Ukrayna’daki savaş şimdi 6 aydır sürüyor. Bu kez Avrupa’nın ortasında bütün dehşeti ile yaşanan bir savaş: Her iki yanda on binlerce ölü, yüz binlerce yaralı, Ukrayna’da yakılmış, yıkılmış kasabalar, kentler. Karşılıklı işlenen açık “savaş suçları”. “Sivil” katliamları. Yaralı ve tutsaklara ve “düşman ajanı” ilan edilenlere yönelik işkenceler. Kadınlara yönelik tecavüzler. Yargısız infazlar. vb. vb. Ve dünyanın birçok yerinde yürüyen savaşlar, iklim değişikliğinin sonuçları, açlık, siyasi baskılar vb. nedenlerle göç yollarına düşmüş 80 milyon insana eklenen yeni milyonlar. Savaş nedeniyle evini- barkını, köyünü, kentini terk etmek zorunda kalan, birçoğu yabancı ülkelere sığınmaya çalışan 4 milyondan fazla Ukraynalı, ya da savaş öncesi Ukrayna’da öğrencilik yapan, çalışan değişik milliyetlerden insanlar. Limanların mayınlanması nedeniyle depolarda bekleme durumunda kalan milyonlarca ton tahıl. Bu durumun yol açtığı, dünyanın en yoksul bölgelerindeki insanları vuran açlık felaketi tehlikesi. Karşılıklı savaş aracı olarak kullanılan yaptırımlar, ambargolar sonucu öncelikle Batı Avrupa’daki devletlerde zaten var olan ekonomik krizi derinleştiren ve tabii öncelikle düşük gelirli işçileri, emekçi halkı vuran doğalgaz/petrol krizi. Hemen hemen bütün ülkelerde hızla artan enflasyon. Emekçilerin artan yoksullaşması.
Bu arada, Zaporiçya kentinde Rusya’nın işgal ettiği Avrupa’nın en büyük atom santralı her iki taraf açısından da savaşta kullanılan bir tehdit aracı hâline gelmiş durumda. Rusya “kendi güvenliğini ciddi tehdit altında” görürse, atom silahı da kullanacağını ilan etmiş durumda. Dünya diken üstünde.
Kimin savaşı bu?
Sahada bir yanda Ukrayna ordusu, Ukraynalı ve enternasyonal “gönüllü”ler; öbür yanda Rusya ordusu ve Ukrayna’da 2014’te bağımsızlığını ilan etmiş Ukraynalı Rus güçleri var. Savaş görünürde bir Rusya-Ukrayna savaşı.
Bütün batılı emperyalist dünyada bu savaşın kimin savaşı olduğu konusunda anlatılan öykü şu: Bu savaş 24 Şubat’ta hiçbir haklı gerekçe olmaksızın, uluslararası hukuk kuralları açıkça çiğnenerek Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmek için başlattığı bir saldırı savaşıdır. Ukrayna kendini savunmaktadır. Bu savaş bir yanı ile de bir değerler savaşıdır. Ukrayna bu savaşta Batı dünyasının özgürlükçü demokratik değerlerini, Rusya’nın tek adam diktatörlüğünün insan haklarını ayaklar altına alan totalitarizmine karşı savunmaktadır. Bir yanda insan haklarına saygılı, uygar demokratik bir ülke; öbür yanda totaliter bir diktatörlük arasındaki bir savaştır bu savaş!
Tabii eğer hâl böyle ise demokrasiden, insan haklarından vb. den yana olan herkes bu savaşta Ukrayna’yı desteklemelidir! Batılı emperyalist ülkelerde emekçilerin beyni her gün, her saat bu propaganda ile yıkanıyor. Sonuç: Batılı emperyalist ülkelerde emekçilerin büyük çoğunluğu “kendi “burjuvazileri”nin kuyruğunda hizaya girip, hem kendi ülkesinde silahlanmanın hızla arttırılması ve hem de Ukrayna’nın hep daha fazla silahlandırılmasına, ağır saldırı silahları ile donatılmasına onay veriyor. Kendine ilerici diyen, hatta bir zamanlar pasifist olmakla övünen kimileri –örneğin Almanya’da Yeşiller Partisi– şimdi Ukrayna bayraklarını sırtlarına geçirip “Ukrayna’ya destek” adına savaş kışkırtıcılığında en ön saflarda yer alıyorlar.
Rusya medyasında anlatılan öykü ise şu: Ukrayna’da 2014’te Batılı emperyalist güçlerin marifetiyle gerçekleştirilen bir darbe sonucu iktidar faşist, Nazizm yanlısı güçlerin eline geçmiştir. Bunlar aslında olmayan, suni olarak yaratılan Ukrayna milleti adına, suni bir dil olan Ukraynaca konuşmayanların anayasal haklarını bir çırpıda gasp etmiş, öncelikle de Ukrayna’daki Ruslara karşı bir soykırım hareketi başlatmışlardır. Bu, özellikle bağımsızlığını ilan eden Donetzk ve Luhansk’a karşı Ukraynalı Nazilerin yürüttüğü savaşta kendini göstermiştir. Rusya Ukrayna’ya karşı, Donetzk ve Luhansk Halk Cumhuriyetlerinin çağrısı üzerine, Ukrayna’yı Nazilerden temizlemek ve Ruslara yönelik soykırımı engellemek ve demokrat bir yönetimi işbaşına getirmek için bir “özel harekât” başlatmıştır.
Eğer hâl böyle ise, Rusya’nın ısrarla savaş olarak adlandırmaktan kaçındığı (savaş diyenler takibata uğruyor!) bu savaş, eğer gerçekten Nazizm’e karşı demokrasi için yürütülen bir savaşsa, soykırımı engellemek için yürütülen bir savaşsa, o zaman bütün anti-faşist, demokrat insanların bu “özel harekâtta Rusya’nın yanında olması gerekir! Rusya’nın emekçi halklarının büyük çoğunluğu bu propagandanın etkisinde kendi burjuvazisinin kuyruğunda “özel harekât”ta büyük Rus şovenisti Putin rejimine destek veriyor!
Ama hâller böyle değil! Her iki taraf ta hem savaşın gerçek tarafları, hem savaşın karakteri, hem savaş taraflarının gerçek amaçları, hedefleri hakkında yalan söylüyor. Halkları, emekçileri kendi pis emperyalist çıkarları için yürüttükleri savaşta kendi kanlı savaş bayrakları altında toplamak için yalan söylüyorlar!
Gerçekte olan ne?
Gerçekte yürüyen savaşın tarafları yalnızca Rusya ve Ukrayna değil.
Evet, sahada savaşanlar ve birbirlerini kıranlar öncelikle Rusya ve Ukraynalı emekçilerdir. Fakat onlar aslında bu savaşta birbirine karşı kışkırtılıp, ön cephede kullanılan savaş nesneleridir. Ölenler vatan için savaşan “kahraman şehit”lerdir. Yaralananlar “gazi”ler ilan edilip, ailelerine başsağlığı ve sağlık dilekleri iletilip biraz da para verilerek “yenileri” sürülür cepheye! Sermayenin çıkarları için savaşı kendi savaşları imiş gibi görmeye alıştırılan “Niyazi”ler konumundadırlar! Savaş, gerçekte cephede birbirini boğazlayan emekçilerin savaşı değil, onları bu savaşta kullanan egemenlerin, kendi burjuvazilerinin savaşıdır.
Savaşın gerçek tarafları
Bugün Ukrayna’da yürüyen savaşın gerçek tarafları:
Bir yanda en başta ABD emperyalizmi olmak üzere, Batılı emperyalist büyük güçler, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Kanada, Japonya ve onların yanında, kuyruğunda hareket eden “Batı”lı emperyalist kampta yer alan bir dizi irili ufaklı emperyalist ve bağımlı kapitalist güçtür. Ukrayna bu savaşta, bu kampın rakibi olan kampa karşı mücadelesinde kullandığı, dişine tırnağına kadar silahlandırıp, donattığı sırtını sıvazlayıp, cesaretlendirdiği ve sahaya sürdüğü, bir araçtır esasta.
Başta ABD, Batılı emperyalist güçler açısından bu savaşın esas amacı, emperyalist dünyada yaşanan derin güç dengesi kaymalarına bağlı olarak yürüyen yeniden paylaşım dalaşında Rusya’yı askeri ve ekonomik açıdan maksimum zayıflatmak, mümkün olursa, Rusya’da bir “rejim değişikliği”ni gerçekleştirmektir.
1990’larda Rus sosyal emperyalizminin, onunla birlikte sosyal emperyalist kampın bir bütün olarak çökmesinden sonra büyük güç kaybeden ve bir süre dünya siyasetinde belirleyici bir güç olmaktan çıkan Rusya, 2000’li yıllardan itibaren toparlanıp, yeniden emperyalist büyük güçler içindeki yerini aldı. Dünya siyasetinde, askerî gücünü de kullanarak Batılı emperyalist güçlerle yarışa yeniden dâhil oldu. Özellikle Ortadoğu’da ABD’ye karşı yeni mevziler elde etti. AB ile öncelikle de Almanya ile geliştirdiği ticari ilişkilerde doğalgaz konusunda AB ülkelerinin en önemli doğalgaz ve petrol tedarikçilerinden biri durumuna geldi. AB ülkeleri enerji konusunda, doğalgaz bağlamında küçümsenmeyecek ölçüde Rusya doğalgazına “bağımlı” hâle geldiler. Bütün bu gelişmeler, bu arada 2000’li yıllardan itibaren emperyalist büyük güçler arasındaki paylaşım dalaşında yeni bir aktör olarak ortaya çıkan ve büyük bir hızla büyüyen Çin ile Rusya arasındaki iyi ilişkiler, Rusya’yı ABD’nin gözünde yeniden en büyük düşmanlardan biri hâline getirdi. ABD, NATO’nun Doğu’ya doğru genişletilmesi stratejisi ile Rusya’nın etrafını NATO (öncelikle ABD) üsleri ile çevirme yolunu tuttu. Bir zamanlar Varşova Paktı’nda yer almış olan Doğu Avrupa ülkeleri, Beyaz Rusya ve Ukrayna dışında birer birer NATO üyesi yapıldılar. Ukrayna 2014’te Batılı emperyalistlerin “portakal rengi devrim”i ile Rusya’ya karşı konuşlandırıldı. Rusya’nın buna cevabı, Kırım’ın ilhakı ve Donetzk ve Luhansk’ta bağımsızlık ilan eden Rusya yanlısı güçlerin desteklenmesi oldu. Beyaz Rusya’da da 2021’de kitlesel eylemlerde kendini gösteren halkın hoşnutsuzluğu, Batılı emperyalistler tarafından Rusya destekli faşist Lukaşenko rejimini renkli bir “devrim” ile yıkmak ve yerine Batı yanlısı bir rejim kurmak için kullanılmaya çalışıldı. Bu “devrim” denen darbe denemesi, çok yoğun faşist şiddet ile bastırıldı. Ukrayna’dakinin tersine başarısız oldu. Şubat 2022’ye gelindiğinde, artık Ukrayna’nın NATO üyeliği ciddi bir biçimde tartışılmaya açılmıştı. Zelinsky rejimi NATO üyeliğine başvuru niyetini açıklamıştı. NATO kaynakları da, Ukrayna’nın bu yönde bir “talep getirme hakkı”nı vurgulayarak, bu yönde gelişmeleri kışkırtıyordu. Bu, Rusya için olası bir savaşta NATO savaş cephesinin doğrudan Rusya sınırına kadar ilerlemesi, Rusya sınırına dayanması anlamına geliyordu. Rusya’nın buna cevabı 24 Şubat’ta NATO’nun, ABD’nin Batılı emperyalistlerin Rusya’yı çevirme harekâtında ileri uç olarak işlev gören Ukrayna’ya doğrudan saldırmak biçiminde oldu. Rusya açısından bu, 2014’ten bu yana Ukrayna’nın Donbass bölgesinde Donetzk ve Luhansk’ta yürüyen temsilci savaşından doğrudan savaşa geçiş anlamına geliyordu. Bu, aslında bir anlamda NATO’ya da savaş ilanı idi. NATO, şimdilik Rusya’ya karşı doğrudan savaşa girme konusunda kendi içinde bir birliğe sahip olmadığı için, NATO üyesi ülkelerde yığınağını arttırarak, şimdiye dek NATO üyesi olmayan, Finlandiya ve İsveç’i NATO üyeliğine müracaat için “ikna” ederek, böylece Rusya’yı çeviren zincire iki yeni halka katarak ve Ukrayna’ya yoğun silah, mühimmat, para desteği vererek savaş tarafı oldu. NATO’nun başını çeken ABD için bu savaş, çok değil iki yıl önce, Fransız emperyalizminin aktüel sözcüsü Macron’un “beyin ölümü”nü ilan ettiği NATO’nun yeniden canlandırılması için bir araç oldu. Batılı emperyalistler bir kez daha ABD’nin arkasında sıraya dizildiler. AB’deki emperyalist büyük güçlerin, en başta da Almanya’nın Rusya ile geliştirdiği özel ikili ilişkiler bu savaş sayesinde berhava oldu. Ukrayna’ya destek adına Rusya’nın ekonomik ablukaya alınması yönünde ABD siyaseti, AB’nin de siyaseti hâline geldi. Ukrayna’da şimdi yürüyen savaşta bütün Batılı emperyalist büyük güçler silah yardımlarıyla, Ukrayna’ya verdikleri muazzam parasal destekle, askerî eğitimle, Rusya’ya karşı yürüttükleri ekonomik savaşla vb. doğrudan savaşın içinde ve savaş tarafıdırlar.
Öbür yanda emperyalist büyük güçler Rusya, Çin ve destekçileri
Savaşın öbür tarafında görünürde yalnızca Rusya vardır. Batılı medyaya bakılırsa, hatta aslında bu savaş Rusya’nın değil, otokrat–diktatör Putin’in savaşıdır. Çar olmaya özenen Putin mazlum Ukrayna’ya karşı durup dururken saldırmıştır. Amacı, Ukrayna işgalinden sonra, SSCB döneminde Varşova Paktı üyesi ülkeleri tek tek ele geçirmektir. Ukrayna da Rusya’ya dur denmezse, sıra sonunda Batı Avrupa devletlerine de gelecektir. Bu yüzden savaş “Ukrayna kazanana kadar” (Almanya’nın yeşil! ve feminist Dışişleri Bakanı Baerbock) sürmelidir! Putin bütün dünyada tecrit olmuştur. Yıkılması yakındır.
Söylem bu. Gerçek ise şöyle: Ukrayna’da süren savaşta, savaşın bir tarafı yalnızca Rusya (hele hele tek başına Putin hiç) değildir. Rusya bu savaşta, dünyanın –satın alma paritesi bağlamında– en büyük ekonomik gücü olan Çin’in desteğine sahiptir. Ortadoğu’da önemli bir güç olan İran’ın desteğine sahiptir. Hindistan bu savaşta Rusya’ya karşı tavır takınmaktan kaçınmaktadır. Bir dizi Latin Amerika ülkesi aynı konumdadır. Yani savaşta şu anda “Putin’in bütün dünyada tecrit olduğu” olgu tespiti değil, propagandadır. Çin neden bu savaşta, bu savaşa doğrudan katılmasa da Rusya’nın yanındadır? Çünkü Çin gelişmekte olan büyük emperyalist güç olarak anda ABD’nin ve Batı emperyalizminin dünyanın yeniden paylaşılması konusunda esas rakibidir. NATO’nun Ukrayna savaşı ortamında yapılan son Madrid zirvesinde Çin’in “esas tehlike” olarak tespit edilmesinin anlamı, başta ABD olmak üzere Batı emperyalist kampı açısından Çin’in baş düşman olarak görüldüğünün ilan edilmesidir. Esas hedef Çin’dir. Bu bağlamda Batılı emperyalistlerin, olası bir dünya savaşında Çin’in doğal müttefiki olan Rusya’ya karşı saldırısı, onu zayıflatması, aynı zamanda Çin’e yönelik bir operasyondur. ABD’nin doğrudan hedefinde olan İran’ın bu savaşta Rusya’nın yanında olması; Batıya tek yanlı bağımlılıktan kurtulma çabasında olan Hindistan’ın Rusya’nın açık saldırısını kınamaması; Güney Amerika’daki “Yanke emperyalizmi”ne karşı olan “sol” iktidarların Rusya’nın yanında olmasında da şaşılacak bir şey yoktur.
Kısaca Ukrayna’da şimdi altı aydır süren savaşın gerçek tarafları bir yanda en başta ABD emperyalizmi olmak üzere, Batılı emperyalist büyük güçler, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Kanada, Japonya ve onların yanında kuyruğunda hareket eden “Batı”lı emperyalist kamp; diğer yanda emperyalist büyük güçler Rusya, Çin ve destekçileridir.
Savaşın karakteri
Savaş, siyasetin silahlar ile sürdürülmesinden başka bir şey değildir. Savaşın karakteri saldıranın kim olduğu, savunmada olanın kim olduğu vb. tarafından değil, savaşın taraflarının bu savaştaki hedefleri, amaçları, siyaseti tarafından belirlenir.
Ukrayna’da bugün yürüyen savaş, gerçekte değişen güç dengeleri nedeniyle gündeme gelen dünyanın başta emperyalist büyük güçler olmak üzere emperyalist ve gerici güçler arasında yeniden paylaşılması dalaşının bir parçasıdır. Bu dalaş iki binli yılların başlarından bu yana dünyanın çeşitli ülkelerinde, öncelikle “temsilci savaşları” biçiminde yürüdü, yürüyor. Ortadoğu’da (Irak/Suriye/İran/Kürdistan/Mısır/Yemen/Filistin), Afrika’da (Kongo/Somali/Mali/Liberya/Eritre/ Etiyopya/Libya), Latin Amerika’da (Venezuela/Kolombiya), Orta Asya’da (Afganistan), Avrupa’da (parçalanan eski Yugoslavya, Ukrayna / Donbass bölgesi), Uzak Asya (Myanmar), Hint Yarımadası’nda (Sri Lanka). Bütün bu alanlarda yaşanan silahlı çatışmalar, şu veya bu biçimde emperyalist büyük güçlerin dünyayı yeniden paylaşımda kendi askeri güçleri ile doğrudan karşı karşıya gelip savaşmadığı, fakat “temsilcileri” üzerinden birbirlerine karşı kıyasıya savaş yürüttüğü çatışmalardı. Bütün bu savaşlarda çatışan emperyalist büyük güçler alanda var olan gerici, kimi faşist devletler arasındaki çelişmeleri, devletler içinde ulusal, dinsel, mezhepsel çelişmeleri ustaca kullanmayı bildiler. Savaşlarda amaçları, ellerinde tuttukları nüfuz alanlarını elde tutmak, rakiplerinin elindeki nüfuz alanlarını ele geçirmek, nüfuz alanlarını rakipleri aleyhine genişletmekti, genişletmektir. Şimdi Ukrayna’da Rusya, Donbass ve Kırım’daki nüfuz alanlarının tehlikede olduğunu ve bunların şimdiye kadar olduğu gibi “temsilci”ler üzerinden yürütülen bir savaşla korunamayacağını gördüğü noktada doğrudan kendi ordusu ile Ukrayna’ya girmiştir. Amacı elindeki alanları korumak, tahkim etmek, genişletmektir. Büyük Rus şovenisti, faşist Putin önderliğinde Rusya Ukrayna’da gerici, haksız, emperyalist bir savaş yürütmektedir.
Savaşın diğer tarafını oluşturan, Ukrayna’daki şoven milliyetçi rejimi finanse eden, silahlandıran, ordusunu eğiten, donatan, Rusya’ya karşı kışkırtan ve cepheye süren, başta ABD emperyalizmi olmak üzere Batılı emperyalist kampa gelince, bunların bu savaşta amacı, emperyalist rakipleri Rusya’nın Ukrayna üzerindeki nüfuzunu bütünüyle kırmak, Rusya’yı ekonomik yaptırım ve ambargolarla tamamlanan savaşla maksimum zayıflatmaktır. Batılı emperyalist kampın Ukrayna’yı kullanarak yürüttüğü savaş, gerici, haksız emperyalist bir savaştır.
Ukrayna’da yürüyen savaşta, Ukrayna ulusunun ülkesini emperyalist bir işgale karşı savunması bağlamında var olan bir ulusal momentin, bu anlamda haklı bir yanı da vardır. Fakat bu, gerçekte iki emperyalist kamp arasında yürüyen savaş içinde yalnızca Batılı emperyalistlerin kendi haklılıklarını göstermek için kullandıkları bir araç olmanın ötesine geçmeyen, savaşın genel karakterinin belirlenmesinde belirleyici olmayan bir unsurdur.
Savaşın kazananları ve kaybedenleri
Her savaşın olduğu gibi, şimdi Ukrayna’da yaşanan gerici, haksız, emperyalist savaşın da kazananları ve kaybedenleri var.
Bu savaşın kazananları en başta enerji ve savaş sanayi tekelleridir.
Petrol ve doğalgaz tekellerinin kazancı ve kârları bu savaş sayesinde katlanmış durumda.
2022’nin yalnızca ikinci çeyreğinde en büyük (Batılı) petrol ve doğalgaz tekellerinin net kârı şöyle:
Exxon | 17,9 milyar ABD doları |
Chevron | 11,6 milyar ABD doları |
Shell | 11,5 milyar ABD doları |
BP | 9,3 milyar ABD doları |
Total | 5,7 milyar ABD doları |
Repsol | 2,7 milyar ABD doları |
(Kaynak/Statista; Krisengewinner Big Oil)
Ukrayna’ya saldırısı ertesinde bütün Batılı emperyalist güçler tarafından ekonomik yaptırımlara uğratılan Rusya’nın doğalgaz tekeli Gazprom’un AB ülkelerine savaş dönemi boyunca kısıtlı olarak sevk ettiği gazdan (ki bu, normal miktarın 3’te biri bile değil) elde ettiği gelir 25 milyar avronun üzerinde. Bu gelir, fiyatların yükselmesi sonucu, savaş öncesindeki miktarın 3’te birinden az sevkiyata rağmen, savaş öncesindeki gelirden fazla! Buna bir de Çin’e, Rusya’dan doğalgaz ve petrol ihracının üçe katlandığı gerçeğini de ekleyin!
Savaş bu anlamda enerji sektöründeki tekeller açısından bulunmaz fırsat!
Savaş araç-gereci, silah üreten tekellere gelince savaş onlar için hayat suyu. Ne kadar çok savaş, o kadar çok üretim, o kadar çok satış, o kadar çok gelir, o kadar çok kâr!
Bir atımlık uzun menzilli bir “akıllı” füzenin fiyatı, kullanılan füze tekniğinin gelişmişliğine göre, 1-10 milyon dolar arasında!
Silah üreticileri ve tacirleri bayram yapıyor.
Bu bağlamda Türkiye’de Bayraktar ve Sancak’lar, fakat aynı zamanda MKE ve diğer silah üreticileri kazananlar içinde.
Savaşın getirdiği yıkım, inşaat tekelleri açısından yeni fırsattan öte bir anlama gelmiyor. Bu yazıyı kaleme aldığımız günün bir gün öncesinde Erdoğan, BM temsilcisi Guterres ile birlikte Ukrayna ziyaretinde idi. Bu ziyarette yapılan anlaşmaların en kapsamlılarından biri savaş sonrası “imar” işlerinde Türk inşaat tekelleri adına yapılan anlaşma idi.
Bunun yanında savaş sonucu gıda fiyatlarındaki yükselme gıda tekellerinin kasalarına kâr olarak akıyor. Savaş bütün ülkelerde çekirdek enflasyonun yükselmesini, dolayısıyla gelir dağılımının daha da bozulmasını beraberinde getiriyor. Yoksul daha yoksullaşırken, en büyüklerinden başlamak üzere zengin daha zenginleşiyor.
Ülkeler/devletler bazında ele alındığında, Ukrayna’da süren savaşın andaki birinci kazananı ABD emperyalizmidir. ABD emperyalizmi bu savaş sayesinde siyasi olarak kendinden uzaklaşmakta olan AB’deki emperyalist devletleri kendi arkasında hizaya sokmuştur. Ekonomik olarak, AB’deki emperyalistlerle, Rusya emperyalizmi arasındaki iyi ilişkileri bozarak, onları ekonomik olarak zayıflatmış; enerjide Rusya’ya bağımlılıktan kurtulma adına, onları kısa vadede ABD kaynaklı likid gaza bağımlı hâle getirme yönünde büyük bir adım atmıştır.
ABD, bu savaş sayesinde NATO’yu Doğu ve Kuzey Doğu Avrupa’ya doğru genişletme yönünde elde ettiği kazanımlarla da, savaşın esas kazananı konumundadır. Ukrayna ile birlikte şimdiye kadar askeri bir pakta katılmaktan uzak duran Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliği başvurusu öncelikle ABD için kazanımdır.
Emperyalist büyük güçler açısından kaybeden, gelinen yerde artık NATO’dan bağımsız Avrupa Ordusu kurma hayallerini (şimdilik!) bir kenara bırakmak zorunda kalan Almanya ve Fransa’dır.
Ukrayna’daki savaşın emperyalist güçler açısından ikinci kazananı, savaşı şimdilik dışarıdan izleyen adı sosyalist, kendisi emperyalist, sosyal emperyalist büyük güç Çin’dir. Bu savaşla, Çin yalnızca siyasi açıklamaları ve tavrı ile Rusya ile Batı blokuna karşı ittifakını perçinlemiş, dünyanın ikinci büyük askerî gücünü kesin bir şekilde müttefiki hâline getirmiştir. Rusya’nın elindeki muazzam enerji kaynakları ve madenler Çin için artık çok daha uygun koşullarla satın alınır hâle gelmiştir. Savaş, Çin’in uzun süredir ABD dolarını dünya parası konumundan çıkarmak için attığı adımları hızlandırma açısından da büyük fırsat yaratmıştır.
Rusya’nın kazanç ve kayıplarına gelince: Rusya 2014’te, Kırım’ı Rusya Federasyonu’na bağladıktan sonra, şimdiki savaşla Donetzk ve Luhansk’ı da tam olarak işgal ve ilhak etmiş, Rusya topraklarının parçası hâline getirmiştir. Bunun yanında Donbass bölgesi ile Kırım arasındaki Azak (Asow) denizi kıyısındaki şeridi de işgal etmiş, işgal ve ilhak ettiği topraklar arasında doğrudan bağlantıyı kurmuş, Ukrayna’nın Azak denizi ile bağını koparmıştır. Kırım’ın kuzeyindeki alanda da Herson’da da anda Rusya’nın askerî işgali vardır. Anda Ukrayna’nın topraklarının %20’si Rusya işgali altındadır. Öncelikle Rus nüfusun yoğun olduğu ve açıkça ilhak edilmiş olan Kırım, Donetzk ve Luhansk ve Kırım ile bunlar arasındaki koridordan Rusya’nın geri çekilme niyeti yoktur. Bu askerî işgal, Rusya topraklarının genişletilmesi, emperyalist Rusya açısından bir kazanımdır. Bunun yanında Rusya kendisine karşı Batılı emperyalist kampın uyguladığı ekonomik yaptırımlar ve ambargolara karşı da dayanıklı olduğunu göstermiş, doğalgaz bağlamında yaptırım silahını kendisi AB’ye karşı uygulamaya başlamıştır. Ekonomik savaşla Rusya’nın dize getirilme, çökertilme planı çökmüştür.
Rusya bu savaşta çok büyük asker kaybı vermiştir ve vermektedir. Esas kaybı bu alandadır. Ekonomik olarak da halk yığınları kuşkusuz bu savaşın getirdiği yüksek enflasyondan çekmekte, yoksullaşmaktadır. Fakat emperyalist Rus burjuvazisi açısından, halk ayaklanma durumuna gelmedikçe, çekinecek bir durum yoktur.
Savaş fırsatçıları
Emperyalist dünyada bu savaşı kendileri için fırsata dönüştürmeye çalışan güçler var.
Erdoğan/AKP önderliğinde T.C. bu güçlerin başında gelmektedir. Kürdistan’ın bütün alanlarında Kürt ulusal mücadele güçlerine karşı savaş yürüten Erdoğan T.C.’si, Ukrayna savaşında “barış” için “arabulucu” rolüne soyunmuştur. Türk burjuvazisi hem Ukrayna, hem Rusya ile iyi ticari ilişkiler içindedir. İki tarafla da ilişkilerini sürdürmek ve geliştirmek Türk burjuvazisinin çıkarınadır. Ukrayna, T.C. burjuvazisi açısından hem kârlı bir yatırım alanı, hem görece ucuz yağ ve tahıl ürünleri satıcısı, hem silah sanayiinde iyi bir müşteri, sanayi ürünlerinde özellikle uçak yapımında Türkiye’ye teknik transfer yapma konusunda iyi bir ortaktır. Bunun yanında turizm gelirlerinde de Ukraynalı turistler turizm gelirlerine katkıda bulunmaktadır. Ukrayna’daki savaşta Türkiye’de üretilen ve Ukrayna’ya satılan SİHA’lar önemli bir rol oynamaktadır. Ayrıca Ukrayna’nın Rusya ile savaşta “tarafsız” bir arabulucuya, kolaylaştırıcıya da ihtiyacı vardır.
Rusya, Türkiye burjuvazisi için en büyük gaz tedarikçisi konumundadır. Ayrıca uluslararası gelişmeler Rusya doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa ülkelerine transferi açısından büyük imkânlar yaratmıştır. Rusya, Türkiye’nin en büyük ticari ortaklarından biri konumundadır. Ticaret hacmi son yıllarda sürekli büyümektedir. Turizm gelirleri konusunda da Türkiye’ye gelen Rus turistlerinin katkısı büyüktür. Hepsinden önemlisi Türkiye’nin Ortadoğu’da ve dünyada bağımsız emperyalist aktör olma konusunda, ABD ve emperyalist Batı böyle bir gelişmeyi engelleme pozisyonunda olduğundan, Rusya ile işbirliğine ihtiyacı vardır. Rusya’nın da T.C.’yi Batı dünyasından koparmakta büyük çıkarı vardır. Ayrıca Rusya’nın bu savaşta Birleşmiş Millet dışında da “tarafsız” bir arabulucu, “kolaylaştırıcı”ya ihtiyacı vardır.
Bu karşılıklı çıkarlar Erdoğan önderliğindeki faşist devletin Ukrayna savaşındaki tavrını belirlemiştir.
Erdoğan T.C.’si, NATO’nun ve Batılı kampın bir üyesi olarak, Rusya’nın Ukrayna’ya “uluslararası hukuku hiçe sayan saldırısı”nı kınamıştır. Fakat ABD önderliğindeki Batı dünyasının Rusya’ya karşı uyguladığı yaptırım ve ambargolara katılmamış, destek vermemiş, tersine ambargonun kırılması için elinden geleni yapmıştır ve yapmaktadır. Bunun için kendisine yönelebilecek yaptırımları da göze almış görünmektedir.
Erdoğan T.C.’si Ukrayna savaşında her iki yanla da “iyi ilişkileri” olan, her iki yanla da resmen görüşen tek NATO ülkesi konumundadır. Ve bunun Türk burjuvazisine yararı vardır.
T.C. ekonomisi uluslararası alanda en yüksek enflasyon rakamlarına rağmen istihdam arttırarak büyüyen bir ülke konumundadır. Türk tekelleri, Korona’ya, savaşa rağmen tarihlerinin en yüksek kârlarını elde etmek durumundadır.
Burjuva muhalefetin “5’li çete” olarak adlandırdığı grupların gelirlerini ve kârlarını nasıl katladıkları biliniyor. Fakat kazanan yalnızca bunlar değil. Hükümete “muhalif” TÜSİAD’çılara baktığımızda da şu örnekleri görüyoruz:
Sabancı Holding, kendi verdiği rakamlara göre 2021’in ikinci çeyreğini 1,7 milyar kârla kapatmış. 2022’nin ikinci çeyreğinde kârını bir yıl önceye göre 9 kat arttırarak 16,3 milyar TL’ye yükseltmiş.
Grubun bankası Akbank’ın da kârı aynı dönem için 6 kattan fazla artmış.
Koç Holding’in kârı ise, yine kendi verdiği rakamlara göre geçen yıl aynı dönemde 3,2 milyar TL iken, bu yılın 2. çeyreğinde 5,3 milyar TL’ye çıkmış.
Holding’e bağlı, enerji sektöründe Türkiye birincisi TÜPRAŞ’ın kârı 2021’de ikinci çeyrekteki 1,3 milyardan, 2022 ikinci çeyreğinde 10,6 milyar TL’ye yükselmiş.
Kur etkisi/farkı da hesaba katılıp, dolar bazında hesaplandığında da tekeller açısından işlerin tıkırında olduğunu; bunun kendini özellikle enerji sektöründe açık gösterdiğini, savaşın ister “yandaş” ister “muhalif” olsun, tekellere yaradığını görüyoruz.
Bunun yanında tabii savaşı ve yüksek enflasyonu fırsat bilip, halkın öncelikle ihtiyacı olan malları depolayıp, sonra fahiş fiyatlarla piyasaya süren fırsatçı tüccarlar var. Büyük market zincirlerinin kendi aralarında yaptıkları fiyatları yüksek tutmaya yönelik anlaşmalar var.
Savaş bunlar için de fırsat!
Evet, Ukrayna’da süren gerici, haksız, emperyalist savaşın kazananları bellidir. Burjuvazi! Değişik ülkelerin egemenleri, burjuvaları, sermaye sahipleri bu savaştan değişik ölçülerde yararlanıyor! Siyasi olarak da kendi halklarını kendi siyasetlerinin peşine takmak için tepe tepe kullanıyorlar savaşı!
Bu savaşın esas kaybedenleri de, her gerici, haksız, emperyalist savaşta olduğu gibi işçi sınıfı, emekçi yığınlar, onlar içinde özel olarak kadınlardır. Bütün dünyanın ezilen halklarıdır.
Ukrayna’daki savaşın ilk kurbanları kuşkusuz Ukrayna işçileri ve halkı, savaşta hayatının yitiren, yaralanan Ukraynalı ve Rusyalı askerlerdir. Göç yollarına düşmüş milyonlarca Ukraynalıdır. Harabeye dönen Ukrayna’nın birçok köyü, kasabası, kentidir.
Ama bu savaşta kaybeden yalnızca Ukraynalı ve Rusyalı işçi ve emekçiler değildir. Bütün dünyada gıda fiyatlarının, enerji fiyatlarının yükselmesinin yükü bütün ülkelerde işçi ve emekçilere yoksulluğun artması biçiminde yansımaktadır.
Çözüm
Bu gerici, haksız, emperyalist savaşın işçilere, emekçilere, halklara hiçbir yararı yoktur, tersine, bu savaşın derhâl, ön koşulsuz bir ateşkesle durdurulması bütün dünya halklarının çıkarınadır.
Bu savaşta işçiler, emekçiler, halklar iki taraflı haksız emperyalist savaşa karşı çıkmalıdır. Bu savaşta, hangi gerekçeyle olursa olsun, bir tarafın yanında yer almak, emperyalist savaştan yana olmak demektir.
Bu savaşta acil talep şudur:
Ukrayna’da yürüyen gerici, haksız, emperyalist savaş, derhal, önkoşulsuz bir ateşkesle durdurulmalıdır!
Daha sonra BM çatısı altında yürütülecek görüşmelerle bir barış anlaşması yapılmalıdır!
Ukrayna’daki savaşın böyle durdurulması mümkün müdür?
Evet, bir şartla mümkündür. Böyle bir talep, başta Rusya ve Ukrayna’da olmak üzere kitlelerin talebi hâline geldiği, dünya çapında geniş bir barış hareketinin “derhâl, önkoşulsuz ateşkes” talebiyle sokaklara çıktığı şartlarda bu mümkündür.
Ve evet, böyle bir barış hareketi, bu emperyalist savaşı BM çatısı altında imzalanacak bir anlaşma ile emperyalist bir barışa dönüştürebilir.
Bugünkü şartlarda böyle bir barış hareketinin zerresi bile yok görünürde.
Bu yüzden bu savaş, bugünkü şartlarda savaşın emperyalist taraflarının, savaşın kendilerine zarar verir hâle geldiği noktada onlar tarafından geçici bir anlaşma ile yine emperyalist bir barışla sonlandırılabilir.
Bu bağlamda da anda her iki yan da savaşı sürdürmekten yana bir tavır içindedir. Savaşın sürdürülmesi konusunda en başta şoven milliyetçi Ukrayna rejimi öncelikle ABD’nin de desteği, pohpohlaması ve kışkırtması ile maksimalist taleplerle öne çıkmaktadır. Zelinsky “Savaş Kırım’ın işgali ile başlamıştır. Kırım’ın kurtarılması ile bitecektir” ve “Rusya ile görüşmek için ön şart Rusya’nın işgal ettiği Ukrayna topraklarından çekilmesidir” açıklamaları ile ateşe benzin dökmektedir.
Bu şartlarda bu savaşın kısa sürede sonlanmayacağından yola çıkabiliriz.
Bu savaşın genişleme, taktik atom silahlarının da kullanıldığı bir savaşa da dönüşme potansiyeli de vardır.
Bunun yanında bu savaşta Ukrayna’daki atom santrallerinden her hangi birinin savaştan zarar görme, halkların yeni bir atom santrali “kazası!” sonucunda radyoaktif sızıntı ve esintilerin sonuçları ile karşı karşıya kalma ihtimali de vardır.
Bütün bunlar halklar için felaketin boyutlarının büyümesi anlamına gelir.
Bu yüzden, bugün zerresi bile görünmeyen geniş bir barış hareketi yaratma görevine dört elle sarılmak bütün barışsever, demokrat, devrimci insanların görevidir.
Komünistler, böyle bir barış hareketini yaratma için en ön safta mücadele ederken, aynı zamanda işçilere ve emekçilere şu gerçeği de bütün çıplaklığı ile anlatmak, aydınlatmak görevine sahiptir:
Gerici, haksız, emperyalist savaşlar kapitalizmin sürekli yol arkadaşıdır. Kapitalizm/emperyalizmde, kapitalist devlet/güçler arasında barış, yalnızca iki savaş arasında bir soluklanma ve yeni savaşlara hazırlanma için kullanılan geçici bir barıştır. Emperyalizmde kalıcı barış mümkün değildir. Kalıcı barış ancak emperyalist sistemin bir bütün olarak, proletaryanın önderliğinde devrimlerle bir daha gelmemecesine tarihin çöplüğüne gömüldüğünde, “Halklar kendi konuştuğunda” sağlanabilir. Kalıcı barış için mücadele, kapitalist emperyalist sisteme karşı devrim mücadelesidir! Sosyalizm, komünizm için mücadeledir!
Gerici, haksız emperyalist savaşlarda işçiler, emekçiler ellerindeki silahı kendi burjuvazilerine doğru çevirmek, savaşı iç savaşla, devrimle sonlandırmak için, kendi ülkelerinin burjuvazilerinin “yenilmesi” için mücadele etmelidir.
Baş düşman kendi ülkendedir, kendi burjuvazindir.
Yeni bir dünya savaşının hazırlıkları
Ukrayna’daki savaş 2000’li yılların başından beri sertleşerek süren dünyayı yeniden paylaşım dalaşında şimdiye kadarki en tehlikeli zirve. Dünyanın iki kampa bölündüğü soğuk savaş döneminden bu yana ilk kez yeniden taktik atom bombasının kullanılabileceği ciddi olarak konuşuluyor. Rusya atom silahı arsenalini aktifleştirdiğini, eğer varlığını “ciddi tehdit altında” görürse, atom silahını da kullanacağını ilan etti. Bunun yalnızca bir blöf olmadığını, Rusya’nın bu savaş öncesinde ve sırasında yaptığı açıklamalardan ve pratiğinden biliyoruz. Eğer ABD ve NATO şimdi Rusya ile sınırlı bir atom savaşını göze alırsa, Rusya’nın böyle bir savaşa hazır olduğu bir ortamda bulunuyoruz. ABD ve NATO ülkelerini şu an geri tutan, kendi halklarının henüz böyle bir savaşa hazır olmamasıdır. Kendi aralarındaki birlik bu konuda sağlam olmadığı gibi, “cephe gerisi”de henüz böyle bir savaş için yeterince hazırlanmış durumda değildir.
Ukrayna’daki savaş, bütün ülkelerde egemen burjuvazi tarafından, başını karşılıklı olarak Çin ve ABD’nin çekeceği kesin hesaplaşma olacak Üçüncü Dünya Savaşı’nın hazırlığı için kullanılıyor. Silahlanma bütün zamanların en büyük boyutlarına ulaştı. Bütün emperyalist ve gerici ülkeler “savunma harcamaları” adını verdikleri savaş bütçelerini katlayarak arttırıyorlar. İçe dönük olarak militaristleşme, faşistleşme ilerletiliyor. Her fırsatta “Olağanüstü hâl”ler gündeme getiriliyor. Bütün bunlar savaş hazırlıklarıdır.
Ukrayna’da doğrudan savaş biçiminde yürüyen büyük hesaplaşmaya hazırlık; başka alanlarda emperyalist büyük güçlerin müttefiklerini de yanlarına alarak yaptıkları karşılıklı büyük askerî manevralar ve karşılıklı provokasyonlarla sürüyor.
NATO güçleri özellikle Rusya’ya yakın alanlarda sürekli askerî manevralar yapıyor.
Rusya da, Çin ve son olarak Kuzey Kore ile birlikte düzenlenen ortak askerî manevralarla savaşa hazır olduğu mesajını veriyor.
Son dönemde ABD Pasifik’te esas düşmanı olarak gördüğü Çin’e karşı provokasyonlarını arttırdı.
Çin’in “uçağını vurabiliriz” tehdidine rağmen ABD Temsilciler Meclisi Başkanı N. Pelosi Tayvan’ı bir geceliğine de olsa ziyaret etti.
Çin’in buna cevabı, Tayvan’ı üç gün boyunca tam bir askerî abluka altına alan son yılların en geniş askerî tatbikatı oldu. Tayvan’ın Çin tarafından askerî işgalinin (Çin, buna, Çin’in bu toprağının ana vatana katılması adını veriyor!) dört dörtlük bir provasıydı yapılan.
Bu, ama ABD’yi durdurmuyor. Bu provanın hemen ertesinde bir başka Amerikan parlamenterler heyeti Tayvan’ı ziyaret ettiler!
Aslında bütün bunlar, iki esas rakibin peşrevleri.
Bugün eğer dünya savaşı çıkmıyorsa, bunun temel nedeni Çin’in askerî olarak ABD ile doğrudan bir askerî çatışmaya girecek kadar hazırlıklı ve güçlü olmamasıdır. Askerî güç açısından bu iki güç arasında hâlâ büyük fark vardır. Fakat makasın açıklığı giderek kapanmakta, Çin askerî açıdan da kendini büyük paylaşıma hazırlamaktadır. Çin kendini hazırladığında büyük çatışma kaçınılmazdır. Bunun için Çin’in biraz daha zamana ihtiyacı, bu bağlamda önüne koyduğu bir hedef, bir planı var. Ve görünen odur ki, o zaman gelene kadar Çin “provokasyon”a gelmeyecektir. Kozlar, eğer ABD ve batılı emperyalistler “ön tedbir olarak” Çin’e önceden doğrudan saldırmazlarsa, Çin askerî hazırlığını tamamladığında paylaşılacaktır.
Hiç kimse bu konuda kendini “canım bu kadar cani olamazlar”, “bu, onların da sonunu getirir”, “sağduyu galip gelir” vb. hayallere kaptırmasın. Ukrayna’da 8 yıldır yerel olarak süren temsilci savaşının şimdiki savaşa dönüşmesi, bize emperyalistlerin “sağduyusu“nun emperyalist çıkardan başka bir şey olmadığını, bunun için her şeyi yapabileceklerini, yaptıklarını bir kez daha gösterdi, gösteriyor. Bir üçüncü dünya savaşı, halklar açısından ilk iki dünya savaşının yıkımından çok daha fazlasını getirecek olan korkunç bir felakettir.
Böyle bir savaş iki türlü engellenebilir.
- Savaşın tarafı emperyalist ülkelerde proletarya önderliğinde devrimler yeni bir emperyalist dünya savaşını engellemenin en kestirme yoludur. Emperyalist dünya savaşını engellemenin kestirme ve doğru yolu proleter dünya devrimidir.
Komünistler savaşı bu yolla engellemek için ellerinden gelen her şeyi yapma görevine sahiptir.
- Çok geniş bir barış hareketi üçüncü dünya savaşının çıkmasını engelleyebilir, savaşı erteleyebilir, emperyalist barışın sürmesini sağlayabilir.
Bugünkü güç dengesinde, komünist ve devrimci hareketin içinde bulunduğu durum ve gelişme hızında üçüncü bir dünya savaşının ertelenmesi veya engellenmesinin oldukça güç olduğu aşikâr.
Fakat güçlükler aşılmak için vardır. Ve komünistler “yapılması güç olan basit” i gerçekleştirmek için vardır!
Savaş ve barış konusunda her şeye rağmen bıkmadan usanmadan Lenin’in Ekim Devrimi’nin Dördüncü Yıldönümünde yaptığı konuşmadaki şu sözlerini işçi sınıfının bilincine yerleştirmektir görev:
“Emperyalist savaştan ve bunu kaçınılmaz şekilde yaratan emperyalist barıştan (…) bu cehennemden, Bolşevik mücadele olmaksızın, Bolşevik devrim olmaksızın kurtulunamaz.”
20 Ağustos 2022