Batı Karadeniz’i büyük yıkıma yol açan sel felaketi vurdu.
Dereler taştı, ilçe merkezleri sular altında kaldı. Binalar yıkıldı.
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’na (AFAD) göre Kastamonu’da 34, Sinop’ta 6 kişi öldü. Bartın’da kaybolan bir kişinin arama çalışmalarının sürdüğü açıklandı.
Günümüzde dünya iklim değişikliğinin sonuçlarını yaşıyor. Giderek artan sel felaketleri de bunlardan biri.
Son olarak Batı Karadeniz‘de sel felaketi yaşandı. Karadeniz’de giderek sıklaşan sel felaketleri iklim değişikliğinin sonucu olmakla birlikte, bölge özgülünde başka nedenler de sel felaketlerinde etkili olmaktadır. Bu nedenleri kısaca şöyle özetleyebiliriz: Dere yataklarında aşırı yapılaşma, dere yataklarının daraltılması, yol yapımı, yapılaşma nedeniyle ormanların kesilmesi, sahilin doldurularak oto yol yapılması, derelerin Karadeniz’e dökülmesinin daraltılması, çok yoğun yapılan HES’ler vb.
Giderek artan aşırı yağışların, sel felaketlerinin temel nedeni iklim değişikliğidir.
İklim değişikliğinin nedenleri?
Özellikle kapitalist sanayi devrimi sonrası 1750’li yıllardan itibaren, hız kazanan insan faaliyetleri etkisiyle atmosferin kompozisyonu değişmekte, sera gazı emisyonları artmaktadır. En önemli sera gazı olan karbondioksit (CO2)‘in atmosferdeki birikimi sanayi öncesi dönemde yaklaşık 280 ppm’den (milyonda bir parçacık) ken, Mart 2018’de 407,96 ppm’e yükselmiştir. Sanayi öncesi dönemde yaklaşık 715 ppb (milyarda bir parçacık) olan Metan (CH4) birikimi, 2017 yılı sonunda 1859 ppb’e çıkmıştır. Küresel atmosferik Azot (N2O) birikimi sanayi öncesi dönemde yaklaşık 270 ppb düzeyindeyken 2017 yılında 330 ppb’ye çıkmıştır.
Karbon Dioksit (CO2), Metan (CH4) ve Azot (N2O) gibi sera gazlarının atmosferdeki yoğunlukları, kapitalist endüstri devriminin başından bu yana önemli ölçüde artmıştır. Bu durum büyük oranda fosil yakıt kullanımı, arazi kullanımındaki değişiklikler ve tarım gibi insan faaliyetleri nedeniyle gerçekleşmiştir. Örneğin, günümüzde atmosferdeki karbon dioksit yoğunluğu son 650 000 yıldan daha yüksek düzeye gelmiş ve son on yılda, 1960 yılında ölçümler başladığından bu yana ölçülenden çok daha hızlı artmaktadır.
Doğa olayları kaçınılmazdır!
İnsanlar doğa olaylarının –sel, fırtına, deprem vb.- olmasını önleyemezler. Fakat alacakları tedbirlerle doğa olaylarının vereceği zararı en aza indirgeyebilirler. Dürtüsü azami kâr olan kapitalizmde bunu gerçekleştirmek mümkün değildir.
En kısa zamanda, en fazla kâr, emekçi insanın ve doğal kaynakların azami sömürüsü üzerine kurulu kapitalist barbarlık kendisi ile birlikte dünyayı yok olmaya doğru götürüyor.
İklim değişikliğine esas neden olan varlık, aynı zamanda iklim değişikliğinin tetiklediği felaketlerden en fazla etkilenen varlıklardan insandır.
Üretim araçlarını elinde bulunduran kapitalist insan azınlığı aynı zamanda hüküm etme aracı olan devlet denilen baskı/şiddet aracının da sahibidir. Bu avantajını hem büyük insanlığa hem de diğer canlılara karşı kullanmada anda herhangi bir sakınca görmemektedir. Çünkü sosyal varlığını belirleyen azami kâr dürtüsü kapitalistleri buna mahkûm kılmıştır. Hem emeği sömürmekte, hem de doğayı talan etmektedir. Doğal yaşam dengesinin bozulmasını tetikleyen kapitalist sömürü ve talan sistemi iklim değişikliğinin de esas nedenidir.
Değişikliğin sonuçları
İklimlerin değiştiği artık reddedilemez bir gerçek.
İklim değişikliğinin sonucu sıcaklıklar her yıl rekorlar kırıyor, dünyanın bir yanında kuraklıklar diğer bir yanında sel felaketleri yaşamı tehdit ediyor. Doğanın dengesi bozuldu. Kış ortasında yazı, yaz ortasında dolu yağışlarını yaşar olduk. Her yıl yenilenen sıcaklık rekor kayıtları artık olağan hâle geldi. Eriyen buzullar adaları ve alçak kara parçalarını tehdit eder durumdadır. Yanan ormanlar solunum yollarımızı tıkamakta, canlıların ihtiyacı olan oksijen sürekli azalmaktadır.
Hava kirlendi, toprak zehirlendi, sular içilmez oldu, doğa kapitalist üretim sisteminin ve onun ürettiği tüketim çılgını insan tipinin barbarlığının tehdidi altındadır. Bir avuç sömürücü asalak insanın azami kârları üzerine kurulu düzen ve bu düzendeki “sınırsız !” tüketim çılgınlığı tüm canlıların yaşamını tehdit ediyor.
İlkim değişikliğinin sonuçlarını daha sık yaşamaya başladık. Nedir bu sonuçlar?
* Daha fazla seller, kasırgalar/tayfunlar/siklonlar toprak kaymaları (heyelan) yaşanacaktır.
* Yaşam için riskli ve tehlikeli bölgeler çoğalacaktır.
* Temiz suya ulaşmak zorlaşacak; çölleşme, büyük su baskınları vb. artacaktır.
* Eriyen buzullar nedeniyle yükselecek olan deniz seviyesi küçük ada devletlerini su altında bırakacaktır.
* Zorunlu ve yaşam için gerekli olan su gıda vb. beslenme malzemelerinin azalması sonucu tetiklenecek silahlı çatışmalar gündeme gelecektir.
Doğa ile uyum içinde bir yaşam mümkündür. Doğa ile uyum içinde üretimi temel alan, merkezde kârın değil insanın bulunduğu sosyalizmde doğa olayları insanlık için çok daha az zararla atlatılabilir.
Ya emperyalist/kapitalist barbarlık içinde çöküş; ya doğa ile uyum içinde üretme tüketme, yaşamayı şiar edinen Sosyalizm!
14 Ağustos 2021