Pazar, Haziran 1, 2025
  • Tüm Yazılar
Yeni Dünya İçin ÇAĞRI
E-DERGİ OKU
  • Anasayfa
  • Dünya
    • Tümü
    • Afrika
    • Amerika
    • Asya
    • Avrupa
    • Ortadoğu
    Gazze: Soykırım sürüyor!

    Gazze: Soykırım sürüyor!

    Çiçekleri koparabilirler, ama baharın gelişini durduramazlar!

    Çiçekleri koparabilirler, ama baharın gelişini durduramazlar!

    BİR-KAR ve YDİ Çağrı’nın ortak toplantısı Hakkında

    BİR-KAR ve YDİ Çağrı’nın ortak toplantısı Hakkında

    Hindistan Pakistan savaşına dair

    Hindistan Pakistan savaşına dair

    Toplantı: “71 Devrimci Hareketinin mirası ışığında güncel devrimci sorumluluklar”

    Toplantı: “71 Devrimci Hareketinin mirası ışığında güncel devrimci sorumluluklar”

    Almanya Ulm’de 1 Mayıs

    Almanya Ulm’de 1 Mayıs

    Trending Tags

      • Avrupa
      • Amerika
      • Ortadoğu
      • Afrika
      • Asya
      • Pasifik
    • Yayınlar
      • Son Sayı
      • YDİ Çağrı / Tüm Sayılar
      • Tekoşîna Komunîst/Komünist Mücadele
      • Yeni İşçi Dünyası
      • Yeni Dünya İçin
      • Yeni Kadın Dünyası
      • Yeni Dünya Gençliği
      • Eğitim Dizisi
      • Bildiriler
      • Broşürler
    • İşçi Dünyası
      YDİ ÇAĞRI

      Mayıs sayımız, sayı 69 çıktı!

      Bir işçi düşmanı Çalık Holding!

      Bir işçi düşmanı Çalık Holding!

      1 Mayıs’ı sınıfsal özüne uygun kutlamak için ne yapmalı?

      1 Mayıs’ı sınıfsal özüne uygun kutlamak için ne yapmalı?

      Mersin de 1 Mayıs

      Mersin de 1 Mayıs

      İzmir’de 1 Mayıs

      İzmir’de 1 Mayıs

      1 Mayıs çalışmamız sürüyor

      1 Mayıs çalışmamız sürüyor

      Trending Tags

      • Kürdistan
        “Rojava Kürt Birliği ve Ortak Tutum Konferansı” yapıldı

        “Rojava Kürt Birliği ve Ortak Tutum Konferansı” yapıldı

        Şeyh Said (Azadi Ayaklanması) üzerine

        Şeyh Said (Azadi Ayaklanması) üzerine

        Panel: Yüzüncü yılında Azadi Ayaklanması

        Panel: Yüzüncü yılında Azadi Ayaklanması

        Newroz ateşi ile devrim ocağını körükle!

        Newroz ateşi ile devrim ocağını körükle!

        Adım adım “barış”a doğru mu?

        Adım adım “barış”a doğru mu?

        Îhmalkirina îradeya hilbijêran û  JI  QEYÛMAN RE NA!

        Îhmalkirina îradeya hilbijêran û JI QEYÛMAN RE NA!

        Trending Tags

        • Güncel
          12.yılında Gezi Direnişi: Karanlık gider Gezi kalır!

          12.yılında Gezi Direnişi: Karanlık gider Gezi kalır!

          Kurtuluş darbelerde değil devrimdedir!

          Kurtuluş darbelerde değil devrimdedir!

          Kemalistlerin Lozan histerisi

          Kemalistlerin Lozan histerisi

          Miktat Çamkıran Yeni Dünya yaratma mücadelemizde yaşayacak!

          Miktat Çamkıran Yeni Dünya yaratma mücadelemizde yaşayacak!

           Komünist önder İbrahim Kaypakkaya anıldı

           Komünist önder İbrahim Kaypakkaya anıldı

          YDİ ÇAĞRI

          Yeni sayımız, sayı 219 çıktı!

          Trending Tags

          • Gençlik
            Kimsenin payandası olmayacağız!

            Kimsenin payandası olmayacağız!

            Kayyım uygulaması: Faşizm!

            Kayyım uygulaması: Faşizm!

            Üniversiteler, kampüsler savaş çığırtkanlığı yeri değildir!

            Üniversiteler, kampüsler savaş çığırtkanlığı yeri değildir!

            Protesto haktır!

            Protesto haktır!

            Kaza değil cinayet!

            Kaza değil cinayet!

            ÇEDES projesine hayır!

            ÇEDES projesine hayır!

            Trending Tags

            • Kadın
              “Alevi kadınlara yönelik sistematikleştirilmiş saldırılara karşı susmuyoruz!”

              “Alevi kadınlara yönelik sistematikleştirilmiş saldırılara karşı susmuyoruz!”

              Melek’ten mektup var…

              Melek’ten mektup var…

              Emperyalist yayılmacılığa ve savaşlara hazırlığın nüfus politikası olarak  “Aile Yılı”

              Emperyalist yayılmacılığa ve savaşlara hazırlığın nüfus politikası olarak “Aile Yılı”

              İran: Baskının gölgesinde direniş ve Kürt kadınlarının mücadelesi

              İran: Baskının gölgesinde direniş ve Kürt kadınlarının mücadelesi

              Kadıköy’de kitlesel 8 Mart eylemi

              Kadıköy’de kitlesel 8 Mart eylemi

              Erkek egemen sisteme karşı mücadeleye!

              Erkek egemen sisteme karşı mücadeleye!

              Trending Tags

              • Makaleler
                İkinci Dünya Savaşı’nın sonlanmasının üzerinden 80 yıl geçti…

                İkinci Dünya Savaşı’nın sonlanmasının üzerinden 80 yıl geçti…

                Viyanalı işçiler faşizme karşı silahlı mücadele içinde (Şubat 1934)

                Viyanalı işçiler faşizme karşı silahlı mücadele içinde (Şubat 1934)

                2025 Merkezi Yönetim Bütçesi ve üzerine yürütülen tartışmalar

                2025 Merkezi Yönetim Bütçesi ve üzerine yürütülen tartışmalar

                Emperyalizm üzerine kimi yazılar

                Emperyalizm üzerine kimi yazılar

                12 Eylül 1980 askeri faşist darbesine dair

                12 Eylül 1980 askeri faşist darbesine dair

                Katledilişinin 80. yıldönümünde: Ernst Thälmann

                Katledilişinin 80. yıldönümünde: Ernst Thälmann

                Trending Tags

                • Çevre
                  Öldüren deprem değil, rant, kâr üzerine kurulu sömürü düzenidir!

                  Öldüren deprem değil, rant, kâr üzerine kurulu sömürü düzenidir!

                  Gezegene ihanette sınır tanımayanlar

                  Gezegene ihanette sınır tanımayanlar

                  COP29 İklim Zirvesi (zırvası!) Bakü’de yapıldı

                  COP29 İklim Zirvesi (zırvası!) Bakü’de yapıldı

                  Ülkelerimizde nükleer santral istemiyoruz!

                  Ülkelerimizde nükleer santral istemiyoruz!

                  Kaz Dağları’nda bakır madenine karşı eylem!

                  Kaz Dağları’nda bakır madenine karşı eylem!

                  16 Kasım 2024 Uluslararası Çevre Mücadele Günü İçin Sokağa!

                  16 Kasım 2024 Uluslararası Çevre Mücadele Günü İçin Sokağa!

                  Orman yangınlarında rekor artış!

                  Orman yangınlarında rekor artış!

                  5 Haziran Dünya Çevre Günü

                  5 Haziran Dünya Çevre Günü

                  Ayvalık’ta “havlunu al gel” kıyı eylemi

                  Ayvalık’ta “havlunu al gel” kıyı eylemi

                  Trending Tags

                  • Youtube TV
                  • İletişim
                    • Hakkımızda
                    • Tüm Yazılar
                  Sonuç yok
                  Tüm Sonucu Görüntüle
                  • Anasayfa
                  • Dünya
                    • Tümü
                    • Afrika
                    • Amerika
                    • Asya
                    • Avrupa
                    • Ortadoğu
                    Gazze: Soykırım sürüyor!

                    Gazze: Soykırım sürüyor!

                    Çiçekleri koparabilirler, ama baharın gelişini durduramazlar!

                    Çiçekleri koparabilirler, ama baharın gelişini durduramazlar!

                    BİR-KAR ve YDİ Çağrı’nın ortak toplantısı Hakkında

                    BİR-KAR ve YDİ Çağrı’nın ortak toplantısı Hakkında

                    Hindistan Pakistan savaşına dair

                    Hindistan Pakistan savaşına dair

                    Toplantı: “71 Devrimci Hareketinin mirası ışığında güncel devrimci sorumluluklar”

                    Toplantı: “71 Devrimci Hareketinin mirası ışığında güncel devrimci sorumluluklar”

                    Almanya Ulm’de 1 Mayıs

                    Almanya Ulm’de 1 Mayıs

                    Trending Tags

                      • Avrupa
                      • Amerika
                      • Ortadoğu
                      • Afrika
                      • Asya
                      • Pasifik
                    • Yayınlar
                      • Son Sayı
                      • YDİ Çağrı / Tüm Sayılar
                      • Tekoşîna Komunîst/Komünist Mücadele
                      • Yeni İşçi Dünyası
                      • Yeni Dünya İçin
                      • Yeni Kadın Dünyası
                      • Yeni Dünya Gençliği
                      • Eğitim Dizisi
                      • Bildiriler
                      • Broşürler
                    • İşçi Dünyası
                      YDİ ÇAĞRI

                      Mayıs sayımız, sayı 69 çıktı!

                      Bir işçi düşmanı Çalık Holding!

                      Bir işçi düşmanı Çalık Holding!

                      1 Mayıs’ı sınıfsal özüne uygun kutlamak için ne yapmalı?

                      1 Mayıs’ı sınıfsal özüne uygun kutlamak için ne yapmalı?

                      Mersin de 1 Mayıs

                      Mersin de 1 Mayıs

                      İzmir’de 1 Mayıs

                      İzmir’de 1 Mayıs

                      1 Mayıs çalışmamız sürüyor

                      1 Mayıs çalışmamız sürüyor

                      Trending Tags

                      • Kürdistan
                        “Rojava Kürt Birliği ve Ortak Tutum Konferansı” yapıldı

                        “Rojava Kürt Birliği ve Ortak Tutum Konferansı” yapıldı

                        Şeyh Said (Azadi Ayaklanması) üzerine

                        Şeyh Said (Azadi Ayaklanması) üzerine

                        Panel: Yüzüncü yılında Azadi Ayaklanması

                        Panel: Yüzüncü yılında Azadi Ayaklanması

                        Newroz ateşi ile devrim ocağını körükle!

                        Newroz ateşi ile devrim ocağını körükle!

                        Adım adım “barış”a doğru mu?

                        Adım adım “barış”a doğru mu?

                        Îhmalkirina îradeya hilbijêran û  JI  QEYÛMAN RE NA!

                        Îhmalkirina îradeya hilbijêran û JI QEYÛMAN RE NA!

                        Trending Tags

                        • Güncel
                          12.yılında Gezi Direnişi: Karanlık gider Gezi kalır!

                          12.yılında Gezi Direnişi: Karanlık gider Gezi kalır!

                          Kurtuluş darbelerde değil devrimdedir!

                          Kurtuluş darbelerde değil devrimdedir!

                          Kemalistlerin Lozan histerisi

                          Kemalistlerin Lozan histerisi

                          Miktat Çamkıran Yeni Dünya yaratma mücadelemizde yaşayacak!

                          Miktat Çamkıran Yeni Dünya yaratma mücadelemizde yaşayacak!

                           Komünist önder İbrahim Kaypakkaya anıldı

                           Komünist önder İbrahim Kaypakkaya anıldı

                          YDİ ÇAĞRI

                          Yeni sayımız, sayı 219 çıktı!

                          Trending Tags

                          • Gençlik
                            Kimsenin payandası olmayacağız!

                            Kimsenin payandası olmayacağız!

                            Kayyım uygulaması: Faşizm!

                            Kayyım uygulaması: Faşizm!

                            Üniversiteler, kampüsler savaş çığırtkanlığı yeri değildir!

                            Üniversiteler, kampüsler savaş çığırtkanlığı yeri değildir!

                            Protesto haktır!

                            Protesto haktır!

                            Kaza değil cinayet!

                            Kaza değil cinayet!

                            ÇEDES projesine hayır!

                            ÇEDES projesine hayır!

                            Trending Tags

                            • Kadın
                              “Alevi kadınlara yönelik sistematikleştirilmiş saldırılara karşı susmuyoruz!”

                              “Alevi kadınlara yönelik sistematikleştirilmiş saldırılara karşı susmuyoruz!”

                              Melek’ten mektup var…

                              Melek’ten mektup var…

                              Emperyalist yayılmacılığa ve savaşlara hazırlığın nüfus politikası olarak  “Aile Yılı”

                              Emperyalist yayılmacılığa ve savaşlara hazırlığın nüfus politikası olarak “Aile Yılı”

                              İran: Baskının gölgesinde direniş ve Kürt kadınlarının mücadelesi

                              İran: Baskının gölgesinde direniş ve Kürt kadınlarının mücadelesi

                              Kadıköy’de kitlesel 8 Mart eylemi

                              Kadıköy’de kitlesel 8 Mart eylemi

                              Erkek egemen sisteme karşı mücadeleye!

                              Erkek egemen sisteme karşı mücadeleye!

                              Trending Tags

                              • Makaleler
                                İkinci Dünya Savaşı’nın sonlanmasının üzerinden 80 yıl geçti…

                                İkinci Dünya Savaşı’nın sonlanmasının üzerinden 80 yıl geçti…

                                Viyanalı işçiler faşizme karşı silahlı mücadele içinde (Şubat 1934)

                                Viyanalı işçiler faşizme karşı silahlı mücadele içinde (Şubat 1934)

                                2025 Merkezi Yönetim Bütçesi ve üzerine yürütülen tartışmalar

                                2025 Merkezi Yönetim Bütçesi ve üzerine yürütülen tartışmalar

                                Emperyalizm üzerine kimi yazılar

                                Emperyalizm üzerine kimi yazılar

                                12 Eylül 1980 askeri faşist darbesine dair

                                12 Eylül 1980 askeri faşist darbesine dair

                                Katledilişinin 80. yıldönümünde: Ernst Thälmann

                                Katledilişinin 80. yıldönümünde: Ernst Thälmann

                                Trending Tags

                                • Çevre
                                  Öldüren deprem değil, rant, kâr üzerine kurulu sömürü düzenidir!

                                  Öldüren deprem değil, rant, kâr üzerine kurulu sömürü düzenidir!

                                  Gezegene ihanette sınır tanımayanlar

                                  Gezegene ihanette sınır tanımayanlar

                                  COP29 İklim Zirvesi (zırvası!) Bakü’de yapıldı

                                  COP29 İklim Zirvesi (zırvası!) Bakü’de yapıldı

                                  Ülkelerimizde nükleer santral istemiyoruz!

                                  Ülkelerimizde nükleer santral istemiyoruz!

                                  Kaz Dağları’nda bakır madenine karşı eylem!

                                  Kaz Dağları’nda bakır madenine karşı eylem!

                                  16 Kasım 2024 Uluslararası Çevre Mücadele Günü İçin Sokağa!

                                  16 Kasım 2024 Uluslararası Çevre Mücadele Günü İçin Sokağa!

                                  Orman yangınlarında rekor artış!

                                  Orman yangınlarında rekor artış!

                                  5 Haziran Dünya Çevre Günü

                                  5 Haziran Dünya Çevre Günü

                                  Ayvalık’ta “havlunu al gel” kıyı eylemi

                                  Ayvalık’ta “havlunu al gel” kıyı eylemi

                                  Trending Tags

                                  • Youtube TV
                                  • İletişim
                                    • Hakkımızda
                                    • Tüm Yazılar
                                  Sonuç yok
                                  Tüm Sonucu Görüntüle
                                  Yeni Dünya İçin ÇAĞRI
                                  Sonuç yok
                                  Tüm Sonucu Görüntüle
                                  Anasayfa Makaleler

                                  Küba Devrimi 63 yaşında!

                                  4 Ocak 2022
                                  İçinde Makaleler, Tüm Yazılar
                                  Küba Devrimi 63 yaşında!
                                  0
                                  PAYLAR
                                  244
                                  GÖRÜNTÜLEME
                                  Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

                                  2019 yılı Küba Devrimi’nin 60. yıl dönümü idi. Yeni Dünya İçin Çağrı’nın 197. sayısında (Kasım, Aralık, Ocak 2019) “60.yıl dönümünde Küba Devrimi üzerine” başlıklı bir makale yayınlandı. Küba Devriminin 63. Yıl dönümü vesilesiyle söz konusu makaleyi yayılmıyoruz. YDİ Çağrı

                                  60.YIL DÖNÜMÜNDE KÜBA DEVRİMİ ÜZERİNE

                                  2019 yılı Küba Devrimi’nin 60. yıl dönümüdür. Küba hakkında çok yazılıp çizilmekte ve Küba birçok çevre açısından ‘sosyalist’ olarak değerlendirilmek­tedir. Oysa 60 yıl önce antiemperyalist, antifaşist bir halk devrimi ile Amerikancı faşist Batista rejimini de­virerek iktidara gelen Castro ve arkadaşları, sosyalist/ komünist olmayıp konjonktür gereği daha sonradan kendilerinin “sosyalist, marksist-leninist” olduğunu açıklayan küçük burjuvalardır.

                                  Küba Devrimi’nin önderleri Castro ve arkadaşları, Küba’nın içinde bulunduğu zor durumda ABD’nin sürekli tehditlerine karşı Rus sosyal emperyalizmine ve Doğu Bloku’na yanaşmıştır. Castro’nun bir dönem seslendirdiği “Ya Sosyalizm-Ya Ölüm!” sloganı, ger­çekte hiçbir zaman sosyalizmi inşa edememiş Küba açısından ya küçük burjuva/bürokrat yönetimin sür­mesi ya da yeniden ABD emperyalizminin yarısömür­gesi durumuna girme alternatiflerinin ifadesi idi. 54 yıl sonra ABD ile geliştirilen ilişkiler bunun en iyi gös­tergesidir.

                                  Bu makalemizde Küba’yı, Küba’daki devrim öncesi ve sonrasındaki gelişmeleri anlatmak istiyoruz.

                                  1. YÜZYILIN BAŞINDA KÜBA

                                  Küba, Latin Amerika’da bağımsızlığına en son kavu­şan İspanyol sömürgesiydi. 1886’da köleliğin kaldırıl­ması, ABD’nin o tarihlerde 50 milyonu bulan sermaye ihracı, şeker plantasyonlarının hızla kapitalistleşmesi, üretim ilişkilerinde çeşitli değişikliklere yol açtı. Küba işçi sınıfının niceliğinde ciddi artış oldu. Bu gelişme­ler doğrultusunda, işçi sınıfının bir ‘sınıf’ olarak eko­nomik çeşitli işçi örgütlerinin kurulduğu gözlenir. Bu girişimler arasında en bilineni 1892’de kurulan “Ulu­sal İşçi Birliği”dir ve tüm bunlarla birlikte ulusal-dev­rimci Jose Marti’nin önderliğinde anti-sömürgeci halk mücadelesi fitili ateşlenir. Jose Marti önderliğindeki hareket, sömürgeci İspanya ordusunu muazzam bir hezimete uğratır. Ancak özgürlük dönemi uzun sür­medi, çünkü aynı dönemde ABD emperyalizmi bölge­de yayılıyordu.

                                  ABD adayı satın almak için İspanya’ya 300 mil­yon dolar önerdi, bu girişim başarılı olamayınca ve İspanya’nın Küba’yı elinde tutabilmek adına Küba ve Porto Riko’ya ‘özerklik’ tanımasının ardından ABD; Küba’nın ‘bağımsız’ olacağı endişesiyle bölgeye gön­derdiği kendi zırhlı gemisi ‘Maine’yi batırıp bundan İspanyolları sorumlu tuttu ve İspanya’ya savaş ilan etti. Lenin bu savaş için şunu söyler: “Kapitalizmin Amerika’da ve Avrupa’da, ve daha sonra da Asya’da en yüksek aşaması olarak emperyalizm, son biçimini 1898- 1914 döneminde almıştır. İspanyol-Amerikan Savaşı (1898) İngiliz-Boer Savaşı (1899-1902), Rus-Japon Sava­şı (1904-05) ve 1900’deki Avrupa ekonomik bunalımı, dünya tarihinin yeni dönemindeki belli başlı tarihsel kilometre taşlarıdır.” (“Emperyalizm ve Sosyalizmdeki Bölünme”, Lenin, s.340, Marx Engels Marksizm, Sol Yayınları, dördüncü baskı, Ekim 2006, Ankara)

                                  ‘Küba’nın paylaşımı’ ile başlayan 1898 savaşı ilk em­peryalist savaştır.

                                  1899’da Vicente Tejera öncülüğünde Küba Sosyalist Partisi kuruldu ama etkili olamadı. Kendi vatandaş­larının tehlikede olduğunu iddia ederek bağımsızlı­ğını yeni kazanmış olan ülkeyi işgal etti. ABD, şeker sanayinde yatırımları bulunan kapitalistleri ve toprak sahiplerini korumak için savaş gemilerini Küba’ya gönderdi. 1902’ye gelindiğinde ABD, Küba Merkez Bankası’nı, gümrükleri, polisi ve devlet başkanlığını kontrol ediyordu. Ayrıca, vatandaşlarının çıkarları tehlikeye düştüğünde ABD’ye Küba’nın içişlerine ka­rışabilme hakkı veren bir madde de (Platt Yasası) Küba Anayasası’na konulmuştu. İşgali izleyen dört yılda, Küba halkı, ABD’li tekellere tanınan ayrıcalıklara tep­ki olarak çeşitli direniş biçimleri ve yürüyüşler düzen­ledi. Sonucunda, ABD’li yatırımcılara tanınan ayrıca­lıkları yasaklayan “Foraker Yasası”nın parlamentodan geçmesi sağlandı. Ama tekeller bu yasayı başından itiibaren ihlal edebilmenin yollarını buldu. ABD em­peryalizminin işgalini (Küba iki kez işgal edildi, ikin­cisi başkan Palma’nın talebiyle oldu ve 1907’de sona erdi.) izleyen on yıllarda yatırımların çoğu şekere ve tütüne yapıldı. ‘American Tobaco Company’, Küba’da üretilen tütünün yüzde 90’ını kontrol ediyordu ve ABD Küba’dan ithal edilen ürünlere özel bir vergi in­dirimi getirmişti. Bununla birlikte başka bir tekel olan ‘United Fruit’ tek başına ekilebilir toprakların yüzde 10’unu elinde bulundurarak 70 bin hektarlık toprağa sahip oldu. 1897’de ABD’nin Küba’ya yaptığı sermaye ihracı 450 milyon dolar iken, bu sayı 1905’te 1 milyar 841 milyona yükseldi, Küba bir ‘yarısömürge’ olmuş­tu. Fakat esas yatırımların yapıldığı şeker sanayi esas sektör hâline geldi. 1900-1920 arasında ABD’nin şeke­re yatırımı 80 milyon dolardan 1 milyar 900 bin dolara çıktı. Şeker üretimi aynı tarihler arasında 309 binden 5 milyon 437 bin tona çıktı. 1926’da şeker üretiminin %63’i ABD’nin elindeydi. Birinci Dünya Savaşı sıra­sında ABD’nin şeker tüketimi sürekli arttı. Camaguey ve Oriente bölgelerinde yeni fabrikalar açıldı. .

                                  1929 dünya ekonomik krizinin hemen öncesin­de ABD emperyalizmi Küba’nın sadece ekonomisini kontrol altında tutmakla yetinmiyordu. ABD, 20 Ma­yıs 1925’de Küba Başkanlığı’na seçilen ve dokuz yıl sürecek bir dikta rejimi kuran Gerardo Machado ön­derliğindeki kukla hükümet üzerinden Küba’nın poli­tik hattını da belirliyor; ülkeyi askeri olarak da kontrol altında tutuyordu.

                                  Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı patlak verdi­ğinde, savaş nedeniyle Avrupa’da şeker üretimi büyük oranda durmuş ve Küba şeker kamışı muazzam değer­lenmiştir, bu sırada gerek ABD’li tekeller, gerekse Kü­ba’daki işbirlikçiler muazzam servetlere sahip oldular ve bu talep üretimin gelişmesine ve işçi sınıfının nice­liğinin artmasına neden oldu. 1919’daki sayıma göre Küba’da 21 bin taş ve yapı işçisi, 6 bin 500 demir ve döküm işçisi, 35 bin tütün sanayi işçisi, 5 bine yakın maden işçisi, 12 bin demiryolu işçisi, 20 bin ayakkabıcı ve 300 bine yakın da tarım proletaryası vardı. 1917 yı­lında tüm Küba’yı saran bir grev dalgası vardı, hatta 1 Mayıs 1918’de Havanalı işçiler, emperyalist devletlerin Sovyetler’i işgaline desteklenmesine karşı bir protesto örgütlediler.

                                  Gerardo Machado’nun iktidara gelmesinden üç ay sonra, işçi lideri Carlos Bolino öğrenci lideri Julio An­tonio Mella ve Polonyalı siyasi aktivist Fabio Grobert öncülüğünde “Küba Komünist Partisi” illegal olarak kuruldu. 1925’te kurulan “Küba Komünist Partisi”, III. Enternasyonal’e üye oldu. “Küba Komünist Partisi”, Moskova’da eğitim görmüş bazı önderlerin yardım­larıyla şekillendirildi. Gerardo Machado diktatörlüğü hız kesmeden devam ediyordu. Machado’yu eleştiren bir gazeteci ölü olarak bulundu. Muhalif gazeteler ka­patıldı. Machado yanlısı profesörler üniversitelere dol­duruldu. Machado’nun faşizmine karşı Komünist Par­tisi tarafından bir gösteri düzenlendi. Komünist Parti önderi Julio Antonio Mella tutuklandı. Mella, Payret Tiyatrosuna bir bomba koymakla suçlanıyordu. Mel­la, mahkemesi bitene kadar serbest bırakılma talebi reddedilince açlık grevine başladı. Kitlelerden gelen tepkiler üzerine, Mella açlık grevinin on sekizinci gü­nünde serbest bırakıldı. Mella, can güvenliği olmadığı için Küba’dan ayrılmak zorunda kaldı. Panama, Gua­temala, Honduras’a kabul edilmeyince Meksika’ya git­ti. Meksika Komünist Partisi’ne girdi ve kısa zamanda genel sekreter oldu. Küba ile bağını kesmeyen Mella, Cuba Libre (Özgür Küba) gazetesini çıkardı. Bu gaze­tede, Machado diktatörlüğünün cinayetlerini dünyaya duyuruyordu.

                                  Julio Antonio Mella, 10 Ocak 1929’da bir Meksika gazetesinde kendisinin, La Habana gazeteleri tarafın­dan Küba bayrağını aşağılamakla suçlandığını öğ­rendi. Tina Modotti ile birlikte postaneye giderek, La Semana dergisine bir tekzip metni gönderdi. Bu tek­zibi yalnızca o derginin yayınlayacağına inanıyordu. Ciudad Mexico postanesinden dönerken silahlı sal­dırıya uğradı. Tina Madotti, ölümcül yara almış olan Mella’yı onu kucağına aldığında o şu sözleri mırıldan­dı: “Machado beni öldürttü… ihtilal için ölüyorum.” İki saat sonra yaşamını yitirdi. Suikasta uğradığında 26 yaşındaydı. Mella’nın öldürülmesi Latin Amerika’da büyük tepkilere yol açtı.

                                  Değişik kaynaklarda Machado döneminde 3000 devrimci ve yurtseverin katledildiği söylenir, hatta kendisine ‘tropikal Mussoulini’ denmektedir. 1930 yı­lında politik genel grev patlak verir. 200 bin işçi katılır, çeşitli kaynaklar öncülüğünü işçi sınıfının yaptığı bu hareketin, Latifundiya ve yarısömürge rejimin yıkıl­ması için en önemli hareket olduğu yönünde değerlen­dirmeler yapar.

                                  ABD ile iç içe geçmiş Küba ekonomisi kriz için­deydi. İhraç mallarının toplam d.)eğeri 1929’da 200 milyon dolardan, 1931’de 78 milyon dolara ve 1932’de 42 milyon dolar düştü. Bu ekonomik çöküş özellikle öğrenciler ve işçiler arasında yaygınlaşan ve yükselen mücadelenin ortamını belirliyordu. Antonio Guiteras önderliğindeki Directorio (İhtilalci Öğrenci Yöneti­mi) gösterilere öncülük ediyor ve Machado diktatörlü­ğüne karşı doğrudan eylemler düzenliyordu. İşçilerin yaşam koşulları giderek çekilmez hâle geldikçe sendi­kaların militanlığı da artıyordu. Bu durum özellikle şeker üretiminin çökmesiyle birlikte artan yoksulluk ve sürekli işsizlik içinde bulunan büyük kapitalist çiftliklerdeki işçiler için de geçerliydi. Mücadeleler ve grevler 1933 Küba’sını sarsıyordu. İşçilere öncülük eden, plantasyon işçilerinin sendikası “Küba Ulusal İşçi Konfederasyonu” (CNOC) idi.

                                  1925’te kurulan “Küba Ulusal İşçi Konfederasyonu”nun (Confederacion Nacional Obre­ra de Cuba – CNOC), 128 kolektif ve işçi örgütüyle, toplamda 200 binden fazla işçi üyesi vardı. CNOC’un ana ilkeleri, seçimlere katılmamak, bürokratik olma­mak, 8 saatlik iş günü ve grev hakkı mücadelesinin verilmesiydi; bu işçilerin ortak kararıydı. CNOC’ye gittikçe büyüyen Komünist Partisi’nin üyeleri önder­lik ediyordu. 1933’te, Havana Otobüs Şoförleri grevin­de Komünist Partisi’nin üyeleri etkili idi. Grevlerin etkisi muazzamdı. Bu dönemde fabrika işgalleri, yer yer işçilerin silahlanması gündeme geldi. 1933 or­talarında komünist partisi, ‘Sovyetlerin kurulması’ çağrısında bulundu, işçiler 36 şeker fabrikasını işgal edip Sovyetleri kurmaya giriştiler, ne yazık ki bunlar yalnızca ‘grev komiteleri’ olarak işlev gördüler, birer iktidar aygıtı değillerdi. Küba’da devrimci bir durum vardı. Bu dönemde ABD emperyalizmi, Küba’yı sar­san grev ve eylemlilikler sonucu otoritesi iyice zayıfla­yan Machado’dan desteğini çekti. Gerardo Machado 24 Ağustos 1933’te devrildi.

                                  Machado rejimi işçi sınıfı başta olmak üzere, köy­lüler, aydınlar hatta burjuvazinin muhalif kesiminin de yer aldığı bir süreç sonunda yıkıldı. Bazı kaynak­lar bunun Jose Marti’nin başlattığı ‘ulusal demokratik devrim’in bir parçası olduğunu söyler. Çünkü devrim hem ‘faşist’ rejime, hem de yarısömürgeliğe yönelmiş­tir.

                                  BATİSTA DİKTATÖRLÜĞÜ DÖNEMİ

                                  24 Ağustos-9 Eylül tarihleri arasında Küba’da tam iktidar boşluğu doğdu, kısa süreliğine ‘Sespedes’ başkan oldu, çeşitli ‘ileri’ sayılaibilecek birkaç yasa değişikliği gerçekleşti, Machado tarafından sürülen Kübalılar Küba’ya döndüler. Bu dönemde birden faz­la iktidar odağı ortaya çıktı. Ordu içinde astsubaylar iktidarı ele geçirdi. Başlarda ‘devrimci’ sayılabilecek amaçlar vardı, ordu içinde er, erbaş ve çavuşlara ya­pılan kötü muamele bunda etkili oldu ve çavuşların öncülüğünde ‘Devrimci Askeri Birlik’ kuruldu. Küba Öğrenci Direktörlüğü radikalleşti, kısa süre sonra ‘Ça­vuşlar Darbesi’i gerçekleşti, komünist parti, CNOC vb. yapılar darbeye destek verdiler ve darbe unsurlarıyla görüşmeye başlayıp, beş kişiden –pentarşi– oluşan bir ‘geçici’ hükumet’ önerisi getirdiler, bu hükumet son derece çelişkili unsurlar barındırıyordu ve fazla sür­medi. Machado taraftarı subaylar ordudan temizlendi. Darbenin başında Fulgencio Batista adında bir çavuş vardı. Batista, ordu komutanı oldu. Ordu komutanı olur olmaz rütbesini albaylığa yükseltti. 9 Eylül 1933’te Grau San Martin, öğrencilerin oluşturduğu devrimci meclis tarafından devlet başkanlığına aday gösteril­di. Kabinesinde, 1933’ün en hareketli günlerinin ki­lit örgütü Directorio’nun lideri Antonio Guiteras da vardı. Batista’nın yükselmesinde ve ordu komutanı olmasında Antonio Guiteras’ın yani “İhtilalci Öğren­ci Yönetimi”nin çok önemli rolü vardı. Böylece halk hareketini kendi iktidarı için kullanan bir diktatör, bir başka diktatörün yerine iktidara yürüyordu. Martin, Machado’nun ve yandaşlarınn mülklerine el koydu, 8 saatlik iş günü, asgari ücret ve sigortalılık gibi ‘ile­ri’ önlemler yasalaştı, çeşitli tekel ve anonim şirketler üzerinde hükumet kontrolü getirildi, bu reformlar ka­binedeki halk devrimcisi Guiteras’ın baskıları sayesin­de gerçekleşti.

                                  ABD büyükelçisi Sumner Welles, Grau San Martin hükûmetinin ABD hükûmeti tarafından tanınmadı­ğını bildirdi. Batista, Grau San Martin’in hükûmetten ayrılmasını istedi. Yerine sadık adamı olan Albay Mendieta’yı getirdi. 1935’de genel grev patlak verdi. Batista bu defa grevi orduyu kullanarak bastırdı ve Grau San Martin hükûmetinin ilerici bakanlarından Antonio Guiteras öldürüldü. Batista, general rütbesi­ne yükseldi. ABD elçisi Sumner Welles ”komünizme karşı bu başarı”sından dolayı Batista’yı kutladı. Batis­ta, 1940’a kadar muhtelif kukla başkanlar üzerinden gücü ve kontrolü elinde tuttu. Ardından 1940’da biz­zat kendisi Küba Başkanı olarak seçildi. 1936’da Küba Komünist Partisi legal alanda da faaliyet gösterdi, Komintern yönergelerine uygun olarak, ‘birleşik cep­he’ çizgisini izledi ve diğer devrimci gruplara çağrıda bulundu, ama bu ittifak sağlanamadı. Bununla birlikte 800 bin üyesi olan ve 800 sendikayı birleştiren ‘Küba İşçileri Konfederasyonu’ kuruldu. Küba Komünist Partisi ve Devrimci Sosyalist Birlik Partisi birleşti, se­çimlere de katıldı.

                                  Batista, iktidara gelir gelmez 1940 Küba Anayasası’nı hazırladı ve 1944’e kadar yerinde kaldı. Kendi eliyle seçtiği halefi Carlos Saladrigas Zayas, 1944’te Grau San Martin tarafından seçimlerde yenilgiye uğratıldı. Bu dönemde Castro genç bir avukat iken programında çeşitli ulusal talepler olan ve ‘Otantiklerden’ ayrılan Küba Halk Partisi isimli ‘reformist’ bir partiye üyeydi ve 1944 seçimlerinde aday oldu.

                                  Grau San Martin daha önce sekiz saatlik çalışmayı kabul etmesine rağmen 1947’de sendikalara karşı tavır aldı. Sendikacıları tasfiye ederek yerlerine gangsterleri getirdi. Büyük işçi lideri Jesus Menendez bir subay ta­rafından tabanca ile vuralarak öldürüldü. Bu suikast Küba proletaryasının mücadelesinin sindirilmesinde önemli rol oynadı. Grau San Martin artık yolsuzluğun içindeydi.

                                  1948’de başkanlığa Prio Socarras seçildi. Prio So­carras da Grau San Martin gibi, yolsuzluğa bulaşmıştı. Grau San Martin’in partisinde Eduardo Chibas adlı bir senatör vardı. Eduardo Chibas, partisinden ay­rılarak ayrı bir parti kurdu. Chibas, esas olarak San Martin ve Prio Socarras’ın yolsuzluklarını teşhir et­meye yöneldi. Chibas tehdit edildi ve başkana hakaret­ten altı ay hapse mahkûm edildi. Hapisten çıktıktan sonra ‘kahraman’ olmuştu. Seçimlerde kazanacağına kesin gözüyle bakılıyordu. Eduardo Chipas, 5 Ağus­tos 1951’de halka, Prio’nun suçluluğunu bütün deliller ile radyoda ispatlayacağını açıkladı. Fakat o gün bu deliller eline geçmedi. Belki kendisine delilleri getir­meyi vaat eden kişi satın alınmış ya da korkutulmuş­tu. Chibas açıklamasını yapamadı, ama yine konuştu ve konuşmasının sonunda silahını çekerek mikrofon önünde karnına bir kurşun sıktı. Hastaneye kaldırıldı ve 16 Ağustos’ta yaşamını yitirdi. Öğrenciler cesedini üniversiteye getirdi. Ölüsünün başında ilk nöbeti, sek­reteri olan Conchita Fernandez ile partisinin gençlik kolu yöneticilerinden bir genç avukat tuttu. Bu avuka­tın adı Fidel Castro idi.

                                  Batista ailesi sekiz yıl New York ve Florida’da ya­şadı. Fakat Küba siyasetinde her zaman aktif bir rol oynadı. 1948’de gıyaben Küba Senatosu’na seçildi. Seçildikten sonra kısa bir süre Küba’ya geri döndü ve Grau San Martin’in izniyle “Birleşik Hareket Partisi”ni kurdu. Amacına ulaşamayınca 1952’ye kadar kalacağı Florida’ya geri döndü.

                                  Eduardo Chibas ölünce, partisi sarsıntılar geçirmeye başladı. 1952’de Küba’da seçimler yapılacaktı. Seçim­leri solcuların kazanacağı bekleniyordu. Batista, gizli­ce Küba’ya gelerek askeri darbeyi örgütlemeye girişti. Batista’nın askeri darbesi 9 Mart 1952 gecesi herhangi bir direnişle karşılaşmadan başarıya ulaştı. 10 Mart’ta Batista kendisini başkan ilan etti. 1952 seçimleri be­lirsiz bir tarihe bırakıldı. İktidarı bir askeri darbeyle ele geçirdiği 10 Mart 1952 ile 25 Aralık 1958 tarihleri arasında Batista’nın öldürttüğü insanların sayısı yirmi bin olarak tahmin edilmektedir.

                                  1952’de, Küba işçi sınıfını büyük bir işsizlik dalgası sarmıştı. İşsizlerin büyük bölümü kapkaççılık, seyyar satıcılık ve komisyonculuk gibi işlerle uğraşıyordu. Tütün işçileri, çalışma sürelerinin uzunluğuna rağ­men imtiyazlı işçiler olarak kabul ediliyordu. Tütünde çalışan işçilerin sayısı çok sınırlı idi. 1953’te Küba’da çok az fabrika vardı. Şehirlerin dışına çıkıldığında sefalet artıyor, iş bulma imkânları zorlaşıyordu. Mer­kezlerde şeker işçileri hayatları boyunca kısmi işsizliğe mahkûmdu, çünkü yılda birkaç ay çalışırlardı. Sendi­ka kurma ve birleşme hakkına sahip değillerdi. Rekol­te zamanı gelince merkezlere kapatılır, dışarısı ile iliş­kileri kesilirdi. Günde on iki saat çalışırlardı. 1952’de Küba’da devrimin objektif koşulları vardı.

                                  MONCADA KIŞLASI BASKINI

                                  26 Temmuz 1953’te, 125 kadın ve erkek sabah saat 5.15’de Ada’nın ikinci büyük askeri garnizonu olan Moncada Kışlası’na saldırmak üzere harekete geçtiler. Hedef, cephaneliği ele geçirerek silah sağlamak ve aynı zamanda cephaneliği ordunun kullanımına kapat­maktı. Bir diğer grup ise radyoyu ele geçirerek halkı ayaklanmaya çağıracaktı. Plan en ufak ayrıntısına ka­dar tasarlanmıştı, ancak Santiago’da Karnaval vardı. Santiago Karnavalı’nın kalabalığı, Fidel ve arkadaşla­rının planlarını gerçekleştirmelerini engelledi. Baskın planlandığı gibi gerçekleştirilemedi. Çatışmada ölen­lerin sayısı fazla değildi; ancak isyancıların büyük bir bölümü daha sonra işkenceyle öldürüldü. Dağlara kaç­mayı başarabilen Fidel ve beraberindeki 18 kişi ise bir hafta sonra yakalandı. Yakalananlar hızla yargılana­rak 5 ila 15 yıl arasında hapis cezalarına çarptırıldılar. Ayaklanmanın önderlerinden Fidel Castro, mahkeme salonunda savunmasını “Beni mahkûm edin, bunun hiçbir önemi yok. Tarih beni haklı çıkaracaktır!” söz­leriyle tamamladı. Fidel, bu yargılanmada 15 yıl hapse mahkûm oldu. Üç yıl hapis yattıktan sonra çıkarılan genel af sonucu 5 Mayıs 1955’te hapisten çıktı. Fidel, tahliye olduktan sonra baskını gerçekleştiren “Movie­mento Grubu”, “26 Temmuz Hareketi” adını aldı.

                                  Moncada kışla baskınını fırsat bilen Batista, ada­da ordu eliyle kanlı bir terör başlattı. “Movimento Grubu”na katılmadığı hâlde öldürülenler ve öldürül­dükten sonra da Moncada baskınında çatışırken öl­dükleri ilan edilenler bile vardı. Küba’nın her tarafını ölüm korkusu sardı.

                                  Santiago’da düzenin bozulmasını istemeyen bir sı­nıf vardı. Batista’nın halk üzerindeki yoğun faşist baskıları isyanı genişletebilirdi. Bunların çıkarları adada sağladıkları kazançlara dayanıyordu. Bu durum onları Batista ile karşı karşıya getiriyordu. Orta sınıf burjuvaları olan bir grup da özel bir toplantı yaparak, Batista’ya bir heyet gönderdi. Batista’dan, tutuklan­ma ve idamların durdurulması talep ediliyordu. Bu dönemde ABD emperyalizmi de Küba’da halkın hoş­nutsuzluğunu ve Batista diktatörlüğüne karşı gelişen tepkileri görerek Batista’dan desteğini yavaş yavaş çe­kiyordu.

                                  GERİLLA SAVAŞI BAŞLIYOR

                                  Fidel ve kardeşi Raul, 1955 Mayıs’ında İsla de Pinos hapishanesinden çıkar çıkmaz önce ABD’ye, daha son­ra Meksika’ya gittiler. Meksika’da gerek Batista’nın, gerek ondan önceki Kübalı diktatörlerin zulmünden kaçmış birçok Kübalı vardı. Kübalıların çoğu dire­nişçiydi. Fidel, bu direnişçilerle ilişki kurdu. Fidel, ABD’deki Kübalı toplulukları dolaşarak destek aradı. Genç bir Arjantinli doktor olan Ernesto Che Guevara da bu süreçte harekete katıldı. Kısa süre içinde Fidel’in etrafında 100 kişi toplandı. Fidel, etrafına topladığı di­renişçilere amacının ne olduğunu anlattı. Meksika’da bir çiftlik kiralanıp direnişçilere eğitim verilmeye başlandı. Direnişçileri, onların “General ihtilal” adını taktıkları İspanya direnişçisi eğitiyordu. Bu general, İspanya iç savaşı sırasında faaliyet göstermiş, Gene­ral Franko’nun faşist görüşleri ile anlaşamadığı için ABD’ye gitmiş ve sonradan Meksika’ya yerleşmişti. Fi­del Castro, Batista’nın devrilişinden sonra bu “General ihtilal”i Küba’ya getirecek ve kendisine La Habana’da bir villa vererek oraya yerleşmesini sağlayacaktı.

                                  Direnişçiler altı ay eğitim gördü. Che Guevara dâhil 82 kişi Granma (“Büyükanne”) adlı tekneyle Meksika’dan yola çıktılar. Tarih, 25 Kasım 1956’dır. Gerillaların Küba’ya 30 Kasım 1956’da varması plan­lanmıştı. Hatta o gün için gerillaların karaya çıkma­sı ile çakışacak bir ayaklanma planı dahi yapılmıştı. Ayaklanma girişimi dev bir grevle desteklendi. Santia­go de Cuba birkaç saatliğine “26 Temmuz Hareketi”nin kontrolüne girdi. Ancak güçleri Batista kuvvetleri ile karşılaştırılamayacak derecede zayıf olan direnişçiler geri çekildi. Bu esnada, Granma’nın da karaya çıkma­dığı anlaşıldı. Beş gün olarak planlanan yolculuk yedi gün sürdü. 2 Aralık 1956’da Playa Las Coloradas’a va­ran Granma’daki 82 kişi içinde Fidel’in yanı sıra Che, Raul ve Camilo Cienfuegos gibi isimler bulunmaktay­dı. Gerillalar karaya çıkar çıkmaz Batista kuvvetleri ile karşılaştı. Batista kuvvetleri ile yapılan çarpışmadan sonra, arazi şartlarının uygun olmaması sonucu 82 gerilladan sadece 12’si hayatta kaldı. Hayatta kalan­lar şunlardır: Castro kardeşler, yaralı ve ağır kanaması olan Che, Camilo Cienfuegos, Juan Almeida, Efigenio Amejeiras, Ciro Redondo, Julio Díaz, Calixto García, Luis Crespo, Jose Ponce ve Universo Sanchez. Fidel, Sierra Maestra’da “En iyi eğitimliniz o, en iyi stratejist o” dediği Che’yi komutan yaptı. Daha sonra Camilo, Raul ve başka komutanlar da atandı. Gerillalar en bü­yük desteği çevredeki köylülerden gördü. Hareketin içinde erkekler kadar, kadınlar da vardı. Hatta bir ka­dınlar taburu dahi oluşturuldu.

                                  12 gerillanın elinde on iki tane tüfek vardı. Çıkart­madan sonra sağ kalan on iki gerilla 18 Aralık 1956’da bir araya geldiler ve Sierra Maestra’da ilk gerilla gru­bunu kurdular. 17 Ocak 1957’de La Plata kışlasına sal­dırı düzenlendi. Dağda kaldıkları iki yıla yakın süre içinde köylüleri örgütlemek ve Batista ordusu içinde çözülmeyi sağlamak için uğraştılar. Gerillaların Sierra Maestra’da oldukları biliniyordu, ama başlangıçta ge­rillaların bir şey yapacaklarına inananların sayısı çok azdı. Gerillalar, bir yandan köylüleri örgütlemeye çalı­şırken, diğer yandan şehirlerdeki muhalif güçler ve işçi örgütleri ile bağ kuruyorlardı. Gerillalar, kısa zaman­da radyo yayını yapacak duruma geldiler. Bu yayın­larda 26 Temmuz 1953’te, Moncada kışlası baskınında hazırlamış oldukları bildiriyi sık sık yayınlıyorlardı. Bu bildiride, gerillaların amaçları halka anlatılıyordu. Diğer yandan gerillalar Batista güçlerine saldırıp ağır kayıplar verdiriyordu. Gerillalar aynı zamanda seçim­lerin yapılmasını da talep ediyordu.

                                  “KÜBA KOMÜNİST PARTİSİ“NİN TAVRI

                                  1933’de illegal ve devrimci bir parti olan “Küba Ko­münist Partisi“ ağır baskılar karşısında geri adımlar attı. Süreç içinde siyasi olarak iyice gericileşti. Antiem­peryalist, antifaşist siyaset bir kenara bırakıldı. Daha önce faşist olarak değerlendirilen Batista hükûmetine destek verilmeye başlandı. “Küba Komünist Partisi“, bu siyaseti nedeni ile 1939’da “Sosyalist Halk Partisi“ adıyla yasallaştırıldı. “Sosyalist Halk Partisi“, Batista diktatörünün destekçisi oldu. Hatta Batista’nın hükû­metine katılarak, bu hükûmette 6 delege ile temsil edildi. Bu sırada komünist partisinin öncülüğünde‚ CTC –Küba İşçileri Federasyonu– kuruldu. Ciddi re­formlar yapıldı. Komünist Partisi senatoda yer aldı, ama kitlelerle birlikte reform mücadelesi de verdi. 1940 Anayasası‘nın oluşturulması için büyük çaba gö­sterdi. Darbenin ardından ilk birleşik cephe’ çağrısını da bu parti yaptı.

                                  “Küba Komünist Partisi“, Moncada Kışla Baskını’nı “darbeci, maceracı ve umutsuz bir eylem” olarak değerlendirdi.

                                  Fakat Moncada kışlası baskını ertesinde, Batista re­jiminin başlattığı faşist terör dalgası “Sosyalist Halk Partisi“ni de vurdu. “Küba Komünist Partisi“, kışla baskınına sahip çıkmadığı hâlde gerilla eylemlerinin arkasında komünistlerin olduğu söylentisi yayıldı. “Sosyalist Halk Partisi“ yasa dışı ilan edildi. Parti ga­zetesinin büroları basıldı, birçok yöneticisi tutuklandı. “Sosyalist Halk Partisi“ hedefe konmadan önce, sistem içerisinde kimi reformlar için mücadele yürütüyordu. Kendisi faşist terörün hedeflerinden biri hâline gelen, bu arada 1958’de, “26 Temmuz Hareketi“nin başlattığı silahlı mücadelenin geliştiğini gören “Sosyalist Halk Partisi“, seçim yapmak zorunda kaldı. Ya kendisine de saldıran Batista rejimine tümden teslim olunacak ya da devrimci hareket saflarında yer alınacaktı. “So­syalist Halk Partisi“, 1958’de isyancılara destek ver­di. Hatta “Sosyalist Halk Partisi“nin birçok kadrosu, yöneticisi ve üyesi bu dönemde dağlara çekilerek geril­la saflarına katıldı.

                                  ŞEHİRLERDE MÜCADELE

                                  13 Mart 1957‘de, “Devrimci Yönetim“ adındaki bir öğrenci grubu, Havana‘daki saraya saldırdı. Ancak bu saldırı başarısızlıkla sonuçlandı ve bunu daha kanlı bir baskı dönemi izledi. Küba toplumu eskisinden de daha kesin bir çizgiyle ikiye bölündü. Gençlerin çoğu kentlerden kaçıyor, Sierra Maestra yoluna düşüyordu. Bir kısmı ise kentlerde kalıyor, Batista diktatörlüğüne karşı silahlı mücadele veriyorlardı. Bunu izleyen aylar­da, Havana‘daki elektrik işletmesi dinamitlendi ve çeşitli yerlerde bombalar patladı. Mayıs 1957’de geril­lalar, Uvera Garnizonu’nu ele geçirdi ve büyük ölçüde silah ve cephaneye el konuldu. Gerillaların ve diğer ke­simlerin Batista kuvvetlerine yönelik silahlı saldırılar düzenlemesi, Batista’nın diktatörlüğünü daha da sertleştirmesine neden oluyordu.

                                  “26 Temmuz Hareketi“nin şehirlerdeki sorumlu­su Frank Pais, 30 Temmuz 1957’de Batista ordusu tarafından öldürüldü. Frank Pais’in öldürülmesi sonu­cu Santiago de Cuba’da genel greve gidildi. Küba işçi ve emekçileri 1930’dan beri ilk defa politik bir greve gidiyordu ve Frank Pais’in öldürülmesini protesto edi­yorlardı. Genel grev kısa sürede barikat savaşlarına ve sokak çatışmalarına dönüştü. Grev giderek tüm böl­geye yayıldı. Şehirlerdeki kitle hareketinin gelişimiy­le ilgili ikinci büyük olay ise, Cienfuegos şehrindeki donanma ayaklanmasıydı. 5 Eylül 1957’de gerçekleşen bu ayaklanmada, bahriyeliler kısa sürede diğer halk güçleriyle ve “26 Temmuz Hareketi” üyeleriyle birleşe­rek şehri tamamen ele geçirdi. Batista ordusu, tank ve bombardıman uçaklarının desteğiyle şehri geri aldı.

                                  Batista’nın koyulaşan diktatörlüğü ve polisin tutu­mu, Küba halkının daha büyük bölümünün hükûmete karşı tavır almasına neden oldu. “26 Temmuz Hareketi”ne katılanlarla birleşen deniz kuvvetlerinin bir bölümü, Cienfuegos şehrine saldırdı ve şehri ele ge­çirdi. 9 Kasım 1957 akşamı, Havana’da onlarca bomba birden patladı ve Sierre Maestra’daki El Hombrito’da ilk kurtarılmış bölgenin kurulduğu haberi kulaktan kulağa yayıldı. Artık bütün cephelerde savaşın başla­ması an meselesiydi.

                                  BATİSTA DİKTATÖRLÜĞÜ YIKILIYOR

                                  Mart 1958’de, Raul Castro, kuzeydeki dağlarda ikin­ci cepheyi açtı. Aynı günlerde, Camilo Cienfuegos ön­derliğindeki gerilla grubu dağdan inerek, orduyu ge­rilla taktikleriyle yıprattı. Juan Almeida ise, bir başka kuvvetle Santiago üzerine yürüyordu. “26 Temmuz Hareketi”, henüz işçi sınıfının çoğunluğunu kazanmış değildi ama hareket oldukça güçlenmişti. “26 Temmuz Hareketi”nin temelini köylüler oluşturuyordu. 9 Nisan 1958’de yapılmak istenen genel grev fiyaskoyla sonuç­landı.

                                  Batista, bütün orduyu gerillaların üzerine sürdü. On dört tabur, hava kuvvetleri, donanma ve topçu birlik­leri, gerillalara karşı harekete geçti. Bir aya yakın süren Batista ordusunun harekâtı sonucu gerillanın elindeki toprakların yüzde doksanını ele geçirdi.

                                  Temmuz 1958’de, gerillalar inisiyatifi yeniden ele geçirdiler. On bir gün süren çarpışmalardan sonra, iki yüz elli asker teslim oldu. Bütün siyasal partiler, orta ve sağ kanat partileri, 20 Temmuz’da Caracas’ta toplandı. “26 Temmuz Hareketi”ni destekleme kararı aldılar. Caracas toplantısı, gerillalar açısından siyasi bir zaferdi. Komünistler, Caracas toplantısına katıl­madılar.

                                  Ağustos 1958’de adanın her yanında ayaklanmalar baş gösterdi ve ordunun morali tamamen sıfıra indi. Ordu içerisinde hoşnutsuzluklar giderek artıyordu. Batista, 3 Kasım 1958’de genel seçimlere gidileceğini açıkladı! Batista’nın amacı, seçimlerde güvenebileceği bir adayı göstermek ve siyasal partilere karşı “meşru” bir zafer kazanmaktı! “26 Temmuz Hareketi”, Ca­racas’taki anlaşmaya imza atmış olan diğer partiler 3 Kasım seçimlerini boykot ettiler. Batista’nın sonu yaklaştıkça, faşist baskılar daha da yoğunlaşıyordu. Sokaklarda yatan cesetler, artık olağan birer görü­nüm durumuna gelmişti. Bütün bunlara rağmen, Havana’nın ticaret kesiminde, gün ortasında patlayan bombaların önünü almak mümkün olamıyordu.

                                  Gerillanın genel saldırıya geçmesi ile Batista dikta­törlüğünün yıkılması birbirlerine bağlı olarak gelişti. Camilo Cienfuegos’un birliği, üç eyaleti ele geçirdi. Güneyde Che Guevara’nın birliği Escambray dağla­rına ulaştı ve burada Devrimci Yönetim gerillalarıyla ilişki kurmaya başladı. Birliklerden biri Santiago’yu kuşatmaya başladı ve Fidel Castro, Juan Almeida, Raul Castro komutasındaki birlikler kente yürüdü. Devri­min habercisi 29 Aralık 1958’de şiddetlenen çatışma­lardı. Che’nin birlikleri Santa Clara’yı aldı. Bir aske­ri tren ele geçirildi ve binden fazla asker esir alındı. Askerlerin silah ve cephanesi gerillaların eline geçti. Artık Batista’nın sonu yaklaşmıştı.

                                  31 Aralık 1958’de, yirmi beş ay süren gerilla sava­şından ve kentlerdeki ayaklanmalardan sonra, Batista, ailesini ve yakın çevresini toplayıp Santa Domingo’ya kaçtı. ABD emperyalizminin Küba elçisinin yardı­mıyla, ordu bir darbe ile yönetime el koymak istedi. “26 Temmuz Hareketi”, bir genel greve gidilmesini ve bütün gerilla birliklerinin Havana’da toplanması­nı emretti. Adanın ikinci büyük kenti olan Santiago teslim oldu. Genel grev, yapılmak istenilen hükümet darbesini felce uğratmayı başardı. 3 Ocak 1959’da Ca­milo Cienfuegos ve Che Guevara, birlikleri Havana’ya girdi. Columbia Garnizonu, La Cabana Garnizonu ele geçirildi. 4 Ocak 1959’da Havana’dan Santiago’ya ka­dar bütün ada gerilla kuvvetlerinin eline geçti. Yargıç Manuel Urrutia geçici Küba Cumhurbaşkanı olarak ant içti. Binlerce asker teslim oldu ve binlerce kişi dev­rim saflarına katıldı.

                                  DEVRİMCİ İKTİDAR KURULUYOR

                                  5 Ocak’ta, başta Venezuela olmak üzere beş Latin Amerika ülkesi yeni hükûmeti tanıdıklarını ilan et­tiler. İngiltere ve diğer ülkeler de bunu izledi. ABD, 7 Ocak’ta, başka çıkar yol olmadığını görüp yeni hükûmeti tanıdı. Castro, 8 Ocak’ta büyük zaferle Havana’ya girdi. Fidel Castro, hükümetin ilk karar­larını ve ABD askeri misyonunun çekilmesi kararını açıkladı. Aynı gün, Fidel Castro, başbakanlık görevini üzerlendi. Devrimin ilk aşamasında eski rejimin idari yapısı parçalandı, Kongre tasfiye edildi, eski rejimin ordu ve polisi tasfiye edildi, yerine halk ordusu geçiril­di ve yeni bir anayasa hazırlandı. Bu anayasa ‘ulusal-demokratik’ nitelikte idi.

                                  17 Mayıs 1960’ta, Küba hükûmeti, Sierra Maestra’da toprak reformu kanununu çıkardı. Toprak reformu yasası ile eskiden yabancı sermayeye ait topraklar yok­sul köylülere dağıtıldı. 402 dönümden büyük, ekilebi­lir toprağın %25 ‘i kamulaştırıldı. Kübalıların elinde­ki daha büyük arazilere ise genellikle dokunulmadı. ABD hükûmeti, Küba’nın toprakları kamulaştırması­na karşı şeker kotasına son verme tehdidinde bulun­du. ABD şirketleri Küba ‘da ekonominin dayandığı şekere ve ilgili faaliyetlere yatırılmış olan bir milyar dolara sahipti. Üretilen şekerin %95’i kota anlaşması­na göre ABD’ye gidiyordu. Kotaya son verilmesi Küba açısından yıkıcı sonuçlara yol açacaktı. Eylül l959’da Batista’nın işbirlikçisi olduğu bilinen kişilerin top­raklarına el konuldu. Fidel Castro’nun başkanlığında Tarım Reformu Ulusal Enstitüsü (INRA) kuruldu. Spekülasyonu engellemek için ‘Halk Depoları’ oluş­turuldu. Küba halkının barınma ve konut sorununun çözümü için ‘Ulusal Tasarruflar ve Konut Enstitüsü’ kuruldu. 1960’ta ‘Kentsel Reform’ hayata geçirildi ve Küba’da halk oldukça uygun koşullarda konut sahibi oldu.1959 Haziran’ında Küba hükûmetinde ilk kriz ortaya çıktı ve beş bakan istifa etti. Che Guevara, Asya ve Afrika’da büyük bir seyahate çıktı. Che’nin gezisi üç ay sürdü. Küba hükûmetinin yaptığı reformlara karşı sağcıların tepkileri giderek yükseldi. Fidel Cast­ro, 18 Temmuz’da başbakanlıktan istifa etti ve Başkan Urrutia’nın hükûmet programını kösteklediğini ilan etti. Genel greve gidildi. Urrutia, köylülerle, işçilerin baskısı karşısında görevden çekildi. Yerine, yargıç Os­valdo Dorticos getirildi. 26 Temmuz günü, Fidel Cast­ro 600 bin kişilik bir kitleye hitap ederek, istifasını geri aldı.

                                  Üç aylık bir geziden sonra, Che, 7 Eylül 1959’da Küba’ya geri döndü. Fidel Castro’nun başbakanlı­ğı şimdilik sağlam görünüyordu. 30 Eylül’de, Küba hükûmeti Sovyetler Birliği’ne 330 bin ton şeker sattı­ğını açıkladı. ABD basını, Castro hükûmetine karşı ekonomik tedbirler alınmasını istedi ve Küba üzerin­deki keşif uçuşları başladı. 7 Ekim’de, Toprak Reformu Ulusal Enstitüsü Başkanlığı’na, Che Guevara getirildi. Bu arada, Che, ordudaki görevini de sürdürüyordu. 14 Ekim’de, Washington, adadaki ABD yatırımları ve sermayesinin geleceği konusundaki endişelerini belir­ten resmi bir nota verdi. 17 Ekim’de, Küba hükûmeti, ABD ve İngiltere’nin Küba’ya savaş uçakları satılması­na engel oluşunu protesto etti. 21 Ekim’de Camaguey Garnizon Komutanı Binbaşı Hubert Matos görevin­den uzaklaştırıldı. Beş saat sonra, Havana bomba yağ­muruna tutuldu. ABD, saldırının ABD toprakların­dan başlatıldığı konusundaki iddiaları inceleyeceğini bildirdi. Havana’nın bombalanmasını protesto etmek için bir milyon kişi gösteri düzenledi. ABD, Küba hükûmetinin kontrollerinde olmaması ve Küba’da ya­pılan toprak reformundan büyük bir rahatsızlık duyu­yordu.

                                  Che, 26 Kasım 1959’da Küba Ulusal Bankası’nın başkanlığına getirildi.

                                  ABD EMPERYALİZMİNE KARŞI KONUMLAN­MA

                                  1960’da ABD’nin Küba’dan aldığı şeker oranı dü­şürüldü. Küba’da bulunan ABD ve İngiliz rafinele­rinin Rus petrolünü arıtmayacaklarını açıklamala­rı üzerine, rafinerilere el konuldu. 1960 Kasım’ında Küba hükûmeti, Dünya Bankası’ndan çekildi. Küba Devrimi’nin birinci yılı dolarken, Küba ile ABD em­peryalizmi arasında çelişmeler keskinleşmeye başladı.

                                  Modern revizyonizmin başını çeken Kruşçev ise, Küba’yı kendi denetimlerine alacak adımları hazırlı­yordu. SSCB, devrimden on gün sonra devrimci ikti­darı tanıdı. ÇHC’de bu iktidarı 1960’ın Eylül ayı içinde tanıdığını ilan etti. Sovyetler Birliği Başbakan Yar­dımcısı Anastas Mikoyan, 4 Mayıs 1960’da Havana’yı ziyaret etti. Anastas Mikoyan, bir ticaret heyetinin başında Küba’ya gelmişti ve 8 Mayıs 1960’da Küba- Sovyet ilişkileri resmen başladı. Söz konusu ziyaretin bir ürünü olarak, Sovyetler Birliği’nin Küba’dan beş yıl içinde beş milyon ton şeker almasını öngören bir anlaşma imzalandı. Diğer yandan Sovyetler Birliği, Küba’ya, ham petrol, petrol ürünleri, demir, makine­ler, buğday ve gübre gibi ürünleri dünya piyasa fiyatla­rından düşük fiyatlarla vererek desteğini sürdürecekti. Tüm bunların yanında yine Sovyetler Birliği, sadece yüzde 2,5 düşük bir faizle Küba’ya 100 milyon dolarlık uzun vadeli kredi açtı.

                                  Haziran 1960’tan sonra ABD hükûmeti, Küba’da si­lahlı bir karşıdevrim hazırlığı içinde bulunan eski Ba­tista yandaşlarına açık destek vermeye başladı. Küba, karşıdevrime karşı gözetim organları olan “Devrimi Savunma Komiteleri” (CDR’ler) ve önemli tesisleri ko­rumak üzere halk milisleri oluşturdu. 3 Ocak 1961 ‘de, Küba, ABD ile diplomatik ilişkilerini kesti. Nisan 1961 ‘de Kennedy yönetimi tarafından desteklenip finan­se edilen sağcı 1400 paralı askerler Küba’ya çıkartma yaptıklarında milisler tarafından hezimete uğratıla­rak kovuldular. Karşıdevrimcilerin çıktıkları bölge­nin adıyla “Domuzlar Koyu” çıkartması olarak anılan olay sonucu Küba Devrimi’ne halk desteği muazzam ölçüde arttı. Aynı zamanda Batista yandaşları, kafile­ler hâlinde Küba’yı terk ediyordu. İlk altı ayda 500 bin kişi Küba’yı terk etti.

                                  Eski devletin yöneticileri, Batista’nın yakın çevresi, polis ve ordunun üst kademe yöneticileri Küba’yı ilk yıl içinde terk ettiler. Ancak bürokrasinin çok önemli bir kesimi olan sendika liderleri, sağcı bürokratların yerine geçerek yeni devlet aygıtının içine çekildiler. Yeni devletin ilk ifadesi olan ORl, (Entegre Devrimci Örgütler) Directorio (İhtilalci Öğrenci Yönetimi) ve diğer grupları hegemonyası altında topladı.

                                  Ordu, isyancı ordu ile eski ordudan kalanların bir­leştirilmesiyle oluşturuldu. Ordunun yerine halk mi­lisleri geçirilmedi. İşçi sınıfı iktidarda değildi. Halk milisleri ordu yönetimine, sendikalar devleti yöneten­lere hesap vermek durumundaydı. İlk önlemler halkın yaşam düzeyini, özellikle de işçilerin ücretlerini yük­seltti. Sağlık ve eğitim alanında önemli adımlar atıldı. Kitle örgütleri aşağıdan gelen doğrudan demokrasiye tâbi değillerdi. Görevleri yeni devlet tarafından belir­leniyordu. Ordu, milisleri bir savunma gücü olarak seferber etti ama devrimin ilk yıllarında emir-komuta yapısı güçlendirildi.

                                  Fidel Castro ve Che Guevara, ABD’ye bağımlılık çemberinden kurtulmanın çaresini arıyorlardı. An­cak Küba’da sanayi yok denecek kadar zayıftı. Sana­yileşme ve üretimin çeşitlendirilmesi, yeterli sermaye birikimi ve teknolojisi olmayan bir ülkede nasıl ger­çekleştirilecekti? ABD ile köprüler atılmıştı. Küba’nın küçük burjuva devrimci liderleri bunun üzerine “Küba Komünist Partisi”ne yöneldiler. Modern revizyoniz­min Küba’nın düşünce yapısında artan önemi giderek belirginleşiyordu. “Küba Komünist Partisi”, modern revizyonistlerin önderliğindeki Sovyetler Birliği ile Küba arasında bir ilişki sağlamanın aracı idi. Küba hükûmeti, ekonomik gelişmenin Küba işçilerinden önemli fedakârlıklar isteyeceğinin baştan kabul edil­mesini, derhal maddi rahatlama vaat etmenin yanıltı­cı olduğunu ve bu kemer sıkma programını başarma yönteminin gerekli olduğuna inanıyorlardı. Bu görüş­ler, modern revizyonistlerin Küba’ya artan ekonomik yardımları ile çakıştı. Fidel Castro, 1961’in sonlarına doğru devrimin “marksist-leninist hâle geldiğini” açık­lamaya başladı! Bu gerçekte Küba’nın modern reviz­yonistlerin öndeliğindeki Sovyetler Birliği’nin dene­timine girdiği anlamına geliyordu. Küba, merkezi bir planlama ekonomisine sahip değildi. Kitle örgütleri denetleme veya hesap sorma gibi işlevlere sahip ol­maktan uzak, yürütme aygıtının parçalarıydı. Devrim sırasında veya daha sonrasında bağımsız örgütlerin olmaması da bu yeni devlet yönelimin hayata geçiril­mesini kolaylaştırdı.

                                  Sosyal emperyalistleşen Sovyetler Birliği için Küba ABD ile hegemonya dalaşında önemli bir askeri üs olma potansiyeli açısından önemli idi. Küba’ya Rus füzeleri yerleştirildi. Bir ABD casus uçağı Küba’daki Rus füze üslerinin fotoğraflarını çekmişti. Kennedy füzeler kaldırılıncaya kadar Küba’nın abluka altına alınacağını açıkladı. Bir Rus filosu Karayiplere doğru yola çıktı. Kruşçev ABD’yi, ABD’nin Küba’ya saldır­ması hâlinde İstanbul Boğazı’na saldırmakta tehdit etti. Karşılıklı atom savaşı tehditleri savruldu. ABD ile Sovyetler Birliği arasında giderek bir dünya savaşı çık­masına ramak kalındı. Sonuçta anlaşma sağlandı, Rus gemileri geri döndü. ABD’nin Küba’nın işgal edilme­yeceğine dair verdiği güvenceye karşılık Rus füzeleri sökülmeye başlandı. Küba, ABD işgal tehdidi karşı­sında “Vatan ya da Ölüm!” sloganını yükseltti. Küba, Dünya Komünist Hareketi’nin ayrışmasında modern revizyonistlerin yanında yer aldı. 1963’te, Rusya ile yeni ticaret anlaşmaları imzaladı ve Küba “komünist partilerin” Latin Amerika’daki politik rolünü kabul etti! Küba, 1965 ‘te yeniden bir arayış içine girdi. Eko­nomik gelişme için alternatif bir yol aranıyordu. Fidel Castro komünist partinin eski kadrolarına saldırarak bir kısmını hapsettirdi, Çin’le ilişkiye geçti ve diğer üçüncü dünya ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmeye ça­lıştı!

                                  RUS SOSYAL EMPERYALİZMİNİN DÜMEN SU­YUNDA

                                  Küba hiçbir zaman kendi bağımsız ekonomisini ge­liştirmedi. Che’nin ekonomi bakanı olduğu dönemde bu yönde adım atılmaya çalışıldı. Che; Marx, Englels, Lenin, Stalin ve Politik Ekonomi Ders Kitabı’na bağ­lı kalarak planlamanın merkezileşmesi ve ‘Bütçeye Göre Finansman Sistemi’ bileşimi üzerine sosyaliz­min temellerini atmaya çalıştı. Modern revizyoniz­min etkisindeki çeşitli unsurlarla tartıştı, Sosyalizm­de ‘Değer-Yasası’nın rolü üzerine klasiklere değinerek değerlendirmelerde bulundu. Maddi özendiricilerin rolünü abartan ve ‘kâr’ gibi kapitalizme ait çeşitli kategorilerin sosyalizmde geçerli olabileceğini iddia edip, merkezi planlamayı tasfiye eden 1965 ‘liberman Reformu’nu eleştirdi. Küba’dan ayrılmasının ardın­dan Che’nin öncülüğünde komünizme uygun biçim­de kurulan ‘Bütçeye Göre Finansman Sistemi’ tasfi­ye edildi, ‘yerine revizyonist planlama anlayışı olan ekonomik hesaplama sistemi’ yerleştirildi. Castro, 1987’de, Che’nin ölümünün 20’inci yılında yaptığı bir konuşmada revizyonist planlama anlayışının Küba’da yarattığı yıkımı itiraf etti ve Che’nin başından iti­baren haklı olduğunu ifade etti. 1970’e gelindiğinde artık ekonomik kararları veren en üst düzeydeki ku­rum, “Sovyet-Küba Ortak Ekonomik Konseyi” (UCE­PI) idi. Bütün kaynaklar şekere aktarılmıştı. Her şey şeker üretiminin arttırılmasına bağlıydı ve her şey bu projeye göre düzenlenmişti. Küba, kendi sanayini geliştirme veya ekonomisini çeşitlendirme hedefin­den vazgeçmekle kalmadı, Rusya’ya entegre bir eko­nomik sistem içindeki bir şeker üreticisine dönüştü. Küba, “Karşılıklı Ekonomik Yardımlaşma Konse­yi” (COMECON)’a 1972’de katıldı. Ama daha sonra 1970’de “Küba-Sovyet Ekonomik Bilimsel ve Teknik İşbirliği Komisyonu” karar mercii hâline gelmişti. Bu kurum diğer işlevlerinin yanı sıra 1976-80’de yıllık planları hazırlamakla görevliydi. Sosyal emperyalist­lerin planlama yöntemleri egemen hâle geldi, maddi teşvikler, işletme kârlılığı, tek adam yönetimi, beş yıl­lık planlar vb.

                                  1973 ‘te, Küba’nın bütün dış ticaretinin %67,5’u Rusya ile yapılıyordu. Makinalar ve ara mallar Doğu Avrupa’dan diğer dövizlere çevrilemeyen paralarla alınıyordu ve bu oran izleyen 15 yıl boyunca artarak devam etti. Ekonominin bütün diğer alanlarındaki fa­aliyeti şeker üretimine göre ikincil hâle getirildi. 1970- 1980 arasında Küba’ya ulaşan yaklaşık 7 milyar do­larlık Rus yatırımı bu çemberi güçlendirmeye hizmet etti. Çalışma hayatının ve hükûmetin askerileştiril­mesi buna eşlik etti. 1970’lerin ortasında 20 bakanlık askeri kontrol altındaydı. 1971’de çıkarılan “Aylaklığa Karşı Yasalar” baskının en uç ifadesiydi. Kolektif öz savunma veya hatta ifade araçları bile mevcut değildi.

                                  Küba, sosyalizm adı altında emperyalist bir büyük güç hâline dönüşen Sovyetler Birliği’nin dümen su­yundan gidiyor, sosyal emperyalistlere bağımlılık, Küba’nın ekonomik ve politik siyasetine yön veriyor­du. Örneğin Küba, Rusya’nın 1968 Çekoslovakya işga­lini destekledi. Küba, l970’ten sonra Rus dış politika­sının Afrika ve Latin Amerika’daki ileri karakolu idi. Angola ve Etiyopya’ya ilk asker gönderen ((1975) Küba oldu. Küba, Ekvator Gine’sindeki baskıcı rejimi savun­du. Yine Küba, Rus sosyal emperyalizminin Cezayir’e müdahalesini (1971) ve Afganistan işgalini (1979) açıkça savundu.

                                  Küba Devrimi’nde üç örgüt öne çıkıyordu. “Küba Sosyalist Halk Partisi” (PSP), “Havana Üniversitesi Devrimci Öğrenci Birliği” ve “26 Temmuz Hareketi”. “Sosyalist Halk Partisi”nin işçi sınıfı ve işçi sınıfı ör­gütlerinde önemli bir etkisi vardı. “Sosyalist Halk Par­tisi”, 1952’de Batista tarafından yasaklandı. 1961’de, Fidel Castro’nun “26 Temmuz Hareketi” (M26J), “Havana Üniversitesi Devrimci Öğrenci Birliği” (DR) ve “Sosyalist Halk Partisi” (PSP) birleşerek “Birleşik Devrimci Birlikler Partisi”ni (ORI – Integrated Revo­lutionary Organizations) kurdu. 1963’te ORI, “Birle­şik Küba Sosyalist Devrim Partisi” (PURSC – United Party of the Cuban Socialist Revolution) adını aldı. 3 Ekim 1965’te PURSC, “Küba Komünist Partisi” (PCC – Communist party of Cuba) adını aldı. “Küba Ko­münist Partisi” yeniden kurulduğundan 10 yıl sonra 1975’te Birinci Kongresi’ni yaptı. Aralık 1980’de İkinci Kongre, Şubat 1986’da Üçüncü Kongre, Ekim 1991’de Dördüncü Kongre, Ekim 1997’de Beşinci Kongre, Nisan 2011’de Altıncı Kongre, Nisan 2016’da Yedinci Kongre’sini yaptı.

                                  1975’te yeni “sosyalist” anayasayı onaylamak üzere “Küba Komünist Partisi”nin ilk kongresi yapıldı. Bi­rinci Kongre, Fidel Castro’yu, “Komünist Parti”nin Genel Sekreteri, Silahlı Kuvvetlerin Başkanı, Bakanlar Kurulu’nun başkanı olarak seçti. Kardeşi Raul Cast­ro, bütün bu görevlerde Fidel’in yardımcısı ve doğal halefi olarak belirlendi. Devletin bütün yönetici or­ganlarında, iktidar birbirinin alanına giren işlevleri üstlenen 18 kişiye aitti. Bu bireylerin hiçbiri seçime, geri çağrılmaya/görevden alınmaya veya hesap sorul­masına tâbi değildi. Böylece bir yıl önce halk iktidarı denemesi olarak iddia edilen sürecin bir sahtekârlık olduğu ortaya çıktı. Bu yeni tip “yerel iktidarın” ku­rumlarına gönderilen delegeler en alt yerel düzeyde seçilebiliyordu ama üstteki kurumlar devletin atadığı kişilerce oluşturuluyordu. “Küba Komünist Partisi”, Küba toplumunun ayrıcalıklı kesimini oluşturuyordu. Üyelerinin %50’sinden fazlası bürokratlardı.

                                  ABD İLE “NORMALLEŞME” ÇABALARI

                                  Gerek tarihinde ABD kaynaklı yaşadığı travmalar nedeniyle, gerekse coğrafik olarak sosyal emperyalist kampın ABD’ye en yakın konumda bulunması nede­niyle, gerekse de ABD’den gelecek bir askeri saldırı korkusuyla… vb. Küba yönetimi ve Küba halkında yo­ğun bir ABD karşıtlığı vardı. Bu ABD/Yankee emper­yalizmine karşı kararlı duruş, diğer emperyalist güç­lere karşı takınılan tavırdan farklı, daha sert ve daha kararlı bir duruştu. ABD emperyalizminin Küba yöne­timinin “sosyalist” olmasından dolayı dünya ölçeğin­de teşhir ve tecrit etmeye çalışması, ABD’ye sığınmış bulunan Küba devleti muhaliflerini el altında tutması ve örgütlemesi vb. etkenler de anti-ABD tavrının sür­dürülmesinde rol oynuyordu. Yine ABD emperyaliz­minin tehditlerine karşı sergilenen tavırda milliyetçi öğelerin etkisini de göz ardı etmemek gerekiyor.

                                  ABD emperyalizmine karşı kararlı tavır 2000’li yıl­ların başlarından itibaren değişmeye başladı.

                                  Fidel Castro, 2011’de koltuğunu kardeşi Raul Castro’ya bıraktı. 2013’te Raul Castro, Nelson Mandela’nın cenaze töreninde Barack Obama ile el sıkıştı. Aralık 2014’te Barack Obama ve Raul Castro ilişkilerin normalleşmesi için ortak bir süreç başlat­tıklarını duyurdu. ABD, Miami’de ajan muamelesi yapıp esir aldığı 5 Kübalıyı serbest bıraktı ve Küba Cumhuriyeti’ni “teröre destek veren ülkeler” listesin­den çıkardı. Ticari ambargonun ve seyahat yasağının kaldırılacağı sinyalleri verildi. Bunun karşılığında Küba rejimi ABD’ye sıkı sıkıya tuttukları kapılarını araladı. Raul Castro, Amerikalı Alan Gross dışında 53 siyasi mahkûmu daha serbest bırakmayı, internet yasaklarını hafifletmeyi ve Birleşmiş Milletler insan hakları yetkilileri ile uluslararası Kızılhaç gözlemcile­rinin ülkeye girişine izin vermeyi kabul etti. Barack Obama ve Raul Castro, 17 Aralık 2014’te eşzamanlı olarak kamaraların karşısına geçerek diplomatik iliş­kilerin yeniden kurulacağını açıkladılar. Böylece 54 yıl sonra Küba ile ABD arasında yeniden diplomatik ilişki kuruluyordu. Basın açıklamasından bir gün son­ra Raul Castro, Küba beşlisi’yle, Alan Gross’un serbest bırakılması ve iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin yeniden kurulması gibi konularda anlaşma sağlandı­ğını açıkladı. Barack Obama, 20 Mart 2016’da Küba’yı ziyaret etti. Böylece ABD Başkanı Calvin Coolidge’nin 1928’de Küba’ya yaptığı ziyaretten 88 yıl sonra bir ABD başkanı Küba’yı ziyaret ediyordu!

                                  KÜBA “SOSYALİZMİ”

                                  Küba’da hiçbir zaman gerçek anlamda sosyalizm inşasından söz edilemez. Sosyalizmden söz edebil­mek için ön şart proletarya diktatörlüğünün varlığı­dır. Proletarya diktatörlüğünün olmadığı bir ülkede sosyalizmin inşa edilmesi mümkün değildir. Çünkü sosyalizm burjuvaziyi sınıf olarak ortadan kaldırma­yı, burjuvazinin el koyarak zenginleştiği, toplumsal mülkiyeti, yeniden toplumsal mülkiyete dönüştür­meyi temel alan toplumsal sistemin adıdır. Burjuvazi, üretimin iyice toplumsallaşmış olduğu bir toplumda, doğrudan üreticileri “mülksüzleştiren”, toplumsal zenginliği “özel mülk” hâline dönüştüren sınıftır. Sos­yalizmin inşası uzun bir süreci kapsar. Bu süreç için­de burjuvazinin tüm kesimleri sıraya konularak adım adım tasfiye edilir. İşçi sınıfının ve emekçi kitlelerin değişik sınıf örgütleri vardır. Bunlar içinde bütün örgütlerin beyni durumundaki komünist partisinin önderliği olmaksızın proletarya diktatörlüğü söz ko­nusu olamaz. Proletarya diktatörlüğü, komünist par­tisinin siyasi iktidarı sömürücülerin bir bölümünün temsilcisi olan hiçbir partiyle paylaşmadığı bir iktidar biçimidir. Proletarya iktidarı süreç içerisinde, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyeti kaldırıp toplumsal mülkiyete dönüştürür.

                                  Küba’da devrim öncelikle bir proletarya diktatörlü­ğü ve sosyalizm kurma amacıyla yapılmadı. Emper­yalizmden, özellikle ABD emperyalizminden ve onun ülke içindeki uşaklarından kurtulmak için yapılan devrim, kazanılan bağımsızlık çok kısa süre içerisinde Rusya ile giriştiği angajmanlar sonucu yitirildi. Baş­langıçta sosyalizmin lafzını bile ağzına almayan Cast­ro, revizyonist Rusya’yı ABD’ye karşı “koruyucu güç” olarak kazanma çabası içinde “sosyalizm”i keşfedip, “sosyalist-komünist”liğini ilan etti! Modern revizyo­nizm–Marksizm-Leninizm saflaşmasında yerini açık­ça modern revizyonizmin yanında belirledi.

                                  Esas itibariyle kilit sanayiler Rus sosyal emperya­lizminin tekelinde idi. Küba’da işçilerin, emekçilerin grev hakkı yoktu. Küba’da işçi sınıfı ve emekçi yığın­ların çıkarlarına aykırı bir bürokrasi geliştirildi. Bu bürokrasi her alanda iktidarın gerçek sahibi idi. Bü­rokrasinin egemenliğinin bir sonucu olarak ekonomik alanda giderek artan bir kaos, dışa bağımlılık ve iç ti­carette de karaborsa ortaya çıktı. Yoksul alt tabakalar içerisinde hırsızlık ve turizm alanında da fahişelik/ fuhuş yaygınlaştı.

                                  Castro ve arkadaşları, ABD emperyalizmine karşı kazanılan zaferden sonra, Küba halkının onurunu ve devrimin kazanımlarını devrimin ertesinde modern revizyonistlerin eline vererek ayaklar altına aldı. Sos­yalizm maskesi takmış Rusya’ya yanaşma Küba’da ba­ğımsızlığın sonu oldu. Küba, ABD ile Rus sosyal em­peryalizmi arasındaki dalaşmaların çerezi oldu.

                                  Yıllar boyu Rus sosyal emperyalistlerinin uşaklığını yapan, Rus sosyal emperyalizminin ileri karakol gö­revini yapan bir ülke sosyalist olamaz. Küçük burjuva yönetim Rus sosyal emperyalizmine bağımlı olduğu dönemde karşıdevrim cephesinin bir unsuru hâline geldi. Rus sosyal emperyalizminin çöküşü ertesinde Küba Rusya’ya bağımlılıktan kurtuldu. Yeni Ekono­mik Politika adı verdiği politika ile Küba’da sosyalizm adına, bağımsız kapitalist bir ekonomi kurma çabası­na girişti. Bu çabalar bugün de sürüyor. Bugün sosya­lizm diye savunulan da budur.

                                  YARI YOLDA KALAN DEVRİMİN KİMİ KAZA­NIMLARI

                                  Şüphesiz Küba Devrimi’nin önemli kazanımları da vardır:

                                  Devrimden sonra, başta Amerikan emperyalizmi­nin tekelleri olmak üzere çok uluslu tekellere el ko­nulmuş, topraklar ulusallaştırılmıştır. Yabancı ser­mayenin ülkede serbest ticaretine, toprak ve mülk edinmesine sınır getirilmiştir. Elektrik, telefon, rum alkol üretimi vb. devlet tekeline geçirilmiştir. Bütün bu hamleler özde antiemperyalist ve ulusal devletleş­tirme tedbirleri olmuştur.

                                  Devrimin kazanımları açısından en önemli atılım, ülkenin cehaletten kurtulabilmesinin önünü açan “okuma-yazma” seferberliğidir. Eğitim sistemi tama­men yeniden örgütlenmiş ve halk için ücretsiz bir ço­cuk yuvalarından orta ve yüksek okullara ve üniversi­teye dek geniş bir öğrenim ağı yaratılmıştır. Küba’nın sağlık sistemi dünya çapında örnek gösterilen bir şe­kilde sıfırdan başlayıp yaratılmıştır.

                                  Sağlık alanında herkesin ücretsiz sağlık ve hizmet­lerinden yararlanabilmesi de devrimin kazanımıdır. Ancak bu ve benzeri şeyler bir ülkeyi “sosyalist” ola­rak değerlendirmek için yeterli değildir. Evet, Küba Devrimi gerek gerçekleştirildiği dönemin koşulları gereği, gerek verilen gerilla savaşının diğer ülkeler­deki devrimci hareketleri etkilemesi, Küba’daki ge­rilla savaşına önderlik edenlerin (Fidel Castro, Che Guevara vd.) karizmatik kişilikleriyle dünya çapında “mit”leştirilmesi… vb. yanlarıyla özgün bir devrim­dir. Ancak gerek devrimin hedefi, gerekse devrimin gerçekleşmesinden sonra kurulan rejimin birtakım reformların ötesine geçememiş olması vb. dikkate alındığında, bir dizi olumlu şeyler yapılmasına karşın bütünlük içinde değerlendirildiğinde “sosyalist” bir Küba’dan sözetmek mümkün olmuyor. Sınıf karşıtlı­ğının sürdüğü, parti bürokrasisinin diğer kesimlerden daha fazla olanaklara sahip olduğu bir sisteme sosya­lizm denilemeyeceği açıktır.

                                  Küba’yı sosyalist olarak görenler, sosyalist ekonomi­yi, sosyalizmin ne olduğunu kavramayanlardır.

                                  Bizim uğruna mücadele ettiğimiz sosyalizm gerçek sosyalizmdir.

                                  26 Ağustos 2019

                                  Yararlanılan Kaynaklar:

                                  * ”Küba İhtilali”, Ahmet Angın, Akşam Kitapçılık, 1967 İstanbul

                                  * ”Che’nin Mirası”, Albert Steer, Belge Yayınları, Ağustos 1997, İstanbul

                                  * ”Küba, Castro ve Sosyalizm”, Mike Gonzalez, Z Ya­yınları, Kasım 1994, İstanbul

                                  * ”Fidel Castro Konuşuyor”, Lee Lockwood, F. R. Alleman, Yar Yayınları, Altıncı Baskı, Ağustos 2006, İstanbul

                                  * ”Ya Vatan Ya Ölüm”, Fidel Castro, Habora Kitabevi Yayınları, 1968, İstanbul

                                  * ”Küba İktisadının Planlaştırılması”, Charles Bet­telheim, Ataç Kitabevi Yayınları, Mayıs 1965, İstanbul

                                  * Che Guevara – Ekonomik Yazılar (Yar Yayınları) * Küba Komünist Parti­si Birinci Kongresi 1975 (Sorun Yayınları) * A. Grineviç – Küba Devriminin Geçtiği Yol (Bilim ve Sosyalizm Yayınları)

                                  * Lavretsky – Che Guevara (Progress Publishers)

                                  * Ve İnternetteki kimi yazı ve makaleler

                                  İlgili

                                  Önceki yazı

                                  Siyasal gelişmeler ve görevlerimiz

                                  Sonraki Gönderi

                                  “Yeni Feminizm” tartışmalarına dair

                                  İlgiliGönderiler

                                  12.yılında Gezi Direnişi: Karanlık gider Gezi kalır!
                                  Güncel

                                  12.yılında Gezi Direnişi: Karanlık gider Gezi kalır!

                                  29 Mayıs 2025
                                  Kurtuluş darbelerde değil devrimdedir!
                                  Güncel

                                  Kurtuluş darbelerde değil devrimdedir!

                                  27 Mayıs 2025
                                  Gazze: Soykırım sürüyor!
                                  Dünya

                                  Gazze: Soykırım sürüyor!

                                  20 Mayıs 2025
                                  YDİ ÇAĞRI
                                  İşçi Dünyası

                                  Mayıs sayımız, sayı 69 çıktı!

                                  20 Mayıs 2025
                                  Kemalistlerin Lozan histerisi
                                  Güncel

                                  Kemalistlerin Lozan histerisi

                                  19 Mayıs 2025
                                  Miktat Çamkıran Yeni Dünya yaratma mücadelemizde yaşayacak!
                                  Güncel

                                  Miktat Çamkıran Yeni Dünya yaratma mücadelemizde yaşayacak!

                                  19 Mayıs 2025
                                  Sonraki Gönderi
                                  “Yeni Feminizm” tartışmalarına dair

                                  “Yeni Feminizm” tartışmalarına dair

                                  Son Haberler

                                  12.yılında Gezi Direnişi: Karanlık gider Gezi kalır!

                                  12.yılında Gezi Direnişi: Karanlık gider Gezi kalır!

                                  29 Mayıs 2025
                                  Kurtuluş darbelerde değil devrimdedir!

                                  Kurtuluş darbelerde değil devrimdedir!

                                  27 Mayıs 2025
                                  Gazze: Soykırım sürüyor!

                                  Gazze: Soykırım sürüyor!

                                  20 Mayıs 2025
                                  YDİ ÇAĞRI

                                  Mayıs sayımız, sayı 69 çıktı!

                                  20 Mayıs 2025
                                  Kemalistlerin Lozan histerisi

                                  Kemalistlerin Lozan histerisi

                                  19 Mayıs 2025
                                  Miktat Çamkıran Yeni Dünya yaratma mücadelemizde yaşayacak!

                                  Miktat Çamkıran Yeni Dünya yaratma mücadelemizde yaşayacak!

                                  19 Mayıs 2025
                                   Komünist önder İbrahim Kaypakkaya anıldı

                                   Komünist önder İbrahim Kaypakkaya anıldı

                                  18 Mayıs 2025
                                  Çiçekleri koparabilirler, ama baharın gelişini durduramazlar!

                                  Çiçekleri koparabilirler, ama baharın gelişini durduramazlar!

                                  17 Mayıs 2025
                                  BİR-KAR ve YDİ Çağrı’nın ortak toplantısı Hakkında

                                  BİR-KAR ve YDİ Çağrı’nın ortak toplantısı Hakkında

                                  17 Mayıs 2025
                                  YDİ ÇAĞRI

                                  Yeni sayımız, sayı 219 çıktı!

                                  16 Mayıs 2025
                                  • YDİ Çağrı / Tüm Sayılar
                                  • Youtube Kanalı
                                  • İletişim
                                  Tel: +0507 037 75 27

                                  © 2023 Yeni Dünya İçin Çağrı

                                  Sonuç yok
                                  Tüm Sonucu Görüntüle
                                  • YDİ ÇAĞRI
                                  • Güncel
                                  • İşçi Dünyası
                                  • Kadın
                                  • Gençlik
                                  • Kürdistan
                                  • Çevre
                                  • Dünya
                                    • Avrupa
                                    • Amerika
                                    • Ortadoğu
                                    • Afrika
                                    • Asya
                                    • Pasifik
                                  • Makaleler
                                  • Yayınlar
                                    • Son Sayı
                                    • YDİ Çağrı / Tüm Sayılar
                                    • Yeni İşçi Dünyası
                                    • Yeni Kadın Dünyası
                                      • Dört Duvar
                                    • Yeni Dünya Gençliği
                                    • Bildiriler
                                    • Broşürler
                                    • Yeni Dünya İçin
                                  • Youtube TV
                                  • Tüm Yazılar
                                  • İletişim
                                    • Hakkımızda
                                  • tr TR
                                    • tr TR
                                    • en EN
                                    • de DE
                                    • fr FR
                                    • es ES
                                    • ar AR
                                    • ku KU

                                  © 2023 Yeni Dünya İçin Çağrı

                                  Yeni Dünya İçin ÇAĞRI Size en son haberler ve güncellemeler için bildirimler göstermek istiyoruz.
                                  Reddet
                                  Bildirimlere İzin Ver