Kıdem Tazminatı konusu yıllardır çok kez gündeme gelen, devlet, patronlar ve sendikalar arasında bir çok kez müzakere edilen ve her seferinde bir değişiklik yapılmadan rafa kaldırılan konuların başında geliyor.
Gelinen aşamada öyle anlaşılıyor ki özellikle patronlar Kıdem Tazminatı sisteminin artık değiştirilmesini, mümkün olduğu oranda çıkarlarına daha uygun hale getirilmesini talep ediyor.
En azından şu anda gündemde olan ve üzerine tartışılan yeni düzenlemenin işçiden çok sermayenin çıkarlarına göre düzenlendiği açıktır.
Andaki Kıdem Tazminatı Düzenlemesinde Neler Var?
Kıdem Tazminatı ile ilgili önerilen yeni düzenlemenin içeriğine geçmeden önce mevcut yasanın ne olduğuna kısaca bakalım.
Bir çalışanın Kıdem Tazminatı’na hak kazanabilmesi için aynı işyerinde en az bir yılını doldurmuş olması gerekiyor. Birden fazla işyerinde bir yılın altında çalışsanız bile çalıştığınız sürenin toplamı değil, sadece bir işyerinde çalıştığınız süre göz önünde bulundurulduğu için Kıdem Tazminatı alınamıyor.
Aynı işyerinde bir yılın sonunda bir tam brüt maaşa hak kazanılıyor. Bu da yıllık brüt ücretin yüzde 8,33 üne denk geliyor.
Bir işçinin Kıdem Tazminatı alabilmesi için patron tarafından işten çıkarılması gerekiyor. İşçi kendi isteğiyle işten çıkarsa Kıdem Tazminatı alamıyor. Buradaki bir istisna şu; kadın işçi evlenirse evlendiği tarihten itibaren 1 yıl içerisinde, erkek işçi ise askerlik durumunda Kıdem Tazminatı’nı alabiliyor. Fakat kadın işçinin birikmiş Kıdem Tazminatı’nı alıp işe devam etme durumu yok. Evlilik sebebiyle işten ayrılması durumunda ancak kıdeme hak kazanabiliyor. İşten atılan her işçi otomatik olarak Kıdem Tazminatı alamıyor. İşçinin hangi gerekçelerle işten çıkarıldığı önemli. Eğer işçi, ‘haklı sebeple fesih’ maddesini düzenleyen İş Kanunu’nun madde 25/2’den çıkarılmışsa Kıdem Tazminatı alamıyor. Bu nedenle patronların Kıdem Tazminatı ödememek için sıkça kullandığı maddelerden birisi de budur.
Bu fesih türü sonucunda, işçi herhangi bir tazminata hak kazanamayacağı gibi iş güvencesi hükümlerinden ve işsizlik ödeneğinden de yararlanamıyor.
Bazı ender durumlarda, örneğin ücreti eksik ya da geç ödeniyorsa, fazla mesaisi verilmiyorsa, işçi sağlığı önlemleri alınmamış ya da mobbing uygulanıyorsa, işçi işten çıksa da Kıdem Tazminatı alabiliyor. Fakat bunun işçi tarafından belgelenmesi gerekiyor. Böyle bir durumda Kıdem Tazminatını mahkemeye başvurmadan almak zaten neredeyse mümkün değildir. Bunun için ise uzun hukuksal süreç ve hiç de az olmayan mahkeme giderlerinin karşılanmasının göze alınması gerekiyor.
Tüm şartları yerine getirmiş bir işçinin otomatik olarak Kıdem Tazminatı alabilmesi de oldukça enderdir. Çoğu durumda patronlar Kıdem Tazminatı ödemek istemediği ve ödemediğinde herhangi bir yaptırım da söz konusu olmadığı için, işçiler hakkı olduğu halde hukuksal yollara başvurmak zorunda kalıyor ve bu davalar yıllar sürüyor.
Hukukçuların yaptığı açıklamalara göre iş davaların neredeyse tamamını kıdem tazminatı ve işe iade davaları oluşturuyor.
Tüm bu zorluklara rağmen Kıdem Tazminatı alabilen çalışan işçi sayısı oldukça düşüktür. Bu oran yüzde 14 civarındadır.
İşçilerin büyük bir bölümünün yararlanamadığı Kıdem Tazminatı’nın olduğu gibi devam etmesini savunmak işçilerin çıkarına uygun değildir.
Bu nedenle sendikaların mevcut Kıdem Tazminatı’nı iş güvencesi olarak görüp “kırmızı çizgi” ilan etmeleri, bu haliyle kalmasını savunmaları yanlıştır.
Tek tek bazı sendikacılar, Kıdem Tazminatı hakkının şimdiki haliyle yeterli olmadığını dile getirse de sendikaların hemen hemen hepsinin siyaseti var olanın korunması yönündedir. Oysa sendikaların görevi işçilerin küçük bir bölümünün yararlanabildiği bir hakkı korumak değil, bir bütün olarak işçi sınıfının haklarını korumak ve daha önemlisi bu hakları ileriye taşımanın mücadelesini vermektir.
Yeni Sistem Ne Getiriyor?
Hükümetin en son önerdiği ve şu anda üzerine tartışılan Kıdem Tazminatı düzenlemesinin bütün detayları açıklanmamış olsa da kamuoyuna yansıdığı kadarıyla önerilenler şunlar:
Kıdem Tazminatı şimdiye kadar olduğu gibi tek başına bir düzenleme olarak değil, oluşturulacak bir fonla Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ile entegre edilecek. Adına “Tamamlayıcı Emeklilik Fonu” (TES) denilen bu sistemle her ikisi tek çatı altında birleştirilecek. Uygulama tarihi olarak 1 Ocak 2022 öngörülüyor.
Hükümetin kendisinin de kabul ettiği emekli maaşlarının düşüklüğü güya bu yolla yükselmiş olacak. “Çift emeklilik” olarak propagandası yapılan şey esasında işçilerin ücretinden kesilerek BES adı altında elde edilen birikimden başka bir şey değildir. Zaten aldığı ücret ile zar zor geçimini sağlayan işçi ve emekçilerin ücretinden kesip buna da “sizin için birikim yapalım” demek sahtekarlıktır.
Sendikalar ile sermaye arasında en tartışmalı konulardan birisi 30 günün korunması ile ilgiliydi. Bu düzenleme ile 30 gün korunsa da ikiye ayırılıyor.
Yıllık Kıdem Tazminatının yüzde 5,33’üne denk düşen 19 günlük kısmı, şimdiki Kıdem Tazminatı yasasında olduğu aynen korunacak. İşçi andaki yasada yukarıda aktardığımız yükümlülükleri yerine getirdiği takdirde son çalıştığı işyerinden 19 günlük kıdem tazminatını patrondan almaya devam edecek. Geriye kalan yüzde 3’lük bölüm ise (11 gün) Kıdem Tazminatı Fonu’na aktarılacak. Bu miktar nemalandırılabilecek ve işçi birikimini takip edebilecek.
Görüldüğü gibi Kıdem Tazminatı’nın tümünün fona aktarılması söz konusu değildir. Böyle olduğunda ise işçinin kıdem tazminatının güvence altına alındığını söylemek, hem de fonların hangi amaçlar için kullanıldığı bilindiğinde demagojiden başka bir şey değildir.
Kıdem Tazminatı ile Bireysel Emeklilik Sigortası’nın birleştirilmesinden ortaya çıkacak olan Tamamlayıcı Sağlık Sigortası Fonu’na sadece işçi ve işveren değil, yüzde 1’de devlet katkısı öngörülüyor.
Öngörülen bu yeni sistemin en problemli yanlarından bir tanesi fonda birikecek olan kısmının hangi koşullarda alınabileceği ile ilgilidir.
Herşeyden önce Kıdem Tazminatı Fonu’nda birikecek paranın 60 yaşından önce çekilmesi bazı istisnalar dışında mümkün olmadığı gibi hepsini çekmek, bu istisnalara rağmen mümkün değildir.
Evlilik, (bir kereye mahsus) konut alımı, (ilk eviniz olması şartıyla!) ağır hastalık ve işsiz kalınması durumunda, (bunlar da bir kereye mahsus) fonda biriken tutarın ancak yüzde 10’u çekilebilecek.
60 yaşını tamamlamış ve diğer gereklilikleri yerine getirmiş olan çalışanların da tüm parayı çekmesi mümkün olmayacak. 60 yaşını tamamlamış işçiler Kıdem Tazminatı’nın ancak yüzde 25’ini toplu olarak alabilecek. Geriye kalan yüzde 75’lik kısmı ise aylık maaş olarak ödenecek.
Bu düzenlemenin sınırlı da olsa tek olumlu yanı fona yatırılan kısmı açısından 1 yıllık çalışma şartının kaldırılması ve işçi işten kendisi de ayrılsa kıdem tazminatını alabilecek olmasıdır.
Fakat daha büyük olan diğer kısmının bugün olduğu gibi patronların insafına bırakılmış olması kıdem tazminatı hakkının kuşa çevrilmesidir.
Bu düzenleme ile amaçlanan, bir dizi koşul öne sürerek çalışanların kıdem tazminatı hakkını mümkün olduğunca engellemek, bu türden bir fon ile sermayeye yeni finans kaynakları yaratmaktır.
Patronların çıkarı için sunulan bu teklifin bizim açımızdan savunulacak bir yanı yoktur. Bizim talebimiz işçi ve emekçilerin hakkı olan Kıdem Tazminatının hiçbir şarta bağlanmaksızın çalışanların en kolay biçimde ulaşabileceği, kullanabileceği bir hak haline getirilmesidir.
Doğru Tutum Ne olmalı?
Hiçbir hak kaybına uğramadan, kazanılmış hakların korunarak, her işçinin yararlanacağı, devlet güvencesinde bir fon için mücadele etmeliyiz.
Kapitalist sistemde tazminat hakkının korunması, hak kaybı olmaksızın devlet garantisi altına alınması ile sağlanır.
Çalışan her işçinin yararlanacağı, devlet güvencesinde bir fon yanlış değildir.
Tek başına Kıdem Tazminatı Fon’u oluşturulmalıdır. BES ile entegre edilmesi, “Tamamlayıcı Emeklilik Fonu” çatısı altında birleştirilmesini kabul etmemeliyiz.
Kıdem Tazminatı Fonu için mücadele taleplerimiz şunlar olmalıdır:
*Kıdem Tazminatı Fonu devreye girmeden önce, her işçinin hak ettiği kıdem tazminatı kendilerine ödenmelidir.
*Her işçiye bir yıllık çalışma karşılığı bir aylık brüt ücret patronlar tarafından fona yatırılmalıdır.
*Aylık brüt ücret yanında kazanılmış olan ve değişik dilimlerle işçiye bir yıl içerisinde ödenen sosyal haklar da aylık brüt ücretin üzerine eklenerek fona aktarılmalıdır.
*İşçi fonda biriken tazminatını istediği zaman çekebilmelidir.
*Fonda biriken işçilerin paraları hiçbir şekilde başka bir amaç için kullanılmamalıdır.
Kıdem tazminatı, işgücünün değerinin onun kalifiye olmasına paralel olarak yükselmesinin, bir işyerinde aynı işte daha uzun süre çalışmanın daha fazla kalifiye olma anlamına gelmesinin kapitalizm şartlarındaki ifadesidir. Kapitalizm şartlarında artı değerin bir bölümü işçiye işini kaybetmesi halinde, bir süre hayatını sürdürebilmesi için “kıdem tazminatı” adı altında verilmektedir.
Bugün sendikaların başında bulunan sendika bürokratları ile bu hakların elde edilmesi mümkün değildir. Bunun için işçi ve emekçilerin güçlü birleşik mücadelesine ihtiyaç vardır.
Varsın burjuvazi işçi sınıfının andaki durumundan faydalanarak saldırılarını sürdürsün. Ancak bu ilelebet böyle gitmeyecek işçi sınıfı er ya da geç burjuvaziyi yasaları ile birlikte tarihin çöplüğüne atacaktır.
Biz işçilerin kazanılmış haklarının daha iyi garanti altına alınması için mücadele etmeliyiz.
İşçilerin kazanılmış haklarının gasp edilmek istenmesine karşı mücadele etmeliyiz.
19 Haziran 2020