AKP iktidarı “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” taslağını Nisan sonunda (26.4.24) sadece bir haftalığına “kamuoyunun görüşüne” sundu. Böylece demokrasicilik oyununun bir yeni perdesi daha sergilenmiş oldu. Üzerinde 10 yılı aşkın süre çalıştıklarını iddia ettikleri “maarif modeli” hakkında kamuoyunun görüşünü bildirmesi için tanınan süre tam 7 gündü! Bu süre zarfında yüzlerce sayfanın okunması neredeyse imkânsız iken, bir de eleştiri ve önerilerin yazılı olarak e-devlet üzerinden kişinin tam kimlik beyanıyla bildirilmesi şartı konulmuştu. Ve oyun bildik düzlemde devam etti! Tüm muhalif parti-grup-kurum, eğitim sendika ve birlikleri basın açıklamaları üzerinden itirazlarını yükselttiler! Herkes kendi mahallesinden bağırdı-çağırdı! Ve konu şimdilik gündemden kalktı. Büyük ihtimalle üzerinde fazla bir değişiklik olmadan ilk fırsatta uygulamaya konulacak.
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”ni “Bize ait, bizim değerlerimiz ile inşa edilmiş bir müfredat” diyerek tanıttı. İdeolojik hattın ortaya konduğu bu modele uygun olarak yeni ders kitapları hazırlanacak ve bu kitaplarda elbette “tek din” ve “tek kimlik” yaklaşımına ters düşen neler varsa temizlenmiş olacaktır. Örneğin 2016 yılında yaptıkları müfredat değişikliği ile ortaöğretim biyoloji dersindeki “Hayatın Başlangıcı ve Evrim” teorisi müfredattan çıkarılmıştı. Yeni müfredatta da ne evrim teorisi vardır ne de bunun teorinin kurucusu olarak Charles Darwin’e yer verilmiştir.
“Müfredat taslağı”nın en belirgin özelliği AKP iktidarının “dindar nesiller” yetiştirme hedefinde vitesi daha da büyütmüş olmasıdır. “Eğitim” ve “kültür” alanını en başarısız oldukları alan olarak bizzat kendilerinin teslim etmiş olmasına uygun olarak, şimdi bu “büyük hamle”yi gerçekleştiriyorlar. Beşinci sınıftan 12. sınıfa dek Kur’an’ı Kerim, din ve ahlak derslerinin ağırlık kazanmasının yanı sıra, temel “Felsefemiz” ve “bütünsellik” adına açıkladıkları gibi, eğitim bir bütün olarak “milli ve manevi” değerler, yani Türkçülük ve İslamcılık temelleri üzerine oturtulmuş durumdadır. Ancak bunu yaparken lafta diğer dengeleri de gözetmeyi kaçırmamışlar. Müfredatta Atatürk’ün hayatı da var… “Türk İnkilap Tarihi” de! Lafta insan hakları, çevre ve doğa bilincinin geliştirilmesi de var… “Eleştirel düşünebilen, sorgulayan, araştıran, mesuliyet ve ülkü sahibi” nesillerin yetiştirilmesine dair düşünce de! vs. vb.
Fakat şurası da açık: Batıcı-kemalist burjuvazinin çırpınışları boşuna değil, çünkü bu “Türkiye Yüzyıl Maarif Modeli” ile İslamcı-muhafazakâr burjuvazi açıkça kendi programını dayatıyor, egemen kılıyor. Bu programda “Milliyetçilik-Türkçülük” yerinde duruyor! Batıcı burjuva kesiminin “çağdaşlık” adına yücelttiği “Atatürkçülük”, resmi kemalist tarih yazımı olan “Türk İnkilap Tarihi” üzerinden varlığını bir biçimde sürdürüyor. Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye’nin “ortak değeri” olarak sahipleniliyor. Fakat kemalist katı “laikçilik” bir kenara bırakılıyor. Bunun yerine her alanın üzerini kaplayan ve içeriğinin Müslümanlığın Hanefilik/Sünni mezhebine denk düşen dindarlığı olduğunu bildiğimiz bir “Erdem-Değer-Eylem” modeli yerleşiyor.
Yeni müfredat taslağının “maarif” sözcüğüyle sunulması da tesadüf değil, gayet bilinçli seçilmiş bir adımdır, kullanılan dilde de bir “dönüm noktası”nı işaretlemeye hizmet etmektedir. Onun ötesinde özde fazla bir şey değişmiyor. Adı ister “maarif modeli” olsun, isterse “eğitim programı”… T.C. devletinin kuruluşundan bu yana onlarca kez “yenilenme”sine rağmen değişmeyen içerik aynı: Tek Millet-Tek Vatan-Tek Bayrak-Tek Devlet ve tabii tek resmi devlet dili ve cinsiyetçilik.
Gelmiş geçmiş tüm müfredatlar da olduğu gibi Türk ulusu dışındaki uluslar, ulusal azınlıklar yok sayılıyor! Göçmenler ve göçmenlik ile birlikte gündeme gelmesi gereken her türden ayrımcılığa karşı mücadele gibi konular da!
“Millî ve manevi değerler manzumesi ile maddi gelişmenin zirvesini hedefleyen bu süreçte temeli milletimiz oluşturur.”
Resmi dil Türkçe! Bunda değişen bir şey yok! “Anadilde eğitim” hakkı diye bir şey tanınmıyor! Ve hiçbir yanlış anlaşılmaya yer bırakmayacak şekilde Türkçe dili öğretimine özel vurgu yapılıyor:
“Bu nedenle Türkçenin öğretimi ve öğrencilerin dil becerilerinin geliştirilmesi, eğitim sisteminde temel bir politika olarak yer aldı. Eğitimin her aşamasında, Türkçenin öğretimine, doğru kullanımına titizlikle dikkat edilecek.“ (Abç)
Ve yine değişmeyecek olan şey: cinsiyetçilik!
Yüzlerce sayfayı kapsayan müfredatta “kadın”ın adının geçtiği bir-iki yer var. Birinde “Atatürk’ün Türk kadınına siyasi ve hukuki alanda kazandırdığı hakların günümüze yansımaları” şeklinde geçiyor. Diğerinde, “İslam dininin adalet ve eşitlik konusundaki yaklaşımına ilişkin açıklamalar yapılır. Bütün insanların Allah (cc) katında eşit oluşu; kadın-erkek, işveren-işçi, amir-memur, zengin-fakir gibi ayrımların İslam’a göre insanlara bir üstünlük sağalamadığına vurgu yapılır, insanı değerli kılan özelliğin takva olduğu belirtilir” deniyor. Hepsi bu kadar! Bu konuda var olan değil, olmayanlar yaklaşımın ne olduğunu açığa vuruyor. Müfredatta kadınların toplumsal eşitsizliğini sorgulamaya, erkek egemen toplumsal cinsiyet rollerini sorgulamaya yönelik hiçbir önerme yok!!! Kadınlara yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve kişisel bütünlük hakkını zedeleyen konuları, gerici örf ve adetleri, gündeme getirip, öğrencileri bunların sorgulanması ve toplumsal olarak aşılması yönünde eğitmek adına hiç bir şey yok! Bunun yerine müfredatın hemen her noktasında “aile”ye ve “aile bütünlüğü”ne vurgu var. “Manevi değerler”e vurgu var. “Aile”den anlaşılan da tabii kadın-erkek-çocuk üçlemesi. Toplumsal gelişmenin bu klasik çekirdek aileyi norm hâlinden çıkarma yönünde olması bütün ülkelerde öncelikle dinci gericileri, fakat yalnızca onları değil, genelde tutucuları korkutuyor. “Ailenin korunması” temel yaklaşımlardan biri hâline geliyor. Hemen her gün bir kadının katledildiği, kadınların ekonomik, cinsel ve fiziksel şiddet gördüğü, en ağır baskı ve sömürüye maruz kaldığı, kısacası en ağır biçimiyle erkek egemenliğinin hüküm sürdüğü bir ortamda, bütün bunları sorgulamaz, bunlara karşı bir duruş geliştirmez ve bunun yerine bir “manevi değerler”, “aile bütünlüğü”, “insanın fıtri özelliklerini koruma”yı ön plana çıkarırsanız, buradan var olan cinsiyetçiliğin (ve LGBTİ+lar düşmanlığının) devamından başka bir şey çıkmaz!
Kısacası: Yeni diyerek sunulan “Maarif Model”i eskisi kadar gericidir! Şoven-milliyetçi, cinsiyetçi ve dincidir. Onun yeniliği dinciliğin biraz daha öne çıkarılmış olmasıdır. “Tek Millet-Tek Vatan-Tek Bayrak-Tek Devlet” ve tabii tek resmi devlet dille özetlenen tekçi anayasanın, faşizmin hüküm sürdüğü şartlarda başka bir eğitim modelinin çıkmasını beklemek zaten olmayacak iştir! İktidardaki burjuvazi bir yandan kapitalist sistemin ihtiyaçlarını karşılamayı gözetirken, diğer taraftan yeni nesilleri kendine bağlamanın peşindedir.
Buna karşı CHP’nin başı çektiği burjuva muhalefet, “Türkiye’nin ihtiyacı laik eğitim sistemidir” şeklinde bastırıyor ve bunu “bir beka sorunu” ilan ediyor! Lafta çağdaşlık ve demokrasiden dem vuruyorlar. Ancak, T.C. devletinin kuruluşundan beri gündemde olan “Tekçi” devlet anlayışına en çok sahip çıkan, bağnazlıkla savunanlar da yine onlar! Ne resmi dilden vaz geçmeleri mümkün… ne de “tek”çi kemalist ideolojiden. Bunların ifade edildiği anayasanın ilk üç maddesinin “değişmezliği”, “değişmezliğinin teklif edilemez”liğinin en azgın savunucuları MHP ve ulusalcı Vatan Partisi’nin yanında bunlar da sırasını alıyor.
Hepsi palavra! Eskisiyle ve yenisiyle faşizmin tüm eğitim-maarif-programları tarihin çöplüğüne!!! Burjuvazinin borusunu öttürmesine, kapitalizmin azami kâr sömürüsü için modern-ücretli köleler yetiştirmesine hizmet edecek eğitim sistemlerinin tümüne HAYIR!
Türkiye halklarının, kadınlarının, çocuklarının, gençlerinin gerçekten yeni programlara ihtiyacı var: Her türden ulusal imtiyaz ve baskının yok edildiği, resmi dilin kaldırıldığı, anadilde eğitim hakkının tanındığı, toplumsal eşitsizliklere, cinsiyetçiliğe karşı tedbirlerin alındığı, dinden arındırılmış ücretsiz demokratik eğitim!
Böylesi eğitim programları, işçi sınıfının önderliğindeki halk demokrasisinde mümkün olacaktır.
9 Mayıs 2024