Medyada çokça tartışılan ve özelde CHP‘li kesimi ve çeşitli kadın örgütlerini harekete geçiren “müftülere nikah kıyma yetkisi”ni de içeren yasa tararısı meclisten geçti. Bu yasa cumhurbaşkanı tarafından onaylanıp, Resmi Gazete’de yayınlandıktan sonra evlenmek isteyen çiftler en baştan bir seçim yapma durumunda olacaklar: Nikâhlarını kim kıyacak? Belediyenin nikâh memuru mu (“belediye nikâhı”), yoksa il veya ilçelerin şimdi nikâh kıymakla da yetkinlendirilmiş olacak müftüleri mi? (müftü nikâhı)
Nikâhı hangisi kıyarsa kıysın, bu yürüklükte olan “Medeni Yasa” çerçevesinde gerçekleşecek. Bu anlamda ilk bakışta basit bir nikâh kıyacak memurlara yenilerinin eklenmesi gibi görülebilir. Ha belediyenin nikâh memuru, ha il/ilçe müftüleri… İkisi de sonuçta devlet memuru değil mi?!
Bu konudaki tartışmalarda havada bir sürü asılsız iddia uçuşuyor. Hem yasa tasarısını onaylayanlar ve hem de reddedenler bu asılsız iddiaları ileri sürüyorlar! Yasa tasarısına karşı çıkan ve protesto eylemleri geliştiren kadın örgütlerince bu yasa tasarısı AKP’nin adım adım laikliği kaldırma operasyonunda bir yeni hamle… Onlara göre, bu aslında imam nikâhının yasal hale getirilmesidir; eğer bu yasa geçerse, çocuk evlilikleri, zorla evlendirmeler artacak, kadın hakları budanacaktır vb. vb.
Yasa tasarısını savunanlar ve bunların başında Aile Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, bunun tam tersini iddia ediyor… Bu yasayla çocuk evliliklerinin azalacağı, “imam nikâhı” adı altında resmi olmayan evlilik anlaşmalarının yapılmasına karşı mücadele edilebileceğini vb. savunuyor.
İşin özüne bakılacak olursa, ne birinin ne de diğerinin iddiası doğru!… Andaki medeni yasa –ister nikâhı belediye memuru kılsın, isterse müftü kılsın– zorla evlendirme ve çocuk evliliklerini –şimdi olduğundan öte– ne artırır ne de azaltır! Çocuk evlilikleri, istismar ve kadın haklarının korunması için medeni yasanın yeterli olmadığı, olamayacağı bugüne kadarki tecrübelerle ispatlı ve açıktır. Zaten bunlar yeterli olmadığı için, ceza yasaları vb. kapsamında çocukları ve kadınları korumaya yönelik tedbirler alınmaktadır. Gerçekte bunlar da yeterli değildir, ama işin aslı şu ki, var olan hak ve tedbirler dahi kadınların ve çocukların lehine kullanılmamakta ve çoğunlukla kâğıt üstünde kalmaktadır. Yani bu noktalarda ileri sürülen iddialar havanda su dövülmesinden başka bir şey değildir. Boştur!
AKP hükümetinin ileri sürdüğü ‘nikâh memuru yetmiyor, onun için mütfülere nikâh yetkisi verilmesine ihtiyaç var’ gerekçesi de hakeza sahtedir! Nikâh memuru yetmiyorsa, o zaman nikâh memurunun sayısını artırırsın… Ama gündeme getirilen başka bir şey! Müftülere nikâh yetkisinin verilmesi gayet bilinçli bir tercihtir. Bu, sahte gerekçelerle sözümona ortalık yatıştırılmaya çalışılmaktadır.
CHP çizgisindeki kadın örgütleri “Türkiye laiktir, laik kalacaktır!” diye bağırsa de, biz biliyoruz ki, Türkiye Cumhuriyeti devleti gerçekte hiçbir zaman “laik devlet” olamamıştır. Din işlerinin devlet işlerinden ayrılmasında bazı güdük adımlar atılmasına karşın, salt Diyanet İşleri Başkanlığı‘nın varlığı dahi, bu “laiklik”in ne menem bir şey olduğunu göstermektedir.
Ancak, şu da bir gerçektir… 15 yıldır iktidarda olan muhafazakâr hükümete bu “laiklik”de fazla gelmekte, dokunmaktadır. Onlar, adım adım bundan kurtulmanın yollarını denemekte ve bu yönde yol almaktadırlar.
Bu iktidar döneminde önce, 2015 Mayıs’ında TCK’nın resmi nikâh öncesi dini nikâhı yasaklayan maddesi Anayasa Mahkemesi‘nde iptal edildi. Şimdi ise müftülere resmi nikâh ile dini nikâhı birleştirerek ikisini birarada yapma yetkisi veriliyor. Yani Kemalistlerin sahte “laikliliği” bu edimlerle gerçekten de darbe alıyor…
AKP hükümetinin niyeti açıktır… O Kemalist “laiklik” kamburundan kurtulmak istiyor. Toplumun muhafazakâr kesimine dayanarak rengi/kumaşı İslami olan kapitalist bir din devleti yaratmak istiyor. Din işleri ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması bu iktidarın saiklerinden değil. Tam tersi!
Müftülere nikâh yetkisinin verilmesini savunan Cumhurbaşkanı RTE bunu şu sözleriyle de gayet açık ilan ediyor:
“Bunlar milleti tanımadıkları gibi kanun da bilmiyorlar” (…) “Bizim vatandaşlarımızın kahir ekseriyeti, resmi nikâh kıydığı zaman onunla yetinmiyor, hocaya gidiyor, kayıt dışı bir nikâh da orada kıyıyor. Bu gerçekleri göz önüne almak lazım. ‘Laikliğe aykırı’ diyor. Batıda kilise bu işi yapıyor. Onları da örnek gösterirken bunu kendime zul addediyorum. İsteseniz de istemeseniz de bu Meclis’ten geçecek. Senin memurlarının lafını o Anadolu’daki kız dinlemez ama bir hocaefendinin lafını Anadolu’daki kız da erkek de dinler.”
“Nikâhı kıyacak kişinin ‘din görevlisi’ olması sebebiyle düzenlemeden rahatsızlık duyulduğunu savunan Erdoğan, “Nikâhı müftü değil de, tapu müdürü, orman müdürü kıyacak olsa bunların hiçbirinin itirazı olmaz” dedi.” (http://www.diken.com.tr/erdogan-muftulere-nikah-yetkisine-nokta-koydu-isteseniz-de-istemeseniz-de-gececek)
Bu arada din işleri ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasına karşı bir adım atılmış olmasının ötesinde, devletin bütün dinlere karşı aynı mesafede olması gerekliliği de bir kez daha ayaklar altına alınıyor. Çünkü, müftülüklere verilmek istenen nikâh yetkisi, diğer mezhep ve din görevlilerine verilmiyor. RTE’nin verdiği kilise papazı örneği de hiçbir şekilde tutmuyor. Çünkü, Batı‘da kilise papazının kıydığı nikâh dini ve özel bir meseledir ve birçok halde “medeni nikâh” ile eşdeğer değildir. İkincisi, yeni çıkarılmak istenen kanunda resmi nikâh yetkisi müftülere verilmek istenmektedir. Fakat, örneğin, Türkiye’deki Ermeni Ortodoks Kilisesi‘nin resmi nikâh yapma yetkisi yoktur, onlara böyle bir yetki vermek gündeme getirilmemektedir. Bu dikkate bile alınmamıştır. Bir kere daha görüldüğü gibi devletin bütün dinlere eşit mesafede durması diye bir şey T.C. geleneğinde ve onun hükümetlerinde yoktur.
BIZIM TALEBIMIZ NEDIR?
Biz din işleri ile devlet işlerinin gerçekten bütünüyle birbirinden ayrılmasını talep ediyoruz. Hangi renkten olursa olsun (İslami, Hristiyan, Budist, Musevi… vb.) din devletine karşıyız. Buna karşı mücadele ederken, “laiklik elden gidiyor” diyerek Kemalist sahte laikliği de savunmuyoruz, ona da karşıyız.
Din tüm bireylerin özel meselesi kabul edilmelidir. Bu çerçevede isteyen İslam/Hristiyan/Yahudi/Budist … nikâhını kıyar… isteyen belediyeye nikâhını kıydırır… isteyen nikâhsız yaşar…
Dini/medeni nikâhlı ya da nikâhsız olmak kadın ve çocuk hakları açısından hiçbir önem arzetmez. Devlet nikâhlı ve nikâhsız bütün kadınları, evlilik içi ve dışı bütün çocukları erkek egemen geleneklere karşı korumak zorundadır. Kadınların ve çocukların sosyal hakları evlilik akdine bağlı olarak ele alınamaz.
Bireysel hak ve özgürlükler ve sosyal haklar meselesinde temel alınması gereken “aile” değil, kadın-erkek-çocuk-yaşlı… her bir bireydir!
19 Ekim 2017