İsmi “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Sözleşme”, olan İstanbul Sözleşmesinden bir “gece yarısı” hamlesiyle, Cumhurbaşkanı Kararnamesiyle çıkılmasının en önemli gerekçesi Sözleşmenin “Türk aile yapısına” uygun olmadığı, “Cinsel yönelim” vs. gibi maddelerle toplumun ahlakının bozulmasına neden olduğu gerekçesidir.
“Geleneksel aile” yapısının ne olduğunu iyi biliyoruz: Kadınların baskı altına alınması, kadın emeğinin sömürülmesi, aldatma, cinsel şiddet, istismar, kadınlar ve çocuklar üzerinde şiddet yoluyla sağlanan bir egemenlik! LGBTİ+ bireylerin varlığını reddeden, onlara kendi kimlikleri ve haklarıyla yaşam hakkı tanımayan bir erkek egemenliği! Tek kelime ile tutuculuk, gericilik!
Bu “geleneksel aile” yapısını sadece AKP savunmuyor, “geleneksel aile” anlayışı topluma egemen olan anlayıştır.
“Geleneksel aile” yapısında, eşcinsellik tedavi edilmesi gereken bir cinsel sapkınlık olarak görülür.
Eşcinselliğin tedavi edilmesi gereken bir cinsel sapkınlık olarak görülmesi sadece kapitalizme özgü değil, sol saflarda da yansımasını bulan erkek egemen bir anlayıştır.
Eşcinsellik ne bir cinsel sapkınlıktır, ne de tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır.
Devrimcilerin, yetişkin insanların, kendi tercih ve yönelimleri ile başka insanları taciz etmeksizin cinselliğini nasıl yaşayacakları konusunda bir değerlendirme yapıp, kimi cinsel eğilim ve tercihleri -bunlar toplumsal norm olarak dayatılmış olsa bile- üstün ve doğru görüp, diğerlerini “sapkınlık” olarak adlandırması yanlıştır.
Eşcinsellik kendi cinsel tercihlerini, yönelimlerini, pratiklerini herkese norm olarak dayatmak isteyenlerin gözünde sapkınlıktır olabilir ancak.
Eşcinselliği “cinsel sapkınlık ve hastalık” olarak değerlendirmek, kapitalist toplumun egemen anlayışıdır. Kapitalist toplum heteroseksüel ve monogam ilişkiyi norm olarak dayatan, “ahlaklı” “namuslu” tek ilişki biçimi olarak gösteren toplumdur. Tabii bu monogaminin kaçınılmaz yol arkadaşı yaygın, resmi ve gayrı resmi fuhuş, eşlerin birbirini “aldatması” vs.dir.
Marksist yaklaşımda kapitalist toplumun bu normu teşhir edilir. Geleceğin toplumunun insanlarının cinselliği konusunda, onlar nasıl yapacağına kendileri karar vereceklerdir denip geçilir. Cinselliğin bir biçimini norm olarak getirip dayatmak, onun dışındakileri “sapkınlık” “hastalık” olarak adlandırmak yanlış bir yaklaşımın ifadesidir. Bu kapitalist toplumun ikiyüzlülüğünün, sahtekârlığının da ifadesidir aynı zamanda.
Eşcinselliğin doğaya yabancı olduğu, insani değerlere ters olduğu, kapitalizmin ürünü olduğu vs.nin tümü yanlış, sadece kapitalist toplumun egemen önyargılarının tekrarı olan tavırlardır. Doğada cinselliğin yalnızca bir biçimi –monogam heteroseksüel ilişki- yoktur. İnsanlık tarihinde monogam heteroseksüel ilişki ancak yaklaşık son 200 yıllık tarihin ürünüdür. Eşcinselliğin tarihi kapitalizmin tarihinden çok eskidir. Kapitalizmin ürünü değildir. Yani kapitalizmin ortadan kaldırılmasıyla bu “hastalık” ve “sapkınlığın” ortadan kaldırılacağını vb. söylemek de bütünüyle yanlıştır.
Eşcinsellik eğer “tedavi edilmesi gereken” bir “sapkınlık”sa, ve LGBTİ+ bireyler bunu hiç de sapkınlık olarak görmüyor, kendi cinselliklerini kendi istedikleri gibi yaşamak istiyorlarsa ne olacaktır? Tedavici devrimci arkadaşlar bu “sapkınlar”ın ezilmesine nasıl karşı çıkacaklardır? Eşcinselliği “tedavi edilmesi gereken sapkınlık” olarak görenler nasıl olup ta ezilmeye karşı çıkacaklardır. Eşcinselliğin kendisinin “sapkınlık” ilan edilmesi, ezmenin bir parçası değil midir? Cinsel tercihi bizim istediğimizden değişik olanlara, kendi tercihimizi dayatmak ezme, baskı değil midir? Bizzat “sapkınlık” değerlendirmesi bir aşağılama, bir baskı değil midir?
LGBTİ+ bireyler kendi cinsel özgürlüklerini savunduklarında, eşitlik istediklerinde, bunun için gerçekten mücadele ettiklerinde kapitalist sistemle karşı karşıya geleceklerdir. LGBTİ+ bireyleri ezen bu sistemdir. Antikapitalist mücadelede bu insanların kendi cinsel kimlikleriyle de katılmasını gerçek hiçbir devrimci reddedemez. LGBTİ+ bireylerin cinsel kimlikleri, aynı zaman da bugün onların siyasi kimlikleridir de…
6 Nisan 2021