[Almanya’da yayınlanan Herşeye Rağmen dergisinin 91. sayısında yayınlanan iki makaleyi güncelliğinden dolayı yayınlıyoruz. YDİ Çağrı]
Ukrayna’da bir yılı aşkın süredir emperyalist savaş var…
Yalanlar – Sahtekârlıklar – Dezenformasyon – Savaş Kışkırtıcılığı – Askerileştirme
Ukrayna’daki savaş bir yılı aşkın süredir devam ediyor. Görünürde bir son yok. Çin’in (1) 24 Şubat 2023 tarihli 12 maddelik “barış planı” “barış görüşmelerinin yeniden başlatılması” için “diyalog ve müzakere çağrısında bulunuyor çünkü… Ukrayna krizinin tek uygulanabilir çözümü bu”. Bu arada, “barış görüşmeleri” savaşın başında 2022’de İstanbul’da başlamış ve oldukça iyi bir gelişme göstermiş, ancak ABD’nin müdahalesiyle kesilmişti.
Talep edilen barış görüşmelerine Batı tarafı Ukrayna’ya daha fazla silah vererek, Rusya ise Donbas bölgesindeki savaşı Bachmut şehri etrafında yoğunlaştırarak cevap verdi.
Elbette emperyalist büyük güç Çin, kendi bakış açısına göre oldukça ciddi bir anlamı olan bu “düşmanlıkların durdurulması” önerisini insancıllıktan, barış sevgisinden ya da benzer bir şeyden dolayı sunmadı. Bu “krizin” kontrolden çıkmasını ve hatta belki de Çin’in henüz askeri olarak yeterince hazır olmadığı bir dünya savaşına dönüşmesini istemiyor.
Belgede bu motivasyon açıkça belirtilmektedir: “Çatışmalar ve savaşlar kimseye fayda sağlamaz. Tüm taraflar mantıklı ve itidalli davranmalı, ateşi körüklemekten ve gerilimi tırmandırmaktan kaçınmalı ve krizin daha da kötüleşmesini ve hatta kontrolden çıkmasını önlemelidir.“
Savaşan tarafların “düşmanlıkların sona erdirilmesi” ve “barış görüşmelerinin başlatılması” konusundaki gerçek pozisyonları şu anda aşağıdaki gibidir. Emperyalist Rusya asgari askeri hedeflerine ulaşmıştır:
– Kırım 2014’ten beri Rusya’nın devletinin fiilen parçasıdır.
– Donbas’ta, Luhansk ve Donetsk’te geniş bölgeler işgal edildi (Rusça okumaya göre: kurtarıldı!), Donbas ve Kırım arasındaki bir kara koridoru işgal altında.
– Ukrayna’nın Azak Denizi’ne erişimi kesildi.
– Kırım’ın yukarısında, Cherson’un bir kısmı tampon bölge olarak işgal edilmiş durumda.
Bu nedenle Putin, “verili durumun tanınması” altında “barış görüşmelerine” daha istekli olduğunu gösteriyor. Batılı emperyalistler ise Ukrayna’daki sözcüleri Selenskyj aracılığıyla, Rus askerlerinin Kırım da dâhil olmak üzere işgal altındaki tüm topraklardan çekilmesinin herhangi bir barış görüşmesinin başlaması için ön koşul olduğunu ilan ediyorlar. Böylece Ukrayna topraklarında karşılıklı kıyım pervasızca devam ediyor!
Savaşı kim ve neden yürütüyor?
Neden savaşan taraflardan bahsederken, uluslararası hukuku ihlal ederek Ukrayna’ya karşı saldırgan bir savaş yürüten Rusya’dan ve topraklarının emperyalist işgaline karşı kahramanca, cesur bir kurtuluş savaşı yürüten cesur Ukrayna halkından bahsetmiyoruz?
Neden özgürlük, insan hakları, Batı medeniyetinin kazanımları vs. için, başında iktidar hırsıyla yanıp tutuşan bir otokratın bulunduğu otokratik, saldırgan, diktatör bir rejime karşı verilen bir demokrasi savaşından bahsetmiyoruz? Ana akım medya tarafından bize her gün söylenen bu.
Ya da neden saldırgan NATO devletleri tarafından kuşatılmış, köşeye sıkışmış Rusya devletinin, kardeş bir ulusun ülkesinde sadece “denazifikasyon” (Nazilerden temizlemek – ÇN) ve “demilitarizasyon” ve Rus halkının çiğnenen haklarının iadesini amaçlayan anti-faşist, anti-emperyalist bir “özel operasyonundan” bahsetmiyoruz? Batı’nın çok demokratik ülkelerinde resmi olarak yasaklanmış olan Rus, ya da “Rusya dostu” medya –örneğin Almanya’daki RT-Russia TV– bize bunları anlatıyor. Medyadaki güç dengesi nasılsa, “kamu görüşü” de öyle.
Almanya’daki büyük çoğunluk için birinci versiyon, Ukrayna’nın Rus saldırganlığına karşı verdiği kurtuluş savaşı verdiği (anlatımı –ÇN) gerçek. Belediye binalarının, kültür kurumlarının ve bayrak direklerinin olduğu her yerin direklerine Ukrayna bayrakları asılıyor. İnsanlar Ukrayna bayraklarına sarınıyor ve dayanışma adına savaş kışkırtıcılığından başka bir şey olmayan gösterilere katılıyor. Eski barış yanlısı, pasifist örgütler ve insanlar bazen en kötü, en saldırgan savaş destekçilerine dönüşüyor. Habeck’ler, Baerbock’lar ve diğerleri, Fischer’leri ve Trittin’leri çoktan sağdan geride bıraktılar ki bu, gerçekten zor.
Savaş uzadıkça ve “Alman çıkarları” etkilendikçe daha popüler hâle gelecek olan küçük bir azınlık için ikinci versiyon gerçeğe daha yakın. Bazıları savaşın derhâl durdurulması ve barış müzakerelerinin başlatılması için çapraz cephe (w biçiminde gösteri yapıyor, çünkü (onlara göre –ÇN) bu savaş “Almanya’nın çıkarları” için yürütülmüyor. Ve işte buna “barış için ayaklanma” deniyor. Kendi partisiyle uğraşan S. Wagenknecht ve ırkçı A. Schwarzer tarafından 25 Şubat’ta Berlin’de düzenlenen “barış gösterisinde” olan buydu.
Tüm bunlar savaş propagandası kategorisine giriyor! Bunlar, yarı gerçeklerle örülmüş yalanlardır. Bunlar, biz emekçileri savaşan tarafların savaş amaçlarına kazanmak için gerçekleri görmezden gelen ve çarpıtan sunumlardır. Bir savaşta, kendi halkının desteği özellikle önemlidir. Ukrayna’da savaşan taraflar Ukrayna ve Rusya değil, bir tarafta ABD emperyalizminin başını çektiği Batılı emperyalist güçler, diğer tarafta ise Rusya ve müttefikleri, özellikle de emperyalist büyük güç Çin’dir. Savaşan taraflar, üçüncü dünya savaşı için 1990’da “Batı” tarafından tamamen fethedilmemiş olan Rusya’nın batı sınırındaki eski “Doğu Bloğu”nun bu pratik olarak son ülkesinde, Ukrayna’da kendi konumlarını inşa etmek ve genişletmekle ilgileniyorlar.
Sadece Rusya değil, Batılı emperyalist güçler de Ukrayna’da açıkça savaşan taraflardır.
Bir yandan büyük bir emperyalist güç açıkça ve doğrudan savaşın tarafıdır. Rusya’nın Ukrayna’da 2014 yılından bu yana Donbas bölgesinde ilan ettiği Luhansk ve Donetsk “halk cumhuriyetleri” üzerinden yürüttüğü vekâlet savaşı, 24 Şubat 2022‘de kendi birlikleriyle doğrudan bir müdahale savaşına dönüştü.
Öte yandan savaş, Batılı emperyalistlerin Selensky’nin Ukrayna ordusu aracılığıyla yürüttükleri, rakipleri Rusya’ya karşı bir vekâlet savaşı olarak yürütülmektedir. Batılı emperyalist güçlerin politikacıları, askerleri, medya temsilcileri her fırsatta utanmadan Batılı devletlerin savaşın tarafı olmadıklarını ilan ediyorlar.
Arada sırada, bir gazetecinin sorusunu yanıtlarken gerçeği söyleyen Baerbock gibi diplomatik açıdan deneyimsiz ama küstah burjuva politikacılar da çıkıyor: “Sonuçta birbirimize karşı değil, Rusya’ya karşı savaştayız.” (2)
Ya da arada sırada ne düşündüklerini yüksek sesle söyleyen saldırgan subaylar da var. Örneğin Alman Silahlı Kuvvetlerinde albay olan ve 2013’ten beri Alman Silahlı Kuvvetler Birliği’nin başkanlığını yürüten Bay Wüst. Bir tartışma programında Alman ekonomisinin “savaş ekonomisine geçmesi” çağrısında bulunuyor ve daha sonra ne var ki “savaş ekonomisi terimini bilinçli olarak seçtiğini” açıklıyor. (3)
Ancak bunlar mutlak istisnalardır. “Batı dünyasının” emperyalist ülkelerindeki burjuvazinin Ukrayna’daki savaşa ilişkin propaganda açıklaması şudur: biz bir savaş partisi değiliz. Savaşın söylemi şudur: Küçük, cesur Ukrayna halkı ezici bir rakibe karşı tek başına savaşıyor! Bu, bir Davut’a karşı Golyat mücadelesidir. Batı’nın bu yeni süper kahramanının Ukrayna Devlet Başkanı ve Başkomutanı Selenskyj, Batı medyasında, parlamentolarında, festivallerinde ve etkinliklerinde dijital olarak her yerde hazır bulunmakta ve sürekli yeni ağır silah, tank, uçak, mühimmat ve askeri yardım talepleriyle bunun altını çizmektedir.
Ancak gerçekler/olgular söz konusu olduğunda, tek başına savaşan cesur Ukrayna söylemi çirkin bir yalandan ibarettir.
Batılı emperyalist güçler, henüz Ukrayna topraklarında kendi birlikleriyle doğrudan cephede savaşmıyor olsalar bile, bu savaşın sahada da doğrudan taraflarıdır. Her şeyden önce Ukrayna ordusunu muazzam askeri yardımlarıyla besleyenler onlardır. Ukrayna ordusuna silah ve cephane sağlayanlar onlardır. Ukrayna askerlerini eğiten ve yetiştiren onlardır. Bazıları “gönüllü” kılığına girmiş lejyonerleriyle ve sivil kıyafetli özel kuvvetleriyle doğrudan savaş alanındalar. Bu özel kuvvetlerin ne tür görevler üstlendiğini, örneğin Nordstream II boru hattının 70 metre derinlikte “bilinmeyen kişiler” tarafından havaya uçurulması eyleminde gördük. Bu bağlamda, ABD Başkanı Biden’ın sık sık Nordstream II’nin inşasının durdurulmasını talep etmesi ve gerekirse ABD’nin bunu kendi başına yapmak için gerekli yol ve araçlara sahip olduğunu açıkça tehdit etmesi ilginçtir. Görünen o ki oldukça başarılı!
İstatistikler her şeyi açıkça ortaya koyuyor: 2018-2022 döneminde Ukrayna’nın silah ithalatı 2013-2017 dönemine kıyasla yüzde 8.631 oranında, yani 863 kat arttı! Bu ithalat esas olarak Batılı emperyalist büyük güçlerden geldi. Bu, savaşan tarafların söylemine bağlı olarak, neredeyse “Maidan darbesi” ya da “ayaklanmasından” bu yana Donbas’ta sürdürülen Ukrayna’daki savaşın yoğunlaşmasının başlamasından önceydi. Ukrayna’yı tepeden tırnağa silahlandırdılar. (4)
Batılı emperyalist güçlerin Ukrayna’ya yönelik askeri yardımları 24 Şubat 2022‘den sonra muazzam bir artış göstermiştir. Sadece on Batılı ülkenin 24 Ocak 2022 ile 15 Ocak 2023 arasındaki dönemde –bir yıldan kısa bir sürede– yaptığı askeri yardımın toplamı 69,2 milyar avrodur! (5) Karşılaştırma yapmak gerekirse, ABD, Çin, Hindistan, Birleşik Krallık’tan (İngiltere) sonra askeri harcamaların TOP 20 listesinde dünyada beşinci sırada yer alan Rusya’nın 2021 yılındaki askeri harcaması 65.9 milyar ABD dolarıydı. (6)
Bu rakam, askeri harcamaların Golyat-Rusya ile Davut-Ukrayna arasındaki oranıdır. Bu da askeri harcamaların aslında iki Golyat’ın birbirine karşı savaşıyla ilgili olduğunu göstermektedir. Ukrayna’da savaşan ve muazzam askeri yardımlarıyla Rusya’ya karşı savaş yürüten Ukrayna değil, Batılı emperyalist güçlerdir.
Batılı emperyalist güçlerin Ukrayna’daki savaşçıları arasında ABD emperyalizmi yine ilk sırada yer almaktadır. Bir yıl içinde Ukrayna’ya yaptığı askeri yardım 44.3 milyar ABD doları ile neredeyse 2001-2010 yılları arasında Afganistan’a karşı savaşta harcadığı 45.6 milyar ABD dolarına yaklaşıyor! (7)
Ve son olarak: Batılı emperyalist güçler, iflas etmiş Ukrayna devletine ilk etapta para sağlayanlardır. Milyonlar, hatta milyarlar, savaş hasarının onarımı ve “Ukrayna şehirlerinin yeniden inşası” için olduğu kadar tüm devlet bürokrasisi ve harap olmuş ekonomi için de akıtılıyor.
“Biz bir savaş partisi değiliz” lafı nereye kadar!
Alman emperyalizmi de bu savaşa büyük ölçüde dâhil olmuştur. Alman silahları, Alman parası Ukrayna’daki savaşta da kıyıma dâhil! On bir ay sonra Almanya, Ukrayna’ya askeri yardımda ABD ve İngiltere’nin ardından dört milyar avro ile üçüncü sırada yer alıyor. Ve yardımlar hâlâ akmaya devam ediyor. Trafik lambası hükümetinin (Sosyal Demokrat Parti, Yeşiller ve Liberal Parti’nin renklerinden oluşan koalisyon hükümeti –ÇN) Mart 2023 sonundaki kapalı kapılar ardındaki son toplantısında, Ukrayna devletine 2030 yılına kadar on iki milyar avro daha askeri yardım yapılması onaylandı.
Almanya’nın silah endüstrisi son on yılların en yüksek kârını elde ediyor. Heckler & Koch, Rheinmetall ve diğerleri kârlarını katlıyor!
Ukrayna ordusu sadece Polonya’da değil, doğrudan Almanya’da da Alman savaş teçhizatıyla eğitiliyor. Bazı taktiksel gösteriş icabı nazlanmaların ardından Almanya,
Ukrayna ordusuna ilk Leopard tanklarını teslim etti – Alman “bakım personeli” de dâhil olmak üzere!
Ukraynalı askerler Almanya’da tanklar ve diğer askeri teçhizat konusunda eğitildiler ve eğitiliyorlar.
“Biz savaş tarafı değiliz” lafı buraya kadar!
“Ukrayna’da Rusya ve müttefiklerine karşı savaşı kim yürütüyor” sorusuna en iyi cevabı Ukrayna “Savunma Bakanlığı” Leopard tanklarının teslim edildiği gün attığı bir tweet ile verdi. Dört farklı ağır savaş makinesi ve önlerinde askerlerin bulunduğu bir fotoğraf yayınlandı. Savaş araçları ABD, İngiltere, Almanya ve tabii ki Ukrayna bayraklarıyla süslenmiş.
Tweet içeriğinde “Geldiler. ABD’den Stryker ve Cougar’lar, İngiltere’den Challenger’lar, Almanya’dan Marder’lar. ABD Hava Kuvvetleri’nce keyifle nakledildiler. En iyi araçlar, en iyi askerlerimiz için.” (8) deniyor.
Bu, Ukrayna ile Rusya arasında bir savaş değil! Batılı emperyalist güçler Ukrayna’nın yanında savaşan taraflardır.
Emperyalist savaşa karşı savaş!
Ukrayna’daki bu savaşa verilecek tek doğru yanıt, sınıf mücadelesini kendi ülkesindeki baş düşmana karşı yükseltmektir: kendi burjuvazisine karşı!
Başından beri Ukrayna’daki savaşın emperyalist büyük güçlerin kendi aralarındaki bir savaş, bir iç-emperyalist savaş olduğunu ortaya koyduk. Bu savaş, şu anda dünyada devam eden tüm yerel savaşlar gibi, “emperyalist büyük güçlerin dünyanın yeniden paylaşımı için verdikleri mücadelenin” bir parçasıdır.
Bu yeniden paylaşım gereklidir; çünkü emperyalist dünyadaki güç dengesi temelden değişmiştir ve şimdiye kadar egemen olan güçlerin aleyhine değişmeye devam etmektedir.
Çin’in büyük bir emperyalist güç olarak ortaya çıkması, yeniden dirilen Rus emperyalizminin dünya siyaset sahnesine geri dönmesi, Brezilya, İran, Türkiye gibi orta ölçekli güçlerin bağımsız emperyalist güçler olarak gelişme arzusu, Hindistan’ın bağımsız bir emperyalist güç olma yolunda ilerlemesi vs. ABD emperyalizminin ve bazıları bizzat kendileri de büyük güç olan “Batılı” emperyalist ortaklarının üstünlüğünü sarsmıştır.
Güç dengesindeki bu altüst oluş, tüm emperyalist güçleri yeni bir dünya savaşına hazırlanmaya zorluyor. Eski egemenler eski konumlarından vazgeçmek istemiyor, yeni ortaya çıkanlar ise pastadan daha büyük ve daha büyük parçalar istiyor!
Nihayetinde emperyalist sistemde paylaşımın şiddetten, yani savaştan başka bir yolu yoktur. Bugün Yemen, Mali, Kongo, Kürdistan, Filistin, Irak, Suriye vb. ile Ortadoğu ve Avrupa’da bir yılı aşkın süredir Ukrayna gibi savaş alanları, savaşan tarafların arkasında şu ya da bu emperyalist büyük gücün durduğu, dünyanın yeniden paylaşımı için mücadele alanlarıdır.
Bu güç ilişkileri kümelenmesinde halkların ulusal kurtuluş mücadeleleri kaybolmakta, mevcut savaşların karakterini belirlememektedir. Savaş alanlarında birbirini boğazlayan halklar, kazanan ya da kaybeden şu ya da bu emperyalist büyük güçler ve onların “müttefikleri”, daha doğrusu “sahadaki savaşçıları”dır.
Ve tüm bu savaşlar, proleter devrimler tarafından önlenmediği ya da uluslararası, enternasyonalist, gerçekten güçlü bir barış hareketi tarafından engellenmediği veya en azından ertelenmediği takdirde kaçınılmaz olarak gelecek olan yeni bir dünya savaşının hazırlıklarıdır.
Eğer gerçekten barış istiyorsanız, kapitalizme karşı mücadele etmelisiniz.
Bunu söylediğimizde birçok kişi abarttığımızı, burjuvazinin de iki dünya savaşından ders aldığını, üçüncü bir dünya savaşını, muhtemelen nükleer bir dünya savaşını asla göze almayacaklarını söylüyor. Biz buna sadece emperyalizmin özünü anlamadıklarını söylemek istiyoruz.
Kim gerçekten barış istiyorsa, kapitalizme karşı, emperyalizme karşı mücadele etmelidir. Çünkü kapitalizm ve emperyalizm, azami kâr için kaçınılmaz bir dürtü, burjuvazinin giderek daha fazla güç ve zenginlik için doymak bilmez açgözlülüğüdür. Çok “medeni”, modern, kapitalist dünyadaki savaşların nedeni budur.
Ve savaş sadece halklara karşı değil, aynı zamanda tüm yaşamın temellerine ve doğaya karşı da yürütülmektedir.
Bugün diğer bölgesel savaşların yanı sıra Ukrayna’daki savaşta da bir biçimine tanık olduğumuz emperyalizmin barbarlığının her biçimine karşı örgütlenmenin ve ayağa kalkmanın tam zamanıdır.
Emperyalizmin bu barbarlığı, ırkçılık, cinsiyetçilik, ataerkillik, dinsel hezeyanlar, şoven milliyetçilik, emekçilerin ve doğanın sınırsız sömürüsü gibi pek çok başka baskı ve sömürü mekanizmasında da kendini göstermektedir. Kapitalizm yaşamın temellerinin tahribini o kadar ilerletmiştir ki, kapitalizm tüm dünyanın kendisiyle birlikte barbarlığa batmasına neden olmaktadır. Eğer bu gelişmeye dur demezsek.
“Yeter” demenin zamanı geldi!
Başka bir dünya için, barbarlığın olmadığı bir dünya için mücadele etme zamanı!
Sosyalizm için mücadele etme zamanı!
1) tkp.at/2023/02/24/das-ist-chinas-friedensplan
2) mdr.de/nachrichten/deutschland/politik/diskussionen-aussage-baerbock-russland-krieg-100.html
3) zdf.de/nachrichten/politik/bundeswehr-ausruestung-kriegswirtschaft-100.html
4) de.statista.com/infografik/29475/sipri-bericht-2023/
5) de.statista.com/infografik/27275/ruestungs-und-waffenhilfezusagen-von-regierungen-an-die-ukraine/
6) de.statista.com/statistik/daten/studie/157935/umfrage/laender-mit-den-hoechsten-militaerausgaben/
7) de.statista.com/infografik/29370/durchschnittliche-jaehrliche-us-militaerausgaben-bei-ausgewaehlten-konflikten/
8) n-tv.de/politik/Leopard-Marder-Deutsche-Panzer-in-Ukraine-angekommen-Soldaten-Lehrgaenge-abgeschlossen-article24015591.html
[Herşeye Rağmen!, sayı 91, Mayıs 2023, sayfa 3-7, Almanca’dan çeviri.]
ABD Emperyalizminin Strateji Belgesi
Conrad Schuhler, ([1]) “Demokrasiler Otokrasilere Karşı – emperyalist hegemonya mücadelesinin yeni formülü” başlıklı makalesinde
“1. ABD hükümetinin totaliter iddiası” başlığı altında, Başkan Biden’ın ABD 2022 strateji belgesine ilişkin giriş yazısını özetliyor. Bize önemli görünen bölümleri alıntılıyor ve yorumluyoruz:
“Dünya bir dönüm noktasında. ABD’nin bugünün muazzam zorluklarına ve eşi benzeri görülmemiş fırsatlarına nasıl yanıt vereceği, önümüzdeki on yıllar boyunca dünyanın yönünü ve Amerikan halkının güvenlik ve refahını belirleyecektir.”
“Dönüm noktası” yerine, Alman emperyalizminin bugünkü siyasi lideri, “sosyal demokrat!” Şansölye Scholz bir kademe daha keskin bir şekilde “zamanın değişimi” diyor ve elbette “Alman halkının güvenliği ve refahı” ile ilgileniyor.
Ancak, bu elbette sadece Atlantik’in ötesindeki büyük birader ile işbirliği içinde mümkündür! Son yıllarda Alman burjuvazisi kendisini dünya çapında giderek daha artan ölçüde büyük güç olarak konumlandırdı ve kendisini Atlantik ötesindeki kardeşinden daha da bağımsız hâle getirmek için çalıştı.
Seçeneklerden biri Rusya ve Çin ile ekonomik işbirliğini yoğunlaştırmaktı. ABD’nin her zaman hoşnutsuzluğunu dile getirdiği Rusya ile bu yoğunlaştırılmış işbirliği sayesinde Almanya, enerji sektöründe nispeten ucuz Rus petrol ve gazının ithalatına bile bağımlı hâle geldi.
Yarı iletken teknolojisi ve üretimi ile güneş enerjisi paneli üretiminde Çin’den yapılan görece ucuz ithalat, Almanya’nın bu sektörlerdeki gelişimini de frenledi.
Ancak Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı, Almanya’nın göreceli askeri zayıflığı göz önüne alındığında planları şimdilik değiştirdi. Güvenlik için Almanya’nın hâlâ Atlantik ötesindeki ağabeyine ihtiyacı var. Kırmızı-yeşil-sarı hükümet bunu değiştirmek için çok çalışıyor ama bu zaman alacak!
“Uluslararası düzenin geleceğine ilişkin stratejik bir tartışmanın tam ortasındayız. Ortaklarımızla ve çıkarlarımızı paylaşan herkesle yakın işbirliği içinde çalışarak değerlerimizin üstün gelmesini sağlamak için mücadele edeceğiz – geleceğimizi özgür, açık ve güvenli bir dünya vizyonumuzu paylaşmayanlara teslim etmeyeceğiz.”
Bunların hangi “değerler” olduğunu, örneğin Amerika’nın “özgür” ülkesindeki Black Lives Matter, BLM hareketi kendi acı deneyimlerinden biliyor. Bu “özgür, açık ve güvenli bir dünya” vizyonunun gerçekte nasıl hayata geçirildiğini dünya halkları on yıllardır ABD’nin Vietnam, Irak, Suriye, eski Yugoslavya, Latin Amerika vb. barbarca savaşlarında acımasızca yaşadı.
“Bu mücadeleye Amerika Birleşik Devletleri liderlik edecektir. Amerikan liderliğine duyulan ihtiyaç her zaman olduğundan çok daha büyüktür… Hiçbir ulus Amerika Birleşik Devletleri’nden daha güçlü ve berrak bir hedefle liderlik yapamaz.”
ABD’nin emperyalist dünya hegemonyası talebinin daha iyi bir formülasyonu zor bulunur.
Ancak, hâlihazırda büyük bir rekabet var. Çin Komünist Partisi belgelerinde ve Halk Kongresi kararlarında tekrar tekrar yer alan “Çin’in 2050 yılında dünyada hak ettiği yeri alacağı” – yani “dünyanın merkezi” olacağı! iddiası da hiç fena değil!
Tam da bu nedenle ABD strateji belgesinde oldukça açık ve saldırgan bir şekilde şu ifadeler yer almaktadır:
“1 numaralı karşıt, uluslararası düzeni küresel oyun alanını kendi lehine yeniden şekillendirme niyetine ve giderek artan bir ölçüde kapasitesine sahip olan Çin Halk Cumhuriyeti’dir”.
“2 numaralı karşıt, Ukrayna’ya saldırarak Avrupa’da barışı yok eden ve her yere istikrarsızlık yayan Rusya’dır. Otokratlar demokrasinin altını oymak ve ayırt edici özellikleri iç baskı ve dış zorlama olan bir yönetim modeli ihraç etmek için fazla mesai yapıyor.”
Strateji belgesinde Ukrayna’da kimin kiminle savaş hâlinde olduğunu da berrak ve açık olarak görüyoruz. ABD bu savaşta taraftır ve bu savaş aynı zamanda “otokratik Rusya”yı destekleyen “otokratik” Çin’e karşı bir savaştır! ABD’nin “otokrasilere” karşı savaşının nasıl bir ikiyüzlülük olduğunu, Suudi Arabistan gibi devletlerle, Sisi yönetimindeki Mısır’la, Türkiye’de “bizim çocuklar”dan biri olan Evren’le vb. ilişkilerinden biliyoruz.
“ABD bu çatışmayı kazanmak için dünya çapında eşi benzeri görülmemiş bir ittifaklar ve ortaklıklar ağı kurmuştur. “Temel ittifaklar”da Avrupa için NATO – “her zamankinden daha güçlü ve birlik içinde”– ve Hint-Pasifik için AUCUS (Avustralya, İngiltere, ABD) sıralanıyor. Devamen, AB, Hint-Pasifik Dörtlüsü, Hint-Pasifik Ekonomik Çerçevesi ve Latin Amerika için “Ekonomik Refah için Amerika Ortaklığı”.
Bunlar ABD’nin “Batı” tarafında Üçüncü Dünya Savaşı için kurduğu ittifaklardır. Elbette hepsi ABD liderliği altında.
“Otokratlar, demokrasilerin otokrasilerden daha zayıf olduğunu düşünüyorlarsa yanılıyorlar. İç politika bu mücadelenin bir parçasıdır. Amerika’nın küresel rekabet gücüne ve çekiciliğine yatırım yapmaya ve “dünyanın dört bir yanından hayal kuranları ve çalışkanları kendimize çekmeye” devam edeceğiz. Ve “Amerika’nın kalıcı liderliğinin bugünün ve yarının zorlukları karşısında nasıl yükseldiğini göstermeye devam edeceğiz.”
Biden’ın sunuş yazısı şöyle sona eriyor: “ABD’nin 21. yüzyıl yarışını kazanmak için gereken her şeye sahip olduğuna her zamankinden daha fazla inanıyorum. Kapasitemizi aşan hiçbir şey yok.” ([2])
Bu, korkusunu yenmek için ormanda ıslık çalan bir çocuk gibidir, şunları dikkate aldığımızda:
* ABD bugün dünyanın en borçlu ülkesidir,
* Yurtiçinde siyasi olarak tamamen kutuplaşmış durumdadır,
* Ezilen halklar nezdinde nefret edilendir,
* Batılı müttefikleri Büyük Birader’e olan bağlılıklarını giderek azaltmaktadır.
* Doların dünya ekonomisindeki hâkimiyeti giderek daha da geriye itilmektedir.
* Kısacası, ABD giderek zayıflayan emperyalist bir büyük güç iken, özellikle Çin yükselen emperyalist bir büyük güç konumundadır.
Dolayısıyla bu analizden önümüzdeki dünya savaşının ana aktörlerinin bir tarafta ABD, diğer tarafta Çin olacağı sonucunu çıkarıyoruz. Günümüzdeki tüm bölgesel savaşlar, nükleer silahlarla yürütüldüğü takdirde insanlığı yok etme ve dünyayı yaşanmaz bir gezegen hâline getirme potansiyeline sahip yeni bir dünya yangını olan Büyük Savaş’ın hazırlıklarından başka bir şey değildir.
[Herşeye Rağmen!, sayı 91, Mayıs 2023, sayfa 8-9, Almanca’dan çeviri.]
[1] Yazar ve ISW München çalışanı, Yazarın yeni kitabının ön baskısından, „Deutschland im Wirtschaftskrieg“, Papyrossa Verlag, März 2023, www.isw-muenchen.de/online-publikationen/texte-artikel/5047-demokratien-gegen-autokratien-die-neue-formel-des-imperialistischen-hegemonieanspruchs, Januar 2023
[2] National Security Strategy, www.whitehouse.gov/wp-content/uploads/2022/11/8-November-Combindes-PDF-for-Upload/pdf