Sendikalar işçi sınıfının çeşitli örgütlenme biçimleri içinde, işçileri işyerindeki sorunları temelinde örgütleyen ve en geniş işçi kitlesini kendi somut çıkarları temelinde mücadeleye çeken ilk ve en basit kitle örgütlenmesidir.
Sendikalar işçilerin kendi doğrudan günlük çıkarları ve hakları için örgütlenmesinin ilk basamağıdır. Kendi en basit güncel çıkarları için mücadelede örgütlenme ihtiyacı duymayan ve mücadeleyi örgütlü olarak yürütmek gereğini görmeyen bir işçiden, daha büyük hedefler için mücadele ve daha büyük hedefler için mücadele örgütlerinde örgütlenme beklemek boş iştir.
Sendikaları fethetme
Kızıl Sendikalar Enternasyonali’nin gerici sendikalar konusundaki temel şiarı “Sendikaları Fethetmek” idi. Bu şiar bugün de sendikalar konusunda bilimsel hedef ve şiardır. Devrimci işçiler, sendikaların sınıf mücadelesinin araçlarına dönüştürülmesi için sendikalarda örgütlemeli, sendikalarda işçileri örgütlemeli, sendikalarda devrimci çizginin egemen kılınması için mücadele yürütmelidir. “Sendikaların Fethedilmesi” siyasetinin anlamı ve devrimcilere yüklediği görev budur.
“Sendikaların Fethedilmesi” demek, verili sendikalarda işçilerin çoğunluğunun sınıf mücadelecisi bir çizgi için kazanılması demektir. Bunu yapacak olan komünist partilerde örgütlenmiş olan, fabrika/işletme hücreleri temelinde yükselen bir örgütlenmeye sahip öncü/devrimci işçilerdir. Gerici sendika yönetimleri tabiî ki iktidardan uzaklaşmamak için her türlü üç kağıdı yapacaktır. Sendikalardaki devrimci muhalefetin, sendika yönetimini ele geçirmesi noktasına gelindiği yerde –ki bu uzun soluklu büyük bir mücadele süreci ertesinde gerçekleşebilir– var olan sendikaların yönetimleri eğer becerebilirlerse sendikaları bölecek, kendi yanlarında kalan bakiye ile daralmış iktidarlarını sürdürmeye çalışacaktır. Fakat işçilerin çoğunluğunun kazanıldığı “fethedildiği” yerde bunun kıymeti harbiyesi yoktur.
Tabandan örgütlenme
Bugün sarı, gerici sendikacılığın egemen olduğu şartlarda, “sendikaları fethetmek” için de, hem iş yerlerinde hem de sendikalar içinde gerici sendika yönetimlerinden bağımsız örgütlenmeler yaratmak şarttır.
İşyerlerinde bir yandan işçilerin sendikada örgütlenmesi için mücadele yürütülürken, diğer yandan sendika yönetimlerinden bağımsız işçi komiteleri, grev ve mücadele komiteleri, işçi şuraları vb. taban/kitle örgütlenmeleri üzerinden, sendikalarda da şimdilik gizli fraksiyon çalışması üzerinden sendika yönetimlerine aşağıdan baskı yapan “bağımsız işçi örgütlenmesi” gereklidir. Burada adı ne olursa olsun bu taban örgütlenmeleri hiçbir şekilde sendikal örgütlenmenin alternatifi değildir.
İşyerlerinde işçilerin kendi bağımsız örgütlenmelerini yapmaları, sendika yönetiminden bağımsız komiteler kurmaları, sendikal örgütlenme için çalışmanın alternatifi değildir. Bunlar birlikte yürütülebilir ve yürütülmelidir. Eğer sendikalar gerçekten işçilerin çıkarlarını, sadece kendi örgütlü oldukları alandaki işçilerin değil, sınıfın çıkarlarını merkeze koyan bir sendika siyaseti yürütseler, o zaman iş yerlerinde sendika yönetimlerinden bağımsız işçi komiteleri vb. kurmanın gereği kalmaz.
Devrimci işçiler sendika yönetimine!
Sendikalarda devrimci işçilerin sendika yönetimine gelmesi için mücadele etmeliyiz. “Devrimci işçiler sendika yönetimine!” şiarı yanlış değildir. Tabii ki sendikalar içindeki mücadelede iktidara gelen devrimci işçilerin de bürokratlaşması, yozlaşması tehlikesi vardır. Fakat bu kaçınılmaz değildir. Yozlaşmanın engellenmesinin bir tek garantisi vardır: Gerçek anlamda sınıf bilinci; gerçek bir komünist bilinç!
Yozlaşmayı/bürokratlaşmayı engellemek için belli örgütsel önlemler alınmak zorundadır: Örneğin bir sendika yöneticisinin gelirinin o sendikanın iş kolundaki bir kalifiye işçinin gelirinin üzerinde olmaması, imtiyazların olmaması, sendika faaliyetleri için sendika tarafından ödenen gerekli giderlerin –yol parası, konaklama ücreti vb.– mümkün olan en tasarruflu bir biçimde düzenlenmesi. Bu önlemler işçiler açısından “sendikacılık mesleğini” işçiliğe tercih edilecek bir ‘meslek’ olmaktan çıkarır. Bu durumda sendikacılık işçilerden fedakarlık talep eden bir mücadele görevi haline gelir. Sendikada yöneticiliğin en fazla iki dönemle sınırlandırılması gibi önlem de bürokratik yozlaşmayı önleyecek tedbirlerden biri olabilir. Bu da sendikacılığı “ömür boyu meslek” olmaktan çıkarır.
Bu konularda tabii ki hazır bir reçete yok. Fakat yozlaşma tehlikesi hiçbir şekilde gerici sendikalarda devrimci işçilerin yönetime gelmesinin engeli haline getirilmemelidir.
Fraksiyon çalışması
Komünist ve devrimci işçilerin sendikalar içinde komünist/devrimci fraksiyon faaliyeti yürütmesinden yanayız.
Sarı, reformist, faşist sendikalarda faaliyetin örgütsel araçları, bu sendikalar içinde sendikanın işçi haini ağalarına da karşı bir faaliyet yürüten ve her mücadelede mücadeleyi işçileri bilinçlendirmek ve örgütlemek için bir araç olarak kullanmayı faaliyetinin merkezine koyan tüm sendikalı işçileri içinde barındıran komünist/devrimci fraksiyonlardır.
Bugün bu fraksiyonlar gizli şartlarda faaliyet yürütmek zorundadır. Buna rağmen, sendikalarda devrimci/komünist fraksiyon faaliyeti, kitlesel bir faaliyet olma imkanlarına sahiptir. Çünkü sendikalı işçilerin büyük çoğunluğu sendika ağalarının hain siyasetinden hoşnut değildir. Sendikalar içinde mümkün olan en geniş demokrasi ve fraksiyon serbestliği talebi, bu fraksiyonların önemli mücadele hedeflerinden biridir.
Bu faaliyet doğru yürütüldüğü şartlarda, devrimci/komünist sendika fraksiyonları giderek güçlenecek, işçilerin önemli bölümü sendika ağalarının etkisinden kurtulacaktır.
Bu şartlarda var olan sarı sendikaların bölünmesi, ortaya devrimci/kızıl sendikaların çıkması gündeme gelecektir. İşçilerin çoğunluğunun kazanılmış olduğu şartlarda, kızıl sendikaların gündeme gelmesi, zararlı değil, gelişmenin kaçınılmaz sonucudur.
Şube yönetimini ele geçirme
Bugün var olan gerici, sarı, işbirlikçi sendikalarda; devrimci ilerici işçilerin şu veya bu sendika şubesinin yönetimini ele geçirmesi kural dışı olarak mümkündür.
Bu da ancak işçi sınıfı içinde çalışma yürüten devrimci güçlerin gücünü birleştirmesi ile mümkün olabilir. Küçük burjuva devrimciliğinin rekabetçiliği, dar grupçuluğu göz önüne alındığında bu da çok zordur.
Sarı/gerici bir sendikanın bir şubesinde, komünizme, komünistlere, devrime, devrimcilere sempati duyan bir işçi bugünkü şartlarda ancak kimi çevrelerle ittifak/pazarlık yaparak yönetime gelebilir. Bu durumda işçinin isteğinden, niyetinden bağımsız olarak o istese de istemese de sendikalardaki yozlaşmış/bürokratlaşmış ortamın içinde, onun bir parçası olarak yer alacaktır.
Sendikayı dönüştürme iddiası ile de olsa, yönetime gelme, onu elde tutma temel mesele hâline geldiğinde, o da yanlış yöntemleri kullanma durumunda kalacaktır.
Bugünkü güç dengesi ve durumunda, komünistlerin ve devrimcilerin ilkesiz ittifaklara girmeden bir şubeyi ele geçirme durumu olmadığı şartlarda, sendika içi mücadelede muhalefette kalmak; ne idüğü belirsiz, ilkesiz koalisyonlara dayalı yönetimler içinde ya da başında yer alarak şube yönetimine gelmekten iyidir.
Sınıf bilinçli işçilerin sendika şube yönetimde yer alabilmek için ilkesiz ittifaklara girmeleri doğru değildir. Eğer ilkesiz ittifaklar temelinde yönetime gelinecekse, gelinmemesi daha doğru olur.
Sendika içinde, somut durumda aslında bir sendika şubesinde ancak işçilerin çoğunluğunun işçi sınıfının mücadelesini ileri götüren bir sendika programına oy vermesi temelinde kazanılan bir yönetim değerlidir. İlkesiz uzlaşmalar temelinde, örneğin “kimin delege desteği varsa, ona yönetimde yer verelim” hesabıyla kazanılan bir yönetimle yanlış yöntemlere başvurulması kaçınılmazdır. Böyle bir yönetim yanlış temelde kurulmuştur. İşçilerin çoğunluğu önlerine konulan ilkeli, sınıf mücadelecisi bir çizginin programına oy veriyorsa, o zaman sorun yok. Açıktan, ilkeli mücadele edilerek işçiler sınıf siyasetine kazanılmalıdır.
Hangi yöntemle olursa olsun sendika yönetimlerini ele geçirmeli ve korumalıyız anlayışı yanlıştır.
5 Temmuz 2022