NEOS (Yeni Avusturya ve Liberal Forum) ve ÖVP’nin (Avusturya Halk Partisi) koalisyon görüşmelerini suya düşürmesinin ardından, şimdi hükümet kurma sırası FPÖ’de (Avusturya Özgürlük Partisi). Finans kapitalin önderliğindeki (Avusturya’da ve AB’deki) egemen sınıfın talebi şudur: Emekçi sınıfın sırtından bütçenin ıslah edilmesi! Sosyal hakların tırpanlanması ve savaş için silahlanma! Sermayenin kârlarına her halükârda dokunulmamalı; her halükârda emekçilerin geniş kitlesi bunu ödemek zorundadır. Bu nedenle eğitim ve sağlık sektörlerinde ve yoksulların ve yoksulluk tehlikesi altında olanların sosyal güvencelerinde (emekliler, tek başına çocuğa bakanlar, işsizler buna dâhil olmak üzere) yapılması planlanan tasarruflar. FPÖ ve ÖVP arasındaki koalisyon görüşmeleri henüz yeni başladı, ancak her şey AB’nin bu yıl için talep ettiği 6,4 milyarlık tasarrufun (toplam 18 milyar avro!) sadece zaten en az gelire sahip olanlar tarafından ödeneceğine işaret ediyor. Ve ne kadar zengin olursanız, sizden o kadar az ödeme yapmanız istenecektir. Multi milyonerlere ve holdinglere, bankalara, sigorta şirketlerine ve enerji şirketlerine hiçbir mali yük getirmeyecek.
Şimdiye kadar CO2 vergisini dengeleyen iklim primi sadece çalışanlar, yani emekçi sınıfı için kaldırılacak, ancak kapitalistlere ve çiftçilere ödenmeye devam edilecek. Kurumlar vergisi %19’a veya %15’e düşürülecektir.
Polis, ordu ve yargı, yani devletin tüm baskıcı organlarından elbette tasarruf edilmeyecek. Tersine: düşmanlarını – bunlar her şeyden önce “kendilerinin” sömürdükleri ve emperyalist rakipleridirler– kontrol altında tutmak için yeniden silahlanmaları gerekiyor ve bu da paraya, yani bizim vergilerimize mal oluyor. Gökyüzü Kalkanı olmasa bile, Federal Orduya önümüzdeki birkaç yıl içinde 17 milyar avroluk bir mali enjeksiyon yapılacak; çünkü Savaş Bakanlığı’ndaki şef planlamacı Tümgeneral Hofbauer, Federal Orduyu “savaşabilir hâle getirmek” istiyor, daha önce buna “savunabilir hâle gelmek” deniyordu.
İşsizlik parası ve sosyal yardım için bütçe düşürülüyor, enflasyon ayarlaması her halükârda kaldırılıyor, yani her yıl için en az %3 daha az. Ayrıca her boktan işi kabul etmeyen insanlar için işsizlik parası ve ek gelir sınırının düşürülmesi planlanmaktadır.
Etkilenen halk kitlelerini sakinleştirmek ve yatıştırmak için sadece baskıyı arttırmak elbette yeterli değildir. Bu nedenle demagoji artırılıyor ve emekçi sınıf bölünüyor: Avusturya pasaportlu Avusturyalılara ve yabancılara, entegre olmuş misafir işçilere ve entegre olmak istemeyen sözde mültecilere; çalışan gençlere ve karşılanamaz emekli maaşlarıyla sırtımıza binen yaşlılara; erkeklerin işlerini ellerinden alan ve eve konsantre olmak istemeyen kadınlara vs. vs. FPÖ elbette bu tür geri zekâlı kışkırtıcı politika için parlamentodaki en uygun güçtür – ne de olsa faşist kardeşlik bağlantıları ve “Kimlikçiler” gibi neo-Nazi örgütlerle yakın ilişkileri vardır. Ve ırkçılık –anti-komünizmle birlikte– her zaman sermayenin çıkarlarını emekçi sınıfa ve halka karşı uygulamanın en başarılı yöntemi olmuştur. Parlamentodaki hiçbir parti demagojik ırkçılık sopasını FPÖ kadar iyi kullanamıyor.
FP +VP, mültecileri ve göçmenleri kriminalize etmek için haince bir konsept geliştirdi: Sosyal yardımların ancak 5 yıl kesintisiz ikametten sonra verilmesi, bu durumdan etkilenenleri doğrudan kriminaliteye itiyor. İşten çıkarılan insanlar hiçbir gelir olmadan nasıl geçinecekler? Bu şekilde, “yabancı kriminaliteye” karşı yürütülen kampanya hızlandırılabilir ve daha fazla polis ve sınır dışı etme sağlanabilir. “İltica başvurularını sıfıra indirme” duyurusu, aslında siyasi olarak takibat altındaki insanların başvurularının artık kabul edilmeyeceği anlamına gelebilir – başvuru hakkı olmadan sınır dışı etme.
Irkçılığa ek olarak, ataerkil ve kadın düşmanı bir saldırı da söz konusu: Çocuklu kadınlara, çocuklarını anaokuluna GÖNDERMEYEN her ailenin zaten aylık bir bonus ödemesi aldığı Yukarı Avusturya’daki örnek gibi bir “ocak/mutfak primi” verilecek.
Şimdiye kadar bilinen mavi-siyah [burda kastedilen FPÖ + ÖVP partileridir –ÇN] koalisyon planındaki anlaşmalar, Avusturya’daki emekçi sınıfına yönelik bu gerici politikayı ilerletenin hiçbir şekilde sadece FPÖ olmadığını kanıtlıyor. Bu nedenle muhalefetin büyük bir kısmının yaptığı gibi şeytani düşman olarak sadece FPÖ’ye odaklanmak (“Tüm Viyana FPÖ’den nefret ediyor!”, “Nazi bir şansölye istemiyoruz!” vb.) siyasi açıdan bütünüyle yanlıştır. Bu, sadece Avusturya’da on yıllardır sosyal ortaklık ideolojisiyle emekçi sınıfı baskı altında tutan, sendikal ve siyasi sınıf mücadelelerini engelleyen ve köstekleyen sosyal demokratlara hizmet etmektedir. Sadece şimdi değil, onlarca yıldır halk kitlelerin büyük kesimlerinin, özellikle “en alttaki üçte birlik kesimin” yaşam koşulları kötüleşiyor ve sosyal sektör, okullar ve hastaneler için tasarruf paketleri hazırlayan ve giderek daha katı ırkçı “yabancı yasaları” çıkaran hep SP ya da VP tarafından yönetilen hükümetler oldu. Dolayısıyla asıl sorunun FPÖ olmadığı aşikârdır. SPÖ de dâhil olmak üzere tüm burjuva partileri sermayenin işlerini yaparlar. Arka planda her zaman kapitalistlerin dedikleri olmaktadır. Şansölye hangi partiden olursa olsun, Sanayiciler Birliği, “Ticaret Odası” (Kapitalistler Odası) ile birlikte kendi çıkarlarını biraz daha fazla ya da biraz daha az gerçekleştirmektedir. Örneğin 1970’lerdeki sosyal demokrat reform yıllarında bile Sanayiciler Birliği, Avusturya kapitalist ekonomisini modernizasyon hamlesiyle emperyalist rekabet için küresel çapta rekabet edebilir hâle getirmek amacıyla Kreisky hükümetinin tam arkasında durdu.
Bugün sosyal demokratların yönettiği ÖGB [Avusturya Sendikalar Birliği –ÇN], sosyal hakların tırpanlanmasına karşı geniş çaplı bir seferberlik için hiçbir şey yapmıyor. Diğer AB ülkeleri ise bunun nasıl yapılabileceğini gösteriyor: 15 Ocak’ta Belçikalı sendikacılar planlanan emeklilik reformuna karşı ülke çapında bir grev düzenlediler. Ayrıca “daha yüksek işveren katkıları” ve “daha iyi çalışma koşulları” gibi ofansif taleplerde bulundular ve şirketler için vergi indirimini eleştirdiler. 30 Ocak’ta Yunanistan’da gıda endüstrisinde çalışan emekçiler, daha yüksek ücretler ve daha iyi çalışma koşulları içeren bir toplu iş sözleşmesi için ülke çapında bir grev gerçekleşecek.
Avusturya’daki bugünkü koşullar altında, FPÖ’nün başını çektiği bir hükümet, tekelci holdingler ve silah işletmeleri açısından sosyal hakların budanmasının ilerletilmesi için en iyi şeydir. “Küçük insanları” –zenginler hariç– ‘hepimizin’ kemeri daha sıkması gerektiğine ve kapitalist ekonominin neden olduğu tüm sefalet ve zorlukların suçlusunun ‘yabancılar’ olduğuna başka kim daha iyi ikna edebilir?
Öte yandan biz devrimci komünistler, kapitalizm altında giderek kötüleşen koşullara yalnızca proleter bir devrimin son verebileceği görüşündeyiz. Ancak bu sistematik kapitalist sömürü ve şirketlerin azami kârlar etmeye yönelik politikalar radikal bir şekilde sona erdirilirse, gerçekten sürdürülebilir iyileştirmeler için olanak vardır. Buna da ancak kapitalistlerin artık toplumumuzun gelişimi üzerinde hiçbir etkiye sahip olmadığı, emekçi sınıfının sınırsız egemenliği ile ulaşılabilir. (Marx buna proletarya diktatörlüğü adını vermiştir).
Böyle bir proleter devrim dünden bugüne gerçekleşemez. Bugün devrimci ve anti-emperyalist grup ve örgütlerin özellikle iki alanda birleşmesi söz konusudur: Sosyal hakları budayan bir hükümete karşı güncel mücadele ve askerileştirmeye, savaş kışkırtıcılığına ve yabancı ülkelerdeki Avusturyalı askerlere karşı uzun vadeli mücadele için. Devrimci komünist ve anti-emperyalist gruplar, yeni hükümete ve emperyalist savaşlara karşı protestolarda birlikte karşı durmak için daha sıkı bir şekilde koordine olmayı başarırlarsa, bugünün koşullarında geniş bir cephe inşa edebiliriz.
Kitlesel vergilere son! Gelir ve servetin ilerleyici bir şekilde vergilendirilmesi! Temel ürünlerde KDV kaldırılsın!
Tüm gün ve ücretsiz anaokullarının ülke çapında yaygınlaştırılması!
Silahlanmaya para yok! Avusturya NATO ortaklığından ve EU-SSZ’den (AB “savunma politikasında” Daimî Yapılandırılmış İşbirliği) çıksın! Tüm askerler evlerine dönsün!
Sosyal ortaklık yerine sınıf mücadelesi!
Bu sloganlar altında X gününe çağırıyoruz.
Kızıl bayraklar altında devrimci bir blok oluşturalım!
1995 yılından bu yana, öncelikle sınıf bilincine sahip işçilere yönelik bildiriler dağıtıyoruz. Metinler ayrıca 2001 yılından bu yana yayınlanmakta olan Proletarische Revolution gazetesinde de basılmaktadır. Hedefimiz sınıfsız, baskısız ve sömürüsüz bir toplumsal düzendir. Bunu başarmak için işçi sınıfı kendi mücadele partisini inşa etmeli, iktidarı fethetmeli, üretim araçlarının sahiplerini mülksüzleştirmeli ve burjuva düzenin tüm kalıntıları ortadan kalkana kadar sınıf mücadelesini sürdürmelidir. Kendimizi, 1960’ların ortalarında SBKP’nin hatalarıyla yüzleşerek ve Sovyetler Birliği’ndeki bürokratik devlet kapitalizminin öncülerine karşı keskin bir mücadele içinde marksist-leninist bir genel çizgiyi savunan ve yeni komünist partilerin kurulmasına yol açan uluslararası devrimci komünist hareketin geleneğine konuşlandırıyoruz. Biz devrimci komünistleriz ve bu nedenle KPÖ’de örgütlü değiliz.
Proletarische Revolution –Proleter Devrim, Avusturya’da devrimci-komünist gazete, Stiftgasse 8, A-1070 Wien, prolrevol.wordpress.com
(23 Ocak 2025)