ICOR Savaş Karşıtı Günler: 8/9 Mayıs (Hitler faşizminden kurtuluş), 6 Ağustos (Hiroşima’ya atom bombası atılması), 1 Eylül (İkinci Dünya Savaşı’nın başlangıcı)
Bu yıl Avrupa’da 8 Mayıs, Asya’da ise 6 Ağustos’ta Hitler faşizminden kurtuluşun 80. yıldönümünü kutluyoruz. 1945 yılında bugün, dünyanın dört bir yanında milyonlarca insan tüm savaşların en korkuncu olan İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesini kutladı. 9 Mayıs 1945’te Stalin şu açıklamayı yaptı: “Kızıl Ordu ve müttefiklerimizin birlikleri tarafından diz çökmeye zorlanan faşist Almanya yenildiğini ilan etti ve kayıtsız şartsız teslim oldu…”
O dönemde Sovyetler Birliği önde gelen sosyalist ülkeydi ve nihayetinde Hitler karşıtı koalisyonla birlikte Hitler faşizminin yenilgiye uğratılmasındaki ana güçtü. Hitler faşizminin teslim olması aynı zamanda sosyalizmin emperyalist kapitalizm karşısındaki zaferinin ve üstünlüğünün de işaretiydi. Partizan mücadelesinde anti-faşist ittifaklar dünyanın pek çok ülkesinde direniş göstermiş ve zafere katkıda bulunmuştur. Komünist güçler onların çekirdeğini ve çoğu zaman da ana gücünü oluşturuyordu. Almanya’daki faşist çalışma kampı “Buchenwald” da mahkûmlar, komünistlerin ve uluslararası bir kamp komitesinin önderliğinde kendi kendilerini özgürleştirmeyi başardılar. Sosyalist Sovyetler Birliği’nin gücü, dünya işçilerinin ve halklarının devrimci coşkusuna ilham verdi. Doğu ve Güney Avrupa’da demokratik halk devrimlerini mücadele ederek gerçekleştirdiler ve sosyalizmin yolunu açtılar. Asya’da, d(iğerlerinin) y(anında) Çin, Vietnam ve Kore’de devrimci hareketler güçlendiler. Sömürgelerde ve bağımlı ülkelerde ulusal kurtuluş hareketleri yükselişe geçti.
Sosyalizmin, devrimci dünya hareketinin ve anti-faşist mücadele yürüten kitlelerin bu meşalesi devrimciler ve dünyanın tüm barışsever insanları tarafından taşınması sürdürülmelidir!
Bugün, nükleer silahların başını çektiği bir 3. dünya savaşı tehlikesi daha da artmış durumda. Bu gerçek hâlâ büyük ölçüde küçümseniyor, “zaten her yerde savaş var” deniyor. Nükleer bir dünya savaşı farklı bir boyuta sahip olacaktır. Tüm bölgeler binlerce yıl boyunca yaşanabilir olmaktan çıkacak ve milyonlarca insan korkunç bir şekilde ölmek zorunda kalacaktır.
Bugün bile dünyada her sekiz kişiden biri savaş ve çatışmalar nedeniyle şiddet ve yıkıma maruz kalmaktadır. 305 milyon insan insani yardıma muhtaç durumda ve 120 milyondan fazla insan yerinden edilmiş olarak kaçak durumda. ABD Başkanı Donald Trump, NATO üyelerinden gayrisafi yurtiçi hasılalarının %5’ini askeri harcamalara ayırmalarını talep ediyor. Bu, halkın zararına olarak en alttan en üste doğru yeniden dağıtılacak ek 1000’lerce milyar dolar anlamına gelecektir. Sadece Gazze savaşında 50.000’den fazla insan öldürüldü. İsrail hükümetinin barbarca savaşı ateşkesi sert bir şekilde bozdu, kitlelere yönelik tüm tedarikleri durdurdu ve Filistin halkının zorla sürülmesi ya da yok edilmesiyle Gazze’nin tamamen ilhak edilmesini planlıyor. Gazze artık direniş ve kurtuluş mücadelesinin küresel bir odak noktasıdır ve biz bunu tüm öncelik, kararlılık ve dayanışmayla destekliyoruz. Bunu önümüzdeki 15 Mayıs Nakba Günü’nde dünya çapında kararlılıkla ifade etmeye yükümlüyüz.
Gazze, Sudan ve Kongo’daki soykırımın, Ukrayna’daki yıkımların nedenleri aynı kökten gelmektedir: emperyalist güçler arasında pazar payı ve hammadde uğruna keskinleşen rekabet. Emperyalist savaşa karşı mücadele aynı zamanda hükümet bütçelerine, sosyal hakların tırpanlanması ve hepsinden önemlisi kendi yöneticilerine karşı da bir mücadele olmalıdır. Onlar demagojik bir şekilde kendi emperyalist çıkarlarını hepimizin çıkarlarının savunulması olarak sunmaya çalışıyorlar.
Emperyalistlerin çıkarları uğruna dünyanın savaş alanlarında kendimizi ölüme sürüklenmeyelim! Asıl düşman kendi ülkemizdedir. Faşizm ve savaş bir kez daha aynı madalyonun iki yüzü olduğunu kanıtlıyor. Kalıcı barış ancak sosyalizmin ve komünizmin dünya çapındaki zaferiyle sağlanabilir.
İşçi sınıfının bölünmüşlüğü, faşistlerin geniş halk kitleleri üzerinde etkili olabilmelerinin en özsel nedenlerinden biriydi. Bugün diğerlerinin yanında ABD’de Trump, İtalya’da Meloni, Fransa’da Le Pen, Hindistan’da Modi, Türkiye’de Erdoğan, Filipinler’de Marcos ve İsrail’de Netanyahu gibi dünyanın pek çok ülkesinde akut bir faşist tehlike söz konusudur. Emperyalist savaşlar ve faşizm arasındaki bağlantı tam da şunu açıkça ortaya koymaktadır: işçi sınıfı bu mücadelede öncü güç olmalı, ama en geniş halk kitleleri ve ulusal kurtuluş mücadeleleriyle birleşmeli ve sosyalist perspektifi temsil etmeli ve sağlamlaştırmalıdır.
Pablo Neruda, “çiçekleri koparabilirler, ama baharın gelişini durduramazlar” demişti.
Oslo’dan Cape Town’a, Portekiz’den Tokyo’ya dünyanın dört bir yanında kitleler faşist tehlikeye ve haksız savaşlara karşı ayağa kalkıyor. Türkiye’de kitleler cesurca sokaklara çıkıyor. İtalya’da liman işçileri şu sloganla blokaj uyguladı: “Silahları indirelim, ücretleri yükseltelim! Savaş lojistiğini engelleyelim!”
Georgi Dimitrof faşizmi yerinde bir tanımla “finans kapitalin en gerici, şovenist ve emperyalist unsurlarının terörist diktatörlüğü” olarak tanımlamıştır. Karl Liebknecht zaten “bu sisteme ne bir kuruş ne de bir adam” demişti.
İşçiler işçilere ateş etmez!
Yaşasın proleter enternasyonalizmi!
Faşizme karşı mücadele!
Dünya çapında kitlesel direniş bir dünya savaşını önleyebilir- barışı yalnızca sosyalizm ve komünizm sağlayabilir!
ICOR’u güçlendirin!
7 Mayıs 2025
ICOR Devrimci Parti ve Örgütlerin Uluslararası Koordinasyonu