İran İsrail’in saldırılarına misilleme saldırısı gerçekleştiriyor.
İsrail’e ateşlenen yüzlerce balistik füzenin bir kısmı Tel Aviv’e isabet etti.
İran’a açıkça saldıran ve savaş kışkırtıcılığında öne çıkan siyonist faşist Netanyahu rejimidir. Ukrayna savaşında “saldırgan olan Rusya” gerekçesi ile Rusya’ya karşı savaşı kışkırtan, verdikleri muazzam desteklerle savaşın uzamasını sağlayan, savaşın tarafı olan Batılı emperyalist güçlerin, onların propaganda aygıtlarının İsrail’in saldırısı karşısında suskunlukları nasıl sahtekar olduklarını göstermektedir.
Gazze’yi yerle bir eden, Filistin halkına soykırım uygulayan siyonist Netanyahu rejimi; hiç bir uluslararası kural tanımayan ve bölgedeki yangını daha da körükleyen, İran’a yeni saldırıları “İsrail’in kendini savunması, bölgede İsrail’in varlığını red ve tehdit eden İran’ın atom bombası yapmasını engellemek” amacı ile gerekçelendiriyor. Netanyahu rejimi İran atom programının gelinen yerde, atom bombası yapımı aşamasına geldiği gerekçesi ile açıklıyor saldırıları.
Kendisi bölgedeki en saldırgan güç ve atom bombası sahibi tek güç olan İsrail’in siyonist faşist yöneticilerinin, bölgedeki bir başka gerici faşist güce “atom bombası yapma aşamasındalar” gerekçesi ile saldırması tam bir sahtekarlıktır. Atom silahına karşı olan önce kendi atom silahlanmasına son vermeli, atom silahlarının tümden yok edilmesi yönünde tavır takınmalıdır.
İsrail bütün batılı emperyalist güçlerin desteğine sahip olduğunun bilincinde Ortadoğu’da hiç bir uluslararası kural tanımadan kendi bildiğini okumakta, yeniden paylaşımda Ortadoğu’ya şekil vermede topraklarını maksimum ölçüde genişletme peşinde koşmaktadır.
Gazze’de, Batı Şeria’da, Lübnan’da, Yemen’de, Suriye’de sürekli saldırılarını, Akdeniz’de uluslararası kara sularında korsanlıklarını “İsrail’in kendini savunması” olarak gösteren Netanyahu rejiminin bu masalları, batılı emperyalist ülkelerin kendine demokrasi ve insan hakları savunucusu tüyleri takınan rejimleri tarafından üzerleniliyor, destekleniyor. Çünkü bütün batılı emperyalistler açısından İsrail onların Ortadoğu’daki çıkarlarının en önemli savunucusu, onların Ortadoğu’daki ön önemli üssü konumunda. Arada bir, İsrail’in onları da dinlemeden “fazla ileri gittiği” noktalarda getirdikleri kimi “eleştiri”ler , “stratejik ortaklar”ın aslında kendi ülkelerindeki itirazların gazını almak amaçlı dostane tavsiyeleridir.
Şimdi İran’a yönelik yeni saldırılarda da olacak olan en iyi halde budur. İsrail’in bu açıkça –güya sahip çıkılan ve güya var olan- “uluslararası hukuk”a aykırı saldırıları karşısında gelen ilk tavırlar “her iki tarafın da sorumlu davranması” çağrıları şeklindedir. Burada önce “her iki taraf “değil, açıkça saldıran bir taraf var. İlk saldıranın kim olduğundan bağımsız olarak saldıran da, saldırılan da gerici, dinci, faşist! Her iki yanda da gerici dinci faşist, birbirinden özde farkı olmayan, bir yanda siyonist dinci, öbür yanda İslamcı dinci faşist iki rejim var. Bunlar arasında devrimci ve demokrat güçler açısından savunulacak yan yoktur.
Bu sabah erken saatlerde bunlardan biri diğerine saldırdı. Saldırıya uğrayan şimdi saldırıya cevap veriyor. Biz Komünistler için bir savaşı değerlendirirken kıstas kimin önce saldırdığı değildir. Savaşın savaşan taraflar açısından hangi siyasetin devamı olduğudur kıstas. Bu emperyalist yeniden paylaşımın parçası olan ve her iki yanın da emperyalist yayılmacı, milliyetçi, ırkçı saiklerle yürüttüğü bir savaştır. Bu gerçeğin yanında bir de saldıranın önce Mollalar değil, Netanyahu rejimi olduğu da olgudur. Bunun olgu olduğu yerde, batılı emperyalist güçlerin yaptığı gibi saldırgan mahkum edilmeden “her iki tarafa da itidal” çağrısı, saldırganı destekleme tavrıdır.
İsrail’in siyonist Netanyahu rejimi, kendi iktidarını sağlama almak, siyonist Büyük İsrail Projesini hayata geçirmek için somut adımlar atıyor. Bu adımlar dünyanın yeniden paylaşılması dalaşının Ortadoğu’daki adımlarından bazıları.
İran’daki İslamcı faşist Molla rejiminin sözcüleri şimdi intikam yeminleri eşliğinde “savunma hakkını kullanarak” saldırılara cevap veriyor. Öbür yanda İsrail saldırılarını sürdürüyor.
Her iki yan için de bu gerici-emperyalist savaşın halklara getirdiği ve getireceği yıkım önemli değil! Önemli olan onların gerici faşist iktidarlarının sürmesi, emperyalist yeniden paylaşımda daha büyük pay kapmak.
İsrail saldırılarını, İran misilleme saldırılarını derhal durdurmalıdır!
Ortadoğu’da ve bütün dünya yürüyen bütün gerici savaşlar derhal kayıtsız koşulsuz ateşkeslerle sonlanmalıdır.
Fakat bu burjuvazi iktidarda olduğu sürece mümkün değildir.
Barış gereklidir. Fakat kapitalizm şartlarında gerçek ve kalıcı barış mümkün değildir.
Gerçek ve kalıcı barış devrimi gerektirir. Gerisi boş hayaldir.
Bugünkü bütün gerici savaşlarda, savaş taraflarının işçi ve emekçilerine düşen görev, kendi burjuvazilerine karşı ayaklanmadır.
Ortadoğu’da İsrail’in, İran’ın, diğer gerici güçlerin, tabii T.C’nin de yayılmacı amaçlarla yürüttüğü yayılmacı, emperyalist gerici savaşların tek panzehri bütün ülkelerde işçilerin emekçilerin kendi burjuvazilerine karşı isyanıdır. Savaşı durduracak olan şey budur.
İşçiler emekçiler örgütlenip, ayaklanıp kendi sözlerini söylediğinde, ellerini kendi burjuvazilerinden çekip kardeş halklara uzattığında gelecektir barış.
Ve günün birinde gelecektir mutlaka!
Barış için savaş, devrim için savaş demektir!
13 Haziran 2025