Meclis’te kavga eksik olmuyor!
Can Atalay’ın durumunu görüşmek için meclis 16 Ağustos cuma günü olağanüstü toplandı.
TİP Milletvekili Ahmet Şık kürsüde konuşmasını yaparken, AKP’li Alpay Özalan Şık’a saldırdı. Çıkan kavgada CHP’li Okan Konuralp ve DEM Parti Grup Başkan Vekili Gülistan Kılıç Koçyiğit yaralandı.
Lak lak alanı olan Meclis’te sık sık kavga oluyor. Sataşmalar, küfürler, birbirinin üzerine yürümeler, yumruklaşmalar vb. Meclis’in olağan durumu.
Son kavga Meclis’te yer almanın ne kadar doğru olduğu sorusunu yeniden akıllara getirdi. Bu Meclis’te yer almanın doğru olup olmadığı tartışması yeniden alevlendi.
Bu konuda tavrımız şöyledir:
Parlamentarizm hayallerinin tavan yaptığı, parlamentoya olmayan niteliklerin atfedildiği bir dönemden geçiyoruz.
Parlamentoya onda olmayan nitelikler atfediliyor, Kürt ulusal sorunun ve işçilerin, emekçilerin sorunlarının çözüm adresi olarak meclis gösteriliyor, seçimler kurtuluş olarak gösteriliyor, yanlış bilinç veriliyor, bilinçler karartılıyor.
Parlamento burjuva devlet yapılanmasının bir organıdır. Burjuvazinin egemen olduğu sisteminde birkaç yılda bir, egemen sınıfın hangi temsilcisinin halkı parlamentoda temsil edeceğine ve ezeceğine karar vermek için seçimler yapılır. Burjuvazi seçimleri sistemine demokratik meşruiyet kazandırmak için yapar.
Lenin parlamentoyu şöyle değerlendiriyor:
“Üç ya da altı yılda bir, hâkim sınıfın hangi üyesinin halkı parlamentoda temsil edeceğine ve ezeceğine karar vermek yerine, genel oy hakkı, Komünlerde kurumlaşan halka hizmet edecekti, tıpkı bireysel seçim hakkının, tüm diğer işverenlere, kendi işyerinde işçi, ustabaşı ve muhasebeci seçmesine hizmet etmesi gibi.” (Lenin, Devlet ve Devrim, s.59, İnter Yayınları, Kasım 1995, İstanbul)
“Amerika’dan İsviçre’ye; Fransa’dan İngiltere’ye, Norveç’e vs. dek parlamenter olarak yönetilen herhangi bir ülkeye bakın: asıl “devlet” işleri, kulislerin ardında daireler, özel kalem odaları, genelkurmaylar tarafından yapılır. Parlamentolarda sadece laklak edilir.” (age. s.61)
Burjuvazinin egemen olduğu bütün ülkelerde parlamentolar ve onun için yapılan seçimler, burjuvazinin işçi sınıfı ve emekçiler, tüm ezilenler üzerindeki diktatörlüğünün üzerine demokrasi şalını örtmenin aracıdırlar.
Parlamento burjuvazinin düzenine demokratik meşruiyet görünümü sağlamaya hizmet eden şaldır.
Seçimler yoluyla iktidara gelmek, iktidardan pay almak, bu yolla halk için yararlı işler yapmak, hele hele düzeni değiştirmek vs. vs. boş hayaldir.
Parlamentonun fonksiyonu
Türkiye resmi olarak 25 Haziran 2018’den bu yana, adı “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” olan Türk tipi başkanlık sistemi ile yönetiliyor.
Halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı kendi atadığı bir kabineyle, Cumhurbaşkanı hükümetinin kararnameleriyle ülke yönetiliyor.
Bu sistemde Cumhurbaşkanı parlamentonun desteği olmasa da yönetecek yetkiye ve konuma yasal olarak sahiptir.
“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nde parlamentonun önemli bir fonksiyonu yoktur. Görevi sadece yasa yapmaktır. Parlamento yasa yapmasa da Cumhurbaşkanı kararname ile ülkeyi yönetme yetkisine sahiptir.
Kâğıt üzerinde de olsa milletin esas temsilcisi olarak, onun adına yasa yapan ve yürütmeyi millet adına seçen ve denetleyen parlamentonun yürütmeyi seçme görevi elinden alındı. Denetleme görevi, eğer parlamentonun büyük çoğunluğu muhalefetin elinde değilse, nerede ise imkânsız kılındı. “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” böyle bir sistemdir.
“Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi”, bir anlamda olağanüstü hâlin olağan hâle gelmesidir. Türkiye’de, faşizmin üzerine örtülen parlamenter demokrasi maskesi bir kenara bırakıldı. 25 Haziran 2018’den bu yana faşizm başkanlık yönetim sistemi ile uygulanıyor. Seçilmiş başkan tarafından atanan yürütme geçmişe oranla çok daha güçlü bir konuma sahiptir.
Bu fonksiyona sahip parlamentoda yer almanın bir getirisi yoktur. Tersine götürüsü vardır.
DEM Parti’nin, TİP’in, EMEP’in parlamentoda bulunması, sisteme, uygulanan faşizme demokratik kılıf geçirme, demokratik meşruiyet görünümü sağlamaya hizmet etmekte olup faşist sisteme yaramaktadır.
DEM’li, TİP’li, EMEP’li milletvekillerinin parlamentoda harcayacakları zamanı, dışarıda, sokakta mücadeleyi ilerletmek için kullanmaları, parlamento kürsüden yapılan konuşmalardan çok daha yararlı olacaktır.
Bir getirisi olmayan bu parlamentoda bulunulmasa da olur!
17 Ağustos 2024