Suriye’de İdlib’i kontrol eden Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) liderliğindeki cihatçı gruplar, Türk devletinin desteklediği, eğittiği, silahlandırdığı Suriye Milli Ordusu’na (SMO) bağlı bazı gruplar 27 Kasım’da Halep’e yönelik saldırı başlattı.
Halep başkent Şam’ı Lazkiye ve Halep’e bağlayan M5, M4 karayolu kavşağında bulunan stratejik bir kent. M5, M4 karayolları kavşağı cihatçı gruplar tarafından ele geçirilmiş durumda.
Çok ciddi bir direniş karşılaşmayan cihatçı gruplar 72 saatte Halep kent merkezine girdi ve kentin büyük çoğunluğunu ele geçirdi.
Suriye ordusu, İran’ın desteklediği gruplar Halep ve çevresinden geri çekildi.
Cihatcı gruplar 2016’da terk etmek zorunda kaldıkları Halep’e geri döndü.
Nedenler…
Siyonist İsrail devleti Filistin’de Filistin halkına yönelik sürdürdüğü soykırım savaşını, Lübnan’a taşımıştı.
İsrail’in Güney Lübnan ve Beyrut’a saldırısı HTŞ ve cihatçı gruplar tarafından fırsat olarak değerlendirildi. Zira Hizbullah militanları İsrail’le karşı savaşmak için Suriye’den Lübnan’a dönünce Halep ve yakın kentlerde boşluk oluştu.
27 Kasım’da İsrail-Hizbullah ateşkes anlaşması imzalandığı gün HTŞ önderliğindeki gruplar da harekete geçti.
Rusya esas olarak Ukrayna savaşına yoğunlaşmış durumda, dikkatinin merkezinde Ukrayna var.
İran’ın Suriye’de bulunan vekalet güçleri İsrail’in yoğun saldırısı altında kayıplar verdi. Hizbullah’ın Lübnan savaşı nedeniyle güçlerini Suriye’den çekmesi, İran’ın Suriye’de etkisinin azalması, Esad rejiminin zayıflaması İsrail’in, ABD emperyalizminin çıkarınadır.
Halep’in HTŞ önderliğindeki cihatçı gruplar tarafından tamamen ele geçirilmesi Suriye’de dengeleri değiştirecektir.
Türkiye’nin rolü…
Türkiye bir süredir Esad ile barışmaya, ilişkileri normalleştirmeye çalışıyordu. Rusya’nın baskısına rağmen Esad barışmanın ön şartı olarak “Türkiye’nin işgal ettiği bölgelerden geri çekilmesi”ni dayatınca “barışma”, ilişkilerde normalleşme gerçekleşmedi.
Rojava’da PYD önderliğinde oluşan özerk bir yapı var. ABD emperyalizmi himayesinde adı konulmamış bir Kürt devleti var. Bu devletin kuruluşu nasıl olursa olsun, önderliği nasıl olursa olsun, Türk devleti bu oluşumdan oldukça rahatsızdır. Yanı başında, “terör koridoru” olarak gördüğü, savaştığı bir yapı önderliğinde özerk bölge, Kürt devletini istemiyor. Sadece Türk devleti değil, bölgenin sömürgeci diğer devletleri de, Suriye, İran, Irak da, Rojava’da Kürt devleti istemiyor.
Türk devletinin Rojava’da 30/40 km derinliğinde ‘Güvenli Bölge’ oluşturmak istemesinin temel nedeni budur.
Türk devleti kendi denetimi dışında başka bir gücün himayesinde, Suriye’de Kürtlerin adı ne olursa olsun statü kazanmasını engellemeye çalışıyor. Bu nedenle HTŞ önderliğindeki grupların, Türkiye’nin desteğindeki SMO’na bağlı kimi grupların Halep saldırısı Türkiye’nin işine gelmektedir.
Halep tamamen düşerse sırada Til Rifat, Minbiç ve Kobanê var. HTŞ ve SMO bu bölgelere yönelecektir.
Bugüne kadar Suriye’de Türk devletinin attığı adımlar, işgal ettiği bölgeler, Rusya ve ABD emperyalizmiyle anlaşma temelinde ya da onların yeşil ışık yakması sonucu gerçekleşti.
ABD ile Rusya emperyalizmi arasındaki çelişmelerden yararlanan Türk devleti denge politikası izliyor. Yeri geliyor Rusya ile anlaşarak adım atıyor. Yeri geliyor ABD ile anlaşarak adım atıyor. Rusya ve ABD arasındaki çelişmeler Türk devletine bu imkanı sağlıyor.
Ekim 2019’da Türk devleti “Barış Pınarı Harekatı” adı verilen işgal savaşının 9. gününde ABD ile 14.gününde Rusya ile anlaşmıştı.
Türkiye o günden bu yana ABD ve Rusya’yı bu anlaşmalara uymamakla suçluyor.
Astana faktörü…
Batı bloğuna karşı Rusya, İran, Türkiye Astana görüşmeleri üzerinden Suriye’de ortak hareket etmeye çalıştı. Astana görüşmeleri Rusya, İran, Türkiye arasında hiç çelişme olmadığı, her konuda anlaştıkları anlamına gelmiyordu.
22 Ekim 2019’da Türk Devleti ile Rusya arasında imzalanan Soçi Mutabakatı adı verilen anlaşmanın bir maddesi “Münbiç ve Tel Rıfat’tan bütün YPG unsurları silahlarıyla birlikte çıkarılacaktır” maddesi idi.
Türk devleti de İdlib’de ılımlılarla/cihatçı örgütleri birbirinden ayıracak, cihatçı örgütlerin elindeki ağır silahları alacak, bu örgütleri kuzeye doğru gitmelerini sağlayacak, M4 ve M5 karayolunun güvenliğini sağlayacaktı.
Türk devleti de, İdlib’de gözlem noktaları oluşturmasına rağmen anlaşmanın gerekliliklerini yerine getirmedi.
Görüleceği üzere Rusya, Türkiye çıkarları ne gerektiriyorsa onu yapıyorlar. Çıkarlar gerektirmediği için kağıt üzerindeki anlaşmalara uymuyorlar. Zira emperyalist dünyada dostluk değil çıkarlar vardır!
Bütün emperyalist güçler, bölge gerici devletleri, onların destek verdiği gruplar; Suriye’de kendi çıkarları için bulunuyorlar.
Halep savaşı Ortadoğu’da yürüyen paylaşım savaşının parçasıdır.
Suriye’nin geleceğine, Suriye’de yaşayan halklar karar vermelidir.
Bütün yabancı güçler Suriye’den defolun!
30 Kasım 2024