[Avusturya’da Devrimci Komünist Bir Parti Kurmak İçin Girişim’in çıkardığı 1 Mayıs 2025 bildirisini yayınlıyoruz. YDİ Çağrı]
1 Mayıs 2025: İşçi Sınıfının Uluslararası Mücadele Gününde Sokaklara, Alanlara!
Giderek daha fazla insan, egemen düzenin giderek daha düzensiz hâle geldiğinin farkına varıyor. Hem ekonomik hem siyasi olarak, ama her şeyden önce sosyal olarak. Barınma, sağlık, okul ve eğitim – eğer sermaye kendisinin sermaye mülkü ile cambazlık yapan ama kendi emeğimizle yaşamak zorunda olan yüzde birkaç zenginden biri değilsek, önümüzde giderek daha fazla sorun yığılıyor.
1 Mayıs uluslararası işçi sınıfının geleneksel mücadele günüdür, çünkü işçiler ve küçük hizmetliler için söz konusu olan, senin veya anne babanın nerede doğduğu değil, bilakis kapitalist sınıfa, sömürücülerimize ve onların devletine karşı birlikte hangi taleplerde bulunduğumuzdur. Her birkaç yılda bir tekelci kapitalistler tarafından finanse edilen hangi partinin önümüzdeki yıllarda bizi üstümüzde tepinip ezeceğini seçmemize rağmen, bu, bizim devletimiz değildir. Sömürü hakkı- kapitalist mülkiyetin korunması ve ücretli emeğin artı değerine el konulması- parlamenter partilerin hiçbiri tarafından sorgulanmamaktadır. Oysa bu, egemen toplumsal düzenimizin asıl özüdür. Kimileri fabrikalara, bankalara, sigorta şirketlerine vb. sahipken, diğerleri ise fabrika sahiplerinin kârlarını arttıran, ancak yaşamaya yetecek bir ücret karşılığında çalışmaktadırlar.
Avusturya ve AB’de giderek daha kötüleşen koşullardan rahatsız olan pek çok insan, ne var ki işlerin dünya çapında yokuş aşağı gittiğini anlamıyor: Bunun nedeni, küresel ekonomik sistemde, emperyalist kapitalizmde yatmaktadır. Büyük emperyalistler dünya çapında ucuz hammadde ve işgücü için dalaşmakta, rakiplerinin aleyhine nüfuzlarını genişletmeye ve dünya egemenliğini fethetmeye çalışıyorlar. Bu, kötü niyet veya kibir değil, bilakis mevcut sistemdeki bir gerekliliktir; eğer bir kapitalist olarak daha fazla kâr ve dolayısıyla daha fazla yeni yatırım yaratmak için sürekli olarak rakibinizden daha ucuza üretmeye çalışmazsan, batarsın. Büyük balık küçük balığı yer – öldürücü rekabet rejimi böyle işler.
Emperyalist rekabet savaşlarının nedeni de budur: Ukrayna’ya kim egemen olmalı ve bundan kim kâr etmeli, NATO (ABD-AB) mu yoksa Rusya mı? Batı Asya’nın (“Ortadoğu”) ucuz petrolünden kim kâr edecek, ABD mi, AB mi, BRICS-devletleri mi? Doğu Kongo’daki ucuz koltan madeninin üstüne kim konacak, ABD mi yoksa AB mi? Nijer’den ucuz uranyum cevherini kim alıyor, Fransa mı, Rusya mı? Elbette AB içerisindeki büyük emperyalist güçler de rekabet dalaşında birbirleriyle kapışıyorlar; şu anda (Büyük Britanya’nın çıkışının ardından) her şeyden önce Fransa ve Almanya.
Avusturya (“uluslararası hukuk bakımından”) “tarafsız” bir ülkedir. Oysa bu, hükümet tarafından uygulanan emperyalist bir tarafsızlıktır. Avusturyalı askerler daha 1961’de Kongo’ya yapılan emperyalist müdahaleden bu yana, dünya çapında nüfuz bölgelerinin savaşçı bir şekilde paylaşılmasına katıldılar. Ve NATO ortaklığı ile AB’nin Ukrayna’ya müdahalesi ile birlikte Avusturya güncel olarak NATO’nun Rusya ile savaşına da dâhil olmuştur (her ne kadar Avusturya silah değil, “sadece” çelik kask ve diğer savaş ekipmanları tedarik etse de).
İsrail’in Gazze Şeridi ve Batı Şeria’daki Filistinli nüfusa karşı yürüttüğü kitlesel katliam savaşında Avusturya, siyonist yerleşimciler için yeni topraklar yaratmak amacıyla yerli nüfusun yok edilmesi ve sürülmesinden (“etnik temizlik”) yana olan “Batılı değerler”in tarafında keza açıkça yer almaktadır.
Emperyalist savaşlar ile kendi ülkelerindeki sosyal tırpanlamalar arasındaki bağlantılar pek çok insan için belirsizdir. Hükümet ve medya Federal Ordunun genişletilmesi için sözde “gerekli” milyarları, okullarda, sağlıkta, emekli maaşlarında, ulaşımda vs. yapılan sözde eşit derecede “gerekli” tasarruflardan tamamen ayırmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar.
Tabii ki bunlar arasında sıkı bir bağlantı vardır: kapitalistlere kendi çıkarları için doğrudan ve dolaylı olarak ne kadar çok vergi paraları verilirse, geniş emekçi kitlelerin ve ailelerinin sosyal refahı için o kadar az para kalır.
Bizler devrimci komünistler olarak, işçi sınıfı ve emekçilerin yaşam durumlarının ancak mevcut koşullarda esaslı bir değişiklikle gerçekten iyileştirilebileceğine ve güvence altına alınabileceğine eminiz. Elbette toplu konutlar bir kez daha ev sahiplerinden ve diğer kapitalistlerden alınan vergilerle finanse edilse, iyi olurdu. Tabii ki yeni otoyollar inşa etmek yerine toplu taşıma araçlarının yaygınlaştırılması nüfus için daha iyi olurdu. Elbette hastane personelinin bir kısmı ağır iş ödeneği alabilse ve daha erken emekli olabilse, daha iyi olurdu.
Ne var ki bu, bu toplumdaki tüm değerleri yaratanların daha fazla kötüleşmeleri önlemek için sürekli mücadele etmeleri gerektiği gerçeğinden pek bir şeyi değiştirmiyor. İşte bu yüzden diyoruz ki: Proleter sınıfın siyasi iktidarı ele geçireceği ve yeni bir devlet inşa edeceği bir proleter devrim gereklidir. Ancak o zaman üretimi, yaşamlarımızı ve çalışma koşullarımızı kendimiz belirlememiz mümkün olacaktır.
Bugünün bakış açısından bakıldığında, önümüzde gideceğimiz daha uzun bir yolumuz var – ama hedefimizi görüyoruz! Sosyalizm ya da barbarlık!
IA.RKP
Devrimci Komünist Bir Parti Kurmak İçin Girişim
Stiftgasse 8, A-1070 Wien
ia.rkp2017@yahoo.com
Proleter Devrim
Avusturya’da Devrimci Komünist Gazete
Stiftgasse 8, A-1070 Wien
prolrev@proton.me