“Ey, gök ve yeryüzü… Ey, dağlar ve denizler… Kalkın, tanıklık edin. Bu topraklarda dökülen kanlara siz tanıklık edin. Çünkü insanlar sustu, susturuldu. Öldü, öldürüldü. Yas tutabilecek güç bile bitti. Akıllar durdu, akıllılar yok edildi.” diyordu Rakel Dink, eşinin katledilişinin 10. yılında yapılan anmada yaptığı konuşmada.
Hrant Dink 19 Ocak 2007’de katledildi.
Bundan 15 yıl önce bir tetikçinin faşist kurşunları ile aramızdan alınan enternasyonalist devrimci insan, kardeşimiz, dostumuz, yoldaşımız Hrantı anıyoruz.
Agos’ta Hrant Dink imzasıyla 6 Şubat 2004’te yayınlanan ve Atatürk’ün manevi kızı, ilk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen’in Ermeni köklerine ilişkin iddialara yer veren yazı, Hrant’ı hedef tahtasına koyan ilk yazı idi. İki hafta sonra, Hrant’ın bu yazısı Hürriyet gazetesinin manşetine taşındı. Hürriyet’in manşeti bir infial dalgasının yaratılmasına neden oldu! Ertesi gün Genelkurmay Başkanlığı çok sert bir açıklama yaptı. Bu süreç, Hrant‘ın Ermeni kimliği üzerine bir yazı dizisinden alıntılanıp çarpıtılan cümlesiyle hedef hâline getirildi ve mahkemelerle bunaltılması süreci izledi.
Sabiha Gökçen yazısından dolayı Hrant yargılanmadı. Sabiha Gökçen haberi, Hrant Dink’in katledilmesine giden sürecin başlangıcıdır.
Hrant Dink’in 7 Kasım 2003’te başladığı ve fasılalarla 13 Şubat 2004’e kadar sürdürdüğü ‘Ermeni Kimliği Üzerine’ başlıklı dizi yazılarının sekizincisi, bağlamından tamamen koparılarak cımbızlanan bir cümle, uzun süre, Dink’in ‘Türk’ün kanı zehirlidir” dediği şeklinde sistematik bir linç kampanyası için malzeme olarak kullanıldı. Linç kampanyası, Hrant’ın katledilmesine kadar sürecek bir duruşma kıskacının ve açık hedef haline getirilişinin taşlarını ördü.
19 Ocak 2007’de Hrant Dink katledildi. Resmî devlet görevlileri, kışkırtıcılar, medya, ırkçı katiller elbirliğiyle Hrant’ın katledilmesinin ortamını hazırladılar. Hrant düşmanlaştırıldı, kıstırıldı ve sonunda katledildi. Birileri, katilleri yetiştirdi, hazırladı, plânladı, birileri göz yumdu, birileri arka çıktı, birileri delilleri kararttı, birileri suçluları korudu. Ne duruşma önlerindeki saldırılar ne de gazete haberleri tesadüf değildi. Hrant öldürülmeden bir hafta önce Agos’ta şöyle yazmıştı: “Birileri karar verdi ve ‘Bu Hrant Dink artık çok olmaya başladı. Ona haddini bildirmek gerek’ diyerek harekete geçti. Kabul ediyorum, kendimi ve Ermeni kimliğimi çok merkeze alan bir iddia bu. (…) Ne var ki benim ruhsal algılamam bu…” Hrant’ın ruh hali de buydu.
Devletin denetimi ve gözetimi altında 16 yaşındaki bir tetikçi eliyle susturdular Hrant’ı. Daha doğrusu susturduk sandılar, O’nun cenazesinde yüz binlerin “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeniyiz” şiarı altında yan yana gelecekleri hiç yoktu hesaplarında. Hrant’ın katledilişinin üzerinden on dört yıl geçti. O, 1915 24 Nisan’ında başlayan Ermenilere yönelik soykırımının son kurbanlarından biri olarak geçti tarihe. Bir buçuk Milyon+bir. Türk ırkçıları için bu cinayet “Türklüğe hakarete duyulan tepki”dir. Kuzey Kürdistan/Türkiye’nin emekçi insanlarının demokrasiden, insanlıktan biraz nasibini almış kesimi için ise Hrant’ın öldürülmesi, soykırımın sürdürülmesidir, bir yüz karasıdır.
107 yıl önce Ermeni soykırımına imza atanlar, inkâr politikalarını sürdürmeye ve Ermenilere karşı kinlerini kusmaya devam ediyor. Hrant Dink, Ermeni olduğu için öldürüldü. Hrant Dink, bir mücadele insanı olduğu için hedef alındı. Hrant Dink, halkların kardeşliğini savunduğu için ortadan kaldırıldı. Hrant, bir Enternasyonalistti. Demokrat olmadan sosyalist olunamayacağını söyleyen, bugün gelecekteki toplumu yaratabilmenin de koşulu olarak demokrasi ve insan hakları mücadelesinin en ön saflarında yer alan bir insandı. O, Türkiye’de demokrasi mücadelesi vermeyi öncelikli görevi olarak görüyordu. O, ülkelerimizin insanlarına güveniyordu. Öldürüldüğü gün Agos’ta yayınlanan son yazsısında şöyle diyordu:
“Evet, kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet, biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce.”
Ne yazık ki Hrant’ın bu öngörüsü yanlış çıktı.
Bundan 15 yıl önce bir tetikçinin faşist kurşunları ile aramızdan alınan enternasyonalist devrimci insan, kardeşimiz, dostumuz, yoldaşımız Hrant’ı anıyoruz.
Tetikçiler hüküm giydi, katliamın gerçek düzenleyicileri, hâlâ aramızda dolaşıyor.
Ermeniler üzerinde uygulanan soykırım gerçeğini bugün de inkâr etmeye devam edenlerin devletinden Hrant’ın gerçek katillerinin açığa çıkarılmasını beklemiyoruz. Esas olan da bu cinayetin halkların vicdanında mahkûm edilmesidir.
Güvercinlere dokunulmayacağı günler için mücadelemizi sürdüreceğiz.
19 Ocak çarşamba, saat 15.00’de Hrant’ın vurulduğu yerde, Agos önündeyiz…
17 Ocak 2022