İklim krizinin yol açtığı felaketler her gün daha da fazlalaşmaktadır. İklim felaketinin vardığı nokta?
Aşırı hava olaylarındaki artış: daha sık ve daha şiddetli sel, kuraklık, kasırga ve orman yangınları gündemi işgal etmeye devam ediyor.
Küresel sıcaklıkta artış durmuyor. Avrupa Birliği’nin yeryüzü inceleme programı Copernicus, 2024’ün kayda geçen en sıcak yıl olduğunu açıkladı. Kapitalist sanayi devrimi öncesine kıyasla, dünya genelinde sıcaklıklar 1,5°C geçmiş durumdadır, bu artış, buzulların erimesine, deniz seviyesinin yükselmesine ve ekosistemlerin bozulmasının nedenidir,
Biyolojik çeşitlilik kaybı: Birçok hayvan ve bitki türü, yok olmakta veya yok olma sürecindedir. Kıyı şeritlerini erozyon ve hasardan korumaya, dalgaların ve fırtınaların enerjisini yavaşlatmaya yardımcı olan bariyerler yani mercan resiflerinin %50’den fazlası şimdiden yok olmuş durumdadır,
Deniz seviyesinin yükselmesi: Kutup buzulları ve Grönland buz tabakasının erimesi devam ediyor, bu durum deniz seviyesini yükseltiyor, ada devletlerinin sular altında kalma tehdidi devamlı artıyor.
Gıda ve su krizleri: Gıda ve su krizlerinin kapıyı çalalı epey oldu… Kuraklık ve aşırı hava olayları, tarım ürünlerini ve su kaynaklarını tehdide devam ediyor. Dünya genelinde milyonlarca insanın, temiz su ve gıda erişimine ulaşım sorunları daha da artıyor.
Sağlık sorunları: Sağlık sorunları katlanarak artıyor; bulaşıcı hastalıkların yayılıyor, hava kirliliği ve aşırı sıcaklara bağlı ölümler durmaksızın artıyor.
Ekonomik kayıplar: Ekonomik kayıplar katlanarak artıyor; iklim krizinin yarattığı felaketlerin maliyeti her yıl trilyonlarca doları buluyor. Felaketlerin rakamsal boyutları sürekli yükseliyor. Bu durumu yaratanlar, gezegenimizi en çok kirletenler, gezegene ihanette sınır tanımayanlar kimlerdir diye sorulduğunda en kısadan cevap zenginlerdir. Zenginlerden kastımız “modern kapitalistler sınıfı, toplumsal üretim araçlarının sahipleri ve ücretli emek sömürenlerdir.” Gezegenimizde en fazla parası olan en fazla kirletenlerdir. En az parası olanlar ise, kirletilen bu gezegende en fazla zararı gören; her felakette en çok ve en çabuk etkilenenlerdir.
Küresel sera gazı emisyonları, yani fazladan insan faaliyetleri sonucunda atmosfere salınan gazlar, dünya çapında iklim değişikliğinin nedenidir. Bu gazlar, güneşten gelen enerjiyi hapsederek dünyanın yüzeyinin ısınmasına neden olur.
Ülkeler bazında kirleticiler
Küresel sera gazı emisyonlarının büyük bir kısmı, ekonomik büyüklükleri ve enerji tüketimlerine göre sıraladığımızda 2023 verilerine göre en çok sera gazı salan, üreten ülkeler sıralamasında;
- Çin %30 ile başı çekmektedir. Enerji üretiminde kömür ana kaynaktır.
- Amerika Birleşik Devletleri %14 ile ikinci sıradadır, fosil yakıtlara dayalı ekonomi ve yoğun enerji tüketimi ile kişi başına en yüksek karbon emisyonu olan ülkelerden biridir.
- Avrupa Birliği %8 ile üçüncüdür. Sanayileşmiş ülkeler topluluğu içerisinde yer alan Hindistan %7 ile sıralamada dördüncüdür. Hızlı ekonomik büyüme ve kömür kullanımının yoğunluğu ile öne çıkmaktadır.
- Rusya %6 ile beşinci sıradadır. Fosil yakıt ihracatı ve ağır sanayi faaliyetleriyle önemli bir kirleticilerden biridir.
- Yeryüzünde kabul görülen 195 ülkeden 27 AB ve 4 büyük kirletici ülkeyi düştüğümüzde geriye kalan 164 ülkenin yaklaşık %30’unun küresel emisyondan sorumlu olduğu sonucunu çıkarmak mümkündür. Yalnız gözden kaçmaması gereken İngiltere, Suudi Arabistan, Arjantin, Meksika, Güney Afrika, Türkiye vb. ülkeler elbette yüz ölçümü 26 km² ve nüfusu 11.300 olan Tavalu ülkesi ile kıyaslanamaz ve karşılaştırılamaz derecede kirleticilerdir.
Kişi başına karbon emisyonu yüksek olan ülkeler bazında Katar, Suudi Arabistan ve Avustralya gibi ülkeler, düşük nüfuslarına rağmen kişi başına düşen emisyon oranlarında lider konumundadır.
Şirketler bazında öne çıkan kirleticilere gelince
Bazı büyük kapitalist tekeller-şirketler, fosil yakıt üretimi ve tüketimi nedeniyle dünya üzerindeki karbon emisyonlarının en büyük kısmından sorumludur. Bunlara fosil yakıt canavarı demek hiç de yanlış olmaz. Öne çıkanlar;
Saudi Aramco gezegenin en büyük petrol şirketi.
Exxon-Mobil ABD merkezli bu enerji devi, fosil yakıt üretiminde lider konumundadır.
Chevron Corporation, merkezi ABD’de bulunan 180’den fazla ülkede faaliyet gösteren, Texaco ve Caltex gibi küresel olarak tanınan markalar da bünyesindedir. Petrol ve doğalgaz üretimiyle çevreye büyük zarar verenlerdendir.
BP (British Petroleum) 2010’daki Deepwater Horizon petrol sızıntısıyla çevreye verdiği zarar unutulmadı.
Shell Petrol, Hollanda ve İngiltere merkezi Londra, doğalgaz ve kimyasal üretimiyle bilinen bir diğer dev şirket.
Gazprom, merkezi Rusya’da bulunan dünyanın en büyük enerji şirketlerinden biridir ve doğal gaz sektöründe küresel liderdir. Dünya doğal gaz rezervlerinin yaklaşık %16’sına sahip, küresel doğal gaz üretiminin %12’sini sağlayandır.
Yukarda sıraladığımız büyük petrol ve gaz şirketleri fosil yakıtların çıkarılmasında ve piyasaya sürülmesi sırasında büyük ticaret yapmakta ve azami kârlar elde etmektedir. Fosil yakıtlar, insan eliyle fazladan üretilen küresel sera gazı emisyonlarının ana kaynaklarından biridir. İklim değişikliğinin ana nedenlerini oluşturur. Petrol ve gaz arama faaliyetleri sırasında okyanuslar ve karada ekosistemleri üzerinde büyük tahribat yaratırlar.
Dünyanın en kirletici 100 şirketi, küresel karbon emisyonlarının yaklaşık %71’ini üretmektedir.
Diğer sektörler bazında kirleticileri sıraladığımızda:
Enerji sektörü elbette tüm alanlara hizmet sunduğu için içi açıldığında, fosil yakıtların kullanımı insan eliyle üretilen küresel karbon emisyonlarının yaklaşık %75’i enerji üretiminden kaynaklanıyor. Diğer yandan sanayi tarımı yani büyük ölçekli tarım, su kaynaklarının %70’inin tükenmesine ve toprakların kirlenmesine yol açmaktadır. Sorunun bir diğer yanı ise; ormansızlaşma Amazon gibi ormanların yok edilmesi hem karbon emicileri azaltıyor hem de ekosistemlerin tahrip olmasının sebebini oluşturuyor. Sektörlere göz atıldığında:
Moda endüstrisi: Hızlı moda, tekstil atıkları ve su kirliliği nedeniyle dünyanın en büyük ikinci kirletici sektörüdür.
Tarım ve gıda endüstrisi: Özellikle endüstriyel et üretimi, metan gazı emisyonlarının önemli bir kaynağını oluşturur. Aynı zamanda tarımda kullanılan kimyasal gübreler… Mesela Coca-Cola, PepsiCo ve Nestlé gibi büyük şirketler, dünyadaki plastik kirliliğinin yaklaşık %10-15’inden sorumlu. Amazon’daki ormansızlaşmanın %70’i sığır yetiştiriciliği ve soya üretimi için gerçekleşiyor.
Elektronik ve teknoloji şirketleri: Elektronik atıklar ve enerji yoğun veri merkezleri vs.
Kömür sektörü, enerji üretiminde hâlâ birçok ülkede büyük bir role sahiptir. Karbon emisyonları ve çevresel kirlilikte öne çıkan ve yüzü astarını geçen en zararlı enerji kaynağıdır. Kömür şirketleri, karbon emisyonlarının büyük bir kısmından sorumludur. Kömür, iklim değişikliğin öne çıkan enerji hammaddesidir. Hava, toprak ve su kirliliğine de sebep olur. Kullanımı tümden terk edilmelidir. Kömür, petrol ve doğal gazın enerji üretiminde kullanılması, küresel ısınmayı hızlandırır ve hava kirliliğinin ana nedenleridir.
Gezegene ihanette sınır tanımayanlar
Evet, dünyamıza “ihanette” kusur etmeyenlerin hangi tür “zenginler” olduklarını yukarda açıkladık. “Gezegene ihanette sınır tanımayanlar” ifadesinin içeriğini açıklarken, bunların doğrudan çevresel tahribat yarattıkları, çevreyi kirlettikleri, ekosistemleri bozdukları, doğal kaynakları aşırı tükettikleri ve iklim değişikliği gibi küresel sorunlara neden olan aktörler olduklarını söyleyebiliriz. Bunların bu yoldaki esas dürtüsü azami kâr hırsıdır. Gezegenimizde yaşadıkları cennetleri elden gitmesin diye her türlü hile ve yolsuzluğa başvuruyorlar. Yeryüzünde büyük insanlığa oranla “bir avuç” olan bu kapitalist egemenler azami kârları için her yolu mubah görürler. Şimdi bunların yönettiği banka sermayesi ile sanayi-teknoloji sermayesinin iç içe olduğu büyük tekellerden bazılarını isimlendirelim.
Bunların sahip olduğu, yöneticiliğini yaptığı vs. şirketlerin çoğu, sürdürülebilirlik taahhütlerinde bulunurlar bulunmasına da hep sözde kalır. Ormanların yok olmasında öne çıkmalarının yanı sıra biyo-çeşitlilik kaybının da sorumlusudurlar. Bunlar aynı zamanda yerel halkların haklarını gasp etmekte ve karbon emisyonlarının artışına sebep olmaktadırlar.
Tarımda doğal dengeyi bozanlara gelince: Palmiye yağı, soya ve et üretimi gibi endüstriler, küresel ölçekte geniş alanlardaki ormanların yok olmasının yanı sıra doğal dengeyi bozmada da önemli role sahiptirler.
Çeşitli tarım şirketleri vb. (özellikle palmiye yağı, soya ve et üretimi yapanlar), ormansızlaştırma projelerine katkıda bulunanlardır. Fosil yakıt, inşaat ve madencilik şirketleri Neden Gezegen İçin Tehdit? sorusuna en basit cevap; birileri kirletirken, diğerleri, karbon depolamak ve iklim dengesini korumak için kritik öneme sahip ormanları yok etmektedir. Ormansızlaştırma hem karbon salınımını artırır hem de biyo-çeşitliliği yok eder. Amazon ormanları, Endonezya’nın yağmur ormanları gibi bölgelerdeki ormansızlaştırma bu tür tehditlerin başta gelen kurbanlarıdır.
Besin sektöründe öne çıkanlar
Gezegenin kirletilmesinde besin sektörünün rolü yadsınamaz.
Teknik gelişmeler sonucu ortaya çıkan kirlenme
Elbette teknik gelişmeler, insan yaşamını (genel insanlık açısından) kolaylaştıran ve yaşam standardını artıran önemli yeniliklerdir. Bu yeniliklerden ilk faydalananlar yine egemenlerdir, zenginlerdir. Bu gelişmeler çevreyi de etkilemektedir. Bu etkiler, genel anlamda sanayileşmede, enerji üretiminde, kaynak tüketiminde ve atık yönetiminde görülür. Teknik gelişmelerin çevre kirliliğine olan etkilerine gelince: Hava, su ve toprak kirliliği sanayileşmenin beraberinde getirdiği kirliliktir ve zincirleme birbirine bağlıdır.
Teknolojik gelişmeler, enerji talebini artırmış ve bu da çevreye zarar veren enerji üretim yöntemlerinin yaygınlaşmasının yolunu açmıştır.
Fosil yakıtların kullanımı, nükleer atıklar, yenilenebilir enerji teknolojileri: Yenilenebilir enerji teknolojileri (güneş, rüzgâr, hidroelektrik) daha çevre dostu olmasına rağmen, bu sistemlerin üretim ve kurulum süreçlerinin de çevresel etkilere sahip olduğunu da unutmayalım.
Günümüzün ulaşım sistemleri, çevresel kirliliğin önemli bir kaynağı hâline gelmiştir.
Araç Emisyonları: İçten yanmalı motorlu araçlar (benzin-mazot ile çalışan motorlar) CO₂ ve NOₓ gibi sera gazlarının yanı sıra partikül maddeler de üretir.
Gelişen hava taşımacılığı, yüksek karbon emisyonlarına sebep olur.
Elektrikli araçlarda karbon salınımını azaltabilir, ancak batarya/pil üretimi ve atık yönetimi çevresel sorunlara yol açmaktadır.
Teknolojinin hızlı gelişimi ile elektronik cihazların tüketimi artmış, her yıl yenilerin devreye girmesiyle e-atıklar çevre kirliliğini arttırmıştır. Ömrünü tamamlayan elektronik cihazlar, ağır metaller ve toksikler geri-dönüşüm eksikliğinden doğal kaynakların erimesine de sebep oluşturmaktadır.
Teknik, tarımsal verimliliği artırmak için yoğun kimyasal kullanımını da teşvik etmektedir. Pestisitler ve kimyasal gübrelerin fazla kullanımı su kirliliğine ve biyo-çeşitlilik kaybına yol açmaktadır.
Plastik ve diğer sentetik malzemelerin daha fazla günlük hayatımıza girmesi beraberinde plastik kirliliğinin oluşmasının sebeplerdir. Günümüzde plastik atıklar, özellikle okyanus ekosistemlerini tehdit eder durumdadır. Öte yandan bu atık plastiklerin parçalanması sonucu oluşan mikro-plastikler, su kaynaklarını ve yiyecek zincirini kirletir hâle gelmiştir.
Nükleer atıklar ayrı bir tehdit oluşturmaktadır. Bunlar nükleer enerji üretimi ve nükleer teknoloji kullanımı sırasında ortaya çıkan radyoaktif materyallerdir. İnsanlığın bugün ki teknik gelişmesi henüz atom enerjisi kullanmaya yeterli değildir, çünkü enerji üretimi sonrası oluşan atıkların varlığını bertaraf etme/etkisini sıfırlama mümkün değildir.
Radyoaktif kirlilik
Toprak kirliliği, yanlış depolama veya sızıntı, toprağın radyoaktif maddelerle kirlenmesine neden olur. Tarım alanlarını kullanılamaz hâle getirir.
Su kirliliği, nükleer atıkların depolandığı alanlardan yeraltı sularına sızarak, içme suyu kaynaklarını kirletir.
Hava kirliliği, nükleer atıkların uygun şekilde yönetilmemesi (soğutulmaması-patlama vs. durumlarında) radyoaktif partiküllerin atmosfere karışmasına neden olur.
Nükleer tesislerdeki patlama felaketlerinde; Çernobil veya Fukushima örneğinde olduğu gibi binlerce yıl etkisi sürecek olan kirlilik oluşur.
Nükleer enerji, temiz enerji kaynağı olarak lanse edilse de ortaya çıkan radyoaktif atıkların yönetimi büyük bir sorundur.
Nükleer enerji sektöründe faaliyet gösteren önde gelen şirketler ve piyasa değerleri de milyar dolarla ölçülmektedir.
Teknikte ve programlamada öne çıkan şirketler
Bu alanda faaliyet gösteren tüm büyük şirketlerin ortak bir özelliği bilgiyi kontrol etmenin yanında kirli bilgi yayma, manipülasyonlar vs.dir. Elektronik cihazların üretimi, değerli metaller, nadir toprak elementleri ve fosil yakıtların çıkarılmasını gerektirir. Bu süreçler yüksek enerji tüketimi, atık üretimi ve su kirliliğine neden olur. Tedarik zincirleri ve fabrikaları büyük miktarda sera gazı emisyonuna sebep olmaktadırlar. Elektronik atık, teknoloji ürünlerinin hızlı yenilenmesi, büyük miktarda e-atık oluşumuna yol açar. Bu atıklar genellikle gelişmekte olan ülkelerde işlenirken, çevresel ve sağlık sorunlarına yol açar. Veri merkezleri, bulut hizmetleri ve büyük veri işlemleri için büyük miktarda enerji tüketirler. Enerji kaynakları yenilenebilir değilse, karbon ayak izleri tavan yapmaktadır. Ürünlerin dünya çapında taşınması (lojistik ve nakliye) sırasında –genellikle fosil yakıt kullanılır– meydana gelen karbon emisyonları işin cabasıdır.
Yukarda aktardığımız finans tekellerinin-şirketlerinin önemli bir kısmının çevreci görünme çabaları yalnızca pazarlama stratejisidir. Bu çevreci görünme eylemlerine Yeşil Yıkama (Greenwashing) denir.
Otomotiv sanayi ve çevre kirliliği
Otomotiv (araba-otomobil) sanayi, çevre kirliliğine önemli ölçüde katkıda bulunan sektörlerden biridir. Hem arabaların üretim süreci hem de kullanımı sırasında çevreye önemli oranda sera gazı salarlar. Fosil yakıt kullanımı sırasında içten yanmalı motorlar, petrol türevlerini yakarak karbondioksit (CO2), karbon monoksit (CO), azot oksitler (NOx) ve partikül madde (PM) gibi kirleticiler üretir. İnsan eliyle üretilen bu zehirli gazlar iklim değişikliğine ve hava kirliliğine doğrudan katkı sağlar.
Büyük otomobil tekellerinin yöneticileri günümüzün tekelci-monopolist “burjuvalarıdır”. Bizim derdimiz bu şirketlerde çalışanlar değil, ipleri elinde tutanlar iledir. Onların sahip oldukları sermayeleriyledir. Bunlar aynı zamanda paranın egemen olduğu tüm kapitalist ülkelerde, devlet denilen mekanizmalarda birinci dereceden söz ve hak sahibidirler. “Büyük sanayinin ve dünya pazarının kurulmasından bu yana, modern temsili devlette siyasal egemenliği tamamıyla ele geçirdi. Modern devlet iktidarı, tüm burjuva sınıfın ortak işlerini yöneten bir komiteden başka bir şey değildir.” (“Komünist Parti Manifestosu”, Marx/Engels, s. 40-41, İnter Yayınları, Aralık 1998, İstanbul) Devlet bunların elinde emekçiler üzerinde yasamada-yargıda ve yürütmedeki diktatörlük aracıdır. Bu diktatörlük aracını bertaraf etmenin yegâne yolu, buna sahip olanların mülksüzleştirilmesinden geçer. Yani mülksüzleştirenler mülksüzleştirilmelidir.
Dünyanın en zengin kapitalistleri, genellikle teknoloji, perakende satış sektörü ve finans sektörlerinde faaliyet gösteriyorlar. Ve bunların kişisel servetleri yüz milyarlarca doları buluyor. Ülkelerimizde de dolar milyarderleri giderek artıyor.
Türkiye’nin en zenginlerini ABD ve Avrupalı enlerle karşılaştırdığımızda aradaki servet farkının büyüklüğü göze çarpmaktadır. Ama yine de karşılaştırma yapabilmek için bilinmesi gereken 1 milyar dolarlık servetin 1.583.423 TL. asgari ücrete tekabül ettiğidir. Hesabı dünya çapında yaptığımızda Elon Musk yaklaşık 449 milyar dolarlık servetinin Türkiye’deki asgari ücret ile karşılığını hesaplamaya gerek yok. Yani adamın serveti asgari ücretlinin ileri geri yüzlerce yıllık neslini kapsar. İşte böyle bir adaletsiz ve eşitsizliğin var olduğu gezegenimizde varlıklarıyla bile gezegene ihanet etmiş durumdadırlar. Gerisini siz düşünün.
Gezegene ihanette sınır tanımayanların gezegenimiz açısından yarattıkları sorunları yazımızın başında açıkladık. Özetlersek?
İklim değişikliği: Fosil yakıtlar ve sanayi faaliyetleri, küresel ısınmayı hızlandırmakta ve iklim felaketlerine (sel, kuraklık, aşırı hava olayları) yol açmaktadır.
Biyo-çeşitlilik kaybı: Ormansızlaşma, avcılık ve kirlilik gibi faaliyetler, ekosistemleri yok etmekte ve çok sayıda türün yok olmasına neden olmaktadır.
Kaynak tüketimi: Aşırı üretim ve tüketim, doğal kaynakların tükenmesine ve ekosistemlerin bozulmasına yol açmaktadır.
Çevre kirliliği: Plastik atıklar, kimyasal atıklar ve diğer zararlı maddeler çevreyi kirletmekte, su kaynakları ve okyanuslar için ciddi şekilde tehdit yaratmaktadır.
Kapitalist sistemde daha sürdürülebilir üretim mümkün mü?
Elbette mümkün:
Alternatif enerjiler: Yenilenebilir enerji kaynaklarının hızla yaygınlaştırılması (güneş, rüzgâr, hidroelektrik).
Üretimde karbon emisyonlarını azaltan yeni üretim teknolojileri, enerji verimliliği, döngüsel ekonominin yaratılması
Sorumlu tüketim: Tüketim alışkanlıklarının değiştirilmesi, tek kullanımlık plastiklerin yasaklanması, geri dönüşüm oranlarının artırılması.
Tarımda sürdürülebilirlik: Organik tarım, sürdürülebilir hayvancılık yöntemleri ve toprak sağlığına öncelik verilmesi.
Çevre politikaları: Hükümetlerin çevre dostu yasalar çıkarması, fosil yakıt sübvansiyonlarının sona erdirilmesi ve karbon emisyonlarının sınırlandırılması.
Kömürden ve fosil yakıttan sorgusuz sualsiz vazgeçilmesi
Atık yönetimi: Atıkların daha verimli geri dönüşümü, atıklardan enerji üretimi, metan emisyonlarını azaltan teknolojiler.
Atom santrallerin amasız, fakatsız derhal kapatılması.
Gezegeni korumak ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için, gezegenin geleceğini tehdit eden bu güçlerin karşısında durmak ve çevre dostu çözümleri benimsemek mümkündür. Fakat sonuçta bu yalnızca çevre korumacı bir kapitalizm olur. İnsanlık açısından, gezegenimizde ki yaşam açısından reforme edilmiş kapitalizm bugüne göre iyidir. Ama sonuçta kötülerin arasında iyidir. Gerçek çözüm, çevrenin esas düşmanı olan kapitalist sistemin yıkılmasındadır.
Emekçiler gezegeni kirletmiyor mu? Elbette sahip olduğu değerler oranında kirletiyor… Emekçiler geçim derdi sırasında kirletirken kapitalistler/burjuvalar ise zenginlik içinde sefahat içinde kirletiyor. Relasyonu doğru kurmaz “insan kirletiyor” sonucuna varırsak sınıf çelişmelerini göz ardı ederiz. Birinin bir yıldaki kirletme eylemini diğeri bir günde kirletmektedir. İşte bunun farkına varmaz isek, hedef şaşırmış oluruz. Başta belirttik “parası olan daha fazla kirletiyor”… Sözün kısası “büyük insanlık” hayatta kalma kavgası sırasında yine burjuvazinin yarattığı reklam ortamı ile gezegeni kirletirken, burjuvalar/zenginler ise daha rahat-daha lüks bir yaşam içinde gezegeni kirletmektedir. Kontrolündeki medya aracılığıyla emekçileri yönlendirmesi ise işin cabası! Bunun için hedef belli, evirip çevirmeye eğip bükmeye hiç gerek yok… Amasız, fakatsız “modern kapitalistler sınıfı, toplumsal üretim araçlarının sahipleri ve ücretli emek sömürenleri” vurulması gereken hedefimiz! Onların rahat ve lüks yaşamına son vermek, gezegeni daha fazla kirletmelerini önlemek istiyorsak “toplumsal üretim araçlarının” sosyalist bir devlet çatısı altında kamulaştırılması zorunludur. Böylece üretimin yeniden örgütlenmesi, çevre ile uyum içinde doğanın yasalarını temel alarak yaşamın yeniden düzenlenmesi olanak hâline gelir. YA SOSYALİZM YA DA KAPİTALİST BARBARLIK! Seçim elimizde…
Kaynaklar: BBC, Euro’nsa, AA, Temiz Enerji, İklimhaber, Wikipedia, Airqoon, forbes, wikiepedia, günlük gazeteler, aylık dergiler. Komünist Manifesto.
Şubat 2025