Bir yanda Yahudi düşmanlığı, diğer tarafta Müslüman düşmanlığı!
Dünyanın birçok yerinde burjuvazi ırkçı faşist zihniyetle cephe gerisini sağlama almaya çalışıyor!
İsrailli futbolcu Sagiv Jehezkel apar topar yine “bir gece ansızın” gelen kararla Türkiye’de sınır dışı edildi. Antalya Sporun yıldız futbolcusu bir gol atıp taraftarlarını yerinden fırlatmakla kalmamış, kameralara kolundaki bandajı gösterme cüretsizliğini yapmıştı. Kolundaki bandaja bir Davud yıldızı çizmişti ve üzerinde Kassam Tugaylarının saldırısına ve rehinelere dikkat çeken 100 gün, 7.10. yazıyordu. Bu kadarı fazlaydı!!! Filistin ulusunun kurtuluş mücadelesini savunmak adına azılı bir İsrail ve Yahudi düşmanlığının körüklendiği T.C.’de böylesi hareketlere izin verilemeyeceği anında gösterildi. Futbolcu önce gözaltına alındı, sonra serbest bırakıldı ve ama spor kulübü onu derhal ülkesi İsrail’e sepetledi.
Başakşehir’de oynayan İsrailli futbolcu Eden Karzev de Avustralya Yahudileri Federasyonu’nun 7 Ekim’in 100. gününe atıfla İsrailli rehinelerin serbest kalması çağrısı yapan Instagram paylaşımını kendi hesabından hikaye olarak paylaştıktan sonra gözaltına alındı, ardından serbest bırakıldı.
Gelişmeler üzerine Başakşehir kulübü Karzev’e para cezası verdi. Karzev’in kariyerine “yurt dışında devam etmesinin uygun görüldüğünü” açıkladı. Karzev de İsrail’e gitmek zorunda kaldı.
Şaşırdık mı? Hayır! Faşist bir devletin faşizan zihniyetli spor kulüpleri ve Yahudi düşmanlığıyla, ırkçılıkla, Türk şovenizmiyle beslenen taraftarlarından “demokratik tahammül” beklemek elbette mümkün değildi!
Siyonist İsrail devletinin Gazze Şeridi’ndeki barbarca saldırısı, asker-sivil ayrımı yapmadan, yaşlı-çocuk ayrımı yapmadan Filistin halkını kendi topraklarında oradan oraya kovalaması ve hatta katletmesi dünya halklarının bir bölümünün nezdinde giderek teşhir oluyor. Bunu ama özelde toplumsal olarak Müslümanlığın ağır bastığı ülkelerdeki egemenler kendi çıkarlarını gözeterek ırkçı temelde bir Yahudi düşmanlığını körüklemek için kullanıyorlar. Bunun en berbat örneklerinden birini de T.C. devleti ve andaki iktidarı sergiliyor. Sözüm ona Filistin halkını, “Müslüman din kardeşlerini” savunuyorlar! Gerçekte ise “Ata yadigârı Filistin” gibi söylemlerle ifşa oldukları gibi, eski “Osmanlı işgali” dönemine öykünüyor ve “büyük imparatorluk” emperyalist hayalleri için fırsat kolluyorlar.
Karşı tarafta, İsrail devleti yanında kayıtsız-şartsız taraf olmaktan başka bir tavra tahammülü olmayan Batılı emperyalist devletler var. Onlar da bir anda o çok övündükleri burjuva demokrasisinin temel taşlarından fikirlerini açıklama ve protesto eylemi yapma özgürlüğünü bir kenara atabiliyorlar. Burjuva demokrasisi ile faşizm arasında öyle çok büyük duvarlar olmadığını bir kere daha yaşayarak görüyoruz. Kassam Tugaylarının 7.10. tarihindeki saldırısının ardından Avrupa ülkelerinin birçoğunda Filistin halkının haklı davasına sahip çıkan ve İsrail devletinin Gazze Şeridi’ndeki barbarlığını teşhir etmeyi amaçlayan yürüyüş-miting gibi protesto eylemlerine yasaklar getirildi. İngiltere Londra’da bu yasaklar sökmedi. On binler sokağa döküldü ve demokratik eylem ve protesto haklarını söke söke aldılar. Almanya’da ise yasaklar daha etkin oldu. Filistin halkının kurtuluş mücadelesinin birçok simgesi “yasaklı” ilan edildi. Polis protesto eylemlerine saldırdı, Filistin bayraklarını topladı, direnen eylemcilere aşırı biçimde şiddet uygulayarak gözaltına aldı.
Medya eliyle yürütülen propagandayla, uluslararası alanda gerici burjuva ve faşist devletler halkları kendi arkalarında kayıtsız-şartsız taraf olmaya zorluyorlar. Ya İsrail’den yanasın (dolayısıyla benden yanasın!) ya da Filistin’den yanasın! (dolayısıyla karşı taraftasın!) Ve tersten de bu böyle!!! Toprakları işgal altında olan Filistin halkının özde haklı olduğunu kabul ederek de olsa andaki Hamas ve Cihad gibi dinci faşist örgütleri ve onların işledikleri savaş suçlarını eleştirmek/mahkûm etmek kabul edilemez oluyor. Karşı tarafta Siyonist İsrail devletinin işlediği savaş suçlarını, Gazze ve Batı Şeria’daki faşist uygulamalarını, katliamları eleştirmek/mahkûm etmek derhal “anti-semitizm” ile suçlanmayı getiriyor ve Yahudi düşmanlığıyla bir tutuluyor. Saflaşmanın bu kadar keskinleştiği bir yerde halkların kardeşliği için ayrımcı ve her iki tarafın da haklı ve haksızlıklarını ortaya koyan bir tavrı yaygınlaştırmak neredeyse imkânsızlaşıyor. Fakat kaçış yok! Burjuvazinin kendi çıkarları için halkların birbirine boğazlatılmasını, emperyalist savaşları engellemenin tek yolu her türden ırkçılığa, gericiliğe, milliyetçiliğe, cinsiyetçiliğe karşı çıkarak demokrasi ve sosyalizm mücadelesini örgütlemektir.
19 Ocak 2024