Ahparig, Türk faşistlerinin kalleş kurşunlarıyla aramızdan ayrılalı 15 yıl oldu. Nasılda hızlı geçti zaman daha dün gibi, on binleri İstanbul’da cenazesinde “Hepimiz Ermeniyiz” sloganlarının yükseldiği gün.
Hrant Dink, yalnızca Ermeni değil aynı zamanda devrimin de bir neferiydi. Onun ölümü 1.500.000 Emeni soykırımına eklenen +1 idi.
Onu unutmadık nasıl ki Ermeni soykırımını unutmadıysak, soykırımın devamı ve bir parçası olan Hrant Dink’in 19 Ocak 2007’de katledilişini de unutmadık.
15 yıldır anıyoruz, birçok yerde olduğu gibi Almanya’nın Nürnberg şehrinde de Hrant Dink anıldı. Devrimcilerin 15 yıl öncesi anısına diktikleri ağaç şimdi 15 yaşında. Toprak anadan aldığı destekle kök salmaya devam ediyor. Bu büyüyen ağaç Ahparig’in anısıyla birlikte hep hafızalarda kalacak.
Biz biliyoruz ki, Hrant Dink faşist T.C devletinin resmi veya resmi olmayan kurumlarının iş birliği ile katledildi. Tetikçiyi tanıdığımız gibi, onun arkasındaki güçleri de tanıyoruz. Yabancısı değiliz.
Kendinden olmayana, kendisi gibi düşünmeyene düşman faşist Türk ırkçılarının hangi soykırım ve katliamları yaptıklarının canlı şahitlerinden öğrendiklerimizin yanı sıra, artık hayatta olmayanların aktardıklarından da öğrendiklerimiz T.C.’nin bir halklar hapishanesi olduğu, Anadolu ve Trakya topraklarında Türkleştiremediklerine yani asimile edemediklerine yaşamı zindan etmenin ötesinde yaşam hakkını her türlü yöntemle daralttıklarını da çok iyi biliyoruz. Uzun ve kısa tarih Türk devletinin katliam zulüm ve işkencelerine şahittir.
Bugün Kürtlerin tepesine her gün bomba yağdıranlar, öldürdüklerini sevinç kaynağı yapanların ecdatları dün Ermeni soykırımını yaşatmışlardır bu topraklarda azınlıklara ve başka uluslara. Dersim’de katlettikleri Kürtlerin sayısı hâlâ bilinmiyor. Göklere çıkarılan “Ne mutlu Türk’üm diyene” din sosuyla harmanlanınca emekçilerin aldatılması daha kolay oluyor. Osmanlıda oynanan çok oyun, T.C.’ye miras kalmıştır. Faşist devletin bekası, azınlıklara yaşam hakkının kısıtlanması ve elden alınmasıyla orantılıdır. Zorunlu iskân yasaları, zorunlu mübadeleler 6-7 Eylüller, varlık vergileri, olağanüstü haller hep bunun içindir.
Geçmişle yüzleşeme cesareti olmayanlar inkârcılığa devam ediyor. Kendine devrimci-demokrat diyen 50 kişi (Korona şartlarından dolayı kısıtlı sayıda insanın bir araya gelmesi zorunluluğu) 19 Ocak 2022’de sayısal azlığa rağmen Nürnberg’de Ermeni sorunu ile bir kez daha yüzleştik.
Dia gösterisi müzik ve konuşmalardan sonra kısa geçen tartışmalar bölümünde can alıcı sorulardan biri de “Ermeni soykırımında bizzat katliama katılan ve Türklerle birlikte Müslüman özellikle Sünni Kürt aşiretlerinin katliamdaki sorumluluğu şimdiye kadar açıklığa kavuşturulmayan sorunlardan biridir. Konuşmacılar bu konuda ne düşünüyor?” sorusuna bir konuşmacı “sorunun muhatabı ben değilim muhataplarına sormak lazım” diyerek geçiştirirken, diğer konuşmacı “evet bu sorun henüz cevaplandırılmamıştır, ama Kürt hareketi özellikle HDP soykırıma karşı tavır koymuştur” şeklinde cevap vermiştir.
Dün söylediğimiz gibi bugünde tekrarlıyoruz nasıl ki Türk halkının soykırımda sorumluğu var ve bunun yüzleşmesi mutlak gerekliyse, Kürtler de bu sorumluluktan kendilerini dışlayamaz. Ermeni soykırımı sonrası onların yarattığı zenginliğe el koyan Kürtlerin sorumluluğu da yadsınamaz. Bugün kendileri de Türklerin zulmü altında olsalar bile.
Ortak düşman faşist Türk devletidir, halkları birbirine kırdıranda bu yapıdır. Devrimle yıkılıp yerine demokratik cumhuriyet kurulmadan soykırım ve katliamlar kanayan yara olarak kalacaktır.
Nürnberg’den YDİ Çağrı Okuru
20.01.2022