Devlet Abdullah Öcalan üzerinden Kürt hareketinin silahlı gruplarına “silahları bırakın”, PKK’ye “kongreni topla kendini feshet” çağrısı yaptı. Bundan sonrası artık çağrının muhataplarının ne yapacağına kalmış durumda.
Bu çağrı aslında Devlet Bahçeli’nin mecliste DEM Partililerle tokalaşması ve ardından gelen çağrının öncesinde kotarılmış bir çağrıdır.
Şimdi Öcalan’a bağlılıklarını ilan eden PKK’nin durumu kötü ve zordur.
Ulusal sorunun şimdiye kadarki tüm çözümlerinin -devlet/federasyon/özerklik/kültüralizm- “geçmişe ait” ilan eden bir çizgi temelinde silahlı mücadele “anlamsızlaşmış”, “miadını doldurmuş” tur.
Öcalan bunu yeni söylemiyor. Paradigma olarak adlandırılan İmralı savunmalarında söyledi. Sonra teorisini daha da geliştirdi.
Şimdi, Kürt hareketi içinde bir yandan Öcalan’ın teorisine sahip çıktığını söyleyip, diğer yandan kendi doğru bildiklerini yapanların işi oldukça zorlaşmıştır.
Ya kongre toplayıp PKK’yı feshettik diyecekler, ki bu zor görünüyor..
Ya da açıktan karşı çıkacaklar, ki bu da zor. Bunu Kürt hareketinin ancak bir bölümü yapabilir. Bir bölüm “demokratik siyaset” ten yana tavır takınır.
Bir süre daha “Öcalan’ın şartları düzeltilmeden”, “Tecrit kaldırılmadan olmaz”la idare edilebilir. Ama o da uzun süre sürdürülemez.
Barışa ve demokratik topluma yapılan çağrı iyidir, olumludur da..
Ancak gerçek barış ve demokratik topluma varmak için uluslar arasındaki, milliyetler arasındaki eşitsizliklerin, imtiyazların ortadan kalkması gerekir.
Bu da kapitalizmde mümkün değildir.
Silahların susması iyidir, fakat bununla savaşı zorlayan nedenler ortadan kalkmış olacak olacak mı?
Sonuçta devlet bir kez daha Öcalan kartını kullandı.
Sonucun tam olarak ne olacağını, PKK’nın ne kadar kesiminin bu çağrıya uyacağını, bölünmenin ne kadar derin olacağını söylemek zor, ama bir bölünme olacağı kesin görünüyor.
Yapılan “silah bırakma” çağrısı Suriye için de geçerlidir.
Suriye’de ne olacağı önemli ölçüde ABD’nin tavrına bağlı olacak.
Göreceğiz…
27 Şubat 2025