1 Ekim’de mecliste Devlet Bahçeli’nin DEM Partililerle tokalaşması ile başlayan, 28 Aralık’ta yapılan İmralı ziyareti ve sonrasında yapılan açıklama, İmralı Heyeti’nin siyasi partiler ile görüşme turu ile devam eden Kürt sorununda yeni süreç devam ediyor.
Yeni süreç ile ilgili tavrımızı “Yeni bir çözüm süreci mi? “Erken ama bir şeyler pişiyor!” “, “Kürt sorununda yeni bir süreç başlıyor!” “Yeni süreç işliyor, Öcalan ile görüşme üzerine notlar” başlıklı yazılarımızda ortaya koymuştuk. Bu yazımızda Kuzey Kürdistan’da 40 yıldır süren savaşın neden sonlandırılması gerektiği konusunda kısaca tavır takınacağız.
Bu savaş sonlanmalıdır!
Neden?
Çünkü 40 yıldır Kuzey Kürdistan’da yürüyen bu savaşta binlerce Kürt ve Kürdistanlı öldürüldü. Binlerce Kürt faili meçhul (esasta belli) cinayetlerin kurbanı oldu. Köyler yakıldı, yüzbinlerce insan göç ettirildi. Kürt halkı büyük acılar yaşadı, bedeller ödedi. Hapishaneler tıka basa Kürtlerle dolduruldu. Bu savaşın sürüp gitmesi, bütün bunların sürmesi anlamına gelir.
PKK kurulduğunda önüne “Bağımsız Birleşik Demokratik Kürdistan“ hedefini koymuştu. Bu hedeften süreç içinde vazgeçildi, sistem içerisinde bazı kültürel hakların elde edilmesi noktasında konaklandı. Kuşkusuz Kürt kimliğinin tanınması, anayasal güvenceye kavuşturulması, ana dilde eğitim vb. Kürt sorununun çözümünde önemli kazanımlar anlamına gelir. Fakat bu kazanımların elde edilmesi de, Kürt ulusal sorununun çözüldüğü anlamına gelmez. Kürt ulusu ulusal baskı altındadır. Ülkesi bölünmüş, parçalanmış ve sömürgeleştirilmiştir. Var olan “birlik”ler, gönüllü bir birlik değil, zoraki birliktir. Eşit ve özgür birlikten bahsedebilmek için, zoraki birliğin kaldırılması, ulusal baskının son bulması, Kürt ulusunun kendi kaderini özgürce tayin edeceği şartların yaratılmasını gerektirir. Bu olmadığı sürece ne ulusal baskı son bulur, ne de eşit ve özgür birlik olur.
Bu savaş sonlanmalıdır!
Neden?
Çünkü savaş siyasetin silahla ve savaş yöntemleriyle sürdürülmesidir. Ve her savaşın, savaşan tarafların şu veya bu şekilde anlaşması ile gelen bir sonu vardır.
Savaşan taraflardan biri olan PKK açısından savaşın amaçları, hedefleri bu savaş sürecinde değişikliklere uğradı. Çıkış noktasında PKK açısından savaşın hedefi “Bağımsız, Birleşik, Demokratik Kürdistan”dı. Savaş “Kürt ulusunun ayrılıp, ayrı devlet kurma”sı, Kürdistan’ın bütün parçalarının bir Kürt ulusal devlet içinde birleştirilmesi hedefiyle yürütülüyordu. 1993’de bu hedef değişti. T.C. devletinden ayrılıp, ayrı devlet kurma hedefi bırakıldı; T.C. devletinin toprak bütünlüğü içinde “demokratik özerklik” hedef olarak ilan edildi. Kendi içinde “Kürt Sorunu”nu çözmüş bir T.C.’nin Ortadoğu’da Kürtlerle birlikte büyümesi de Türk egemen sınıflarına çözüm olarak önerildi. Fakat Türk hâkim sınıfları böyle bir çözüme, bizzat büyük burjuvazi içinde bu yönden bir çözümden yana kesimler olmasına rağmen hazır değildi. Abdullah Öcalan 1999’da Kenya’da uluslararası bir işbirliği sonucu yakalanıp T.C. ye teslim edildikten sonra, İmralı’ da yargılanması sırasında savunmasında “Kürtlerin T.C.’nin gücüne eklemlenmesi” siyasetini daha da geliştirdi. Çözüm T.C.’nin; PKK’nin gücünü kendi gücüne katarak, Ortadoğu’da başat güç olmasında idi. Kürtler için talep edilen ulusal haklar, adı bölgesel özerklik olması bile gerekmeyen, AB şartnamesinde öngörülen düzeyde bir yerel yönetim güçlendirilmesi, anadilde eğitim, silah bırakan PKK savaşçılarının sivil siyasete katılma imkânlarının yaratılması ve Abdullah Öcalan’ın tutukluluk şartlarının düzeltilmesi gibi oldukça geri düzeyde demokratik taleplerle sınırlı hale getirildi.
PKK açısından bu talepler için savaşmanın bir anlamı kalmamıştır. Tersine siyasetin bu taleplerle sınırlı olduğu yerde, savaşın sürdürülmesi, bu taleplerin elde edilmesini geciktirici bir rol oynayabilir.
PKK’nin çok geri düzeyde ileri sürdüğü esas olarak kimi kültürel talepler için savaşmak/savaş yürütmek gerekmiyor. Bu taleplerin yasal mücadele içerisinde elde edilmesi imkânları vardır.
Bu savaş sonlanmalıdır!
Neden?
Çünkü bu savaşın sonlanması, ülkelerimizde yaşayan halklar açısından ve savaşın ağır yükünü taşıyan Kürt ulusu açısından, bir bütün olarak sınıf mücadelesi açısından gereklidir. Bu savaşın sürdürülmesi, savaştan nemalananların iktidarının sürmesi demektir. Savaşın sürmesi demek, Kuzey Kürdistan’da ilan edilmemiş olağanüstü hâlin sürmesi, kitlesel tutuklamaların sürmesi demektir. Savaşın sürmesi demek, ülkelerimizde “PKK terörüne” karşı mücadele adına her türlü demokratik hakkın ayaklar altına alınması, faşizmin katmerli bir şekilde sürdürülmesi demektir. Savaşın sürmesi demek, Türk şovenizmi ve Kürt milliyetçiliğinin daha da güçlenmesi, halkların birlikte yaşama imkânının ortadan kaldırılması demektir. Halkların çıkarına olmayan bu savaş sonlandırılmalıdır.
Kuzey Kürdistan’da süren savaşın sonlanması, sınıf mücadelesinin, Türk ve Kürt ve diğer bütün milliyetlerden işçilerin sınıf mücadelesinde birleşmesinin şartlarını daha uygun hale getireceğinden, ulusal sorunun gerçek çözümünde de ileriye gitmenin yolunu açacaktır.
Biz burjuvazinin iktidarı şartlarında halklar arasında gerçek bir eşitlik, gerçek ve kalıcı bir barış olamayacağının, gerçek barışın ancak devrimlerle kazanılabileceğinin bilincindeyiz! Buna rağmen ve bunu hiç unutmadan ve unutturmadan bugün Türkiye/ Kuzey Kürdistan’da süren savaşın bir an önce sonlanmasının işçilerin, emekçilerin çıkarları açısından gerekli ve doğru olduğunu söylüyor, işleyen yeni süreç ile sağlanabilecek barışı, yürüyen savaşa tercih ediyoruz!
10 Ocak 2025