Ankara’da Alevilerin kutsal ayı olan Muharrem ayının oruç tutulan ilk günü 30 Temmuz’da Türkmen Alevi Bektaşi Derneği, Şah-ı Merdan Kültür Evleri Yaptırma ve Yaşatma Derneği, Ana Fatma Cemevi, Batıkent Serçeşme Cemevi, Tuzluçayır Demokratik Alevi Derneği, Gökçebel Köy Derneği’ne peş peşe saldırı düzenlendi.
Saldırıda iki kişi yaralandı.
Alevi kurumlarına bir gün içinde peş peşe saldırı düzenlenmesi, saldırıların organize ve planlı olduğunu göstermektedir.
Saldırılar aynı zamanda karanlık provokasyon girişimine de işaret etmektedir.
Alevi kurumlarına yapılan saldırıyı kınıyoruz.
Ankara’da Alevi kurumlarına yapılan saldırı ne ilktir, ne de son olacaktır!
Bu saldırılar dün Maraş, Sivas, Malatya, Madımak, Gazi’de vs. yapılan saldırıların/katliamların devamıdır.
Alevilere yönelik saldırıların/provokasyonların/katliamların nedeni faşist düzendir.
Bu düzenin koruyucusu, kollayıcısı faşist devlet katliamların sorumlusudur.
Devleti yöneten hükümetler de katliamların siyasi sorumlusudur.
Faşist devlet ihtiyaç duyduğunda emekçi muhalefeti parçalamak, çeşitli kesimleri birbirine düşürerek kendisine yönelen, yönelebilecek muhalefeti zayıf düşürmek ya da toplumun bir kesiminin desteğini sağlamak için milliyetçiliği/ırkçılığı körükleyerek toplumun bir kesimini diğer kesim(ler)ine düşman hâline getirir. Bu ve benzeri şeyleri gerçekleştirmek için devlet gerek “yasal” güçleri gerekse denetiminde/desteğinde oluşturduğu gizli gruplar/çeteler üzerinden provokasyonlara, katliamlara, siyasi cinayetlere başvurur.
Bu, sadece Türkiye’ye özgü bir durum değil, tüm kapitalist devletler için geçerli bir durumdur.
Devlet hizmet ettiği kapitalist sınıfın çıkarlarını korumak için her türlü provokasyonu, cinayeti, katliamı gerçekleştirmekten çekinmez; emekçiler cephesini parçalayabilecek ideolojik yaklaşımların toplum içinde serpilip gelişmesinde bir sakınca görmez. Tam tersine eğer kullanışlı ve getirisi olan araçlar ise bizzat kendisi bu araçların gelişmesine destek olur.
Dincilik, milliyetçilik, ırkçılık, bu bağlamda en fazla kullanılan ideolojik araçlardandır. Türkiye’de dinin, mezhep farklılıklarının kullanılarak toplumun ayrıştırılması bunun bildiğimiz bir örneğidir. Sivas, Maraş, Çorum, Madımak katliamları bu tür provokasyonların en bilinenleridir ve etkileri yıkıcı olmuştur. Yine Ermeniler ve Kürtler başta olmak üzere, Türk olmayan ulus ve azınlık milliyetlere yönelik ırkçı/milliyetçi saldırıların sistemli bir şekilde devlet politikası olarak uygulandığı bir ülke, üzerinde yaşadığımız ülkedir.
Suriyeli göçmenlere karşı yoğunlaşan milliyetçi/ırkçı saldırılar, Alevilere yönelik provokasyonlar bu temelde ortaya çıkan güncel örneklerdendir.
Böl, parçala, yönet sermayenin siyasetidir.
Ulusal, dinsel, mezhepsel farklılıklar işçilerin, emekçilerin, ezilenlerin dünyasında sorun değil zenginliktir.
Farklılıklarımızı kaşıyanlara, kullananlara izin vermeyelim!
Alevilere yönelik saldırılara son!
Laiklik ve din konusunda kısaca tavrımız şöyledir:
Devletin gerçek anlamda laik olması, devlet işleri ile din işlerinin bütünüyle birbirinden ayrılması, “diyanet işleri” vb. kurumların dağıtılması, devletin din işlerinden elini çekmesi, dinin de devlet işlerine karışması ve karıştırılmasının engellenmesi ancak halkın kendi iktidarında mümkündür.
Halkın iktidarında din bütünüyle kişinin özel işi olacak, devlet her dine, mezhebe, dini örgütlenmeye eşit mesafede uzak duracak; hiçbir dine, mezhebe, dini örgütlenmeye hiçbir destek sunmayacak, imtiyaz tanımayacaktır.
Bu çerçevede din bütünüyle serbest olacak, özel, sivil örgütlenmeler olarak din örgütlenmesine, bu örgütlenmeler halk iktidarına karşı ve halkın devletine yönelik örgütlenmeler olmadığı sürece müdahale edilmeyecektir.
Sınırsız, sömürüsüz, sınıfsız yeni bir dünya mümkündür!
Bu mümkünlüğü gerçeğe çevirmek elimizde!
2 Ağustos 2022