis toplantıları halka açık yapılır, canlı olarak yayınlanır. Bütün önemli projeler halkoyuna sunulur.
*Sağlık hizmetleri, kültür hizmetleri en önemli görevlerinden biri olarak kavranır, bu hizmetlerin ödenebilir olmasına dikkat edilir, yoksullara bu hizmetleri ücretsiz sunmayı hedefler.
* Trafik siyasetinde toplu taşımacılığı ilerletmeyi hedefleyen bir siyaset izler.
* Her türlü ayrımcılığı kendi siyasetinde dışlar, bunun için en başta kadın erkek eşitliğine yönelik somut “pozitif ayrımcılık” tedbirleri alır. Belediye işlerine işçi almada %50’lik kadın kotası vb. uygular.
Belediye sınırları içinde konuşulan bütün dillerde imkânlar ölçüsünde belediye hizmeti sunar; Tüm “ötekileştirilen”ler lehine pozitif ayrımcılık tedbirleri alır.
* Belediye hizmetlerini sunarken, dayanışmacılık ruhunu, gönüllü hizmet ruhunu geliştirir, teşvik eder.
* Çevrenin korunmasını, yaşanabilir bir çevre yaratılmasını en önemli işlerinden biri olarak kavrar. Bütün projelerinde bu meseleyi çıkış noktası olarak alır.
*Belediye gelir giderleri şeffaf, halkın denetimine açık olur, yıl sonunda ilan edilir.
Kısaca özetlediğimiz bu edimleri yerel yönetimlere gelinmesi durumunda yapmak mümkündür.
Bunlara biz demokrat/devrimci belediyecilik ilkeleri diyoruz. Bu ilkelerin yaygınlaştırılması, bunları savunan bir programla seçimlere katılma, yerel seçimlerde doğru devrimci tavırdır. Bunun yanında en önemlisi halka yapılabileceklerin çok sınırlı olacağının, gerçek anlamda halkçı bir belediyecilik için halkın iktidarının gerekli olduğunun anlatılmasıdır.
Fatih Mehmet Maçoğlu’na, onun burjuva muhalefetten bağımsız aday olarak ortaya çıkmasını önemsemek ile birlikte, aday olduğu partinin niteliği ve seçim programı ham hayaller yaydığı, yanlış bilinç verdiği için destek vermeyeceğiz.
Burjuva düzen partilerine eklemlenmeyen, bağımsız demokrat/devrimci belediyecilik programına sahip adayları programlarına somut bakarak destekleyeceğiz.
Seçim dönemi yığınların siyasete en açık olduğu dönemlerden biridir.
Seçim çalışmamızda, çalışmamızın merkezinde, bir adaya oy verme çağrısı yapsak da, çalışmamızın ve propagandamızın merkezinde seçimlerle temel sorunların çözülmesinin mümkün olmadığı, esas meselenin halkın iktidarını kurmak olduğu düşüncesi duracaktır.
27 Ocak 2024