Bileşeni olduğumuz İşçi Emekçi Birliği 25 Şubat Pazar günü Şişli Belediyesi Nazım Hikmet Kültür Merkezinde “Birlikte Tartışıyoruz: Sınıf hareketinin durumu ve deneyimlerimiz ışığında ne yapmalı?” konulu etkinlik düzenledi.
Etkinlikte 22 sendika, platform, dernek, dergi vb. temsilcisi etkinliğin konusu olan “sınıf hareketinin durumu ve deneyimlerimiz ışığında ne yapmalı?” hakkında konuşma yaptı.
Sendikal faaliyetten ev hapsi aldığı için etkinliğin üçüncü oturumdaki konuşmasını internet üzerinden bağlanarak yapabilen İnşaat İş yöneticilerinden Deniz Gider’in konuşması salondan kendisine gönderilen alkışlarla başladı.
Mücadelede gelen saldırılara birlikte karşı durmanın önemine değinen Gider bunun daha güçlü bir şekilde yapılması gereğine dikkat çekti. Salondan konuşmasını tamamlayan Deniz Gider’e “İnşaat işçisi yalnız değildir!” sloganı ile yanıt verildi.
Etkinlikte dört oturum yapıldı.
Oturumlar tamamlandıktan sonra soru cevap bölümüne geçildi. Bu bölümde konuşmacılar kendilerine sorulan sorulara cevap verdi.
11.30’da başlayan etkinlik, 17.30’da kapanış konuşmasının ardından sona erdi.
Etkinlikte YDİ Çağrı adına yapılan konuşma:
“Günümüzde işçi sınıfı hareketinin durumu ile ilgili kısaca şu tespitleri yapıyoruz:
İşçi sınıfının mücadelesi geri düzeyde seyretmektedir.
Mücadele esas olarak ekonomik taleplerle sınırlı kalıyor.
Hareketin siyasi talepleri, genel ele alındığında reform talepleri sınırlarını aşamıyor.
Hâkim sınıflar işçi sınıfının mücadelesini kendi iktidar mücadelelerinin bir kaldıracı olarak kullanabilmektedir. Bunda hâkim sınıfların kontrolünde olan sendikalar başrolü oynamaktadır. Görev, işçi sınıfının mücadelesini, hâkim sınıfların kontrolünden kurtarmak, onu gerçek anlamda düzene karşı, devrimci bir sınıf mücadelesine dönüştürmektir.
İşçi sınıfının eylemleri, direnişleri esas olarak birbirinden kopuk geneli kapsamayan tekil eylemler.
İşçi sınıfı sendikal alanda da esas olarak örgütsüz. Sınıfın küçük bir bölümü sendikalarda örgütlü.
Örgütlü olan kesim de sendikal bürokrasinin, işbirlikçi, sarı, gerici sendikal anlayışın egemenliği altında.
20 iş kolunda faaliyet gösteren 232 sendika var. 171 sendika yüzde 1 işkolu barajının altında.
Sadece 61 sendika işkolu barajını geçebiliyor.
Sendikaların büyük çoğunluğuna sarı, işbirlikçi, gerici yönetimler egemendir.
Devrimci hareket ile sınıf hareketi birbirinden kopuk ayrı kulvarlarda hareket ediyor.
Komünist ve devrimci hareketin işçi sınıfı içinde etkisi oldukça sınırlıdır.
Kısaca özetlediğimiz bu koşullarda sarı, faşist, reformist sendikaların karşısına devrimci sendikalar kurarak çıkmaya kalkmak, zaten sendikalarda çok az sayıda olan devrimci işçilerin tecridini beraberinde getireceği için, bugün ayrı devrimci sendikaların kurulmasını doğru bulmuyoruz.
Bugün doğru olan, olması gereken sendika siyaseti şudur:
Bütün işçiler sendikalarda örgütlenmelidir.
Sendikalar işçi sınıfının çeşitli örgütlenme biçimleri içinde, işçileri işyerindeki sorunları temelinde örgütleyen ve en geniş işçi kitlesini kendi somut çıkarları temelinde mücadeleye çeken ilk ve en basit kitle örgütlenmesidir.
Sendikalar işçilerin kendi doğrudan günlük çıkarları ve hakları için örgütlenmesinin ilk basamağıdır. Kendi en basit güncel çıkarları için mücadelede örgütlenme ihtiyacı duymayan, mücadeleyi örgütlü olarak yürütmek gereğini görmeyen bir işçiden, daha büyük hedefler için mücadele ve daha büyük hedefler için mücadele örgütlerinde örgütlenmesi beklenemez.
İşçilerin bu en geri örgütlenme biçimi içinde bile yer almadıkları bir ortamda, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinin başarı kazanması mümkün değildir.
Sendikal örgütlenme oranı yüzde 15,22 düzeyindedir. Bu oranı yükseltmek, sendikal mücadelenin en önemli görevlerinden biridir.
İşyerlerinde, fabrikalarda sendikal örgütlenme çalışması yürütürken, aynı zamanda sendika yönetimlerinden bağımsız adı ne olursa olsun taban örgütlenmeleri yaratılmalıdır. Bu örgütlenmeler sendikaların alternatifi değil, işçilerin mücadeleyi ellerine almalarının örgütsel araçlarıdır. Sendikal örgütlenme ile taban örgütlenmesi birlikte yürütülebilir ve yürütülmelidir.
Devrimci ve komünist işçiler, sendikalı işçi kitlesinin büyük bölümü içinde barındıran sarı, gerici, işbirlikçi, reformist, faşist sendikalarda uzun erimli doğru bir strateji temelinde aktif faaliyet yürütmelidir. Devrimci ve komünist işçilerin görevi, bu sendikalar üzerinden bugün devlete ve sömürü düzenine bağlanan işçileri devrimci, sınıf mücadeleci bir sendikal faaliyet için kazanmaktır.
Sendikaları fethetmeli, sendikalı işçilerin çoğunluğunu sendika ağalarının etkisinden kurtarmalıyız.
Bu gerçekleştiği noktada sendika ağalarının, sendikaları bölmelerinin gündeme getirmeleri kaçınılmaz olacaktır.
Sendikaların fethinden anlaşılması gereken, bugün artık iyice gericileşmiş, devletle bütünleşmiş, kendisi kapitalistleşmiş sendika aygıtını ele geçirmek değil, sendikaların tabanında örgütlü olan işçilerin sınıf mücadelesine kazanılmasıdır. Sendikaların fethi sendikalı işçilerin çoğunluğunun sendika ağalarının etkisinden kurtarılarak kazanılmasıdır. Bunu yapabilmenin tek yolu, devrimci ve komünist işçilerin en basit taleplerle yürütülse de, bütün mücadelelerde en ön safta yer almasından, her mücadeleyi işçileri devrime yaklaştırma bakış açısıyla yürütmesinden, günlük mücadelelerle iktidar mücadelesini ustaca birleştirmesini becermesinden geçer.
Sarı, reformist, faşist sendikalarda faaliyetin örgütsel araçları, bu sendikalar içinde sendika ağalarına da karşı bir faaliyet yürüten, her mücadelede mücadeleyi işçileri bilinçlendirmek ve örgütlemek için bir araç olarak kullanmayı faaliyetinin merkezine koyan tüm sendikalı işçileri içinde barındıran komünist/devrimci fraksiyonlardır.
Bugün bu fraksiyonlar gizli şartlarda faaliyet yürütmek zorundadır. Buna rağmen, sendikalarda devrimci/komünist fraksiyon faaliyeti, kitlesel bir faaliyet olma imkanlarına sahiptir. Çünkü sendikalı işçilerin büyük çoğunluğu sendika ağalarının siyasetinden hoşnut değildir.
Örneğin daha yakın dönemde Harb İş üyesi işçiler, Demiryol İş üyesi işçiler ek zam talebiyle harekete geçti. Sendika yönetimini, Türk İş’i zorladılar. Bunun sonucunda Türk İş hareket geçmek zorunda kaldı. Sözleşme zammını öne çekerek ek zam olarak yutturmaya çalıştı.
Sendikalar içinde mümkün olan en geniş demokrasi ve fraksiyon serbestliği talebi, bu fraksiyonların önemli mücadele hedeflerinden biridir.
Sendikalar komünistler açısından işçi sınıfı içinde çalışmada tek faaliyet alanı değildir. İşçilerin büyük bölümü sendikalarda örgütlü değildir. Sendikalarda örgütlü olmayan işçilerin sınıf mücadelesi içine çekilmesi, onların da örgütlenmesi önemli bir hedeftir. Bu hedefe varmanın önemli bir aracı olarak biz, Grev ve Mücadele Komitelerini görüyoruz.
Bu komiteler, somut bir mücadele veya grev için, herhangi bir işletmede çalışan -örgütlü, örgütsüz- tüm işçilerin katılacağı genel toplantılarda seçilen komitelerdir. Bu komiteler aracılığı ile en geri, en örgütsüz kesimler bile doğrudan mücadele içine çekilebileceği gibi, sendika ağalarının kapalı kapılar ardında patronlarla yapacakları uzlaşmalarla, başlamış bir mücadeleyi, işçilerin haberi olmadan satma imkânları da kısıtlanır. Grev ve Mücadele Komitelerinin yaratılması mücadelesi, bizim açımızdan sendikalarda çalışma kadar önemlidir.”