“Gider gider nice koç yiğitler gider,
Senin de içinde bir oğlun varsa çok değildir,
Ey mavi gök! Ey yağız yer bilesin ki,
Yüreğimiz kabımıza sığmamakta,
Örsle çekiç arasında yoğrulduk,
Hıncımız derya gibi kabarmakta.
İbrahim Kaypakkaya”
Bundan 52 yıl önce Kuzey Kürdistan-Türkiye proletaryası en büyük önderlerinden birini, İbrahim Kaypakkaya’yı yitirdi. 1973 yılının ocak ayı sonunda, henüz 24 yaşındaki bu genç komünist önderi bir ihbar üzerine Dersim’de tutsak alan faşist devlet güçleri, 4 ay süren hunhar işkencelerde ağzından örgüte ait tek sır alamadan kurşunlayıp, katlettiler.
Onlar İbrahim’in vücudunu genç yaşında aramızdan söküp aldılar. Fakat onun düşüncelerini, davasını, mücadelesini yok edemediler. O, bugün de yaşıyor ve proletaryanın ve ezilenlerin mücadelesinde, “büyük insanlığın” Yeni Dünya mücadelesinde her zaman yaşayacak.
Bizim için İbrahim Kaypakkaya:
*O, Kuzey Kürdistan-Türkiye’de Mustafa Suphi’den sonra komünizmin, Marksizm – Leninizm’in kızıl bayrağını 1972’de yeniden göndere çekmeye önderlik eden komünist önderdir.
*O, 1972’de Dünya Komünist Hareketi içinde süren iki çizgi mücadelesinde marksist-leninist safta yer tutup, Kuzey Kürdistan-Türkiye’de modern revizyonizme karşı mücadeleye önderlik eden, bu noktada hiçbir ikircime düşmeyen tek komünist önderdir.
*O, proletarya diktatörlüğünün sınıfsal niteliği; sosyalizm için mutlak gerekliliği, görevleri konusunda esas olarak marksist-leninist görüşler savunan tek komünist önderdir.
*O, proletarya önderliğindeki devrimin ancak işçi-köylü temel ittifakı üzerinde yükselen bir örgütlenme ile söz konusu olabileceği şeklindeki marksist-leninist ilkeyi kendine rehber edinip, her türden burjuva kuyrukçusu revizyonist görüşü mahkûm eden tek komünist önderdir.
*O, ulusal sorunda marksist-leninist teoriyi özümseyen, bu teoriyi Kuzey Kürdistan-Türkiye’nin somutuyla ustaca birleştirmeyi başaran, büyük Türk şovenisti düşüncelerin, devrimcilik ve evet komünistlik adına pervasızca savunulduğu ve hemen hemen hiçbir ezilen ulus hareketinin olmadığı bir dönemde, Kuzey Kürdistan-Türkiye’de ulusal sorunu marksist-leninist tarzda ele alıp, Kürt ulusunun varlığını ve ayrılma hakkını açık seçik savunan, çözüm yollarını, uygulanacak temel politikaları ortaya koyan komünist önderdir.
*O, Ermeni sorunu üzerine konuşmanın, yazmanın tabu olduğu bir dönemde, Ermeni sorununda da tavır takınan, Ermenilerin kitlesel olarak katledildikleri ve topraklarından sürüldüğünü söyleyen, Ermenilerin kitlesel olarak katledilmesini soykırım olarak tanımlayan komünist önderdir.
*İbrahim Kaypakkaya mevcut T.C. devletinin faşist niteliğini kemalist diktatörlük şahsında dosta düşmana gösteren tek komünist önderdir.
*O, faşizme karşı mücadelenin devrim mücadelesi olarak yürütülmesi gerektiği doğru marksist-leninist düşüncesini, antifaşist mücadeleyi düzen çerçevesi içinde hâkim sınıfların bir kesiminin peşine takılmak olarak kavrayan reformist, kuyrukçu görüşlere karşı tutarlı bir biçimde savunan tek komünist önderdir.
“Faşizmin değişik tonları mümkün olabilir, öyle de olmaktadır. Komünistler kitleleri faşizmin değişik tonları arasında seçim yapmaya zorlamazlar. Öte yandan faşizmin koyulaşmasını önlemenin çaresi de yine şehirlerde reformcu burjuvaziye kuyruk olmak eğil, proletarya önderliğinde halk savaşına girişmektir.” (İbrahim Kaypakkaya, Bütün Eserleri, Umut Yayıncılık, sayfa 433)
O, “Şafak revizyonizminin Kemalist hareket, Kemalist iktidar dönemi, ikinci dünya savaşı yılları, savaş sonrası ve 27 Mayıs hakkında tezleri” yazısının “Komprador büyük burjuvazinin ve toprak ağalarının iki siyasi kampı arasında “devletçilik”-“Hür teşebbüsçülük” “tek parti” “çok parti” üzerine yürütülen mücadelenin özü nedir?” Başlıklı bölümünde hâkim sınıflar arasında T.C. devletinin kuruluşundan itibaren süre gelen mücadeleyi tahlil etmekte, hâkim sınıfları iki kampa ayırmakta, iki kamp arasındaki mücadeleyi tahlil etmektedir.
Birinci kamp devlet cihazına, onun temel dayanağı olan orduya hâkim olan bürokrat burjuvazidir.
İkinci kamp esas kuvvetini taşradaki toprak ağalarından, tefeci bezirganlardan, din adamlarından alan hür teşebbüsçü özel sermayeli burjuvazidir.
İki kamp arasındaki mücadelenin benzeri 1972 yılında AP ile CHP arasında yaşanmaktadır.
Burjuvazinin iki kanadını da gerici, faşist değerlendiren İbrahim, iki kamptan bağımsız devrim mücadelesi yürütmekten yanadır.
“CHP’nin devletçiliğinden ilericilik, devrimcilik keşfeden “sosyalist”, Hitler faşizminin de “devletçi” olduğunu görmeyecek kadar kör ve kafasız budalanın tekidir.” (İbrahim Kaypakkaya, Bütün Eserleri, Umut Yayıncılık, sayfa 363-364)
Bugün de İbrahim’in tavır takındığı gibi hâkim sınıflar arasında, iki burjuva kutup arasında yürüyen bir iktidar mücadelesi var. Siyasi alan da AKP/MHP ile CHP arasında yürüyen iktidar mücadelesi, gerçekte TÜSİAD ile MÜSİAD arasında mücadeledir.
Bugün de burjuva kliklerin kavgasından bağımsız sınıf mücadelesini yürütmek gereklidir. Tıpkı İbrahim’in yaptığı gibi.
*O, her renkten revizyonizmin Marksizm-Leninizm adına kitlelerin bilincini reformizmle kararttığı bir dönemde, özellikle PDA/Şafak revizyonistleri ile polemik içinde, devrimci düşünce ve tavrın ne olması gerektiğini, reformlar için mücadelenin nasıl devrime tabi olarak ele alınması gerektiğini ortaya koyan komünist önderdir.
*O, örgüt içi ideolojik mücadelenin leninist ifadesi olan, ilkeli açık ideolojik mücadeleyi kavrayıp buna uygun davranan ve PDA/Şafak revizyonistlerinin kapalı kapılar ardında tezgâhladıkları komplolara rağmen ilkeli mücadeleden şaşmayan, bu alanda da örnek olan bir komünist önderdir.
*O, Şafak revizyonizminin legalist, laçka örgütlenme plânı ve uygulaması karşısına, merkezinde meslekten devrimcilerin bulunduğu sağlam illegal örgüt leninist plânı ile çıkan komünist önderdir.
*O, devrimde proletaryanın önderliği ve devrimin durmaksızın sürdürülmesi için proletaryanın öncü müfrezesi komünist partisinin mutlak gerekliliğini, söz konusu partinin işçi sınıfının partisi olması gerektiğini en açık şekilde anlayan ve bu yönde de adım atan örnek önderdir.
*O, komprador burjuvazi ve toprak ağalarının faşist devletini devrimci şiddetle yıkıp, yerine demokratik halk diktatörlüğünü kurmak ve devrimi durmaksızın sürdürmek, proletarya diktatörlüğünü kurmak, proletarya diktatörlüğü şartlarında sosyalizmin inşasına atılmak ve komünizm hedefiyle hareket edebilmek için öncelikle illegal bir komünist partisi çekirdeğinin yaratılması zorunluluğu ve gerekliliğini kavrayıp, buna göre hareket eden komünist önderdir.
*Kimi temel noktalarda özetlediğimiz marksist-leninist görüş ve davranışları şahsında toparlamış olan İbrahim Kaypakkaya, bu görüşleri ve ideolojik kararlılığının bir ifadesi olarak, düşman eline tutsak düştüğünde de görüşlerini tavizsiz savunup, düşmanla savaşı işkence altında da sürdürmeyi bilmiştir. O siyasi görüşlerini hiç tavizsiz savunurken, örgütsel konuda tek bir bilgi vermemiş, daha önce başkalarınca verilmiş tek bir bilgiyi onaylamamış, komünist tavrın nasıl olması gerektiğini kendi tavrı ile örneklemiştir. O, “ser verip, sır vermeyen” önder olma tavrıyla tüm devrimci saflarda bayraklaşmıştır.
*Genç komünist önder olarak İbrahim Kaypakkaya elbette hatasız değildi. Bütünlük içinde değerlendirildiğinde esası doğru, devrimci, marksist, komünist olan düşüncelerinin yanında, kimi önemli yanlış düşünceleri de vardı.
Yanlışları ne kadar ciddi olursa olsun, İbrahim Kaypakkaya bir bütün olarak değerlendirildiğinde marksist-leninist komünist bir önderdir. Komünist harekette dönüm noktası, devrimin kartalıdır!
Bizler İbrahim Kaypakkaya’yı “ondan öğrenmek, doğrularına sahip çıkmak ve geliştirmek, hata ve eksikliklerine karşı mücadele ederek onları aşmak”, “komünizm davası için mücadeleye bütün benliği ile daha sıkı sarılmak”, “Bolşevizmi hâkim kılmak için mücadeleyi yükseltmek” şiarlarına uygun olarak anıyoruz, anacağız.
Katledilmesinin 52.yıldönümünde de İbrahim Kaypakkaya Bolşevik mücadelede yaşıyor, hep yaşayacak!
16 Mayıs 2025