Maraş’ın Pazarcık ilçesinde 6 Şubat Pazartesi günü saat 04.17’de 7,7 büyüklüğünde çok şiddetli bir deprem meydana geldi. Deprem sonrasında en büyüğü 6,6 olmak üzere onlarca artçı deprem meydana gelirken, Maraş Elbistan ilçesinde saat 13.24’te 7,6 büyüklüğünde çok şiddetli bir deprem daha gerçekleşti.
Deprem çok geniş bir alanda, 10 ilde, Suriye’de etkili oldu ve büyük yıkıma, can ve mal kaybına neden oldu.
Ölü ve yaralı sayısı giderek artıyor.
Devlet nerede?
Depreme anında müdahale, enkaz altında kalan insanların kurtarılması için ilk saatler çok önemlidir. Bunun için ama depreme önceden hazırlanmak gerekir.
Depremin bırakalım ilk saatleri, saatler sonra, hatta günler sonra; yeterli hazırlık olmadığı için kimi köylerde, ilçelerde, yerleşim yerlerinde arama kurtarma çalışmalarına başlanılamadı. Çünkü ne yeterli ekipman, ne de yeterli eğitimli insan gücü vardı. “Devlet büyüktür”, “Tüm yerleşim birimlerine ulaşılmıştır!” hamasi nutuklarına rağmen gerçek propagandası yapıldığı gibi değildir.
Deprem bölgelerinden “devlet nerede?” haykırışları geliyor. Halk kendi imkanlarıyla kurtarma çalışması yapmaya çalışıyor.
Maraş depremi de gösterdi ki, “sosyal devlet”, “halka hizmet için” var olduğu söylenilen devlet, Maraş depremi gibi doğal afet olayında enkaz altında kalmıştır. Çünkü devlet halka hizmet için örgütlenmiş bir güç değildir. Tam tersine sermayenin halkı ezmesinin, sömürmesinin bir aracı olarak vardır.
Göz göre göre gelen deprem
Maraş depremi göz göze göre gelen bir depremdir. Yer bilimcilerinin tüm uyarılara rağmen hiçbir önlem alınmamıştır.
Elazığ depreminden sonra Maraş’ın “Doğu Anadolu Fay Hattı’nın”, Gölbaşı-Türkoğlu segmentinde yer aldığını, bu segmentte 509 yıldır büyük bir deprem yaşanmadığını belirten yer bilimciler, “Geçmişte de 7’den büyük veya 7 civarında deprem üretmiş olan bu segmentin her an 7 ve civarında bir deprem üretme olma olasılığı”nın olduğunu söyleyerek uyarılarda bulunmuştu.
Bu uyarılarda bulunan yer bilimcilerden biri olan Prof. Dr. Naci Görür depremin ardından “Bu depremin gelmekte olduğunu yerbilimciler olarak söyleye söyleye, yaza yaza dilimizde tüy bitti. Hiç kimse ne diyorsunuz diye tepki bile vermedi” açıklaması yaptı.
Naci Görür haksız değil. Fakat unuttuğu bir şey var: Kapitalist sistemde yaşıyoruz. Kapitalizm parayı, kârı, rantı insan sağlığının üzerinde görür. Kapitalizmde her şey paraya, kâra bağlı olarak ele alınır.
Deprem değil, işçilerin, emekçilerin sömürüsü üzerine, kâr, hep daha fazla kâr, en fazla kâr üzerine kurulu kapitalist düzen öldürüyor!
Deprem öldürmez, kapitalizm öldürür!
Deprem haritasına bakıldığında, Kuzey Kürdistan/Türkiye topraklarının %92’si deprem bölgeleri içerisindedir. Nüfusun %95’i deprem tehlikesi altında, büyük sanayi merkezlerinin %98’i ve barajların %93’ü deprem bölgesinde bulunmaktadır.
Bu gerçeklere rağmen alınan tedbirler ve yapılan yatırımlar devede kulaktır.
1999’da gerçekleşen Marmara Depremi’nden sonra toplanan deprem vergileri, olası depremlere hazırlık için kullanılmadı sermayeye peşkeş çekildi.
Afet toplanma alanları inşaat şirketlerine peşkeş çekildi, AVM dikilmesine onay verildi.
“İmar Affı”, “İmar Barışı” adı altında çürük binalara rant karşılığında “oturulabilir” raporları verildi. “Kentsel dönüşüm” adı altında müteahhitler zenginleştirildi. Hırsız müteahhitlerin malzemeden çalmalarından pay alındı, onların hırsızlığına göz yumuldu.
Bu nedenlerle Maraş depreminde yaşanılan büyük yıkımın, binlerce insanın ölmesinin, yaralanmasının, evsiz-barksız, aç-açıkta kalmasının sorumlusu ve suçlusu bir bütün olarak kapitalist sömürü düzeni ve onun koruyucusu/kollayıcısı devlettir. Devleti yöneten siyasilerdir.
OHAL’e hayır!
Cumhurbaşkanı RT Erdoğan Maraş depreminin vurduğu 10 ilde 3 ay sürecek OHAL ilan etti.
Muhalif medyanın deprem bölgesinden haber akışını engellemek, deprem yardımlarının kendi belirledikleri AFAD üzerinden yapılmasını sağlamak, zamanında ve yeterince müdahale yapmadıkları için deprem bölgesinde kendilerine karşı gelişen öfkenin toplumsal patlamaya dönüşmesini engellemek için OHAl ilan ettiler.
Deprem bölgesinde insanların OHAL’e değil yardıma ihtiyacı var.
Devlet kurumları üzerinden yapılan yardımların büyük bölümünün ihtiyaç sahipleri yerine birilerinin cebine girdiği, yeni deprem zenginlerinin yaratıldığı geçmişteki deneyimlerden sabittir.
Ne yapmalı?
Deprem, önceden ne zaman olacağı bilinmeyen bir doğa olayıdır. İnsanlar doğa olaylarının olmasını engelleyemez, ama depremlerle yaşamak, gerekli tedbirleri almak, depremin vereceği zararı en aza indirmek, depremin yeniden ve hep yoksulları vurmasını engellemek mümkündür!
Merkezinde insanın değil, daha fazla kârın durduğu kapitalizm var olduğu sürece, doğa olaylarının felaketli sonuçlara yol açması kaçınılmazdır.
Deprem kader değil! Alın yazısı değil!
Deprem ülkesi olmamıza rağmen, gereken tedbirleri almayan, depreme hazırlık yapmayan kim?
Sorumlu ve suçlu kapitalist sömürü düzenidir. Sermayenin çıkarlarını koruyan ve kollayan devlettir. Siyasi iktidardır. Azami kâr güdüsüyle hareket eden kapitalizmdir.
Sorun depremlerin olması değil, kapitalist sistemin ta kendisidir. Azami kâr hırsı ile kapitalizm demirden-betondan çalarak, sağlam ve sağlıklı olmayan yapılaşmayı yaratarak, depremlerin felaketli sonuçlara yol açmasına neden olmaktadır.
Depremin öncelikle işçileri, emekçileri, yoksulları vurmasını engellemenin tek yolu, işçilerin emekçilerin devrimiyle, sömürü sistemini yıkmak, doğa ile uyum içerisinde, merkezinde insanın olduğu bir sistem kurmaktır.
8 Şubat 2023