Güney Kürdistan’da 25 Eylül’de yapılacak bağımsızlık referandumu yaklaşırken, bölgede ve uluslararası alanda referanduma karşı tepkiler de artıyor.
Son olarak Irak parlamentosu referandumu tanımama kararı aldı.
PKD, (Kürdistan Demokrat Partisi) YNK, (Kürdistan Yurtseverler Birliği) emperyalizmin işbirlikçisi olarak hareket eden partilerdir. “Kürdistan Bölgesel Yönetimi” demokrat bir yönetim değildir. Barzani görev süresi çoktan dolduğu halde görevini bırakmıyor. “Kürdistan Bölgesel Yönetimi”nde meclis işlevsiz. Bir süreden beri kapısına kilit vurulmuş durumda. AKP ile Barzani yönetimi arasında tarikat kardeşliği ve T.C. ile Güney Kürdistan arasında iyi ekonomik ve siyasi ilişkiler var. Barzani yönetimi T.C.’nin alandaki en iyi müttefiki konumunda.
Bunlar olgular. Referanduma karşı tavır takınırken çıkış noktamız bunlar olmamalıdır. Çıkış noktamız Kürt ulusunun kendi kaderini tayin etme hakkı olmalıdır.
“Kürdistan Bölgesel Yönetimi”nin aldığı referandum kararını uygulaması, Güney Kürdistan’da Kürtlerin kendi kaderlerini tayin hakkının kullanılması olarak, en tabii haktır ve doğrudur. Kürt ulusunun ayrı devlet kurma hakkı, kendi kaderini kendisinin belirlemesi en doğal, demokratik hakkıdır!
Kürt ulusunun Güney Kürdistan’da yaşayan bölümü isterse ayrı devletini kurabilir. Federasyon, özerklik gibi biçimler altında aynı devlet içinde diğer uluslar ve ulusal topluluklarla birlikte de yaşayabilir. Hangi biçimi tercih edip uygulayacağına karar verme hakkı Güney Kürdistan’da yaşayan Kürt ulusuna aittir. Önemli olan bu hakkın kayıtsız şartsız tanınması, uygulanmasına karşı çıkılmamasıdır. Kürt ulusunun Güney Kürdistan’da yaşayan bölümünün nasıl yaşayacağına karar verme imkanının ortaya çıktığı bir ortamda reaferandum yapılmasına karşı çıkmanın hiçbir gerekçesi olamaz. Güney Kürdistan’da, yapılacak referandumda iki seçenek vardır: Ya Irak’la birlikte o devlet içinde ”Kürdistan Bölgesel Yönetimi” olarak yaşanmaya devam edilecek, ya da “Bağımsız Kürdistan Devleti” kurmak istiyoruz denecektir. Bu, bugünkü şartlarda Kürt ulusunun Güney Kürdistan’daki bölümünün bir irade beyanı olacaktır öncelikle. Anda Bağımsız Kürdistan Devletini bugünden yarına ilan etme diye bir iddia ve planı da yoktur Bölgesel Yönetimin. Referandumda hangi sonuç çıkarsa çıksın, çıkan sonuca saygı gösterilmelidir.
Kürt sorunun gerçek anlamda çözümü gerçek anlamda antiemperyalist, demokratik bir halk devrimindedir. Halklar hapishanesine son vermenin tek yolu demokratik halk devrimidir. Irak’ta ulusal sorunun çözümü, Irak’ın gerçek anlamda demokratikleştirilmesinden geçmektedir. Kürt ulusunun kendi kaderini özgürce belirleyebilmesi için demokratik bir ortamın yaratılması gerekmektedir. Özgür ve gerçek anlamda demokratik bir ortamın yaratılması kapitalist sistem içerisinde mümkün değildir. Öncelikli hedef zoraki birliğin ortadan kaldırılmasıdır. Ulusların birlikte yaşamasının ön şartı, zoraki birliğin parçalanması ve milliyetler arasında tam hak eşitliğinin sağlanmasıdır. Yaratılan demokratik bir ortam içerisinde, Kürt ulusu nasıl yaşayacağına kendi özgür iradesi ile karar verecektir. Biz komünistler olarak; özgür ve eşit ulusların sıkı bir birliğinden yanayız. Ama istediğimiz zoraki bir birlik değildir. Birlikte yaşamanın ön şartı, ayrılma özgürlüğünün tanınmasıdır. Ayrılma özgürlüğünün tanınması, Kürt ulusunun kendi kaderini belirlemesi ve nasıl yaşayacağına kendisinin karar vermesi anlamına gelir. Bu tavrımız, Irak’ta Kürtlerin demokratik hakları için mücadele edilmemesi gerektiği anlamına gelmez. Biz, gerçek çözümden ve kalıcı barıştan yanayız. Bu yüzden halklar hapishanesine son vermenin yolu Irak faşist devletinin yıkılmasına bağlıdır. Görev, demokratik halk devrimi için mücadeledir.
14 Eylül 2017