Yeni Bir Çağın Habercisi
Bundan 105 yıl önce, 7 Kasım 1917’de Rusya’da Petersburg’ta, Aurora zırhlısının Kışlık Sarayı döven top atışları, yeni bir çağın başlangıcını haber veriyordu. Bolşevik Parti önderliğinde mükemmel örgütlenmiş bir silahlı ayaklanma ile burjuvazinin savaşta ısrar eden hükümeti devriliyor, ikili iktidara son veriliyor, İşçi-Asker Sovyetleri merkezi iktidara el koyuyordu.
1871’de Paris’te ömrü 72 gün süren ilk işçi iktidarı deneyiminden sonra, dünyanın altıda birini oluşturan bir ülkede işçiler ve yoksul köylülerin iktidarı, proletarya diktatörlüğü kuruluyordu. Emperyalizm çağında, sömürüden arındırılmış yeni bir dünyaya, sosyalist bir dünyaya giden yolda ilk adım böylece atılmış oluyordu.
Sovyetler Hükümeti şahsında siyasi temsilciliğini bulan proletarya diktatörlüğü, ilk kararnamesinde, Rusya’nın savaştan çıktığını ilan ediyor; bütün uluslardan işçi ve emekçileri, cephelerde kardeşleşmeye, birleşmeye, silahları kendi burjuvalarının üzerine çevirmeye çağırıyordu.
Milyonlarca işçinin emekçinin hayatına mal olan barbar emperyalist paylaşım savaşının, bu savaşı yaratan kapitalist/emperyalist sistemin gerçek bir tek alternatifi olduğu, Rusya’daki devrimin zaferi ile ilan ediliyordu. Emperyalist savaştan, bu barbarlıktan kurtulmanın biricik yolu vardı: Bolşevik Devrim. Sovyet Hükümeti’nin Barış Kararnamesi ile birlikte yayınladığı ikinci kararnamede toprakların kullanım hakkı, onun üzerinde çalışanlara, eken biçenlere veriliyor, yoksul köylüler böylece ilk kez kendi ürettiklerinin efendisi haline geliyorlardı.
Sovyet Hükümeti arka arkaya aldığı kararlarla, ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını kayıtsız koşulsuz tanıdığını ilan ediyor; kadın-erkek arasındaki yasal eşitsizliği bir vuruşta ortadan kaldırıyor; bütün büyük üretim araçlarına, büyük fabrikalara ve kilisenin “mülk”lerine emekçiler adına el koyuyor, gerçekte toplumun olanı, tüm emekçilerin devletinin mülkü haline getiriyordu.
Bütün Dünyada Burjuvazinin Korkulu Rüyası
Bütün dünyada işçilere, emekçilere, tüm ezilenlere umut olan Rusya’daki proleter devrim, bütün dünyada kapitalistlerin, sömürücülerin, gericilerin korkulu rüyası oluyor, onları bu devrimi bastırma konusunda birleştiriyordu. Rusya’daki proleter iktidar, bir dizi emperyalist gücün dış müdahaleleri ile desteklenen içteki gericiliğe karşı kanlı bir iç savaşa zorlanıyor; savaş bıkkını işçiler emekçiler, 3 yıl da kendi iktidarlarını koruyabilmek için savaş yürütmek zorunda kalıyor ve muazzam bir özveri temelinde yürüttükleri bu iç savaşı da kazanmayı başarıyorlardı. Çünkü bu kez savaş kendi savaşlarıydı.
Bir Ülkede Sosyalizmin İnşası
Dünya savaşı ve iç savaşın yıkıntıları üzerinde yeni bir dünya inşa etmek: Şimdiye kadar örneği görülmemiş bir devasa görevle karşı karşıyaydı 1920 sonlarında genç Sovyet iktidarı. Rusyalı İşçiler-emekçiler, aslında kendi devrimlerini Proleter Dünya Devrimi’nin yol açıcısı, bir önsözü olarak kavrıyorlardı. Kapitalist dünyanın diğer ülkelerindeki başarılı proleter devrimlerden gelecek doğrudan yardımla ilerlenecekti. Umulan ve beklenen doğrudan yardım ne yazık ki gelmedi. Rusya dışındaki ülkelerde devrimci kalkışmalar, işçi-emekçi iktidarları kurma denemeleri başarılı olamadı. Rusya diğer kapitalist ülkelerle karşılaştırıldığında ekonomik açıdan oldukça geri, kültürel açıdan ülkenin geniş kırlık alanlarında feodalizmin çok güçlü olduğu bir ülkeydi. Yani, yeni bir dünya kurma mücadelesi olağanüstü elverişsiz şartlarda yürütülmek zorundaydı. Genç Sovyet iktidarı “bir ülkede sosyalizmin inşası” görevine bu şartlarda sarıldı. Gerekli olduğunda, ilerleyebilmek için bir adım geri çekilip, yeni yol ve yöntemler denendi. Bütün milliyetlerin hak eşitliğine sahip olduğu, ulusların ayrılma hakkına sahip olduğu “Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği” bu mücadele içinde kuruldu. İşçilerin ve emekçilerin sahip çıktıkları kendi devletlerinde sosyalizmin inşasında kısa süre içinde muazzam başarılar elde edildi.
Muazzam Başarılar Gözlerden Gizlenemez!
1936’ya gelindiğinde Sovyetler Birliği, dünyadaki tek proleter devlet olarak, iş gününü 6 saate indirmeyi tartışacak duruma gelmişti. Fakat emperyalistler harıl harıl bir İkinci Dünya Paylaşım Savaşı’na hazırlanıyorlardı ve onların en gerici, en şoven, en saldırgan terörcü diktatörlükleri faşizmin esas hedefi Sovyetler Birliği’ni yıkmaktı. SB için ve esasta bütün dünyada proletarya için, devrimin bu ana üssünün korunması, ”işçi sınıfının bu biricik anavatanının savunulması” bu durumda esas görev haline geldi.
SB, İkinci Dünya Savaşı’nda faşizmin yenilmesi, Nazi İmparatorluğu’nun çökertilmesi, Nazi haydutlarının inlerine kadar kovalanmasında başrolü oynadı.
Sonraki gelişmelerde ortaya çıkan ve sonuçta ülkeyi proletarya diktatörlüğünün ve sosyalizmin yıkılmasına götüren revizyonist yozlaşma, Ekim Devrimi’nin önemini ve Ekim Devrimi sonrasındaki işçiler ve emekçiler açısından muazzam kazanımları ortadan kaldırmaz. Ekim Devrimi ve bu devrim ertesindeki inşa deneyimi bugün de sömürüsüz yeni bir dünya için mücadele edenler açısından, öğrenilecek en önemli okuldur.
En Önemli Ders
Ekim Devrimi’nden öğrenilecek çok şey vardır.
Burada, bugün Ekim Devrimi’nden öğrenilecek en önemli ders nedir sorusuna cevap aradığımızda, biz ondan öğrenilecek en önemli ders, Bolşevik Parti öğretisidir diyoruz.
Neden? Bu sorunun cevabı, aslında bir başka sorunun cevabında yatıyor: Birinci Dünya Savaşı ertesinde Avrupa’nın birçok kapitalist ülkesinde objektif şartlar devrim için elverişli idi. 4 yıl süren, dünyanın o güne kadar yaşadığı en kanlı savaştan geri dönen “asker giysileri içine sokulmuş” işçiler ve emekçiler, savaştan galip çıkan ülkelerde bile, onları cepheye süren ve vatan/millet adına kırdıran egemenlere nefretle doluydu. Birçok ülkede “aşağıdakiler eskisi gibi yaşamak istemiyorlardı”. “Üsttekiler”, egemenler içinde ise savaşta üzeri örtülen çelişmeler had safhaya varmış, birbirlerini yer duruma gelmişlerdi. Üsttekiler de artık eskisi gibi yönetemez durumdaydılar. Yani yalnızca, bütün çelişmelerin en yoğun olarak ortaya çıktığı, o dönem “emperyalist zincirin en zayıf halkası” olan Rusya’da değil, Avrupa’nın bir dizi başka ülkesinde de devrimci durum vardı. Almanya’da, Avusturya’da, İtalya’da, Macaristan’da yer yer devrimci ayaklanmalar oldu. Hatta kimi yerlerde çok kısa süren Sovyet iktidarları bile kuruldu. Fakat Rusya dışında hiçbir yerde devrimci ayaklanmalar ve Sovyet iktidarları kalıcı bir başarı elde edemedi. Neden? Nedir Rusya’daki devrimin başarısının sırrı? Farkı yaratan nedir? Fark, Rusya’da yeni tipte bir işçi partisinin, Leninist Bolşevik Parti’nin varlığıdır.
Birinci Dünya Savaşı sırasında o dönemde II. Enternasyonal saflarında yer alan Sosyal Demokrat İşçi Parti’lerinin büyük çoğunluğu sosyal şoven pozisyonlara kaymış, kendi burjuvalarının kuyruğuna takılmıştı. Rusya dışındaki ülkelerde, sosyal şoven pozisyonlara karşı mücadele eden “sol” sosyal demokratların büyük çoğunluğu ise, partilerin birliğini bozmama adına, merkezci bir yol tutturmuşlardı.
Rusya’da, RSDİP’in İkinci Kongresi’nde 1902’de başlayan reformist ve devrimci, Menşevik ve Bolşevik kanatlara ayrılma; daha Birinci Dünya Savaşı başlamadan kesin örgütsel ayrılığa varmış; Bolşevik fraksiyon, 1912’de RSDİP(B) adı altında ayrı parti olarak ortaya çıkmıştı. O dönemde II. Enternasyonal’in Lenin’den çok daha ünlü, anlı şanlı önderleri bu ayrılığı çok bölücü bulup ayıplamışlar, mahkûm etmişlerdi. Sadece II. Enternasyonal içinde değil, Rusya Sosyal Demokrasi’si içinde de, Bolşevikler, kendilerini oportünizmin her türüne karşı mücadele temelinde ayrı parti olarak örgütlediklerinde küçük bir azınlık konumundaydılar. Ama onlar bir şeyi kavramışlardı: Reformist ve oportünistlerle birlik içinde devrimin zafere götürülmesi mümkün olamazdı. Devrimin zaferi için, işçi sınıfı ve emekçilere devrimde yol gösterebilecek, onlara önderlik edebilecek bir parti gerekliydi. Böyle bir parti içinde ise oportünistlere yer olamazdı.
1914’de dünya savaşı patladığında sarsıntı geçirmeyen, emperyalist savaşa karşı parti olarak doğru tavır takınan, II. Enternasyonal’in 1912’deki kongresinde aldığı doğru kararı hayata geçiren tek parti RSDİP(B) idi.
Diğer bütün partiler, parti olarak değişik gerekçelerle 1912 kararından uzaklaştılar. Bolşevik Parti, bu durumda II. Enternasyonal çökmüştür, yeni devrimci, enternasyonalist bir Enternasyonal gereklidir dedi ve böyle bir Enternasyonal’in yaratılması için mücadele yürüttü. Diğer Sosyal Demokrat Parti’ler içinde partilerin açık sosyal şoven pozisyonlarına karşı tavır takınan ve fakat bir türlü ayrılıp ayrı parti olarak örgütlenme adımını atmayan enternasyonalist kesimleri, onların kendilerini oportünistlerden, sosyal şovenlerden ve zentristlerden örgütsel olarak ayırmaları için ikna etmeye çalıştı. Fakat ne yazık ki bu çabaları yeterli sonuç vermedi. Savaşın sonlarında bir dizi ülkede devrimci durum ortaya çıktığında Rusya’da Bolşevik Parti dışında devrime önderlik edebilecek, yeni tipte tek parti yoktu!
Bugün de, bir devrimci durum çıktığında, bıçak kemiğe dayanıp, kitleler sokağa çıktığında eksikliğini duyduğumuz şey, bu ayaklanmalara doğru yol gösterecek yeni tipte, leninist Bolşevik Parti’lerin varlığıdır.
Dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşanılan kitle ayaklanmaları esas eksikliğin ne olduğunu gösteriyor.
O halde Ekim’den öncelikle yeni tipte, Bolşevik Parti konusunda öğrenmek ve onu inşa çalışmasını bütün çalışmaların merkezine koymak, devrim konusunda ciddi olanların, ML, komünist olma konusunda iddialı olanların yapması gereken şeydir.
Yeni Tipte, Leninist Bolşevik Parti’nin Temel Özellikleri Nelerdir?
* O, oportünizmden arınmış, uzlaşmacılara ve teslimiyetçilere karşı uzlaşmaz, burjuvaziye ve onun devlet iktidarına karşı tutumunda devrimci bir partidir.
* O, işçi sınıfının bilimsel teorisi marksizm-leninizmi kendi teorik temeli haline getiren, bu teoriyi eyleminin kılavuzu yapan, pratikte uygulayan bir partidir. Marksist-leninist teoriyi savunma, onun lafzına değil, devrimci özüne sahip çıkmayı gerektirir. Marksist-leninist teoride ustalaşmaksızın marksist-leninist partiler inşa edilemez ve devrim için objektif şartlardan devrimin zaferi için yararlanılamaz. Tabii ki bugün emperyalist sistemde bir dizi yeni görüngüler var. Tabii ki marksist–leninist bilime dayanarak bu yeni görüngüleri incelemek ve açıklamak, bu anlamda Marksizm Leninizm’i geliştirmek zorunludur. Fakat bu yeni görüngüler emperyalist sistemin özünde bir değişiklik anlamına gelmez. Bunlar aynı sistemin çerçevesi içinde nicel gelişmelerdir. Bu yüzden bugün geliştirme, marksist-leninist bilimin, Lenin’in kendi döneminde yaptığı gibi, yeni bir seviyeye yükseltilmesi biçiminde olmayacaktır.
* Bolşevik Parti işçi sınıfı saflarında faaliyet gösteren küçük burjuva partilere karşı ideolojik mücadele ile onları yenilgiye uğratmış, onların işçi sınıfı ve emekçiler içindeki etkileri kırmış olan bir partidir. Bu olmasaydı Ekim Devrimi’nin zafer kazanması mümkün olmazdı.
Bolşeviklerin ideolojik mücadelesi yalnızca işçi sınıfı içinde faaliyet gösteren kendi dışlarındaki partilere karşı mücadele değildi. Lenin ve Bolşevikler, Bolşevik Parti içindeki oportünist hatalara ve oportünistlere karşı da sürekli olarak eleştiri-öz eleştirici ideolojik mücadele yürüttüler.
SBKP(B) Tarihi/Kısa Ders’te bu konuda şu söyleniyor:
“Eğer Ekonomistler ve Menşevikleri alt etmeseydik, partiyi inşa edemez ve işçi sınıfını proleter devrime götüremezdik. Eğer Troçkistleri ve Buharincileri alt etmeseydik, sosyalizmin kuruluşu için gerekli şartları yerine getiremezdik.
Her türden ve renkten milliyetçi sapmaların temsilcilerini alt etmeseydik, halkı enternasyonalizm ruhuyla eğitemez, SSCB halkları arasındaki büyük dostluk bayrağını koruyamaz ve SSCB’yi kuramazdık. Bazı kimseler, Bolşeviklerin parti içindeki oportünist unsurlara karşı çok zaman harcadıklarını, bunların önemini abarttıklarını düşünebilir. Ama bu tamamen yanlıştır. Saflarımızdaki oportünizm, sağlıklı bir organizmadaki ülser gibidir ve asla hoşgörüyle karşılanmamalıdır. Parti işçi sınıfının öncü müfrezesi, ileri kalesi ve genelkurmayıdır. İşçi sınıfının yönetici kurmayında şüphecilere, oportünistlere, teslimiyetçilere ve hainlere yer yoktur.”1
Devrimci hareket içinde Ekim Devrimi’nin bu dersi yeterince kavranmamıştır.
* Yeni tipte Leninist Bolşevik Parti’nin temel özelliklerinden biri alçak gönüllülük ve özeleştiri yeteneğidir.
SBKP(B) Tarihi Kısa Ders’te şu tespitler yapılmıştır: “Bir parti, eleştiri ve özeleştiriden korkmazsa, çalışmasındaki hata ve kusurları örtbas etmezse, parti çalışmasındaki hatalarından ders çıkararak kadrolarını eğitirse ve hatalarını zamanında düzeltmeyi bilirse, yenilmez bir parti haline gelir.
Bir parti, hatalarını gizlerse, sancılı meseleleri örtbas ederse, her şey yolundaymış gibi davranarak eksiklerinin üstünü örterse, eleştiri ve özeleştiriye tahammül göstermezse, kendini beğenmişliğe ve gurura kapılırsa ve ilk başarılarıyla yetinirse, mahvolur.”2
İşçi sınıfı devrimcileri Ekim’den öğrenmelidir. Bu muazzam devrimin önderinden, leninist partiden, Bolşeviklerin Parti’sinden öğrenmek en başta gelen işlerden biri olmalıdır. Bugün devrim adına yola çıkanlar, kendilerine komünist diyenler bu partiyi kendilerine örnek almalıdır ve böyle bir partiyi sürekli olarak işçi sınıfının ve emekçilerin burjuvaziye karşı sınıf mücadelesi ile bağ içinde inşa etmek işine sarılmalıdır. Ancak bu inşa çalışmasında da bu partinin inşası sırasında devrim öncesinde iki aşamanın yaşanmış olduğu da hiç unutulmamalıdır.
Bolşevik Parti’nin inşasının birinci aşamasında esas görev proletaryanın en iyi, en aktif, proletaryanın davasına en bağlı güçlerinin kazanılması, proletaryanın partisinin şekillendirilmesi, ayakları üzerine dikilmesidir.
Lenin bu görevi “proletaryanın öncüsünün komünizm için kazanılması“ olarak formüle etmektedir. Bugün bildiğimiz kadarıyla dünyadaki hiçbir marksist-leninist parti, ciddi bir şekilde, kendisinin proletaryanın öncüsünü komünizm için kazanmış olduğunu iddia edemez. İddia etmesi halinde ise bu gerçeğin ifadesi olmaz. Fakat birçok halde bu gerçek algılanmamakta, mevcut durumları hakkında güzellemeler yapılmaktadır. Böyle yanlış bir tavırla ilerlenilemez.
Toparlarsak; bugün Ekim’den öğrenmek, öncelikle Rusya’da Bolşevik Parti’nin inşası deneyimlerinden öğrenmek demektir ve RUSYA’DA EKİM DEVRİMİ’NE ÖNDERLİK EDEN BOLŞEVİK PARTİ’DEN ÖĞRENMEK, YENMEYİ ÖĞRENMEKTİR!
1 Kasım 2022
Bin dokuz yüz on yedi
ikinciteşrin yedi…
Yumuşak ve derin
sesiyle Lenin:
“Dün erkendi, yarın geç
zaman tamam bugün,” dedi..
Yağlı çarklılarla yağlı işçiler:
“Bugün!” dedi.
Ölümü açlıktan öldüren siper:
“Bugün!” dedi.
Ağır
çelik
kara
toplarıyla AVRORA:
“BUGÜN!” dedi,
“BUGÜN!” dedi..
……………
Artık
ne kışlık sarayda
sarhoş eteklerin ipekli sesi,
ne paskalya çanlarında deli duası çarın,
ne Sibirya yollarında zincir iniltisi…
Artık
votka kadehlerinde ıslanmıyacak
sarı sarkık bıyıkları pameşçiklerin.
Kara toprağın üstünde bir avuç kan gibi
yanmıyacak,
bakır sakalları
açlıktan ölen mujiklerin.
Artık
kararmıyacaktır karlı sokaklar
kara bir rüzgar gibi geçen
Çarın kazaklarından.
Sarkmıyacaktır işçi kadınların
kanlı saçları:
kara kalpaklı kazakların mızraklarından.
Yandı kanatları iki başlı kara kartalın,
düştü yere,
öldü.
Buzlu Baltık denizinin kıyısında
bir pencere örtüldü.
Açıldı bir pencere….
Bin dokuz yüz on yedi
ikinciteşrin yedi…
Nazım Hikmet