Sermaye, devlet ve sendika ağalarının birlikte oynadıkları, asgari ücreti belirleme tiyatro oyununun ilk gösterimi bugün yapıldı.
Asgari ücreti, yasa gereği 5’er işçi, işveren ve hükümet temsilcisi olmak üzere 15 kişiden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu belirliyor.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Reşat Moralı Salonu’nda toplandı. Komisyon üyesi taraftarlar “çalışanları enflasyona ezdirmeyecek asgari ücreti belirleyeceklerini” beyan etti.
Asgari Ücret Tespit Komisyonunun ikinci toplantısı 7 Aralık’ta Türk-İş’te, üçüncü toplantısı 9 Aralık’ta TİSK’te yapılacak.
2021 yılının son çeyreğinde liranın Dolar/Avro karşısında aşırı değer kaybetmesi sonucu enflasyon yükseldi. İşsizlik arttı. Ücretler eridi. Herşey pahalılaştı. Bu koşullarda asgari ücreti belirleme tiyatro oyunu daha da önem kazanıyor!!
Asgari ücret, bir işçinin ve ailesinin yeniden üretim faaliyetine katılabilmesi için minimum geçim araçlarının (beslenme, giyinme, barınma, sağlık vb. gibi) toplamını karşılayacak düzeyde olması gereken ücrettir. Olması gereken ücrettir diyoruz, çünkü sermayenin hakim olduğu tüm ülkelerde sömürünün, yani zenginleşmenin temel kaynağı çalışanların işgücünü soymak olduğundan ve çalışanlara ödenen ücretler ne kadar düşük olursa sömürücülerin kârı da o kadar çok olacağından hiç bir kapitalist ülkede asgari ücret minimum geçim araçlarının toplamını karşılayacak düzeyde değildir. Tersine tüm kapitalist ülkelerde asgari ücret sürekli ve sistemli olarak, asgari geçim araçlarının toplamının değerinden hep düşüktür.
Asgari ücret meselesi gerçekte emek sömürüsü ile ilintilidir. Marks’ın dediği “artı-değer sömürüsünün” pazarlık sahnesidir.
Asgari ücret mücadelesini emek sömürüsünü azalma kavgası olarak kavrarsak, o zaman sahneye bizim çıkmamız zorunludur. Ne kadar fazla ücret o kadar az artı değer sömürüsü demektir. Ama bu kendiliğinden ve dilenmekle olmaz. Mücadele ile kazanılır.
T.C. devleti tüm kurumlarıyla emekçiler üzerinde patronların baskı aracıdır. Bu araç dün olduğu gibi bugün de emekçilerin insan onuruna yaraşır bir şekilde yaşaması için değil, patron ve asalakların emekçileri daha fazla sömürmesinin bir aracı olarak kullanılmaya devam ediyor.
İşçiler-emekçiler kendi kaderlerini kendi ellerine almadan kendilerinin adına sahnelenen tiyatro oyunlarında seyirci olmaya devam eder.
Sorunun nihai çözümü bu yıl veya bir daha ki yıl “asgari” ücretlerin yükselmesinde değil, çünkü bu yıl yükselen gelecek yıl yine aynı düzeye iner ve bu böyle tekrarlanıp gider. Hâkim sınıf temsilcileri de her yıl aynı oyunu figüranlar değiştirerek oynamayı sürdürür. Bu sömürü düzeni var olduğu sürece bu böyle sürer gider.
Emekçiler adına, bizim adımıza oyun oynanmasını istemiyorsak, bu tekrarlanan tiyatro oyunlarına son verilmesini istiyorsak, balyoz yumruğumuzu sömürü düzeninin yıkılması için kaldırıp vurmalıyız. Kendimiz için sınıf olmalıyız. Kendi sınıfsal örgütümüze sahip çıkıp onun güçlenmesi için kavganın dümenine geçmeliyiz.
Ya bize dayatılan açlık sınırının altında olan sefalet ücretine mahkum olacağız ya da geçinilebilir bir ücret için mücadele edeceğiz.
Ücretli emek sömürüsüne dayalı kapitalizmde, mücadele ile asgari geçim araçları karşılığı geçinilebilir bir ücret almak mümkündür.
“İnsanca yaşanabilir bir ücret” ise kapitalizmde mümkün değildir. “İnsanca yaşanabilir bir ücret” ancak işçi sınıfının iktidarında mümkündür.
İşçilerin ekonomik durumlarını düzeltmek için verecekleri mücadele gerekli ve zorunludur. İşçi sınıfı ücretli köle durumuna son vermediği sürece, ezilmeye, sömürülmeye mahkûmdur. Asıl olan ücretli kölelik sistemi yıkmaktır. Mücadelemizi bu perspektifle yürütülmeliyiz.
Kapitalizm işçilere açlık sınırında ücreti reva görüyor.
Sefalet ücretine, açlık sınırına, yoksulluğa vb. mahkum değiliz.
Örgütlenelim, mücadele edelim kapitalizmi yıkalım!
1 Aralık 2021