Okumak İçin:
https://ydicagri.com/pdf/dergiler/isci/09-2021.pdf
MÜLTECİLER GÜNAH KEÇİSİ DEĞİLDİR!
Dünyada milyonlarca insan yaşam alanlarını savaş, yoksulluk, açlık, kuraklık vb. çeşitli nedenlerle yaşanamaz hâle gelmesi sonucu daha iyi yaşayabileceklerini düşündükleri alanlara göç etmek için yollara düşüyor.
Göç yollarında olan milyonlarca insan için kendi ülkelerine göre daha gelişmiş olan ülkeler, bunlar içinde de en gelişmiş kapitalist metropoller göç hedefidir.
Türkiye bir göç ve geçiş ülkesidir.
Milyonlarca insan, daha iyi bir yaşam için Türkiye üzerinden Batıya kapitalist/emperyalist ülkelere gitmeye çalışıyor.
Kuzey Kürdistan Türkiye’de kitleler içinde göçmen/mülteci karşıtlığı giderek gelişiyor. Burjuva partilerin bir bölümü CHP, İP vb. bu karşıtlığı körüklüyor. Bu partiler toplumun en çok ezilen, en çok dışlanan, en zorda olan yoksul kesimlerine karşı göçmen düşmanı politika izliyorlar.
AKP hükümeti ise Afganistanlı, Suriyeli göçmenleri, Batıya karşı koz olarak görüyor, AB’den para koparmak için göçmenleri araç olarak kullanıyor.
Mülteciler üzerinden kışkırtılan ırkçılık yer yer göçmenlere/mültecilere yönelik saldırılara dönüşüyor. Bunun son örneği Ankara Altındağ’da yaşandı.
Ankara’nın Altındağ ilçesine bağlı Battalgazi Mahallesi’nde 10 Ağustos günü, bir tarafın Suriyeli olduğu belirtilen iki grup arasında çıkan bir kavgada, Emirhan Yalçın isimli bir kişinin bıçaklı saldırı sonucu hayatını kaybetmesinin ardından akşam saatlerinde toplanan gözü dönmüş ırkçı güruh, mahallede yaşayan Suriyeli göçmenlerin ev ve işyerlerine saldırdı.
Suriyelilerin oturduğu evler taşlandı. Suriyelilere ait işyerlerinin kapıları kırılarak içerideki eşyalar talan edildi. İşyerleri ateşe verildi. Suriyelilere ait araçlar tahrip edilerek kullanılmaz hale getirildi. Bu saldırılar sonucu yaralananlar oldu. Polisin saldırılar başladığında gösterdiği hayırhah tutum, ırkçıları daha da cesaretlendirdi. Polis ancak ırkçı kalabalığın artması ve saldırıların yoğunlaşması sonucunda lütfen müdahale etti!
İnsanlar yerini yurdunu neden terk eder?
Başta ABD olmak üzere, Afganistan’ı işgal eden emperyalistler işgal güçlerini geri çekti. İşgalin gerekçesi olarak gösterilen Taliban ise Afganistan’da yeniden iktidara geldi.
Afganistan’da işgalcilerin ayrılması ve Taliban’ın yeniden iktidara gelmesi, yeni bir göç dalgasını tetikledi. Onbinlerce insan göç yollarına düştü.
Afganistan, Suriye savaşından kaçan milyonlarca insan Türkiye’ye sığındı. Kötü koşullarda yaşayan, barınan, ucuz işgücü olarak kullanılan, ırkçı saldırılara uğrayan, Afganistanlı, Suriyeli göçmenler günah keçisi olarak görülmektedir.
İşsizliğin artmasının, ucuz işgücünün, fiyatların artmasının sorumlusu/nedeni başta Suriyeliler olmak üzere göçmenler değil, kapitalist sömürü düzenidir! Gözünü daha fazla kâr hırsı bürümüş sermayenin egemenliğidir!
İnsanlar yerini yurdunu neden terk eder? Neden göç yollarına düşer? Neden kurulu düzenlerini, evlerini terk eder? Neden boğulma pahasına, denizleri kırık dökük deniz taşıtları ile aşmaya çalışır?
Önyargısız bu sorulara cevap verdiğimizde, mültecilik ve göç olgusunun temelinde yatan nedenler ortaya çıkar.
Mülteci olmanın temelinde, emperyalist, gerici devletlerin siyaseti ve emperyal hedefleri önemli rol oynamaktadır. Emperyalistler, kendi emperyalist çıkarları için savaş çıkarmakta, temsilci savaşları yürütmektedir. Göç yollarına düşmenin temel nedeni açlık, savaşlar ve kapitalist barbarlığın yarattığı koşullardır. Açlıktan, savaşlardan ve katliamlardan kaçanlar, sınırları yıkıp geçmektedirler. Mülteci sorunu, kapitalist-emperyalist sistemin eseridir. Mültecileri ülkelerinden koparan, yollara düşüp başka topraklarda birer rehine gibi yaşamaya mahkûm eden emperyalist haydutlardır. Denizlerin karanlık sularına gömülen gemilerde ve botlarda yaşamlarını yitirenlerin, sınır boylarında kurşunlananların sorumlusu da onlardır.
Mülteciler gittikleri her ülkede günah keçisi olarak görülmektedir. Egemen sınıflar, mültecilerin durumunu ırkçılığın körüklenmesi için kullanmaktadır. Irkçı tavırlarla karşılaşmaları, toplum içindeki sosyal statülerini kaybetmeleri, bir topluluğa olan aidiyetlerini kaybetmeleri, mültecilerin sosyal ve kültürel alanda yaşadıkları sorunların başında gelmektedir. Travmatik yolculuk süreçleri, yol boyunca karşılaşılan zorluklar, kötü muameleler, kimlik yokluğu, belirsizlik, korku, endişe, kalınan yer ile ilgili zorluklar ve her an geri gönderilme korkusu yaşanan sorunların başında gelmektedir.
Sınırlar açılsın, duvarlar yıkılsın!
Sığınma hakkı temel insan hakkıdır. Her insan çeşitli nedenlerden dolayı bir gün mülteci olabilir.
Mültecilere/göçmenlere yönelik düşmanlığa karşı çıkalım!
İşçilerin, emekçilerin yaşadığı sorunların nedeni göçmenler değildir!
İnsanların yerini yurdunu terk etmek zorunda kalmasının nedeni kapitalizmdir.
Burjuva muhalefetin körüklediği, sol içinde de yaygın olan göçmen karşıtlığına karşı çıkalım!
Çözüm ülkelerin sınırlarına duvarlar örmek değildir. Çözüm göçmenleri kamplara tıkmak, güvencesiz ülkelerine göre zorla geri sürmek değildir.
Sınırlar kaldırılsın! Göçmenler konusunda bütün ülkelerde, göçmenlere kalma, özgür seyahat, her konuda eşit haklar ve vatandaşlık hakkı sorunun çözümüdür. Burjuva devletlerin tümünün bu konudaki siyaseti göçmenleri kendi iç sorunlarının günah keçisi yapmaktır. Irkçılığı körüklemektir. Emekçileri birbirine düşman etmektir. Çözüm bunu yapanların iktidarlarını devirmekte, işçilerin emekçilerin iktidarlarını kurmaktadır.
“Ülkemiz elden gidiyor” “Ülkemizde yabancı haline geliyoruz” vb. söylemler örneğin Avrupa’da bugün hala Türkiyeli/Kuzey Kürdistanlı göçmenlere yönelik ırkçı söylemlerin alaturka versiyonudur.
Göçmenlere karşı ırkçı politikaları iktidar mücadelesinde araç haline getiren burjuva politikacılarının
bu tavırlarını mahkum edelim.
Kahrolsun ırkçılık, şovenizm ve her türden gericilik!
Yaşasın işçilerin emekçilerin birliği, halkların kardeşliği!
Yaşasın proleter enternasyonalizmi!
Ağustos 2021