“Korona Günlerinde Dünya Halleri” başlıklı yazıdan:
Son dönemlerde daha çok kimlik siyasetleri çok daha belirgin bir biçimde öne çıkmaya başladı.
Kimlik siyaseti, çoğunluk toplumunun “başkalaştırdığı”, aşağıladığı, ezdiği kimliklerin eşit haklar için yürüttüğü mücadeleleri merkeze koyan siyasetin adı. Kimlik siyasetinde her alt kimliğin “kendi”si için mücadelesi en önemli mücadele olarak kavranıyor.
Örneğin en kapsamlı kimlik mücadelesi olan burjuva feminist kadın hareketi, kitlesellik, etkinlik ve militanlıkta sınıf mücadelesinin önünde.
Gelinen yerde, LGBTİ+’ların “kimlik” mücadeleleri katılım, canlılık militanlık vb. de birçok başka mücadelenin önünde.
Ulusal, dinsel, mezhepsel temeldeki kimlik mücadeleleri işçi sınıfının sınıf mücadelesinden daha yaygın ve güçlü.
Bunda şaşılacak bir şey de yok. İşçi sınıfının, kapitalist düzeni yıkmak, yerine sosyalist bir düzeni kurmak, sınıfsız sömürüsüz bir topluma, komünizme ilerlemek için yürüttüğü sınıf mücadelesinin en zayıf dönemlerinden birini yaşıyoruz. Burjuvazinin “komünizm, –en iyimser yorumla– erişilmesi mümkün olmayan iyi bir düşünce, bir hayal” olduğu şeklindeki propagandası etkin. İşçi sınıfının kendisi, sınıfın kahir çoğunluğu, burjuvazinin komünizm konusunda yaygınlaştırdığı yalanları, gerçek olarak kavrıyor. Sosyalizmi kurma adına yaşanan ve sonunda çöken deneyler, anda burjuvazi tarafından “komünizmin mümkün olmadığının görüldüğü” şeklinde yorumlanıyor. Bütün burjuva medya tarafından her gün yaygınlaştırılan bu yorumda toplumda hâkim olan yorum. Diğer yandan “kimlik siyaseti” savunucusu ideologlar da “Klassizm” (sınıfçılık) olarak adlandırdıkları siyaseti, sadece işçi sınıfının anlık ekonomik çıkarlarının savunulması, sınıfa yönelik haksızlıklar dışındaki bütün haksızlıklara karşı mücadeleyi “sosyalizm”e ve ötesine erteleyen bir siyaset olarak görüp gösteriyor. Bu düşüncenin de egemen olduğu yerde kendilerine, kendi gruplarına-kümelerine yönelik haksızlığa karşı mücadele etmek isteyenler ve edenlerin, toplumda eşitler arasında eşit olmak isteyenlerin kimlik mücadelesini en önemli mücadele olarak görüp yürütmeleri şaşırtıcı değildir. Aslında ezilen, baskıya uğrayan kimliklerden insanların örgütlenip kendi davalarına sahip çıkmaları, haksızlığa karşı eşitlik için mücadele etmeleri olumludur. Ancak mücadelenin böyle bir kimlik siyaseti ile sınırlandırılması, bunun sınıf siyasetinin karşısına konması yanlıştır.
Çünkü bu siyaset, işçi sınıfının sınıf mücadelesinin hedefinin işçi sınıfı ile birlikte insanlığı kurtarma, insanın hayvanlar âleminden ayrışıp, gerçek anlamda insan olduğu bir düzeni yaratma mücadelesi olduğunu kavramıyor. Modern toplumun esasta sömürenler ve sömürülenler, ezenler ve ezilenler olarak ikiye ayrıldığını; sömürülen ve ezilenler birleşip birlikte mücadele yürütmedikçe, sömüren ve ezenlerin düzeninin süreceğini kavramıyor. Çünkü bu siyaset işçi sınıfının modern sömürücü kapitalist toplumda objektif olarak sonuna kadar devrimci tek sınıfı olduğunu, bu sınıfın bütün ezilen ve sömürülenlerin en önünde, sömürünün ve ezilmenin her türüne karşı mücadelenin en önünde yürümek zorunda olduğunu, bunun için bu sınıfın mücadelede birliğinin şart olduğunu kavramıyor. İşçi sınıfının sosyalizm-komünizm hedefli sınıf mücadelesi hiçbir şekilde, bu sınıfa doğrudan yönelik haksızlıklara karşı mücadele dışındaki mücadeleleri ertelemez. Doğru, sosyalizm-komünizm hedefi ile yürütülen sınıf mücadelesi, aynı zamanda bütün ezilenlerin, horlananların, haksızlığa uğrayanların mücadelelerini kendi sınıf mücadelesinin bir parçası olarak kavrar. Bu mücadelelerde işçi sınıfı en ön saflarda savaşır. İşçi sınıfı içinde bütün ezilen kimliklerden insanlar vardır. Cinsiyeti nedeniyle, milliyeti, dini, mezhebi nedeniyle, cinsel yönelimi nedeniyle vb. vb. toplumda baskıya uğrayan insanlar işçi sınıfının içinde de vardır. Bunların çoğunluğu da, toplumun çoğunluğunu oluşturan işçi sınıfı içindedir. Bu yüzden doğru yürütülen sınıf mücadelesi aynı zamanda ezilen kimliklerin eşit hak için mücadelelerini de içerir, içermek zorundadır.
Biz insanların kendilerini alt kimlikler üzerinden de tanımlamasına da, bu alt kimliklere yönelik haksızlıklara karşı mücadele etmesine karşı değiliz. Karşı olduğumuz şey, bu alt kimliklerin üzerinde olan bir sınıfa dâhil olma bilincinin yokluğu, sınıfın parçası olarak hareket etmenin kimlik için mücadeleyi ret eden veya zayıflatan bir şey olarak kavranmasıdır.
Bu tam da burjuvazinin, sömürücülerin istediği bir şeydir. Sınıf ne kadar alt bölümlere ayrılır, bölük pörçük hareket ederse, ne kadar herkes yalnızca kendi kimliğine yönelik baskıları “en önemlisi” hatta yer yer her şey olarak görüp, öyle mücadele ederse, burjuvazinin iktidarının ömrü o kadar uzar!
Bu bölünmenin sonu yoktur. Hatta kimi “kimlik siyaseti” ideologlarına göre, kimliğin her yetişkin birey tarafından belirlenen sübjektif bir olgu olduğu tanımı temel alınırsa, sonuçta mücadele bireylerin bireysel mücadelesine kadar parçalanabilir.
Burjuva kimlik siyaseti tartışmalarda yer yer inanılmaz “aşırılık”lara da varıyor.
Örneğin, siyah ve lezbiyen bir kadının yazdığı bir edebi yazıyı, kendisi siyah ve lezbiyen olmayan bir kadın dışında birinin bir başka dile çevirmesinin mümkün ve doğru olup olmadığı ciddi ciddi tartışılabiliyor.
Örneğin kendisi eşcinsel olmayan birinin, eşcinselliğe ve eşcinsellere yönelik aşağılama ve baskılara karşı gerçek anlamda mücadele etmesinin mümkün olamayacağı savunulabiliyor.
Bu aslında alt kimliklere karşı yönelen aşağılama, baskı, haksızlığa karşı mücadeleyi yalnızca bunların doğrudan hedefi ve kurbanı olanların yürütebileceğini iddia eden bundan yola çıkan ve aslında mücadelecileri olağanüstü sınırlayan yanlış bir yaklaşımdır.
Bu çocukça aşırılıklar, aslında kimliklere karşı var olan baskılara, kimliklerin ret edilmesine yönelik bir tepkidir. Fakat bunlar var olan baskılara karşı mücadeleyi zayıflatıyor yalnızca.
Kimlik siyaseti, alt kimliklere yönelik baskı ve haksızlıkların bütünüyle ortadan kalktığı, bunun temeli olan sınıfların ortadan kalktığı, insanların tümünün insan kimliği temelinde buluştuğu bir toplumda tarihte kalmış bir siyaset hâline gelecektir.
O günlere varmak için bugünden doğru bir sınıf siyaseti güdülmelidir.
10 Eylül 2021