(26 Eylül Pazar günü Almanya’da federal parlamento seçimleri yapılacak. Almanya’da yayınlanan Marksist Leninist dergi Herşeye Rağmen (Trotz Alledem!) dergisinin seçimlere yönelik yaptığı Almanca açıklamanın Türkçe çevirisini yayımlıyoruz. YDİ ÇAĞRI)
Her dört yılda bir yeniden bizler “seçmenler” olarak bir dizi partinin seçim kampanyalarının odağında bulunuyoruz. TV’deki seçime katılacak partilere ayrılmış seçim propagandaları, reklam afişleri, seçim programları, sosyal medya kampanyaları üstümüze boca ediliyor. Kendimize şunu soruyoruz: 2021’de seçilebilecek bir şey var mı?
VAR OLAN DURUM
İklim Krizinde İflas…
Dünyanın her yerinde devasa orman bölgelerini imha eden yangın resimleri… Bir yanda dehşet verici kuraklık resimleri ve diğer tarafta aşırı derecede güçlü yağmur yağışlarının fotoğraftları. Sel felaketleriyle tamamen harap olmuş köylerin, yerleşim alanlarının, kentlerin resimleri. Yerkürenin her yerinde her yıl daha da artan aşırı hava olayları. Önüne gelen her şeyi silip süpüren kasırgalar. Erimekte olan kutup buzulları… Bütün bunlar dehşetli bir biçimde iklim değişikliğinin bir olgu olduğunu gösteriyor. O artık inkâr edilemeyecek veya küçümsenemeyecek bir olgu.
Bu iklim değişikliği, sanayileşmenin başlamasından bu yana ve her şeyden önce de son yüzyıllarda yerkürenin aşırı hızla ısınmasından kaynaklanmaktadır. Nedeni kapitalist üretim tarzıdır. Kapitalizm insani işgücünün ve doğal kaynakların azami bir şekilde sömürülmesi demektir.
Eğer bu siyaset radikal bir şekilde derinlemesine değiştirilmezse, yeryüzündeki yaşam temellerinin kaçınılmaz olarak imha edildiği bir noktaya erişilecektir.
Doğadaki denge kapitalist ekonomiyi sürdürme, kapitalist yaşam tarzı ve kapitalizm aracılığıyla harap edilmektedir.
Dünya iklim konseyinin güncel raporu, yeryüzü ısınmasının 1,5 derecede tutulmasının sanayileşme dönemi ile karşılaştırıldığında artık mümkün olmadığını, açıkça dile getirmektedir. Ve “böyle devam edilmesi” hâlinde milyarlarca insanın yaşam temelleri yakında imha edilecektir. Kapitalizmden kaynaklanan doğadaki türlerin ölmesi süreci şimdiye kadar görülmemiş boyutlara ulaşacaktır. Kapitalist dünya gerçekliği budur.
Kapitalizm tarafından üretilen “doğal felaketler”in felaket tablolarına “felaket bölgeleri”nde boy gösteren siyasetçilerin fotoğrafları eşlik etmektedir. Onlar bol bol timsah gözyaşı dökerek kendilerini “bu durumdan etkilenmiş” göstermekte ve şov yapmaktadır. Acil yardım vaatlerinde bulunmaktalar. Hepsi pat diye bir hamlede “yeşil”ci ve “çevre dostu” oldular. Ama tabii ki kapitalizmin sınırları içinde! Bu ne biçim bir alay etmedir! İnsanlığın bir ölüm-kalım sorunu hâline gelmiş bulunan çevre sorununda seçenek şudur: Ya kapitalizm ya da çevrenin kurtarılması! Eğer kapitalizm yerle bir edilmezse, o zaman yaşam temelleri yok olur!
Sağlık Krizinde İflas…
Mart 2020’den beri Korona-krizi dünyanın her yerini kasıp kavuruyor. Bu pandeminin başlarında nerdeyse tüm ülkelerde sağlık sistemi çöktü. Ülkelerin tümünde egemenlerin ve hükümetlerin bu pandemiye yanıtı “halkın sağlığının korunması” adına olağanüstü hâl yasalarıyla reaksiyon göstermekti.
Onlar kamusal yaşamı büyük oranda felce uğrattılar!
Fakat tabii ki, büyük sanayi üretimini değil!
Bizler tabii ki bantlarda akkort çalışmayı sürdürmek zorundaydık. Et endüstrisinde en berbat koşullarda kesim yapmak zorundaydık.
Tabii ki bakım personeli olarak hastanelerde, yaşlı yurtlarında, sağlık sektörü çalışanları olarak sürekli bulaşı tehlikesi altında, aşırı ağır çalışma koşullarında zahmetli işimizi yapmak zorundaydık!
Tabii ki süper marketlerdeki işçiler olarak da dakikalık tempoyla rafları doldurmaya ve kasada çalışmaya devam etmek zorundaydık. Tabii ki transport işçileri olarak da malları teslim etmeyi sürdürmek ve Toplu Taşımacılıkta çalışanlar olarak ağır koşullar altında çalışmaya devam etmek zorundaydık.
Bizler hepimiz çalıştığımız işyerindeki işin yürümesini sağlamak zorundaydık! Sözümona Lockdowns -karantina uygulamaları- bizi neredeyse teğet geçti! İşyerimizi yitirmek istemiyorsak buna rağmen çalışmaya devam etmeye mecburduk! Veya pek büyük ücret kayıplarıyla birlikte kısa çalışmaya yollandık.
Şayet bu Korona-pandemisi bir şeyi göstermişse o da şudur: Egemenler, kapitalistler ve onların siyasi temsilcileri için emekçi insanların sağlığının aslında hiçbir değeri yoktur.
Veya ama emekçi insanların sağlığı], en fazla, örneğin ilaç-ve sağlık endüstrisinde, sermayenin kendi kârlarını ürettiği malzeme olarak ilginçtir! İlaç sanayi ve yüksek teknik holdinglerinin kârları bu Korona-krizinde (!!!) ölçülemez derecede arttı! 2020 Korona yılında, tüm dünyadaki işçiler yaşam tehlikesi altında harıl harıl çalışırlarken dünya çapındaki dolar milyarderlerinin sayısı 700 artarak 2700’lük rekor sayıya çıktı. Onların toplam serveti dört trilyon artarak toplamda 11 trilyon avroya ulaştı!
Bir tek kapitalist devlet bile bir pandemiye hazırlıklı değildi! Bizzat kendilerinin “Dünya Sağlık Örgütü” (WHO) daha 2011’de tüm ülkelerinin pandemilere hazırlıklı olmak zorunda oldukları konusunda acilen uyarmıştı. Korona-salgını patlak verdiğinde bizzat dünyanın en zengin ülkelerinde bile yeterli derecede nefes koruma maskeleri, dezenfeksiyon maddeleri, koruma giysileri, hastaneler için bile mevcut değildi. Kapitalist dünyanın gerçekliği budur!
Afganistan… Bizden sonrası tufan…
Son olarak şimdi de Afganistan’dan fotoğraflar. Yirmi yıldır ABD ve emperyalist müttefikleri tarafından, diğerlerinin yanısıra emperyalist Almanya tarafından da, işgal edilmiş bulunan ülkeden fotoğraflar. Özgürlük ve demokrasi adına savaş! Batı yönelimli, batılı emperyalistlerin çıkarlarına uygun bir rejim kurmak için 20 yıl çalışıldı. Şimdi ABD ve onun müttefikleri geri çekiliyorlar ve arkalarında harabeye dönmüş bir ülke, bir enkaz bırakıyorlar. Göreve getirdikleri uşak rejim iskambil kulesi gibi çöküyor.
Kendi kaderlerini emperyalist işgalcilere bağlamış bulunan binlerce insan Afganistan’ı terketmeye çalışıyor. Kabil havaalanının önünde insanlar havalimanı alanına girmelerine izin verilmesi için, işgalcilerle birlikte ülkeyi terkedebilmek için birbirlerini çiğneyip eziyorlar.
Bu sefaletin bu sorumluları olan emperyalist metropollerdeki egemenlerin biricik derdi, “Afganistan’dan” bu “ilticacı dalgası”nın mümkün olduğunca kendi ülkelerinin sınır kapıları önünde durdurmayı şimdi nasıl engelleyebilecekleridir!
CDU/CSU [Hıristiyan Demokrat Birlik/Hıristiyan Sosyal Birlik-ÇN] şansölye adayı Bay Laschet aman sakın bir “ikinci 2015” olmasın diye yakınıyor!
Şimdi faşist Taliban-Şeriat rejiminden kaçmakta olan insanların lütfen derhal “komşu devletler”de yerleştirilmesi talep ediliyor.
Örneğin daha şimdiden 1,5 milyonun üzerinde Afganistan’dan kaçmış insanın yaşadığı Pakistan’da kalmaları öneriliyor.
SEÇİM SİRKİ YOLLARDA
Almanya’da şimdi yine seçim zamanı. Bir ay içinde seçmenler sandıklara gitmeli, “kendisinin vatandaşlık yükümlülüğünü” yerine getirmeli ve önümüzdeki dört yıl için Almanya’yı, yani “bu halkı” da yönetecek siyasetçileri seçmelidir.
Ne var ki, ancak sadece “tüm Almanlar” seçebilir ve seçilebilir. On yıllardır Almanya’da yaşayan, fakat Alman vatandaşı olmayan “yabancılar” seçim hakkına sahip değildirler. İlginçtir ki, “Sol” Parti”de dâhil olmak üzere tek bir parti bile Almanya’da yaşayan insanların hepsi için bu seçim hakkını talep etmiyorlar! Bizler kapitalist burjuva bir devletteki seçimlerden toplumda herhangi bir özsel değişiklik umut ettiğimiz ve beklediğimizden değil.
Ama bu, bir burjuva devletin demokrasisinin sınırları için bir göstergedir! Bu seçimler vasıtasıyla “halk iradesi”nin ifade edildiği, fakat burada halkın önemli ölçüdeki bir bölümünün aslında hiçbir seçim hakkına sahip olmadığı bir demokrasi! 2020’de Almanya’da 11,43 milyon “yabancı” yaşıyor.
Bir seçimimiz var mı?
Bu federal parlamento seçimlerinde hakikaten bir seçimimiz var mı? Yüzeysel olarak bakıldığında evet. 53 parti seçime katılıyor: Siyah-kırmızı-sarı-yeşil-kırmızı yerleşik burjuva partilerden ve parlamentoda temsil edilen ve gelecek mecliste de temsil edilecek olan bir faşist partiden başlayıp her renkten “ en küçük partiler”e değin. Bunlar arasında hatta yakalarında komünist veya marksist-leninist isimlerini taşıyan partiler re var. Hepsi bu seçim sirkinde cirit atıyorlar!
Parlamentoda temsil edilen, yeniden temsil edilecek olan partilerin siyaseti ile ilgili olarak konu epeyi basittir. Bütün bu partiler, aralarında “en sol” olanlar da, ya açıktan açığa kapitalizmden yana veya en iyi hâlde reforme edilmiş, kapitalist bir devletten yanadırlar. Oysa bu dünyadaki tüm sefaletlerin temeli, evet işte bu lanet kapitalizmdir! Bu partilerden birine verilecek bir oy, hangi gerekçelendirme ile olursa olsun fark etmez bir “böyle devam!” için bir oy, kapitalizm için bir oydur!
Bu seçimlerde bizlerin neden kesinlikle “demokratik yükümlüğü”müzü yerine getirmemiz ve yeniden kötünün iyisini, yani Yeşiller‘i veya Sol‘u, nihayetinde AfD dışındaki partilerin herhangi birini seçmeye gitmemiz gerektiğini, faşist AfD’yi [Almanya İçin Alternatif-ÇN] engellemek için bunu yapmak gerektiğini söyleyen birçok antifaşist insan vardır. Bu bugünkü koşullar altında Almanya’daki siyasi durumun yanlış bir değerlendirmesidir. Faşist AfD iktidarı devralmanın arifesinde değildir!
Bu burjuvazinin hükümet edebilmek için bugün hâlâ bir faşist diktatörlüğe ihtiyacı yoktur.
AfD’yi engellemek uğruna taktiksel bir seçim, kötünün iyisi politikasını hoş gösteren bir kendi kendini kandırmaktır.
Kendilerinin ajitasyon ve propagandalarında kapitalizme açıktan açığa saldıran ve sosyalizmi lafta seçenek olarak propaganda eden bazı küçük partiler de vardır.
Onların gerçekten sosyalist, komünist veya marksist-leninist olup olmadığından bağımsız olarak sorun, onların egemenlerin bu seçim sirkin katılımının, kendilerinin oy payının en iyi hâlde onbindebirler düzeyinde bulunduğu bugünkü koşullar altında, hiçbir rol oynamamasıdır.
Onların bu seçimlere katılımının işlevi objektif olarak burjuvaziye kendilerinin ne kadar da demokratik sisteme sahip olduklarına gerekçe göstermelerine yaramaktır. Daha fazlası değil. Gerçi evet, kendi üyeleri ve taraftarlarını harekete geçirmeye yarıyor. Onlar bu seçimi, kendi propagandalarını seçmenlere ulaştırmak için kullanıyorlar. Ama bunun için, seçim müsameresinin demokratik sahne malzemesi olarak, bu seçimlere katılmak gerekli değildir. Aslında kendilerini sosyalist, komünist ve marksist-leninist olarak adlandıranlar için bir oy veriş burjuvazinin seçim sirki lehine geçerli bir oy veriş anlamına gelir. Bugünkü şartlarda bu oy verme, oyunu kullananın burjuvazinin bu seçimlerini bu sistemde meşruiyet temeli olarak kabul ettiğini gösterme ötesinde bir işe yaramaz! Bizim için bu, bu seçimlerde oyumuzu vereceğimiz hiçbir parti ve hiçbir aday yoktur demektir. Bu anlamda bu 2021 Federal Parlamento Seçimlerinde hiçbir seçeneğimiz yok.
BİZİM SEÇİMİMİZ:
DEVRİM & SOSYALİZM
Aslında ama evet, bizim başka bir seçeneğimiz var! Bizler işletmede, fabrikada, hastanede, ticarette, çocuk yuvalarında, okullarda, eğitim kurumlarında, transport sektöründe… emekçilerin toplumu ayakta tuttuğu her yerde örgütlenebiliriz: Kapitalizme ve emperyalizme karşı mücadele için! Baş bela odur!
O savaşların ve bağımlı ülkelerdeki ezilen halkların sefaletlerin sebebidir.
O işçilerin iş gücünün sömürülüşünün nedenidir! O bu yeryüzündeki yaşam temellerinin imha edicisidir! O, emekçileri bölmek ve kendisinin iktidarını pekiştirmek için faşizmi, milliyetçiliği, ırkçılığı, anti semitizmi, erkek şovenizmini körükler.
Bu toplumdaki tüm değerleri biz emekçiler yaratıyoruz. Bizim emeğimiz holding patronları için kârları yaratıyor. Birlikte sınıf mücadelesini yürütürsek, o zaman kapitalizmin bir alternatifi vardır: Sosyalizm!
Sosyalizmi inşa etmenin ilk çaba ve deneyimleri başarısızlığa uğramış olsa bile, sosyalist veya halk demokratik devletlerde işçi sınıfı ve emekçiler için muazzam kazanımlar, geleceğin sosyalizme ait olduğunu kanıtlamıştır. Ama aksi hâlde bu kapitalizm tüm dünyayı bizzat kendisi ile birlikte barbarlığa çöküşe götürecektir.
Ya Sosyalizm, Ya Barbarlık İçinde Çöküş! Seçenek budur!
Bırakın burjuvazi seçim kervanıyla geçip gitsin! Bu sirkin parçası olmayın!
Bu Seçimlerde Kimseye Oy Verme!
Bizim Seçim Tavsiyemiz Şudur: Seçimi Boykot Et!
TROTZ ALLEDEM!
trotzalledem.org
SÖMÜRÜYE KARŞI SOSYALİZM İÇİN Sayı 27 – Eylül 2021