Ülkelerimizde seçimlere çok önem affediliyor.
Son yıllarda yapılan her seçim “kader seçimi” olarak değerlendiriliyor.
Solun önemli bir bölümü, seçimleri gidişatı kökten değiştirecek seçimler olarak değerlendiriyor, bu temelde bilinç veriyor.
Komünistler açısından seçimlerin önemi işçi sınıfı ve emekçilerin bilinç düzeyini göstermesi açısından bir ölçü olmasında yatmaktadır.
Rusya’da Bolşeviklerin seçimlere yaklaşımı, parlamentoya katıldıklarında yürüttükleri faaliyetleri anlatan bir makale Yeni Dünya İçin Çağrı’nın 194. Sayısında (Şubat, Mart, Nisan 2019) yayımlandı.
Bolşeviklerin seçimler konusunda, parlamenter çalışmada takındığı tavırların bir özetini sunan ve bundan çıkarılan dersleri özetleyen makaleyi içerik açısından doğru ve güncel olduğu için yeniden yayımlıyoruz. YDİ Çağrı
KOMÜNİSTLER VE SEÇİMLER
Ülkemizde her seçim egemen sınıfların bütün sözcüleri tarafından olduğu gibi, devrimci güçlerin önemli bir bölümü açısından da gidişatı kökten değiştirecek ”kader seçimleri“ olarak değerlendiriliyor. Bunu şimdi mart ayında yapılacak Yerel Seçimler için de yaşıyoruz. Aslında burjuvazinin egemenliği altında yapılan seçimlerin işçi sınıfı ve emekçiler açısından olduğu gibi, örgütlü komünist hareket açısından da belirleyici bir önemi yoktur. Burjuvazinin egemenliği şartlarında yapılan seçimlerle burjuvazinin sınıf iktidarının niteliğinde bir değişme olmaz. Burjuvazinin iktidarı şartlarında yapılan seçimler esas olarak işçilerin-emekçilerin bilinç ve örgütlenme seviyesi konusunda bilgi veren bir araçtır. Komünistler açısından ve tabii şartların elverdiği ölçüde bu seviyeyi yükseltmek için kullanılabilir bir araçtırlar. Seçimlere katılıp katılmamak, katılınacaksa bunun nasılı vs. komünistler açısından taktik bir sorundur. Bu bağlamda, Dünya Komünist Hareketi açısından bugüne kadarki en önemli deneyim Rusya’da Lenin önderliğindeki Bolşeviklerin yaşadığı deneyimdir. Bu deneyimden öğrenmek bütün komünistlerin görevidir. Bu bilinçli aşağıda Rusya’da, Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi içindeki Bolşevik kanadın seçimler konusunda ve parlamenter çalışmada takındığı tavırların bir özetini ve bundan çıkardığımız dersleri sunuyoruz:
ÇARLIK DUMASI VE BOLŞEVİKLER
1905 Devrimi
Rusya’da 1905 yılında devrimci mücadele giderek şiddetleniyor ve devrim ateşi tüm Rusya‘yı sarıyordu. Bolşevikler tarafından yönetilen eylemler giderek aktif ve siyasi bir karakter almaya başlıyordu. Devrimci olayların akışı, Lenin’in üzerinde çalıştığı Bolşevik Parti‘nin strateji ve taktiğinin doğruluğunu kanıtlıyordu. Devrim, işçi sınıfı ve köylüler arasındaki ittifakı şekillendiriyordu. Emperyalizm ve proleter devrimleri çağında, proletarya, burjuva-demokratik devrime önderlik etme sorunu ile ilgili ilk tarihsel sınavını veriyordu…
Lenin, partiyi ve işçi sınıfını Çarlık rejimine karşı silahlı ayaklanmaya yöneltiyordu. Bildiri olarak yayınlanmış 1 Mayıs çağrısında Lenin şöyle yazıyordu: “Çarlık rejimini yıkmak ve tüm halkın özgürlüğe kavuşması için elimizde silahla ayaklanma başlatacağız. İşçiler ve köylüler, haydi silah başına!” (V. İ. Lenin, Bütün Eserleri, c.8, s.345).
Çarlığa karşı, devrimci hareketin gelişiminde yeni önemli bir gelişme, ülkede, orduda ayaklanmalar dönemini başlatan “Prens Potemkin Tavriçeski” zırhlı kruvazöründeki denizcilerin ayaklanmasıydı. Lenin, bu ayaklanmanın, ordunun bir bölümünün açıkça devrim tarafına geçişi anlamına geldiğini ve devrimci ordunun çekirdeğini oluşturmanın ilk adımı olarak muazzam bir önem taşıdığını belirtiyordu.
İşçi sınıfının silahlı ayaklanmaya hazırlandığı sırada, Lenin parti örgütlerine, ordu hakkında büyük bir titizlikle inceleme yapmalarını ve yüzlerce, hatta binlerce mücadele bölüğünün örgütlenmesi görevini veriyordu. Özellikle büyük kentlerde ve işçilerin yaşadığı yerleşim bölgelerinde silahlı bölüklerin oluşturulmasını önemli görüyordu. Mücadele gruplarının oluşturulmasının, onların çeşitli silahlarla donatılmasının, askeri olarak eğitim ve yetiştirme çalışmasının gerekli olduğunun altını çiziyordu. “St Petersburg Komitesi Mücadele Komisyonuna” Ekim 1905 ‘te yazdığı bir mektupta, (Bkz. Tüm Eserler; cilt 8, s. 437-439) silahlı ayaklanma hazırlıklarına ilişkin somut ipuçları veriyordu. Önerisi üzerine, yerel parti örgütlerinde silahların tedariki ve üretilmesi ile ilgilenen mücadele grupları oluşturuldu. Bolşevikler, askerler ve denizciler arasında büyük bir propaganda ve ajitasyon çalışması da yapıyorlardı. En tanınmışı “Kasarma” (Kışla) olan 20’den fazla askeri dergi yayınlıyorlardı. Kasarma, direktifi Lenin’den alıyordu ve yaklaşık 20 bin adet basılıyordu.
Çar, büyümekte olan devrimci yükselişi engellemek üzere bir danışma Duma’sı toplama sözü verdiğinde ve bu tasarı üzerinde çalışması için Bakan Bulygin’e emir verdiğinde, Bolşevikler Duma’yı boykot kararı aldı. Lenin Bulygin’in Duma’sını, halkın ilgisini devrimden uzaklaştıracak bir yem olarak niteliyordu. Bulygin’in Duma komedisi, Rusya proletaryası tarafından sona erdirildi.
1905 yılının sonbaharında devrimci hareket ülkede eşi görülmemiş bir boyut kazanıyordu. Ekim ayında siyasi grev tüm Rusya’ya yayılıyordu, grev yapanların sayısı 2 milyonu aşıyordu, bunlardan yaklaşık 1 milyonu sanayi işçisiydi. Grev, “Çarlık rejimine son! Yaşasın demokratik cumhuriyet!” sloganıyla yayılıyordu.
Lenin, 1905 yılının son aylarını devrimci kasırga dönemi olarak adlandırıyordu. Olayların en üst noktaya tırmandığı sırada yazdığı “Rusya’ da genel siyasi devrim” başlıklı makalesinde şöyle yazıyordu: “En büyük iç savaşlardan birinin, insanlığın yaşadığı en büyük özgürlük mücadelelerinden birinin nefes kesen sahnelerini görüyoruz.“ (V. İ. Lenin, Bütün Eserleri, c.9, s.392). Rusya’ daki genel grev silahlı ayaklanmaya yöneliyordu. O zamanlar Lenin coşkuyla şöyle yazıyordu: “Halkın grevi en üst noktasına ulaştı. Rusya’nın her yanında kahramanca bir dayanışma hızla gelişirken yükselen proletaryanın güçlü eli tüm sanayi, ticari ve devlet yaşamını durduruyordu. Ülke fırtınanın önünde sessiz kalıyordu.“ ( Age. s. s.430/451).
Siyasi genel grev, yeni ve başka ülkelerde o zamana değin görülmemiş olan bir proleter mücadele biçimiydi. Ülkede köylü hareketi de alışılmamış bir boyut kazanıyordu. Rusya halkının yaşattığı devrim modeli, Rusya’daki tüm milliyetlerin emekçilerini coşturuyordu. Çarlık Rusya’sının Ukrayna, Beyaz Rusya, Polanya, Baltık bölgesi, Kafkasya, Orta Asya ve diğer uç bölgeleri, Çarlık rejimine ve büyük toprak sahiplerine karşı kahramanca bir mücadele yürütüyorlardı. Proletaryanın Bolşeviklerin önderliğindeki kesimi, Rusya Krallığı’ndaki halkların ulusal kurtuluş hareketini coşkuyla destekliyordu.
Genel grev sırasında Rusya proletaryası, dünya tarihinde ilk defa proleter siyasal kitlesel örgütler; işçi delegelerden oluşan Sovyetleri yaratıyordu. Grev mücadelesinin öncü organları olarak ortaya çıkan Sovyetlerden çoğu, genel devrimci hareketin organlarına dönüştü. Lenin, Sovyetlerin siyasi bir grevle canlandırılmış, özgürlük mücadelecilerinin kanıyla beslenmiş bir zemin üzerinde oluştuğunu belirtiyordu. 1905’in Ekim ve Kasım aylarında ülkenin bir dizi kentinde ve işçi yerleşim bölgesinde Sovyetler ortaya çıktı. Olayların gelişmesi ve grevden ayaklanmaya geçiş ile birlikte, Sovyetler kitlelerin silahlı mücadelesinin organlarına, yeni bir devrimci iktidarın çekirdek örgütlerine dönüştüler. Daha sonra, Lenin, proletarya diktatörlüğünün devlet biçimi sorunu üzerinde çalıştığında, 1905-1907 yılları arasındaki devrim deneyimlerini ve ilk Sovyetlerin faaliyetini esas alıyordu.
Ayaklanmanın organı ve yeni bir devrimci iktidarın çekirdek biçimi olarak Sovyetleri ilk kez Lenin, 1905 yılının Kasım ayının ilk günlerinde, Rusya’ya giderken kısa bir süre kaldığı Stockholm’de yazdığı “Görevlerimiz ve İşçi Delegasyonlarının Sovyeti (redaksiyona mektup)” başlıklı programatik makalesinde değerlendiriyordu. Lenin, Petersburg Sovyetini, halkta kökleri derin olan ve kitlelerin güvenini ve desteğini kazanan genel Rusya politik merkezin çekirdek biçimi olarak görüyordu. Lenin, işçi delegelerinden oluşan Sovyetin, tüm işçilerin, memurların, hizmetlilerin, gündelikli çalışanların, vd. delegelerin kendi içinde yer alması için çaba göstermesi gerektiğini yazıyordu; Sovyetin, emekçilerin yaşamının iyileştirilmesi için mücadele etmek isteyen ve buna aday herkesi kapsaması gerekiyordu.
Lenin, işçi delegeleri Sovyetinin geçici bir devrimci hükümete dönüşmesi gerektiğine işaret ediyordu; programında, “politik özgürlüğün tamamen, fiilen gerçekleştirilmesi, tüm halk tarafından seçilenlerin oluşturacağı meclisin görevlendirilmesini” öngörmek durumundaydı; “özgür ve silahlı halka dayanıyordu ve Rusya’daki yeni koşulları oluşturmak için tüm iktidar ve güce sahipti.”
Bolşevikler, Bulygin Duması’na boykot ilan ettiler. Menşevikler ise, tam tersine, Duma’yı boykot etmemeyi kararlaştırdılar ve ona katılmayı gerekli gördüler. Kitlelerin devrimci ayaklanmalarının gündemde olduğu bir ortamda, bu devrimci ayaklanmayı bastırmanın bir aracı olarak piyasaya sunulan bir parlamento için yapılacak seçimlere katılma bir siyasi aymazlıktı aslında.
Sonuçta aslında sadece bir danışma meclisi olarak tasarlanan Bulygin Duması devrim dalgasıyla süpürülüp atıldı.
Rusya‘da işçiler ve köylüler 1905’te ayaklandı. Fakat bu birinci Rus Devrimi yenildi, Çarlığın iktidarını yıkma hedefine varamadı. Bu yenilgiye yol açan sebepler şunlardı:
“1) Devrimde, hala işçilerle köylülerin çarlığa karşı sağlam bir ittifakı yoktu. Köylüler, toprak ağalarına karşı mücadele için ayaklanmışlardı ve onlara karşı işçilerle ittifaka girmeye istekliydiler. Fakat Çar devrilmeden toprak ağalannın devrilemeyeceğini, Çarın toprak ağaları ile elele hareket ettiğini henüz kavramamışlardı. Büyük sayıda köylü hala Çara inanmakta, umutlarını çarcı Devlet Dumasına bağlamaktaydı. Köylülerin önemli bir kesimini çarlığı devirmek için işçilerle ittifak kurma eğiliminde olmamasının nedeni budur. Köylüler gerçek devrimcilerden —Bolşeviklerden— daha çok, uzlaşıcı Sosyalist-Devrimci Partiye inanıyorlardı. Sonuç olarak, köylülerin toprak ağlarına karşı yürüttükleri mücadele yeterince örgütlenmemişti. Lenin şöyle diyordu:
“Köylülerin eylemi çok dağınık, çok örgütsüz ve yeterince atak değildi; bu da devrimin yenilgisinin temel nedenlerinden biriydi.”
2) Köylülerin büyük bir kısmının çarlığı devirmek için işçilere katılmaktan çekinmesi, çoğunlukla üniforma giymiş köylü çocuklarından oluşan ordunun davranışlarını da etkiledi. Çarın ordusundaki bazı birliklerde huzursuzluk başgösterdi, fakat askerlerin çoğu grevleri ve işçi ayaklanmalarını bastırmakta hala Çara yardım ediyorlardı.
3) İşçilerin eylemi de yeterince düzenli değildi. İşçi sınıfının ileri kesimleri, 1905’te kahramanca bir devrimci mücadeleye giriştiler. Daha geri kalmış kesimler — daha az sanayileşmiş bölgelerdeki işçiler, köylerde yaşayanlar— eyleme daha yavaş katıldılar. Onların devrimci mücadeleye katılmaları 1906’da hızlandı, oysa o zamana kadar işçi sınıfının öncüleri büyük ölçüde zayıflatılmıştı.
4) İşçi sınıfı, devrimin önde gelen ve temel gücü idi, fakat işçi sınıfı partisinin saflarında gerekli birlik ve dayanışma yoktu. RSDİP —işçi sınıfı partisi— iki gruba bölünmüştü: Bolşevik- ler ve Menşevikler. Bolşevikler tutarlı bir devrimci çizgi izliyor ve işçileri, Çarlığı devirmeye çağırıyorlardı. Menşevikler uzlaşıcı taktikleriyle devrimi köstekliyor, büyük sayıda işçinin aklını karıştırıyor ve işçi sınıfını bölüyorlardı. Bu yüzden, işçiler devrimde daima düzenli hareket edemediler ve işçi sınıfı, saflarında hala birlik olmadığından, devrimin gerçek önderi olamadı.
5) Çarlık istibdadı, 1905 devrimini bastırmada Batı Avrupa emperyalistlerinden yardım aldı. Yabancı kapitalistler, Rusya’daki yatırımlarının ve büyük karlarının başına birşey gelmesinden korkuya kapılmışlardı. Üstelik Rus devrimi başarıya ulaşırsa diğer ülkelerin işçilerinin de devrim için ayaklanmasından korkuyorlardı. Bu nedenle Batı Avrupa emperyalistleri, cellat çarın yardımına koştular, Fransız bankacıları, devrimin bastırılması için Çara büyük bir kredi verdiler. Alman Kayzeri, Rus Çarına yardım amacıyla müdahale için büyük bir orduyu hazır bekletiyor.
6) 1905 Eylül’ünde Japonya ile yapılan barışın Çara önemli yaran dokundu. Savaşta yenilgi ve devrimin tehdit edici gelişmesi Çarı barış anlaşmasını bir an önce imzalamaya zorlamıştı. Savaşın kaybedilmesi çarlığı zayıflattı. Barış yapılması, çarın durumunu sağlamlaştırdı.”(“Eserler, Cilt 15”, Stalin, s.111-112, İnter Yayınları, Aralık 1990, İstanbul).
Birinci Rus Devrimi ertesi Rusya’da “Stolipin gericiliği” dönemi olarak adlandırılan, işçi sınıfı ve emekçi yığınlar açısından karanlık bir dönem başladı.
1905 Devriminin zirvesine ulaştığı bir noktada, devrimci güçlerin daha da büyümesinden korkan Çar 17 Ekim 1905’de “Burjuva özgürlükleri” ve “yasa koyucu” bir Duma sözü vererek bir manifesto yayınladı. Bu Manifesto, halka, “yurttaşlık özgürlüklerinin sarsılmaz temellerini, gerçek kişi dokunulmazlığını, vicdan ve söz özgürlüğünü, toplantı ve örgütlenme özgürlüğünü” vaat ediyordu. Bir Yasama Duması’nı toplantıya çağırmayı ve seçim hakkını bütün sınıfları kapsayacak şekilde genişletmeyi vaat ediyordu.
Lenin bu manevrayı önceden tahmin etmişti. Devrimi boğmak çabasındaki Çarın budanmış bir anayasa teklifi önerebileceği uyarısını yapıyordu. Lenin, devrimci proletaryanın ilk galibiyetine dikkati çekiyor ve artık devrimin tabanının genişletilmesi ve derinleştirilmesi, işçi sınıfının köylüleri yanına çekmesi, düşmana karşı yeni ve daha güçlü bir saldırı düzenlenmesi ve “eli kanlı Çarın tacını yeryüzünden silmek” gerektiğine işaret ediyordu. Lenin şöyle diyordu: “Programımız; boykot düşüncesinin en enerjik biçimde desteklenmesi; burjuva demokrasisinin boykotu reddeden sağ kanadının hainler olarak sergilenmesi; boykotu, aktif hâle sokmak, yani en yaygın biçimde ajitasyonu geliştirmek; ayaklanmayı savunmak ve otokrasinin devrilmesi geçici bir devrimci hükümetin kurulması için savaş müfrezelerinin ve devrimci ordu gruplarının derhal örgütlenmesi için çağrıda bulunmak; bu geçici devrimci hükümetin kesinlikle zorunlu olan temel programını bir ayaklanma bayrağı ve Odesa olaylarının gelecekteki bütün tekrarlarında, bir model olarak hizmet edecek bir programı yaymak ve halka benimsetmek. Sınıf bilincine ulaşmış proletaryanın partisinin taktikleri böyle olmalıdır.“ (“1905 Devrimi Üzerine Yazılar, Lenin, s.166-167, Yöntem Yayınları, Nisan 1976, İstanbul).
Birinci Devlet Duması (Nisan-Temmuz 1906)
Çarlık hükümeti, devrime karşı şiddet eylemlerini uygulamakla yetinmiyordu. Çarlık hükümeti, şiddet önlemleriyle elde ettiği ilk başarılardan sonra, yeni, “yasa koyucu” bir Duma toplayarak devrime yeni bir darbe indirmeye karalıydı! Böyle bir Duma’nın toplanmasının amacı; işçileri/köylüleri devrimden koparmak ve devrime son vermekti. Çarlık hükümeti, Bulygin Duması’ndan farklı olarak, yeni Duma’nın “yasa koyucu“ bir Duma olarak toplanması için Aralık 1905’de yasa çıkardı. Çarlığın çıkardığı seçim kanunu anti-demokratikti. Genel seçim hakkı yoktu. Nüfusun yarısından çoğunun –örneğin kadınların ve iki milyonu aşkın işçinin– oy hakkı tamamen gaspedilmişti. Seçimler eşit değildi. Seçmenler dört kuryeye ayrılmıştı: Toprak sahipleri kuryesi (çiftlik sahipleri), şehir kuryesi (burjuvazi), köylü kuryesi ve işçi kuryesi. Seçimler doğrudan değil, çok dereceli idi. Fiilen, seçimin gizliliği diye birşey yoktu.
Çar’ın amacı kitleleri devrimden saptırmaktı. Bu amaç için Duma araç olarak kullanılmak isteniyordu. Bu dönemde köylülerin önemli bir bölümü, Duma aracılığıyla toprak elde edebileceklerine inanıyordu. Kadetler, Menşevikler ve Sosyal-Devrimciler, ayaklanma olmadan, devrim olmadan, halkın ihtiyaç duyduğu düzenin elde edilebileceğini öne sürerek işçileri ve köylüleri aldatıyorlardı.
Bu, Bulygin Duma‘sından değişik olarak “yasa yapıcı“ biçiminde tanımlanan yeni Duma konusunda da Bolşevikler, Tammerfors Konferansı’nda alınan karara uygun olarak, boykot taktiğini ilan ettiler ve uyguladılar. Menşevikler bu seçimlere katıldı. Kurulan Birinci Devlet Duması’nın yeterince uysal olmadığı görülünce, Çarlık hükümeti 1906 yazında Duma‘yı dağıttı.
Lenin “‘Sol Radikalizm‘, Komünizmde Çocukluk Hastalığı“ adlı eserinde, “Bolşevizmin İşçi Hareketi İçinde Hangi Düşmanlara Karşı Mücadelede Gelişmiş, Güçlenmiş Ve Çelikleşmiştir“ başlıklı makalesinde, 1906’da yapılan Duma boykotunun hata olduğunu değerlendirmektedir. Lenin şöyle demektedir:
“Zaten Bolşevikler’in, 1906 yılında “Duma”yı boykot etmeleri, küçük ve kolay düzeltilebilir de olsa bir hataydı. Fakat devrimci dalganın hızlı bir yükselişinin ve bu yükselişi bir ayaklanmaya dönüşmesinin beklenemeyeceği ve öte yandan, yenilenme sürecinde bulunan burjuva monarşisinin bütün tarihsel durumunun gerekli kıldığı legal ve illegal çalışmanın birleştirilmesinin sözkonusu olduğu 1907-1908 ve sonraki Duma boykotları çok ciddi ve kolayca düzeltilmesi mümkün olmayan hatalardı. Bugün geriye baktığımızda, geçmişte kalan, ne var ki sonraki dönemlerle bağlantısı şimdi açıkça görülebilen bu tarihsel dönemi değerlendirirken, Bolşeviklerin, 1908 ile 1914 arasında, illegal mücadele biçimlerini mutlaka legal mücadele biçimleriyle, tamamen gerici parlamentoya ve gerici yasalarla bağlı diğer kurumlara (sigorta sandıkları vs., mutlaka katılmayla birleştirme zorunluluğunu, son derece zorlu mücadeleler pahasına yerine getirmemiş olsalardı, proletaryanın devrimci partisinin sağlam çekirdeğini (geliştirmek ve güçlendirmek bir yana) koruyamayacaklarını görürüz.“ (“‘Sol Radikalizm‘, Komünizmde Çocukluk Hastalığı“, Lenin, s.28, İnter Yayınları).
İkinci Devlet Duması (Şubat-Haziran 1907)
Çarlık hükümeti, işçilere/köylülere karşı şiddetini arttırıyordu. Çarlık hükümeti, İkinci Devlet Duması’nı toplantıya çağırma kararı aldı. Bolşevikler, II. Duma seçimlerine katılmayı kararlaştırdılar. Bolşevikler Duma’ya, Menşevikler gibi Kadetlerle bir blok halinde organik “yasa koyucu” çalışma yapmak için değil, Duma‘dan devrimin çıkarları için bir kürsü olarak yararlanmak amacıyla gittiler.
Lenin, II. Duma’ya ve seçim anlaşmalarına ilişkin partinin taktiği sorununa büyük bir önem veriyordu. Kasım 1906‘dan Şubat 1907’ye kadar yapılan parti konferanslarında, Lenin kararlı bir şekilde Bolşevik taktiğin ne olması gerektiğini anlatıyordu. II. Çarlık Duma’sı seçimleri, Şubat 1907’de yapıldı. Bolşevikler, seçim kampanyasında işçi sınıfının partisinin tam özerkliği için mücadele ediyor ve sol blok taktiğini uyguluyorlardı. Bolşevikler, kent ve kırsaldaki demokrat küçük burjuvaziyi savunan, Çarlığa ve liberal burjuvaziye karşı olan partilerle bir seçim anlaşması yapmaya çalışıyorlardı. Lenin, devrimci sosyaldemokrasinin temel görevini, küçükburjuva katmanların, öncelikle de köylülerin üzerinden Kadetlerin (Anayasacı Demokratlar… Bunlar Çarlığın iktidarını “Anayasa“ ile sınırlamayı ve Çarlıkla iktidarı paylaşmayı uman liberal burjuva kesimlerinin partisi idiler) baskısını kaldırmak olarak görüyordu. Lenin, ısrarla, Kadetlerle birlikte Menşevik blok taktiğine ve bunun Duma’da desteklenmesine karşı mücadele ediyordu. Kadetlerle anlaşmayı, ilkesel açıdan imkânsız, siyasi açıdan ise zararlı görüyordu.
Menşevikler, giderek Kadetlere yamanmaya çalışıyorlardı. Lenin, yazılarında, Menşeviklerin işçi kitlelerini arkadan vurarak hareket ettiklerini, Kadetlerle ittifaka girdiklerini, Duma’daki yerleri için pazarlık yaptıklarını ve ikiyüzlü davranarak taraftar olduklarını gizlemeye çalıştıklarını gösteriyordu. Lenin tarafından maskeleri düşürülen Menşevikler, Bolşeviklere karşı kızgın bir mücadele yürütüyorlardı. Menşevik Merkez Komitesi, (IV. Birleşme Kongresi’inde, Yeni seçilen MK’nın çoğunluğu Menşeviklerden oluşuyordu.) işi, Lenin’ i “Petersburg Seçimleri ve 31 Menşevik’in İkiyüzlülüğü” (“Toplu Eserler”, Cilt 12) başlıklı broşürü nedeniyle “parti mahkemesinde” yargılamaya kadar vardırıyorlardı. Üç Menşevik, üç Bolşevik ve Letonya sosyaldemokrasisi, Polonya sosyaldemokrasisi ve “ittifak” merkez komiteleri tarafından belirlenen üç başkanlık divanı üyesiyle bir mahkeme kuruldu. Mahkeme, Mart 1907’de yapıldı. Onlarca kişinin tanıklığına başvurularak iki oturumda dava görüldü. Menşeviklerin hazırladığı mahkemenin ilk oturumunda Lenin RSDİP’in Petersburg örgütündeki Menşeviklerin bölücü faaliyetinin maskesini düşüren bir konuşma (“Savunma konuşması” ya da Merkez Komitesi‘nin Menşevik grubuna karşı suçlama konuşması) yaptı.
Duma kampanyası, Menşevik Merkez Komitesi‘nin karşıdevrimci, uzlaşmacı politikasını çok ciddi olarak ortaya çıkarıyordu. Çoğu parti örgütü bu politikaya karşı çıkıyordu. Ülkedeki ve RSDİP’deki durum, hemen bir parti kongresinin toplanmasını gerektiriyordu. Lenin, Parti kongresinin hazırlanması için aktif bir faaliyet yürütüyordu. Şubat 1907’de RSDİP’in V. Parti kongresi için karar taslakları yazıyordu. Lenin, ülkedeki delege seçimlerinin ötesine taşan ve Mart ‘ta yapılan Bolşevik öncüler toplantısında, güncel durum ve partinin görevlerine ilişkin bir konuşma yapıyordu. Nisan ayında “Petersburg bölünmesi ve bununla ilişkili parti mahkemesinin kurulması üzerine RSDİP V. Parti Kongresi Raporu” başlıklı broşürü yayınlanıyordu. O zamanlar, Lenin de V. Parti Kongresi‘nin delegesi olarak seçilmişti ve Verçne-Kamskaya (Ural) bölgesindeki RSDİP’in örgüt delegesi idi.
V. Parti Kongresi‘nden önce, Menşevikler, Sosyaldemokratlar dışında Sosyaldevrimcilerin ve anarşistlerin de içinde yer alacağı “geniş bir işçi partisi” oluşturmak için çeşitli işçi örgütlerinin temsilcilerinden oluşan bir “işçi kongresi” toplamayı öneriyorlardı. Lenin, gerçekte, gerçek proletarya partisinin tasfiyesi, onun devrimci programından ve devrimci taktiğinden vazgeçmek demek olan bu Menşevik görüşe kararlı biçimde karşı çıkıyordu.
30 Nisan 1907’de (13 Mayıs), Londra’nın bir kenar semtindeki bir kilisede, RSDİP V. Parti Kongresi başladı. Parti Kongresi‘ne, 147 000 parti üyesini temsil eden 336 delege katıldı. Bolşevikler, Parti Kongresi‘nde çoğunluktaydılar; ilkelere ilişkin tüm konularda, Polonya Sosyaldemokratları ve Letonya delegasyonunun çoğunluğu tarafından desteklendiler. Lenin, Parti Kongresi‘nin çalışmalarına aktif olarak katıldı; başkanlık divanına seçildi, yedi oturumda başkanlık yaptı ve tekrar tekrar konuşmalar yaptı.
V. Parti Kongresi‘nin çalışmaları içinde, Lenin’in burjuva partilerine karşı tavır hakkında yaptığı konuşması önemli bir yere sahipti. Bu sorun, o zamanlar RSDİP’i ikiye bölen ilkesel fikir ayrılıklarının; Rusya’daki burjuva devriminin değerlendirilmesi ile bağlantılı olan fikir ayrılıklarının merkezinde yer alıyordu. Lenin, burjuva partilerine karşı tavır sorununda, herşeyden önce partilerin sınıfsal karakterinin belirlenmesi gerektiğini söylüyordu. Ardından, devrimin sürdürülmesi ya da geliştirilmesi için farklı sınıfların çıkarlarının nasıl bir ilişki içinde olduğunun, farklı partilerin buradaki rolünün ne olduğunun açıklanması gerekiyordu; ayrıca, işçi partisinin politikası için pratik olarak yol göstermek gerekiyordu.
Parti Kongresi, Çarlığa ve Kadetlere karşı mücadelede köylü devrimciliğinin partisi olan Narodnik/ Trudovik partiler ittifak yapmayı –bunların sosyalist olmadıklarının teşhiri ile birlikte– mümkün görüyordu. Bunlarla ittifak, geniş köylü ve kentli küçükburjuva kitlelerinin çıkarlarını ve tavrını dile getirecekti. Parti Kongresi, popülist ya da Trudovik partilerinin sözde sosyalist karakterinin maskesinin düşürülmesini ve onu aynı zamanda bütün güçleri kullanarak burjuva liberallerinin etkisinden ve yönetiminden uzak tutmanın gereğine işaret ediyordu.
Menşeviklerin proletaryanın özerkliğini reddetme ve liberal burjuvaziyle uzlaşma üzerine kurulu çizgisi, Parti Kongresinde tam bir fiyasko yaşadı. Lenin, daha sonra şöyle söylüyordu: “Londra parti Kongresi aracılığıyla proleter olmayan partiler hakkında Bolşevik kararın kabul edilmesi, işçi partisinin sınıf mücadelesinden ayrılan tüm sapmaları kararlı biçimde reddettiği; proleter olmayan partilere yönelik sosyalist eleştirinin ve gelecekteki devrimde proletaryanın bağımsız devrimci görevinin kolayca kabul edildiği anlamına gelmektedir. Menşeviklerin kararın değiştirilmesine yönelik önergelerinin reddedilmesi, çok daha fa zlasını vurguladı.” (V. İ. Lenin: Eserler, c. l2, s.504).
Lenin ve Bolşevikler, Parti Kongresinde, Menşeviklerin, ittifakçıların ve Troçkistlerin oportünizmine karşı Bolşevizm platformunda devrimci sosyaldemokrasinin biraraya gelmesi için mücadele etti. V. Parti Kongresi, devrimde Bolşevik çizginin doğru olduğunu, bu çizginin sınıf bilincine sahip Rusya işçi çoğunluğu tarafından desteklendiğini teyit etti.
Beşinci Parti Kongresi’nden kısa süre sonra Çarlık hükümeti, 3 Haziran darbesi denilen darbeyi gerçekleştirdi. 3 Haziran 1907’de Çar, II. Devlet Duması’nı da dağıttı. II. Duma’daki Sosyal-Demokrat fraksiyonun üyeleri mahkemeye verildiler; işçi sınıfının temsilcileri, kürek cezasına ve sürgüne mahkûm edildi. İkinci Duma’da, on iki Menşevik ve on bir Bolşevik milletvekili işçi seçim konseyleri tarafından seçilmişti. II. Devlet Duması’nın Sosyaldemokrat milletvekilleri tutuklandı ve Sibirya’ya sürüldü. Yeni bir seçim yasası çıkarıldı. İşçilerin ve köylülerin hakları daha da kısıldı. Çarlık hükûmeti taarruzunu sürdürüyordu.
Üçüncü Devlet Duması (Haziran1907-1912)
Çarlık hükûmeti III. Devlet Duması’na seçimler için yeni bir yasa çıkardı. Yeni seçim yasası, Duma’da çiftlik sahiplerinin, ticaret ve sanayi burjuvazisinin temsilci sayısını oldukça artıracak biçimde tasarlanmıştı. Aynı zamanda, zaten az olan işçi ve köylü temsilci sayısı eskisine göre birkaç kat azaldı.
Çarlık hükûmeti, canla başta proletaryanın siyasi ve iktisadi örgütlerini yıkmaya girişti. Zindanlar, kaleler ve sürgün yerleri, devrimcilerle tıka basa doluydu. Devrimciler hapishanelerde vahşice dövülüyor, eziyet ve işkence görüyorlardı. Çarlığın en gerici destekçilerinin partisi Kara Yüzler terörü gemiyi azıya almıştı. Çarlığın bakanı Stolypin, ülkeyi darağaçlarıyla doldurdu. Binlerce devrimci idam edildi.
III. Duma, bileşimi itibariyle bir Kara Yüzler ve Kadetler Duması’ydı. Toplam 442 temsilciden 171’i Sağcı (Kara Yüzler), 113’ü Oktobrist ve aynı soydan grupların üyeleri, 101’i Kadet ve onlara yakın grupların üyeleri, 13’ü Trudovik ve 18’i Sosyaldemokrattı. 18 Sosyaldemokrat milletvekilinin dokuzu Menşevik dokuzu ise Bolşevikti.
Üyelerinin çoğunluğunu aristokratların ve büyük toprak sahiplerinin oluşturduğu III. Duma, hükümetin uysal bir aracı niteliğindeydi. Sosyaldemokratların fraksiyonları ve burjuva demokratları (Trudovikler) sayıca azdılar ve hükümetin sunduğu karar tasarılarının Duma tarafından onaylanmasını önlemeye hiçbir şekilde güçleri yetmiyordu. Liberal buruvazinin partisi olan Kadetler, hükümet karşıtı olduklarını söyleseler de cesur açıklama ve eylemlerden kaçınıyorlardı. Kadetler ve kendilerine yakın bir grup olan “İlerlemeciler”, “Duma’ya sahip çıkmak” sloganı altında suskun ve itaatkâr bir konumdaydılar. Trudovikler, Duma’da Kadetlerle İşçi Demokrasisi (Bolşevikler) arasında yalpalıyorlardı. Lenin, Trudoviklerin Duma’da çok zayıf olmalarına rağmen, köylü kitlelerini temsil ettiklerine işaret etti. Trudoviklerin Kadetlerle, İşçi Demokrasisi arasında yalpalaması, küçük mülk sahiplerinin sınıfsal durumlarının kaçınılmaz sonucuydu.
Lenin, devrimin yenilgisine ilişkin koşullardaki Bolşevik taktik üzerinde çalışılması ve yürütülmesine büyük önem veriyordu. Ekim sonunda Teriyoki ve kasımda Helsingfors’ta yapılan parti konferansında III. Çarlık Duma’sı ve Duma’daki Sosyaldemokrat grubun taktiği hakkında konuşma yapıyordu. Bu konferanslar zorlu bir mücadeleyle geçiyordu. Menşevikler ve İttifakçılar, 3 Haziran rejimi hakkında Lenin ‘in düşüncelerini ve partinin görevlerini kabul etmediklerini açıklıyorlardı. Her iki konferansta da Bolşeviklerin kararları oy çoğunluğuyla kabul ediliyordu.
1905 Devrimi yenilgiye uğramış, yoğun gericilik yılları başlamıştı. Lenin, yeni bir devrimci saldırıya hazırlık için güçlerin varlığını korumasına ve toplanmasına yönelik parti politikası ve taktiğini geliştiriyordu. Bolşeviklere, açıkça ortaya çıkmak için en küçük olasılığı bile dikkate almayı, hep proletarya içinde yeni katmanları harekete katmayı ve devrimci mücadele ruhuyla davasına yönelmek gerektiğini anlatıyordu.
İllegal işçi partisini yaşatma ve güçlendirme görevi, ancak sayısız düşmana, Menşeviklere, Troçkistlere ve onların taraftarlarına karşı yürütülecek uzlaşmaz bir mücadele ile başarılabilirdi. Devrim programından, partinin taktik ve görevlerinden uzaklaşan Menşevikler, devrimin yükselişine inanmıyor, paniklercesine geri çekiliyorlardı. İşçilerin burjuvazi ile ittifak yapmasını talep ediyor, illegal parti örgütlerini dağıtmak ve illegal devrimci çalışmayı durdurmak istiyorlardı. Tüm güçlere, reformist, legal bir parti örgütlemeyi öneriyorlardı. Menşevikler, işçi hareketine çok büyük zarar veren marksist parti likidatörleriydiler. Menşevik likidatörler, Çarlığa karşı yeni bir demokratik-devrimin kaçınılmaz olduğunu reddettiklerinden ve devrimi bitmiş gördüklerinden, illegal devrimci proletarya partisinin tasfiyesini savunuyor ve Çarlıkla barışmaya ve reformlar için mücadeleye çağırıyorlardı.
Lenin, likidatörlüğün ortaya çıkmasının tesadüfi olmadığını, onun derinlere uzanan sosyal bir olgu olduğunu; bu olgunun, liberal burjuvazinin karşıdevrimci tavrı ve devrimin küçükburjuva piyonlar içinde çözülmesi ile ayrılmaz biçimde bağlantılı olduğunu açıklıyordu. Menşeviklerin likidatörlüğünün kaynağı hakkında şöyle yazıyordu: “Esas olarak sosyalist proletaryanın devrimci sınıf mücadelesinin reddine dayalı ideolojisinde ve özel olarak da burjuva demokratik-devrimde proletarya hegemonyasının reddi.” (V. İ. Lenin, Eserler, c. 15, s.214/215). Örgüt açısından, likidatörlük, illegal sosyaldemokrat bir partinin reddedilmesi, RSDİP’den vazgeçmesilmesi, partiden ayrılma ve partiye karşı legal basının sütunlarında ve legal işçi örgütlerinde mücadeledir. Lenin, likidatörlüğe karşı acımasız bir mücadele yürütmeden, onu yok etmeden partinin ileri gidemeyeceğini vurguluyordu.
İdeolojik yozlaşma ve çözülme, yalnızca doğrudan likidatörlüğü değil, Otzovizm denilen “tersten likidatörlüğü” de ortaya çıkarmıştı. 1908 yılının ilk aylarında Bolşevikler içinde oportünist bir grup ortaya çıktı. Bu grup içinde, Bogdanov, Aleksinski, Lunaçarski gibi kimi “ağır toplar” yer alıyordu. Bu grup, partinin gericilik koşullarında yalnızca illegal olarak çalışabileceği görüşündeydi ve bu nedenle, Duma’dan sosyaldemokrat grubun görevden uzaklaştırılmasını öneriyordu. Otzovistler, partinin Duma kürsüsünü kullanmasını ve yarı legal ve legal işçi sınıfı örgütlerinde dayanak noktaları yaratılmasını engelliyorlardı. Böylece, partinin kitlelerle bağlantısını koparıyor ve kitlelerin yönetiminden vazgeçiyor ve partiyi yeni bir devrimci yükseliş mücadelesi için güçleri toplamada beceriksiz olan sekter bir örgüte dönüştürmeye çalışıyorlardı. Gerektiğinde mücadelenin biçim ve yöntemlerini değiştirmeyi ve ana amacı hiçbir zaman unutmadan, durumu dikkate almayı öngören Marksizm’in özünü ve taktiğini yozlaştırıyorlardı. Otzovistler, partiyi zayıflatıyor ve ona çok büyük zarar veriyorlardı. Sekterlik sürekli biçimde kaçınılmaz olarak partinin geniş emekçi kitlelerinden izolasyonuna neden olacaktı.
Lenin, Otzovizmin Marksizm’in yolundan saptığını ve bu nedenle ilkesel olarak Bolşevizmden ayrıldığını saptıyordu. Otzovistlerin tavrı, nesnel olarak, partinin tarafsız kitlelerden izolasyonuna yol açıyor ve böylelikle, işçi sınıfının devrimci partisinde çözülmeye yol açıyordu. Lenin, Otzovizmi Bolşevizmin karikatürü olarak tanımlıyordu.
Parti, meclis üyelerini kürsülerde devrimci taleplerin ve sloganların ajitasyonu ve propagandası için Duma’ya gönderiyordu. Hemen hemen hiçbir parlamento dışı propaganda, ajitasyon ve örgüt aracının bulunmadığı bu koşullarda, Duma kürsüsünden yararlanılması siyasi açıdan muazzam bir önem taşıyordu ve kitleleri uzun vadede devrim için harekete geçirecek güçlü bir araçtı. Otzovistler, partinin bu aracı kullanma fırsatını ortadan kaldırıyorlardı. Bu nedenle, Lenin, Otzovizmle uzlaşmaz bir mücadeleyi başlatıyordu. Partiyi savunmak için sağ ve sol likidatörlere karşı mücadele ediyordu.
Parti için mücadele giderek çetin bir hâle geliyordu. Otzovistler, işi, 1909’da Capri’de bir “parti” okulu açmaya ve bu okul kılıfı altında bir merkez kurmaya kadar vardırıyorlardı. Bunu, partinin okulu diye duyurdukları için, bazı işçileri de kendi safarına çekebiliyorlardı. Bogdanov, Lunaçarski, Aleksinski ve diğerlerinin kendilerine neler öğrettiklerini öğrenciler görebiliyor ve okulun sözde parti karakterinin farkına varıyorlardı. O zamanlar işçiler, Lenin’e Capri’ye gelmesini ve kendilerine konferanslar vermesini rica ediyorlardı. Lenin mektupla yanıt vererek okulun parti düşmanı karakterini ortaya koyuyor ve onun hakkında konferans vermeyi reddediyordu.
Kısa bir süre sonra, Capri’deki okulda Bolşevik Lenin taraftarları ve Bogdanov taraftarları arasında mücadele başladı. İçlerinde, örgütleyicilerinden biri olan işçi Vilonov ‘un (Mikail) yer aldığı okulun altı öğrencisi, Lenin taraftarı olarak okuldan atıldılar. Atılanlar Lenin’in yanına gittiler. Capri’deki dersler sona erdikten bir süre sonra, diğer öğrenciler de Paris’e Lenin’in yanına gitti. Her iki gruba Lenin “Şu anki durum ve görevlerimiz” ve “Stoliplin’in toprak politikası” konuları üzerine konferans verdi. Uzun süre işçilerle sohbet etti; onların beynini ve kalplerini kazandı ve Otzovizmin parti düşmanı karakterini anlamalarına yardımcı oldu.
Lenin, RSDİP’in yaşatılması ve sağlamlaştırılması mücadelesinde, Rusya parti örgütlerine, çalışmalarının yönlendirilmesine ve parti kadrolarının hazırlanmasına, öncelikle de işçi saflarına yoğun ilgi gösterdi. Sanayi merkezlerinde oluşan ve parti çalışmasının giderek tüm yönetiminin ellerine geçeceği işçi gruplarına daha fazla ilgi gösterilmesi gerektiği düşüncesindeydi. Bu gruplardan gerçek parti kadrolarının oluşması için tüm önlemlerin alınması gerektiğini açıklıyordu. Yalnızca bu temel üzerinde RDSİP’in varlığının korunması ve güçlendirilmesi mümkün olabilirdi. Israrla ve titizlikle, işçi saflarından parti kadrosu yetiştiriyordu.
Duma kürsüsünün propaganda ve ajitasyon için kullanılmasına büyük önem veren Lenin, Duma faaliyeti açısından Bolşeviklerin görevleri hakkında da konuşuyordu. Sosyalist devrimin görevlerinin savunulmasına ve bilimsel sosyalizmin temel düşünce ve hedeflerinin propagandasına, Duma kürsülerinden aşağıya doğru bakılarak büyük dikkat gösterilmesinin gerektiğini açıklıyordu. Duma grubunun devrimin bayrağını, proleter bayrağı yüceltmesi gerektiğini söylüyordu. Grup ve parti, enerjik bir biçimde işçi yasasının hazırlanmasına ilişkin sorunlar hakkında tüm tartışmalara katılmakla, sosyal reformizmin ikiyüzlülüğünü ve yalancılığını kitleler önünde ortaya çıkarmakla ve hem liberalizmin karşıdevrimci karakterini hem de küçükburjuva demokrasisinin dalgalanmalarını göstererek burjuva siyasi partilerinin sınıfsal karakterini açıklamakla yükümlüydüler.
Lenin, yalnızca Likidatörler gibi açık oportünistlere karşı değil, oportünizmi devrimci lafların ardına gizleyen sekterlere ve “solculara” karşı da mücadele ediyordu. Bu mücadele sırasında, Bolşevik Parti kendi saflarını güçlendiriyor ve kendi devrimci politika ve taktiğinin doğruluğunu savunuyordu. Lenin, ilk Rus devriminin yenilgisinden sonra şöyle yazıyordu: “Bolşevikler, kendi ‘orduları ‘ için en büyük çoğunlukla, en az kayıpla, en az bölünmeyle (derinliği ve iflah olmazlığı açısından) çekirdek yapısını azami koruyarak, en az moral bozukluğu ile çalışmayı olabildiğince kapsamlı, doğru ve enerjik bir şekilde tekrar başlatmak için büyük bir beceriklilikle geri çekildiler. Bolşevikler, yalnızca bunu yapabiliyordu, çünkü boş laf eden devrimcilerin maskesini düşürmüşler; geri çekilmeyi ve geri çekilmeyi başarınayı bilmek gerektiğini ve bizzat en gerici parlamentolarda, en gerici sendika ve birliklerde, sigorta şirketlerinde ve benzeri örgütlerde legal çalışmayı mutlaka öğrenmek gerektiğini kavramak istemeyenierin başarısızlığını yüzlerine vurmuşlardı.” (V. İ. Lenin, Bütün Eserler, c.31, s.12/13).
Dördüncü Çarlık Duması (1912)
Beş yıllık yasal çalışma süresini tamamlayabilen ilk Duma, Üçüncü Çarlık Duması idi. Üçüncü Çarlık Duması, 1912 yazı ortalarında dağıldı.
Dördüncü Duma’nın da Üçüncü Duma gibi olması bekleniyordu. Seçim yasaları değişmemişti ve yeni Duma’daki çoğunluk, daha önce olduğu gibi Kara Yüzler’in yanında olacaktı. Dördüncü Duma’nın faaliyetleri de işçilerin/emekçilerin ve köylülerin aleyhinde olacaktı. Bolşevikler, Dördüncü Duma seçimlerine aktif olarak katılma kararı aldı.
Seçimlere katılma noktasında Sosyal Demokrat Parti saflarında herhangi bir görüş farklılığı olmamasına rağmen, seçim taktikleri ve Duma’da oluşturulacak grubun rolü üzerine Bolşevikler ile Menşevikler arasında keskin görüş ayrılıklan vardı. Üçüncü Duma’nın dağılmasından altı ay önce, 1912 Ocağında Prag’da yapılan parti konferansında ki bu konferans Bolşevik kanadın kendi partisini kurduğu konferanstır, gelecek seçim kampanyasında izlenecek taktiğin çerçevesi çizildi. Konferans, “diğer bütün görevlerin tabi olacağı temel görevin sınıf çizgisinde sosyalist propaganda ve işçi sınıfının örgütlenmesi” olduğunu ortaya koymuştu. Partinin seçimlerdeki taktiği şöyle tanımlanmıştı:
“ … Parti, aynı zamanda karşıdevrimci görüşleri ve burjuva liberallerinin (başta Kadetlerin partisi olmak üzere) sahte demokrasi anlayışını ısrarla teşhir ederek, Çarlık otokrasisine ve onu destekleyen büyük toprak sahiplerinin ve kapitalistlerin partilerine karşı amansız mücadele yürütmelidir. Proletaryanın partisinin, proleter olmayan diğer bütün partilerden bağımsızlığının korunması; (Trudovikler, Narodnikler ve Sosyalist- Devrimciler gibi başlıca) demokratik grupların sahte sosyalizmlerinin küçük burjuva karakterinin gösterilmesi ve bunların demokrasi görüntüsü altında, kitlesel devrimci mücadelenin sorunları üzerinde yalpalamalarının yol açtığı zararın teşhir edilmesi noktalarına özellikle dikkat edilmelidir.” (“Çarlık Dumasında Bolşevikler“, A.Y. Badayev, s.13, Evrensel Basım Yayın, Nisan 1999, İstanbul).
Bolşevikler, Duma seçimleri için yürütülen kampanyayı, uzun erimli bir ajitasyon ve propaganda için olanak ve aynı zamanda da kitlelerin örgütlenmesinin yöntemlerinden birisi olarak kabul etmişlerdi. Adaylarının seçilmesini başlı başına bir amaç olarak görmeyen Bolşevikler, yürütülen kampanyayı Duma’da birkaç sandalye elde etme hedefine indirgemediler. Duma’daki grubun hem Duma içindeki hem de Duma dışındaki etkinlikleri çok büyük bir devrimci öneme sahipti. Fakat seçim kampanyasının kendisi de daha az önemsiz değildi. Bütün bu süreçlerde sosyaldemokrasinin devrimci konumu, söylemi yumuşatılmadan, revizyona tabi tutulmadan bütün saflığıyla korunmalıydı.
Menşeviklere göre, Duma için yapılacak olan seçimlerde iki cephe çarpışacaktı: Gericiler ve Kara Yüzler bir yanda, Liberaller (Kadetler, İlerlemeciler ve Sol Oktobristler arasında bir blok oluşturulması bekleniyordu) diğer yanda. Bu tahminden yola çıkarak, Menşevikler kampanya için sloganlarını, “Gericiliğin Duma’daki konumunu bozmak için mücadele etmek” ve “Duma’yı gericiliğin ellerinden kurtarmak” olarak ilan ettiler! Menşeviklerin bu pozisyonu, örtülü olarak Liberallerle birlikte hareket edilmesi anlamına geliyordu.
Bolşevikler ile Menşevikler arasındaki ayrılıklar, tarafların seçim kampanyalarında geliştirdikleri politik platformlarda daha belirgin bir biçimde görülebiliyordu. Prag Konferansı’nda alınan kararlar doğrultusunda Bolşevikler seçimler sırasında izlenecek politik platformlarını şöyle tanımladılar:
“Önümüzdeki seçimlerde partimizin temel sloganları şunlar olmalıdır: (1) demokratik bir cumhuriyet, (2) sekiz saatlik işgünü, (3) büyük toprak sahiplerinin ellerindeki topraklara el konulması. Bütün seçim kampanyamız sırasında bu talepler, Üçüncü Duma deneyimleri ve hükümetin hem merkezi hem de yerel yönetimler nezdindeki bütün uygulamalarıyla temellendirilerek netlikle açıklanmalıdır. Genel oy hakkı, ifade özgürlüğü, hâkimlerin ve devlet görevlilerinin halk tarafından seçilmesi, düzenli ordunun yerine milisin (halkın silahlandırılması) geçirilmesi vb. gibi sosyaldemokrasinin asgari programının öteki maddeleri, yukarıdaki üç slogana bağlı olarak propagandamızda kullanılmalıdır.” (Age. s.14).
Bolşevik Parti’nin bu üç temel sloganı, Rusya işçi ve köylülerinin temel taleplerini formüle etmişti. “Zayıflatılmış/güçsüzleştirilmiş Duma, her ne kadar Çarlığı maskelese de “demokratik bir cumhuriyet” sloganı, çarlığın devrilmesi sorununu doğrudan gündeme getiriyordu. Bu slogan, “boş anayasal hayalleri” teşhir ediyordu. Bu slogan, aynı zamanda işçi sınıfına, Çarlık Duması’ndan çıkan reformların zerre kadar yararı olmayacağını ve varolan hükûmet biçimi altında işçilerin durumlarını iyileştirmenin hiçbir olanağı olmadığını gösteriyordu.
Diğer iki slogan, işçilerin ve köylülerin temel ekonomik taleplerini dile getiriyordu. Sekiz saatlik iş günü, işçi sınıfının ekonomik mücadelesinin temel talebiydi. Sürekli yaygınlaşan grevlerin neredeyse tamamına, sekiz saatlik işgünü talebi kaynaklık ediyordu. Büyük toprak sahiplerinin ellerindeki topraklara el konulması sloganı, köylü sorununa devrimci bir çözüm öneriyor ve yüz milyon Rusya köylüsünün istek ve özlemlerini formüle ediyordu.
Asgari programın öteki maddeleri, bu üç temel talebe bağlanmıştı. Bolşevikler bunların, ancak devrimci hareketin temel taleplerinin gerçekleştirilmesinden sonra elde edilebileceğini vurguluyorlardı.
Menşevik platform ise, Bolşeviklerin bu üç temel sloganını içini boşaltıp budayarak sunuyordu. “Demokratik cumhuriyet” yerine “halk temsilcilerinin egemenliği”ni talep ediyorlardı. “Büyük toprak sahiplerinin ellerindeki topraklara el konulması” yerine muğlak bir biçimde, “toprak yasasında düzenlemeye gidilmesi” isteğinde bulunuyorlardı. Menşevik platform, işçi sınıfının sürdürdüğü devrimci mücadelenin taleplerinin ve sloganlarının yerine, olası bir yasal harekete uyarlanmış taleplerin geçirilmesini içeriyordu.
Üçüncü Duma’nın dağılmasından hemen sonra, Duma’da hükümetin çoğunluğu sağlamasını garanti altına almak amacıyla İçişleri Bakanlığı tarafından seçimler için özel birtakım düzenlemeler yapıldı. Bazı seçim çevrelerinde ruhban sınıfa özel bir kontenjan tanınırken kalan bölgelerde ise ruhban sınıf, büyük toprak sahipleri kategorisine dâhil edildi. Ruhban sınıf, seçimlerde genellikle önemli bir ağırlığa sahip olmuş ve önceki Dumaların hepsinde papaz cüppesi giyen çok sayıda milletvekili yer almıştı. Ortodoks Kilisesi, yönlendirdiği ruhban sınıfı mensuplarına, kiliseye gelenlerin hem duygularına tercüman olmaları hem de oylarını almaları talimatını vermişti.
Nüfusun çoğunluğunun Rus olmayanlardan oluştuğu ve hükümet karşıtı duyguların ağır bastığı merkezden uzak bölgelerde ise özel Rus kategorileri oluşturuldu. Çoğunluğunu hükümet görevlilerinin oluşturduğu bu özel Rus grupları, o bölgedeki yerli nüfus için belirlenenden çok daha fazla delege sayısına sahipti.
Bolşevikler, işçi kategorisindeki bütün bölgelerde aday çıkartılmasının ve Menşevik tasfiyeciler de dâhil olmak üzere diğer parti ve gruplarla hiçbir ittifak yapılmamasının zorunlu olduğunu düşünüyorlardı. Bolşevikler aynı zamanda, kentlerdeki seçimlerde ikinci kategoride (birinci kategori büyük mülk sahiplerinden oluşuyordu ve demokrat adayların burada hiçbir şansı yoktu) ve köylerde yapılacak seçimlerde aday çıkartılmasının gerekli olduğunu belirtiyorlardı. Köylerdeki seçim kampanyası, özellikle ajitasyon açısından büyük önem taşıyordu. Fakat Bolşevikler, gerici adayların olası bir seçim zaferine karşı önlem olarak da Liberallere karşı burjuva demokratlarıyla (Trudovikler); ve kent kategorisindeki seçimlerin ikinci turunda hükümet partilerine karşı Liberallerle anlaşma yapılmasına olanak tanıyorlardı. Beş büyük kentteki (St. Petersburg, Moskova, Riga, Odessa ve Kiev) seçimler doğrudan iki aşamalı olarak yapılıyordu. Bu kentlerde Sosyaldemokratlar bağımsız adaylar çıkarttılar ve Kara Yüzler’in adaylarının seçilmesi gibi bir tehlike söz konusu olmadığından, liberal burjuvazi ile hiçbir anlaşma yapmadılar. Bu taktikleri belirleyen Prag Konferansı kararları, “seçim anlaşmalarının politik platformda bir değişikliğe yol açmamasını ve Sosyaldemokrat adaylar için herhangi bir politik bağlayıcılık taşımamasını ve bunun yanında Liberallerin karşıdevrimci karakterini ve burjuva demokratlarını istikrarsızlığını ısrarla eleştirmekten sosyaldemokrasiyi alıkoymamasını” vurgulamıştı. Bu bakımdan seçimlerin ikinci turunda Bolşeviklerin dâhil olduğu anlaşmalar, partiler bloğu niteliği taşımıyordu.
Bolşeviklerin seçim kampanyası sırasında mücadele etmek zorunda kaldıkları asıl sorun, Bolşevik Parti’nin illegal olması ve Çarlık polisinin sürekli ve doğrudan saldırılarına hedef olmasıydı. Yargılanma, tutuklanma ve sürgün edilme gibi her an burun buruna olunan tehditlere rağmen, seçim kampanyası yeraltından örgütlenmek zorundaydı.
Seçimler sırasında Pravda’nın oynadığı rol çok önemliydi. İlerici, devrimci ve sınıf bilinçli işçi kitlelerinin sözcüsü olarak hareket eden gazete, aynı zamanda, işçi hareketine çok büyük zararlar veren “parti-dışı” yönelimler ile liberal burjuvazinin etkisine ve tasfiyecilere karşı mücadele ediyordu.
1912 Haziran‘ından başlayarak Pravda, sayfalarında, yaklaşan seçimlere ilişkin çeşitli makalelere, yazılara ve mektuplara yer verdi. Pravda aynı zamanda, kentlerdeki demokrat seçmenlerin seçimlere katılmama eğilimlerine karşı büyük bir kampanya yürüterek onlara kendi haklarına sahip çıkmaları ve seçimlere katılmak için gerekli formaliteleri yerine getirmeleri için çağrıda bulundu. Gazetenin her sayısında, seçmenler, adlarının seçmen listesinden çıkartılıp çıkartılmadığını kontrol etmeleri ve seçim komisyonlarına gerekli başvuruda bulunmaları için uyarıldı. Pravda, bunun yanında her okura, en az üç mesai arkadaşının veya komşusunun oyunu kazanma çağrısı yaptı.
İşçi kategorisindeki seçimlerde Pravda’nın işlevi daha da önemliydi. Kentlerdeki seçimlerde asıl ilgi seçim toplantılarına yönelikti. Bu toplantılar da şüphesiz, polisin yoğun denetim ve saldırısına hedef oluyordu. Buna karşılık işçi kategorisindeki seçimler için toplantı olanağı da yoktu. Yasalar, seçimlere ilişkin her ne şekilde olursa olsun işçi toplantısı düzenlenmesini yasaklamıştı. Bu koşullar altında, Pravda’nın yaptığı ajitasyon daha büyük önem taşıyordu.
Sosyalist Devrimciler Duma’yı boykot ediyorlardı. Seçimlerde, işçi kategorisinde mücadele eden sadece Sosyal Demokrat Partisi’ydi. Mücadele esas olarak, Bolşevikler ile Menşevikler arasında geçiyordu. Aynı zamanda, hesapta olmayan bağımsız adayların seçilmesi ve seçimlerin ilerleyen aşamalannda rol oynaması da mümkündü. Bu tür partisiz insanlar genellikle, partilerin destekledikleri adaylara karşı çıkarak, “bir kimsenin herhangi bir partinin direktifleriyle yönlendirilmemesini “ ve “işçiler tarafından tanınan dürüst kimselerin seçilmesi” gerektiğini söylüyorlardı.
Bolşevikler bu yönelime ısrarla karşı çıkarak bu durumun işçi sınıfına zararlı olduğunu açıkladılar; bu tür partisiz insanların kesin karar ve ilkelerden yoksun olduklarını ve yanlış bir yola kolaylıkla sapabileceklerini vurguladılar. İşçi sınıfını, gerçek anlamıyla ancak işçi sınıfının kendi platformunu ve programını savunan, Duma’daki milletvekillerini denetleyen bir parti temsil edebilirdi.
Seçim tarihi yaklaştıkça mücadele kızıştı. Seçimlerin kesin olarak ne gün yapılacağı önceden bilinmiyordu. Bu, hükümetin hilelerinden biriydi. Seçim tarihini aniden saptayarak işçileri gafil avlamaya çalışan hükümet, bu sayede oy kullananların sayısını azaltmayı hedefliyordu.
St Petersburg’da işçi kategorisinde yapılacak seçimlerin ilk aşaması olan delege seçimleri için 16 Eylül Pazar günü saptandı. İşçiler seçim tarihini ancak 14 Eylül Cuma günü öğrenebilmişlerdi, hatta bazı fabrikalarda cumartesi günü. Semyanikovski işletmesinde seçimlerin duyurusu, işletmede hiçbir işçinin bulunmadığı üç günlük bir tatil sırasında yapılmıştı. Seçim tarihinin açıklanmasıyla birlikte hem Bolşevikler hem de Menşevikler bütün güçlerini harekete geçirdi.
Çarlık rejiminin olaganüstü baskı ve engellemelerine rağmen, işçi sınıfının oy hakkının kısıtlanmış olmasına rağmen Bolşevikler, l912’de Dördüncü Çarlık Duma’sına 6 işçiyi göndermeyi başardılar.
Dördüncü Çarlık Duması Sosyal Demokrat Grubu
Dördüncü Duma’da Sosyal Demokrat grup hem Bolşevikleri hem de Menşevikleri içermek üzere birleşik bir grup olarak çalışmalarına başladı. Daha başlangıç aşamasında iki grup arasında şiddetli bir çatışma hemen patlak verdi. Üçüncü Duma, vahşi bir gericiliğin yaşandığı, devrimci mücadelenin geri çekildiği bir dönemde açılmıştı; buna karşılık Dördüncü Duma seçimleri, işçi hareketinin büyük bir sıçrama gösterdiği koşullarda yapılmıştı. Devrimci mücadeleye tekrar atılan işçi sınıfı, tasfiyeci eğilimlerden hızla arınıyordu. İşçi kategorisindeki seçimlerde, Bolşeviklerle Menşevikler arasındaki mücadele olağanüstü bir biçimde alevlenmişti. Yapılan ilk toplantıda, grubun Bolşevik ve Menşevik kesimleri arasındaki derin çelişkiler açığa çıktı.
Grubun ilk toplantısı, Duma’nın açılmasından kısa bir süre önce gerçekleştirildi. Menşevikler, grupta çoğunluğu oluşturmanın avantajını kullanarak grubun yönetim organındaki koltukların çoğunluğunu almaya kalkıştı. Menşevik olan Chkheidze grup başkanı; Bolşevik olan Malinovski ise başkan yardımcısı seçildi. Bir diğer Menşevik, Tulyakov, sayman oldu. Yönetim organının diğer iki üyesiyse Bolşeviklerden Petrovski ile Menşeviklerden Skobelev’di. Sosyaldemokrat grup, 13 kişiden oluşuyordu; altısı Bolşevik, yedisi Menşevikti. Grubun sonuncu üyesi olan Varşova Milletvekili Jagello, Menşevikleri destekliyordu.
Sanayinin en fazla geliştiği altı bölgede işçi kategorisinde yapılan seçimlerin tamamı Bolşeviklerin zaferiyle sonuçlanmıştı. Buna karşılık Menşevik milletvekilleri, sınıf dışı unsurların yoğun olarak bulunduğu yerlerden, özellikle de nüfusun çoğunluğunu küçük burjuvazinin oluşturduğu sınır bölgelerinden seçilmişlerdi. Söz konusu bölgelerde işçi sınıfının dağılımı, işçi sınıfının kime oy verdiğini gösteriyordu. İşçi sınıfı kategorisinde seçimlerin yapıldığı altı bölgede, (fabrika ve madenlerde) 1.008.000 işçi bulunmaktaydı. Menşeviklerin galip çıktığı sekiz bölgedeyse 214.000 işçi vardı; işçilerin oy kullanma hakkından yoksun bırakıldıkları Bakü bölgesinin de dâhil edilmesi durumunda bu rakam 246.000’i buluyordu. Bu rakamlar, gerçekte Bolşeviklerin, Menşeviklerin temsil ettiklerinin beş katı kadar işçiyi temsil ettiğini açıkça gösteriyordu. Duma’daki Sosyaldemokrat grubu oluşturan güçler arasında böylesi bir oran, ancak işçi sınıfının temsil edilmesini kısıtlamak için özel” olarak tasarlanmış bir seçim sistemiyle mümkün olabilirdi.
Altı Bolşevik milletvekili, işçi sınıfının bağrından Çarlık Duma’sına gelmişlerdi. İşçi sınıfı, büyük güçlüklerden sonra, pek çok kayıp ve yenilgiden sonra, Devlet Duma’sına kendi temsilcilerini gönderme hakkını elde etmişti. Çarlık rejimine karşı, Çarlığın pençeleri altında sürdürülen mücadele ile Rusya işçilerinin çektikleri büyük sıkıntıları Duma’da dile getirileceklerdi. Bu büyük ve sorumluluk gerektiren görevin bilincinde olmak; proletaryanın, devrimci hareketi ezmeyi amaçlayan gizli ve açık düşmanlarına karşı mücadele etmek, işçi milletvekillerinin devrimci enerjilerini artırdı ve isteklerini güçlendirdi. Dördüncü Duma’daki Bolşevik “altılı”, dört metal ve iki tekstil işçisinden oluşuyordu. Petrovski, Muranov, Malinovski ve Badayev metal işçisiydi. Şagov ve Samoylov ise tekstil işçisiydi. Bolşevik milletvekilleri, Rusya’daki en büyük sanayi bölgelerinden seçilmişlerdi.
Duma işleri konusunda deneyimli olan insanlara sahip olduklarından dolayı Menşeviklerin varlığı, Duma işlerini kolaylaştırıyordu. Menşevik lider Chkheidze, Üçüncü Duma’da beş yıl boyunca Sosyaldemokrat grubun başkanı olarak görev yapmıştı. Bu dönemde oldukça önemli deneyimler kazanmış ve Duma’nın karmaşık işleyiş kuralları labirentinde nasıl manevra yapılacağını öğrenmişti. Duma kürsüsünden konuşma alışkanlığı da ayrıca önemliydi, çünkü bu iş aynı zamanda, çoğunluğu oluşturan Kara Yüzler’in saldırılarına ve Duma Başkanı’nın baskısına karşı dayanabilmek için özel yöntemler bilgisi anlamına geliyordu.
Dördüncü Çarlık Duma’sındaki çalışmaların başlangıcında, grev dalgası eşlik etti. İşçi sınıfı grev silahının bilincine varmış ve bu silahı Çarlık hükûmetine ve burjuvaziye karşı sürdürdüğü mücadelede yaygın olarak kullanmaya başlamıştı. Duma’nın açılmasından hemen önce –Duma’nın açılışı için 15 Kasım 1912 tarihi saptanmıştı– St. Petersburg’da bir miting düzenlendi. Mitingin amacı, Karadeniz donanmasındaki bir dizi denizci (Potemkin Zırhlısı’ndakiler) hakkında verilen idam cezasını protesto etmekti. Sivastapol’daki Deniz Kuvvetleri Savaş Mahkemesi, ayaklanma hazırlamak için gizli faaliyette bulunmaktan dolayı 17 denizciyi idama ve 106 denizciyi de ağır hapis cezalarına mahkûm etmişti. Bu cezaya karşı kitlesel grevler örgütleniyor ve grevler hızla St. Petersburg‘dan Rusya’nın diğer bölgelerine yayıldı.
Taurida Sarayı’nda Duma törenle açıldı. Bir dizi duanın ezbere okunmasının ardından Çarlığın Dışişleri Bakanı Golubev, “Çarlık Fermanı“nı okudu ve “halkın temsilcileri”nden yoğun alkış aldı! Golubev, başkanlık seçimine katılmama gerekçelerini açıklamaları için Sosyaldemokratlara ve Trudoviklere söz hakkı vermeyi reddetti. İlk oturum, seçilen Duma Başkanı Rodziyanko’nun konuşmasıyla noktalandı. Rodziyanko, “Duma’nın Çarlığa bağlı olduğuna” dair yemin etti. Dördüncü Devlet Duması, çalışmalarına başladı.
Duma’daki 442 milletvekilinin, partilere göre dağılımı şöyleydi: Sağ/Sağcılar 65, Milliyetçiler ve Ilımlı Sağ/Sağcılar 120, Oktobristler 98, İlerlemeciler 48, Kadetler 59, ulusal/etnik gruplar (Polonyalılar, Beyaz Rusyalılar, Müslümanlar) 21, Trudovikler 10, Sosyal Demokratlar 13, Bağımsızlar 7.
Sosyal Demokrat Grubun Duma Faaliyetleri
Sosyaldemokrat grup Dördüncü Duma’nın ilk gününde, Duma Başkanlığı Seçimi’ne katılmayı reddetti. Sosyaldemokrat Grubun amacı işçi sınıfı açısından Duma’nın anlamı, ülkedeki devrimci mücadeleyi güçlendirmek ve sağlamlaştırmaktı. Sosyaldemokrat Grubun görevi; hiçbir şekilde Duma çoğunluğuyla işbirliği yapmamak, Sağcılara, Oktobristlere ve Kadetlere karşı mücadele etmek ve onları işçilerin gözünde teşhir etmekti.
Dördüncü Duma’daki hükümet programı, 5 Aralık 1912‘de Bakanlar Kurulu Başkanı Kokovtsev tarafından okundu. Hükümet programı konusundaki tartışmalar, 7 Aralık’ta başladı ve birkaç oturum boyunca devam etti. Menşevikler/Bolşevikler arasında Duma’da okunacak metin üzerine uzun tartışmalar yürütüldü. Hazırlanan iki ayrı taslak metin bir metinde birleştirildi. Uzun tartışmaların ardından, Bolşeviklerin bütün temel talepleri metinde yer aldı. Duma grubunun başkan yardımcısı olan Malinovski’nin metni okuması kararlaştırıldı. Malinovski tarafından okunan metin, grubun hazırladığı metinle birebir örtüşmüyordu. Malinovski, Çarlık Duması’nı eleştiren ve halkın egemenliğini isteyen pasajın önemli bir bölümünü atladı. Kendisine niçin böyle yaptığı sorulduğunda Malinovski, metnin en önemli maddelerinden birini nasıl atladığını kendisinin de anlayamadığı yanıtını verir.
İşçi milletvekilleri, Duma oturumlarında, hükûmete yönelik hazırlanan soru önergelerinin, ajitasyonun en uygun aracı olduğunu keşfeder. Çeşitli sorular aracılığıyla kitlelerin dikkatini, çarlık hükümetinin işlediği suçlar üzerinde yoğunlaştırmayı başarırlar. Güncel olaylar üzerinden biçimlenen bu soru önergeleri, kürsüyü Bolşevik tarzda kullanılmasına olanak tanır. Kara Yüzlerin çoğunluğuna rağmen, işçi sınıfıyla dayanışmak ve mevcut rejime karşı devrimci saldırıda bulunmak için ajitasyon çalışması yürütülmesi sağlanır. Bu durumlarda Bolşevikler, keskin bir biçimde ve doğrudan, Çarlığın ve burjuvazinin saldırganlığını ve çürümüşlüğünü gözler önüne serer. Bir soru önergesi hazırlanmasına uygun her olayla bağlantılı olarak işçilere, kendi koşullarında herhangi bir iyileşmeyi beklemeleri için hiçbir nedenin olmadığını ve proletaryanın tek kurtuluş yolunun devrim olduğu gösterilir.
Dördüncü Duma’daki Sosyaldemokrat grup, Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin ayrılmaz bir parçasıydı. Grup, parti çalışmalarında önemli bir rol oynuyordu ama parti örgütlerinden yalnızca biriydi. Daha önceki Dumalardaki Sosyal Demokrat grubun işlevine ilişkin olarak, parti kongrelerinde ve konferanslarında alınan karar ve önergeler, grubu, partiye ve Merkez Komitesine tabi yardımcı bir örgüt olarak tanımlıyordu. Tam anlamıyla merkezi bir yapıya tabi olmak, devrimci çalışmanın başarısı için bir önkoşuldu.
Merkezin talimatlarına mutlak surette tâbi olmak, Menşevik kampta kabul edilmiyordu. Daha önceki Dumalarda, Menşevik üyeler, partinin üst organlarından bağımsız hareket ederek, parti disiplinine önem vermiyor ve bunu ihlal ediyorlardı. Menşevikler, Duma grubunu en üst parti örgütü olarak tanımladılar ve grubun, çoğu zaman parti merkezi ile ters düşmesine yol açtılar. Dördüncü Dumadaki Menşevik milletvekilleri de aynı politikayı sürdürdüler.
Bolşevik milletvekilleri ise tam tersine, kopmaz bağlarla RSDİP Merkez Komitesi’ne bağlıydı. Duma’ya Bolşevik milletvekilleri, sadece yerel örgütlerin değil, bir bütün olarak partinin temsilcileri olarak girdi. Duma seçimleri ve altı Bolşevik milletvekilinin bütün faaliyetleri başlangıcından itibaren, doğrudan Lenin tarafından yönetiliyordu. Lenin, seçim dönemi boyunca, işçilerin ruh halini, illegal seçim toplantılarını yoğun bir dikkatle takip ediyor, Pravda’daki seçim propaganda çalışmalarını yönetiyordu. Grubun faaliyetleri geliştikçe, altı Bolşevik milletvekilinin, Merkez Komitesi ve Lenin’le ilişkisi daha da sıkılaştı.
Sosyal Demokrat grubun birliği kâğıt üzerinde kalıyordu. Grup içindeki koşullar, Rusya Sosyal Demokrasisinin içinde bulunduğu koşulların tam bir yansıması idi. Bolşevik ve Menşevik milletvekilleri, ortak bir grubun üyeleri oldukları için resmen birbirlerine bağlı olsalar da devrimci hareketi ilgilendiren çeşitli sorunlarda sürekli çelişki hâlinde idiler. Bolşevik “altılı” ile Menşevik “yedili” arasındaki ayrılığın kökleri, Rusya Devrimi kavramında yatıyordu. Rusya’da devrimci hareketin gelişimiyle farklılıklar artıyor ve bu da er ya da geç grubun iki bağımsız fraksiyona bölünmesine ve bir bütün olarak partinin izlediği bölünme sürecinin derinleşmesine neden oluyordu. Bu anlamda altı Bolşevik milletvekili sürekli olarak Menşeviklere karşı mücadele etmek zorunda kalıyordu.
Duma’nın ilk yılı, grubun temsil edildiği 26 komisyonun 19’unda Menşevikler ve yalnızca 7’sinde Bolşevikler bulunuyordu. Bu komisyonlarda Sosyaldemokrat grubun iki temsilci bulunduracağı durumlarda bile, Menşevikler, Bolşevikleri komisyonlardan uzak tutmaya çalışıyordu. En önemli komisyon bütçe komisyonu idi. Bütçe Komisyonu Duma’nın bir minyatürü idi. Duma çalışmalarının merkezlerinden biri Bütçe Komisyonu idi. İlk oturumlar sırasında, bu komisyonda grubu Chkheidze ve Malinovski temsil ediyordu. Bu durum “Yedili”yi tatmin etmiyor ve Malinovski yılsonunda Petrovski lehine bütçe komisyonundan çekilince Menşevikler komisyon için ikinci temsilcilerini seçiyordu. Menşevik “yedili”nin tüm davranışları, açıkça işçi milletvekillerini susturmaya yönelikti.
Eylül 1913’de, Krakov yakınlarında Poronino’da bir konferans yapılır. Konferansa, Lenin ve Merkez Komitesi‘nin birkaç üyesi katılır. Konferansa partinin en büyük örgütlerini temsilen yirmi beş-otuz kadar üyenin yanı sıra, hasta olan Samoylov dışında Duma’daki Bolşeviklerin tamamı katılır. Konferansta, Duma’daki Sosyal Demokrat grubun faaliyetleri üzerine “altılı”nın sunduğu rapor, konferansta ele alınan temel konulardan biridir. Bolşevik altılının Duma faaliyetleri değerlendirilir. Poronino Konferansı, bir ön adım olarak Menşevik “yedili”ye, grubun her iki kanadı için tam eşitlik talep eden bir ültimatomun verilmesi kararını alır. Ancak bu reddedildiğinde “yedili”den kopulacak ve bağımsız bir fraksiyon oluşturulacaktır. Poronino Konferansı kararı aynen şöyledir:
“Konferans, Sosyal Demokrat grubun birliğinin mümkün ve gerekli olduğunu düşüncesindedir; fakat Menşevik ‘yedili’nin davranışlarının bu birliği ciddi tehlikelere soktuğu da bilinen bir gerçektir.
Elinde bulundurduğu salt çoğunluğu daima kötüye kullanan ‘Yedili’, Rusya işçilerinin ezici çoğunluğunu temsil eden altı işçi milletvekilinin faaliyetlerini engellemektedir. İşçileri ilgilendiren önemli konuların görüşüldüğü ve Sosyal Demokrat grubun iki ya da daha fazla konuşmacı çıkardığı durumlarda, altı milletvekilinin bu fırsattan yararlanması reddedilmektedir.
‘Yedili’ ayrıca, Bütçe Komisyonu gibi Duma komisyonlarındaki iki sandalyeden birini ‘altılı’ya vermeyi reddetmektedir. İşçi hareketi için önem taşıyan organlara gruptan bir temsilci seçileceği zaman, bir kişi fazla olmalarından yararlanan yedi milletvekili, her zaman altı milletvekilini temsilcilikten uzak tutmaktadır. Grup yöneticileri bu biçimde tek yönlü olarak seçilmektecir; örneğin ikinci sekreterlik talebi reddedilmektedir.
Konferans, yedi milletvekilinin bu hareketlerinin, grubun düzgün çalışmasını engellediğini ve kaçınılmaz bir bölünmeye yol açacağını düşünmektedir.
Konferans, yedi milletvekilinin bu hareketlerini şiddetle protesto etmektedir. Altı milletvekili, Rusya işçi sınıfının ezici çoğunluğunu temsil etmekte ve kendi öncü örgütünün politik çizgisiyle tam uyumlu olarak hareket etmektedir.
Konferans böylelikle, ancak iki kanat arasında tam bir eşitliğin sağlanması ve ‘yedili’nin, ‘altılı’nın sesini boğma politikasına son vermesi koşuluyla Duma’daki Sosyal Demokrat grubun birliğinin sürdürülebileceği düşüncesindedir.
Sadece Duma içindeki faaliyetlerle sınırlı kalmayan uzlaşmaz ayrılıklara rağmen konferans, yukarıda dile getirilen ve her iki taraf için de eş it haklar içeren temelde grubun birliği için ısrar etmektedir.
Konferans, sınıf bilincine sahip tüm işçileri, bu önemli konuda düşüncelerini açıklamaya ve altı milletvekilinin eşit haklara sahip olması temelinde grubun birliğinin korunmasına katkıda bulunmak için tüm enerjilerini harcamaya çağırmaktadır.” (“Çarlık Dumasında Bolşevikler“, A.Y. Badayev, s.138, Evrensel Basım Yayın, Nisan 1999, İstanbul).
Poronino’dan ayrılmadan önce işçi milletvekilleri, Menşeviklere karşı “altılı” tarafından atılacak pratik adımların tartışıldığı Merkez Komitesi toplantısına katılır. Duma Grubu’na bir dizi talepte bulunulması kararlaştırılır. İkinci sekreter atanmalıydı, bütçe komisyonu için yeni temsilciler belirlenmeliydi, Sosyalist Enternasyonal Bürosu’na yeni delegeler atanmalıydı, grup adına konuşacaklar Bolşevikler ile Menşevikler arasından eşit olarak seçilmeliydi. Bu talepleri içeren taslak hazırlanır. “Yedili”nin reddetmesi durumunda, hep birlikte Menşeviklerden kopulması ve kitlelere çağrıda bulunulması kararlaştırılır.
Ancak Menşevikler, Bolşeviklerin taleplerini reddeder. 25 Ekim 1913’de, Sosyal Demokrat grupta bölünme meydana gelir. Menşevik yedili, Bolşevik altının sunduğu bütün talepleri reddeder. 26 Ekim’de, Pravda, “altılı”nın tüm işçilere yaptığı şu çağrı yayınlanır:
“Yedi milletvekilinin tüm taleplerimizi reddeden yanıtını okurken her işçi kuşkusuz kendine soracaktır: ‘Bundan sonra ne olacak?’
Grup yeniden birleşecek mi? İşçiler, Marksist örgütlenmeden uzak duran yedi milletvekilinin, Sosyal Demokrasi adına konuşmasına izin verecek mi? Altı işçi milletvekili olan bizler, ‘yedili’nin bir oy fazlasına sahip olmanın avantajını kullanarak, işçilerin isteklerine karşıt politikalar izlemesi karşısında şimdi ne yapacağız?
İşçilerin, Duma’daki Sosyal Demokratların birliğini istediğinin bilincindeyiz. Birliğin hangi temelde sağlanacağı konusundaki düşüncelerimize katılıp katılmadıklarını proletaryaya sorduğumuzda, binlerce işçi yanıt verdi: ‘Katılıyoruz’. Bunun, Rusya işçilerinin çoğunluğunun düşüncesi olduğuna inanıyoruz.
Birliğin çıkarları açısından, grup içindeki çalışmalarımızı aksatmadık ve grubun çoğunluğunun birliğe zarar vermesini engellemek için elimizden gelen her şeyi yaptık. Yedi milletvekilinden hizipçi düşüncelerini bir kenara bırakmalarını ve bildirgeleri aracılığıyla taleplerimizi onaylayan yüzlerce, binlerce işçinin sesine kulak vermelerini beklemeye hakkımız vardı.
Fakat bu olmadı. ‘Yedili’, taleplerimizi reddetti, işçileri dikkate almadı ve tam tersine net olarak açıklanmış isteklerini dile getirdi. Şimdi bağımsız olarak varlığımızı korumanın zorunluluğuyla karşı karşıyayız. Marksist örgütlenmenin çıkarlarına ve proletaryanın davasına değer veren işçiler açısından bu durum şimdi net olmalıdır.
Yoldaşlar, bu kritik dönemde bizleri desteklemeniz için size çağrıda bulunuyoruz.” (Age. s.146).
27 Ekim‘de Devlet Duması Bolşevik fraksiyonunun ilk toplantısı yapılır. “Yedili”ye, taleplerin reddedilmesi nedeniyle Duma’da bağımsız bir fraksiyon olarak çalışmalar yürütüleceğini bildiren resmi bir açıklama gönderilir. Duma oturumlarında ortak hareket edilmesi amacı korunduğundan “yedili”ye, gerekli olan her durumda kendileriyle özel görüşmeler yapmaya açık olunduğu belirtilir. Aynı zamanda, Pravda’da bir başka yazı yayınlanarak, Bolşevik fraksiyonun örgütlendiği ilan edilir ve bölünmenin nedenleri anlatılır.
Rusya’nın genel politik durumu ve özellikle de işçi hareketinin içinde bulunduğu durum, Duma içindeki mücadelenin alacağı biçimleri belirliyordu. Sosyal Demokrat ve Trudovik milletvekilleri, Nisan 1914‘te 15 oturum için ihraç edildiler. Duma’da yaşanan olaylar, işçi sınıfı mücadelesinin gelişimini doğrudan yansıtıyordu ve liberal partileri daha radikal davranmaya zorluyordu. Buna rağmen tüm olaylar, liberal taktiklerin bir başka özelliğini de gözler önüne seriyordu. Duma’daki pozisyonunu bir dereceye kadar güçlendirir güçlendirmez, liberal partiler hızla muhalefet çizgisinden vazgeçiyor ve karşıdevrimci Duma’nın yanında yer alıyorlardı.
22 Nisan 1914‘te oturum açılmadan önce Sosyal Demokrat iki fraksiyon ve Trudovikler, konuşma özgürlüğü tasarısı yasalaşıncaya kadar bütçe görüşmelerinin ertelenmesine yönelik bir önerge sundular. Duma, üç fraksiyonun temsilcilerinin konuşmalarını sabırsızlık içinde dinledi ve çoğunluk kararıyla derhal bütçe tartışmalarına geçildi. Bütçe Komisyonu temsilcilerinin konuşması sırasında, üç fraksiyonun üyeleri, salonu terk ettiler.
Maliye Bakanı Bark’ın konuşma yapmasının beklendiği anda salona dönmeye ve onun konuşmasını engellemeye karar verilir.
Bark’ın yerine, Bakanlar Kurulu’nun yeni başkanı Coremyikin kürsüye doğru yönelir. Çarlığın üst düzey yöneticilerinden Goremyikin, Kokovtsev’in yerine seçilmiştir. Çünkü her geçen gün daha da sertleşen devrimci hareketi kontrol etmekle görevlendirilen Kokovtsev, liberal olarak görülüyordu. Eylem, hükümetin liderine karşı yapılacaktır ve bizzat Çarlığa karşı bir gösteri hâline gelecektir.
Goremyikin, engellemelerle konuşmasına başlar. Ancak Sol’un sıralarından “milletvekillerine konuşma özgürlüğü” sloganları yükselir. Sloganları engellemeyen Duma Başkanı Rodziyanko, Goremyikin’den özür diler ve olayla ilişkisi bulunan milletvekilierine 15 oturum için ihraç cezası verilmesini önerir. Ardından Goremyikin kürsüyü terk eder. Duma yasalarına göre, hakkında ihraç istemi bulunan her milletvekilinin kendisini savunma hakkı vardır. Milletvekillerinin hepsi teker teker durumu protesto eder. Bolşevik Fraksiyonu’nun altı üyesi, Duma kürsüsünden hükümeti suçlama ve liberallerin korkaklığını ve güçsüzlüğünü gözler önüne serme fırsatı yakalar. Milletvekiller birbiri ardına oturumdan ihraç edilir.
İhraç edilen milletvekillerinin Duma ‘ya döndükleri gün Bolşevik Malinovski istifa eder ve yurtdışına gider. 1917 Ekim Devrimi’nden sonra Malinovski’nin ajan olduğu ortaya çıkar. Malinovski savaşın başlangıcında orduya çağrılır ve kısa bir süre sonra Almanlar tarafından esir alınır. Devrimden sonra Rusya’ya döner ve tutuklanır. 5 Kasım 1918’de Malinovski, Moskova’da Devrim Mahkemesi tarafından yargılanır ve kurşuna dizilir.
Birinci Dünya Savaşı başladığında, Menşevik Duma Grubu ile ortak bir deklerasyon yayınlanması konusunda görüşmeler yapılır. Uzun süren görüşmelerden sonra iki fraksiyon, ortak bir deklarasyon üzerinde anlaşmaya varır. St Petersburg Komitesi’nin bazı üyelerinin ve Menşeviklerin ileri gelenlerinin katıldığı bir konferansta, deklarasyon taslağı hazırlanır. Birkaç toplantıdan sonra deklarasyonun son hâli, Bolşevikler ve Menşevikler tarafından kabul edilir. Duma kürsüsünden Sosyaldemokratların deklerasyonu okunur. Sosyaldemokratların deklarasyonu açıkça savaşı mahkûm eder, savaşa karşı işçi sınıfı dayanışmasını savunur. Deklarasyon, Kara Yüzler Duması’nın ikiyüzlü bir tavırla iddia ettiği gibi Çarla halk arasında herhangi bir “birlik “ olmadığını dile getirir.
Devlet Duması’nda savaş bütçesinin oylanmasına gidilir. Enternasyonal kongrelerde alınan kararlar uyarınca Bolşevik Fraksiyon oylamada yer almayı redderek salonu terk eder. Savaş bütçesini kabul etmeyi reddeden Bolşeviklerin tutumu, Duma çoğunluğunun yoğun protestolarına yol açar. Sol Kadetler ve İlerlemeciler de dâhil olmak üzere diğer tüm partilerden milletvekilleri Sosyaldemakratlara saldırır.
Başlangıçta Menşevikler, savaşı desteklemeyi reddeder. 26 Haziran 1914’te Duma’da okunan ortak deklerasyonda, Çarlık hükümeti ile anlaşma yapılmasına karşı çıkar ve savaştan yana tavır takınmaz. Fakat Batı Avrupalı oportünistlerin tutumu, Menşeviklerin yalpalamalarına ve sonra da fikir değiştirmelerine neden olur.
5-6 Ekim 1914’te Bolşevik millervekilleri tutuklanır. Bolşevik milletvekillerinin parlamenter dokunulmazlığı sorunu, işçi sınıfına yönelik diğer saldırılarda olduğu gibi, güç dengelerine bağlı olarak çözümlendi; o anda dengeler hükümetten yana görünüyordu. Tutuklanan milletvekillerinin duruşması 10 Şubar 1915’te başlar.
Bolşevik milletvekilleri, “medeni haklardan yoksun bırakılma”, “uzak bölgelere sürgün” ve “mülkiyetlere el konulması” ile cezalandırılır. St. Petersburg Cezaevi’nde geçen birkaç aydan sonra, işçi milletvekilleri Sibirya’da Turukhansk bölgesinde bir cezaevine nakledilir. Turukhansk iklimi ve genel yaşam koşullan bakımından Sibirya’nın en kötü bölgesidir. Sürgünlerin gözünde Turukhansk, kör bir vadidir. Kaçışı olmayan bir kapandır. Bolşevik Merkez Komitesi Rusya Bürosu’nun tamamının burada toplanması tesadüf değildir.
Çarlık hükûmeti, Duma’daki Bolşevik fraksiyonu dağıtmış ve işçi sınıfı örgütlerinin tümünü imha etme görevini tamamlamıştı. Hükûmet, işçi milletvekillerine pranga takarak, tüm Rusya proletaryasını zincire vurmaya çalışıyordu! Fakat hükümetin hesapları tutmadı. Devrimci hareketi bastırmak şöyle dursun, tutsakları bile devrimci çalışmalarından vazgeçiremiyorlardı. Sibirya’daki tutsaklar da devrimci mücadeleki görevlerini sürdürüyordu.
1917 Şubat Devrimi, cezaevi kapılarını sonuna kadar açtı ve Çarlık tutsaklarının prangalarını parçaladı. Serbest kalan yüzlerce ve binlerce devrimci, Sibirya’dan dönmek için yola koyuldu. Kasabalarda, küçük köylerde ve demiryolu istasyonlarında halk yığınları, işçi vekilierini devrimci marşlada karşıladı. Yol boyunca her yerde devrimci toplantılar düzenlendi.
Sonuç
Bu makalede, Bolşeviklerin seçimlere yaklaşımı, parlamentoya katıldıklarında yürüttükleri faaliyetleri anlatmaya çalıştık. Anlattıklarımızda en başta bilinçte tutulması gereken gerçek, bu taktikleri uygulayan Bolşeviklerin işçi sınıfı içinde, işçi sınıfı hareketi ile kopmaz bağlara sahip, inşasının ikinci aşamasında bulunan, görevi kitleleri devrimci mevzilere yerleştirmek olan bir komünist parti olduğu gerçeğidir. Bu taktikleri uygulayan parti, bu taktikleri uygulayabilecek bir kadro yapısına, örgüte ve kitlelerle sağlam bağlara sahip, taktik uygulayabilecek güce sahip bir partidir.
Bunu dikkate almayan bir seçim taktiği en baştan yanlıştır. Bugün ülkemizde, böyle bir parti henüz yoktur.
İkinci olarak, Çarlık Rusya’sındaki seçim sistemi, bugün seçim yapılan ülkelerdeki sistemlere göre, çok daha antidemokratiktir. Ancak bu sistemin bugünkü sistemlere bir üstünlüğü de vardır: Seçimlerde işçi sınıfı “işçi kuryesi“nde ayrı olarak oy kullanmaktadır. Köylüler/kır yoksulları için de benzer bir durum söz konusudur. Bu seçim sisteminde işçi kuryesinde; kır yoksulları içinde seçime katılan partiler için bu sınıflar içindeki desteklerinin ne olduğunu görme imkânı vardır.
Üçüncü olarak, sosyalizm/komünizmin işçi sınıfı ve emekçi kitleler içinde çekiciliği, bugünkü durumla karşılaştırıldığında çok daha büyüktür. İşçilere yönelik sosyal demokrat propogandanın etkisi, burjuvazinin propogandasının etkisi ile yarışabilir durumdadır.
Dördüncü olarak, seçimler ve burjuva parlamentosu Bolşevikler açısından yalnızca işçi ve emekçi haraketine daha geniş ulaşmanın, işçilerin emekçilerin bilinç ve örgütlenme seviyesini yükseltmenin aracı olmaktan başka bir anlam taşımaz.
Yapılan veya mümkün görülen bütün ittifaklar içinde bulunulan anda devrimci olan sınıf ve katmanların siyasi temsilcileri ile yapılan ittifaklardır. Hiçbir karşıdevrimci güçle ittifaka girilmez. Girilen ve mümkün görülen ittifaklarda da müttefiklerin sosyalizm adına konuşmaları hâlinde, bunların gerçek yüzleri teşhir edilir. Bu ittifakın ön şartlarından biridir.
Seçimlere katılıp katılmama taktik bir sorundur. Her seçim anının koşulları değerlendirilmeli, işçilerin/emekçilerin bilincinin geliştirilmesi açısından seçimlere yaklaşılmalıdır. Bolşeviklerin seçim taktiklerinden, Duma çalışmalarından öğrenmemiz gereken çok şeyler var. Bolşevikler, Duma’ya katıldıklarında hiçbir zaman parlamenter hayaller yaymadı. Tam tersine Duma kürsülerinden gerçek çözümün devrim olduğunu haykırdılar. Duma kürsülerini, işçilerin/ emekçilerin taleplerini dile getirmek için kullandılar.
Komünistler, gerici parlamentolar için yapılan seçimlere, proletaryanın devrimci amaçlarının propagandasını yapabilmek için, hiçbir temel sorunun parlamentolarda çözülemeyeceğini bizzat bu parlamentolar için yapılan seçimlerden ve parlamento kürsülerinden yararlanarak en geniş yığınlara açıklamak için katılır. Komünistlerin seçimlere katılma taktiği, öncelikle çeşitli vaatler dağıtarak mümkün olan en fazla oyu ve sandalyeyi kapmak değil, proletaryanın dünya görüşü olan sosyalizmin temel ilkelerinin ve amaçlarının en geniş propagandasıdır. Komünistler, çeşitli vaatler vererek, seçildiklerinde burjuva parlamentosunda yapacaklarının teminatını verme yerine, burjuva parlamentosunda hiçbir şeyin değişmeyeceğini, parlamento kürsüsünü devrimci propaganda yaparak kullanacağını açıklar. Lenin’in şu düşüncesi bize yol göstermelidir:
“Seçimler, özel bir siyasal işlem değildir, bin bir türlü vaatte bulunarak sandalye kazanmaya çalışmak değildir, ama sınıf bilinci olan proletaryanın siyasal dünya görüşünün ilkelerini ve temel isteklerini savunmak için özel bir fırsattır.” (V. İ. Lenin, Reformcuların ve Devrimci Sosyal-Demokratların Seçim Bildirgeleri, Kasım 1912).
(Yararlanılan temel kaynak: SBKP(B) Tarihi/Kısa Ders; Stalin, Eserler, cilt 15, İnter Yayınları, Aralık 1990, İstanbul)
05 Aralık 2018
Yeni Dünya İçin Çağrı, sayı 194, Şubat, Mart, Nisan 2019