Kitlelerin kendiliğinden gelişen eylemliliklerine müdahale edebilecek, onları devrimci tarzda yönetip yönlendirebilecek Bolşevik tipte parti/ler eksikliği sadece ülkelerimiz için değil her ülkenin ihtiyacıdır, olmazsa olmazıdır.
İşte bu eksikliği en son yanı başımızdaki İran’da son dönemde İran faşist rejimine karşı kendiliğinden gelişen devrimci kitle eylemleri sırasında gördük, görüyoruz.
İran’da faşist devlete yönelik kendiliğinden hareketler, 16 Eylül’de genç Kürt kadın (22 yaşında) Jina Mahsa Amini’nin Tahran’da gözaltındayken İran İrşad Devriyesinin (“Ahlak Polisi”nin) uyguladığı şiddet nedeniyle hayatını kaybetmesi üzerine başladı. Amini’nin tutuklanmasına gerekçe olarak başörtüsü takma yasasını ihlal ettiği iddiası gösterildi.
Genç Kürt kadını Amini’nin katledilmesinin ertesinde başlayan gösteriler, eylemler gelişerek güçlendi, kitleselleşti. Aslında Amini’nin katledilmesi, İran’da molla rejimine/devletine, onun uygulamalarına karşı yıllardır biriken öfkenin patlamasıdır; on yıllardır ne giyeceğine, nasıl davranacağına devletin karar vermesi zorbalığına karşı kadınların haklı isyanıdır. İran molla rejimi/devleti kırk yılı aşkın tarihinde ilk kez kadınların öncülüğünde, üstelik Kürt bir kadının şahsında ortaya çıkan, faşist rejimin temellerini sarsan kitlesel bir gösteri ile karşılaşıyor. “Jin – Jiyan – Azadi!“ sloganının bütün dünyaya taşındığı, başta kadınlar olmak üzere uluslararası dayanışmanın güzel örneklerinin yaşandığı bir isyan!
Protestolar kadınların başkaldırısı olduğu kadar, molla rejiminin faşist uygulamalarına karşı biriken öfkenin, yıllardır ağır yaşam koşulları içinde, yokluk, yoksulluk içinde yaşamak zorunda kalan işçi ve emekçi kesimlerin, işsizlerin… kısaca milyonların mevcut devlete karşı biriken öfkesinin patlamasıdır.
İran faşist molla rejimi hareketin başlamasına neden olan Amini’nin katledilmesi olayını inkâr ederek sorumluluğu üzerinden atmaya çalıştıysa da, bu inkârcı tavır tepkilerin daha da artmasına yol açtı. Bunun işe yaramadığı, protestoların sönümlenmesi bir yana genişlemesi/yayılması karşısında İran devleti, Türkiyelilerin hiç de yabancısı olmadığı bir söyleme başvurdu: Gösteriler/eylemler dış güçlerin desteklediği fitne ve şer odakların işiydi; İran devletinin başarılarını kıskananların komplolarıydı, vs. vb. Ancak bu tür açıklamalar da devrimci ayaklanmayı durdurmadı! Eylül ayından beri halk sokaklarda, protestolar üniversite ve liselerden sonra ortaokul gençliğine dek genişlemiş durumda! Ve kadınlar, genç kızlar en ön saflarda, korku duvarları aşılmış, başörtüler atılıyor, yakılıyor… Saçlar kesiliyor!
Kısacası: İran’da bugün başını kadınların çektiği devrimci bir ayaklanma yaşanıyor/sürüyor. Yönetilenler eskisi gibi yönetilmek istemiyor ve bunu kitlesel eylemleriyle gösteriyorlar. Diğer yandan ama “yönetenler henüz yönetemez durumda” değiller. Faşist İran devleti şimdiye kadar olduğu gibi bu ayaklanmayı da kanla bastıracak örgütlenme ve desteğe sahip. Görünen, molla rejimi kendi içinde bölünmedikçe, ordu ve güvenlik güçlerine yansıyan bir iktidar sarsıntısı olmadığı sürece İran faşist devletinin bu ayaklanma ile devrilmeyeceği…
Anda bütün Batı/ABD emperyalizmi gözünü İran’a dikmiş durumda. Batılı devletlerde yapılan ayaklanmayla dayanışma/ayaklanmaya destek yürüyüşlerinde, özellikle diasporadaki gösterilerde yoğun bir biçimde Şah dönemi bayrakları taşınıyor. Burjuvazinin “laikçi” kesimi devrimci ayaklanmayı Batı’nın desteği ile iktidar mücadelesinin aracı olarak kullanmaya çalışıyor.
Geriye faşist molla rejiminin tek alternatifi kalıyor: Devrimci ayaklanmayı kanla bastırmak! Bu seçenekten başka seçenekleri anda yok. Ya yıkılıp gidecekler ya da kanlı bir şekilde ayaklanmayı bastıracaklar. Gelişme o yönde… Nitekim anda saldırılar artmış durumda. Bu yazının yazıldığı saatlerde devletin saldırılarında 304 insanın yaşamını yitirdiği haber sitelerine düşüyordu. Şunu da bilmemiz lazım ki, henüz faşist şiddetin zirvesini yaşamadık.
İran’daki devrimci ayaklanmada eksik olan şey örgütlü, güçlü komünist önderliğin olmamasıdır. Bu olmadıkça devrimci ayaklanmalar sonuçta emperyalistlerin dünyayı paylaşım dalaşında, ülkelerde egemenlerin iktidar dalaşında araçsallaştırılabiliyor. Bunu engellemenin, İran halklarının devrimci kalkışmasını doğru bir hedefe yönlendirmenin/ulaştırmanın yolu İran’da da devrimci, komünist bir partinin yaratılmasıdır. İran’da da sınıf bilinçli işçiler bütün güçleriyle önderlikler yaratmaya yönelmelidirler. Bu, bugünkü devrimci ayaklanmanın değil belki ama ilerde yaşanacak yeni ayaklanmaların başarılı olması için olmazsa olmazlardan birisidir.
7 Kasım 2022