Son günlerde mülteciler üzerinden yeniden yoğun bir şekilde milliyetçilik, ırkçılık pompalanmaya başlandı.
Burjuva muhalefet CHP, İP, Zafer Partisi vb. göçmen karşıtlığını körüklüyor, göçmenleri özellikle de Suriyeli göçmenleri siyasi malzeme olarak kullanıyor.
AKP “Suriyeli göçmenler misafirimizdir” söyleminden “gönüllü göndereceğiz!” söylemine geçmiş durumda.
Göçmenler, Suriyeli göçmenler milliyetçiliği, ırkçılığı geliştirmenin aracı olarak kullanılıyor.
Toplumda tırmanan tehlikeli göçmen karşıtlığı var. Bu karşıtlık her an pogroma dönüşebilir.
Kolluk güçleri göçmen avına çıkıyor, göçmenler kimlik kontrolünden geçirilerek, “yasa dışı kaldığı” gerekçe gösterilerek binlerce göçmen sınır dışı ediliyor.
Göçmen karşıtlığının yeniden yoğun bir biçimde kışkırtılmasının iki temel nedeni var.
Seçimler yaklaşıyor. Burjuva muhalefet iktidarı göçmenler üzerinden de sıkıştırmaya çalışıyor. İktidar toplumda artan göçmen karşıtlığı nedeniyle söylem değişikliğine gidiyor.
Zamlar, artan enflasyon işçilerin, emekçilerin ekonomik durumlarının giderek kötüleşmesine neden oluyor. Ekonomik durum bozulunca hoşnutsuzluk artıyor. Hoşnutsuzluk artınca günah keçisi bulmak gerekiyor. Bu durumun günah keçisi göçmenler olarak gösterilmek isteniyor.
İşsizliğin artmasının, ucuz işgücünün, zamların, enflasyonun artmasının sorumlusu/nedeni başta Suriyeliler olmak üzere göçmenler değil, kapitalist sömürü düzenidir! Gözünü daha fazla kâr hırsı bürümüş sermayenin egemenliğidir!
İnsanlar yerini yurdunu neden terk eder? Neden göç yollarına düşer? Neden kurulu düzenlerini, evlerini terk eder? Neden boğulma pahasına, denizleri kırık dökük deniz taşıtları ile aşmaya çalışır?
Önyargısız bu sorulara cevap verdiğimizde, mültecilik ve göç olgusunun temelinde yatan nedenler ortaya çıkar.
Mülteci olmanın temelinde, emperyalist, gerici devletlerin siyaseti ve emperyal hedefleri önemli rol oynamaktadır. Emperyalistler, kendi emperyalist çıkarları için savaş çıkarmakta, temsilci savaşları yürütmektedir. Göç yollarına düşmenin temel nedeni açlık, savaşlar ve kapitalist barbarlığın yarattığı koşullardır. Açlıktan, savaşlardan ve katliamlardan kaçanlar, sınırları yıkıp geçmektedirler. Mülteci sorunu, kapitalist-emperyalist sistemin eseridir. Mültecileri ülkelerinden koparan, yollara düşüp başka topraklarda birer rehine gibi yaşamaya mahkûm eden emperyalist haydutlardır. Denizlerin karanlık sularına gömülen gemilerde ve botlarda yaşamlarını yitirenlerin, sınır boylarında kurşunlananların sorumlusu da onlardır.
Mülteciler gittikleri her ülkede günah keçisi olarak görülmektedir. Egemen sınıflar, mültecilerin durumunu ırkçılığın körüklenmesi için kullanmaktadır. Irkçı tavırlarla karşılaşmaları, toplum içindeki sosyal statülerini kaybetmeleri, bir topluluğa olan aidiyetlerini kaybetmeleri, mültecilerin sosyal ve kültürel alanda yaşadıkları sorunların başında gelmektedir. Travmatik yolculuk süreçleri, yol boyunca karşılaşılan zorluklar, kötü muameleler, kimlik yokluğu, belirsizlik, korku, endişe, kalınan yer ile ilgili zorluklar ve her an geri gönderilme korkusu yaşanan sorunların başında gelmektedir.
Dünyada milyonlarca insan yaşam alanlarını savaş, yoksulluk, açlık, kuraklık vb. çeşitli nedenlerle yaşanamaz hâle gelmesi sonucu daha iyi yaşayabileceklerini düşündükleri alanlara göç etmek için yollara düşüyor.
Sınırlar açılsın-duvarlar yıkılsın!
İşçilerin, emekçilerin yaşadığı sorunların nedeni göçmenler değildir!
İnsanların yerini yurdunu terk etmek zorunda kalmasının nedeni kapitalizmdir.
Burjuva muhalefetin körüklediği, iktidarın tavır değiştirdiği, sol içinde de yaygın olan göçmen karşıtlığına karşı çıkalım!
Türkiye göç ve geçiş ülkesidir. Çözüm ülkelerin sınırlarına duvarlar örmek değildir. Çözüm göçmenleri kamplara tıkmak, güvencesiz ülkelerine göre zorla geri sürmek değildir.
Sınırlar kaldırılsın! Herkese kalma hakkı!
Göçmenler konusunda bütün ülkelerde, göçmenlere kalma, özgür seyahat, her konuda eşit haklar ve vatandaşlık hakkı sorunun çözümüdür. Burjuva devletlerin tümünün bu konudaki siyaseti göçmenleri kendi iç sorunlarının günah keçisi yapmaktır. Irkçılığı körüklemektir. Emekçileri birbirine düşman etmektir. Çözüm bunu yapanların iktidarlarını devirmekte, işçilerin emekçilerin iktidarlarını kurmaktadır.
“Ülkemiz elden gidiyor” “Ülkemizde yabancı haline geliyoruz” vb. söylemler örneğin Avrupa’da bugün hala Türkiyeli/Kuzey Kürdistanlı göçmenlere yönelik ırkçı söylemlerin alaturka versiyonudur.
Göçmenlere karşı ırkçı politikaları iktidar mücadelesinde araç haline getiren burjuva politikacılarının bu tavırlarını mahkûm edelim.
Kahrolsun ırkçılık!
Yaşasın işçilerin emekçilerin birliği, halkların kardeşliği!
9 Mayıs 2022